• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3 KÜÇÜK İŞLETMELERİN FİNANSMANA ERİŞİM SORUNU VE

3.2 Küçük İşletmelerin Finansmana Erişimde Karşılaştığı Sorunlar

3.2.1 Teminat

Literatürde, küçük işletmelerin bankalardan kredi sağlamada karşılaştığı en büyük sorun teminat sorunu olarak belirtilmektedir. Dünya Bankası tarafından yapılan bir araştırmada işletmelerin krediye ulaşamamasının ardındaki teminata ilişkin sebepler Şekil - 12’de dünyanın farklı bölgeleri itibarıyla gösterilmektedir.

Şekil - 12: İşletmelerin Krediye Erişememe Sebepleri

Kaynak: IFC. Secured Transactions Systems and Collateral Registries. January 2010 <http://www.ifc.org/wps/wcm/connect/c5be2a0049586021a20ab719583b6d16/SecuredTransactionsSystems. pdf?MOD=AJPERES> s.7. 28 Nisan 2015

Şekil - 12’ye göre, işletmelerin krediye erişememe sebepleri ikiye ayrılmaktadır: kredi başvurusunun teminat yetersizliği nedeniyle reddedilmesi ve teminat gereksiniminin yüksekliği sebebiyle işletmece kredi başvurusu yapılmaması. Dikkat edilirse Avrupa’da dahi krediye erişememe %70’in üzerinde bir oranla teminat yetersizliğinden kaynaklanmaktadır.115 Kimi işletmeler ise başvuru sonucunda yüksek bir teminat talep

edileceği düşüncesiyle kredi başvurusu yapmamaktadır. Yine Avrupa’da %10’un üzerinde

115 Ayrıntılı bilgi için bkz.

<http://www.ifc.org/wps/wcm/connect/c5be2a0049586021a20ab719583b6d16/SecuredTransactionsSystems. pdf?MOD=AJPERES> s.7. 28 Nisan 2015 0 5 10 15 20 25 30 35 40 45 50 55 60 65 70 75 80

Afrika Doğu Asya Avrupa ve Orta Asya Latin Amerika Güney Asya Teminat Yetersizliği Başvuru Yapılmaması

78

bir oranla işletmelerin krediye erişiminin ardında işletmelerin bu düşüncesi bulunmaktadır.116

Her ne kadar altın, döviz, mevduat, devlet tahvili, hazine bonosu gibi kıymetler de bankalarca teminat altına alınabilse de, Türkiye’de bankalar, kredilendirme işlemlerinde kredinin teminatına çoğunlukla arsa, bina veya fabrika gibi ekonomik değeri ve satış kabiliyeti olan gayrimenkulleri almak istemektedir (Müftüoğlu, 2013: 286). Müftüoğlu’na göre (2013: 286-287) bu durum, bankaların kendilerini garantiye alma düşüncesinden kaynaklanmakta olup, kredilerin girişimcilik niteliklerine sahip ve elinde ekonomik açıdan uygulanabilir projeler bulunan kişilere değil de gayrimenkulü olan kişilere tahsis edilmesine sebep olmaktadır.

Kredi verenlerin bu davranış biçiminin, biri mikro diğeri ise makro ölçekte iki sonucu bulunmaktadır. Söz konusu durumun mikro ölçekteki sonucu, küçük işletmelerin, “bir gün kredi kullanmam gerekirse teminat olarak kullanırım düşüncesi” ile ellerindeki kaynakları gayrimenkule yatırmalarıdır. Türkiye’de, AB, Hazine Müsteşarlığı, Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası ve Alman Kalkınma Bankası işbirliğinde 2002 yılında uygulanmaya başlanan “Küçük İşletmeler Kredi Programı” çerçevesinde yapılan araştırma sonuçlarına göre, Türkiye’de küçük işletmelerin %30 ila %35,3’ü yatırımlarını gayrimenkule yönlendirmektedir (Fitz ve Koçoğlu, 2010: 18). Aynı araştırma sonucuna göre yatırımlarını hammadde-malzeme alımına yönlendiren küçük işletmelerin oranının %43,9 ila %45 arasında olduğu ve hammadde-malzeme alımının küçük işletmelerin yatırım tercihlerinin birinci sırasında yer aldığı dikkate alındığında küçük işletmelerin gayrimenkul alımına ne derecede önem verdiği daha net anlaşılmaktadır (Fitz ve Koçoğlu, 2010: 18). Oysa bu işletmelerin yatırımlarını, büyüyebilmek için, gayrimenkule değil yeni projelere, iş hacimlerini artırmakta kullanacakları yeni makine ve teçhizata, daha yaratıcı ve modern pazarlama faaliyetlerine veya daha nitelikli insan kaynağına yönlendirmeleri gerekmektedir.

116Ayrıntılı bilgi için bkz.

<http://www.ifc.org/wps/wcm/connect/c5be2a0049586021a20ab719583b6d16/SecuredTransactionsSystems. pdf?MOD=AJPERES> s.7. 28 Nisan 2015

79

Bankaların, kredilendirme sürecinde teminat olarak gayrimenkul talep etmesinin makro ölçekteki sonucu ise, ülkedeki kredi kaynağının; yaratıcı, uygulanabilir projeleri olan ve büyüme hedefi, iddiası olan KOBİ’lere yeterince ulaşamamasıdır. Zira kredilendirmedeki ölçüt, yaratıcı ve uygulanabilir projelere sahip olma ya da büyüme hedefi ve iddiası bulunma değil, kuvvetli bir teminat oluşturabilecek gayrimenkullere sahip olmadır. Ancak gelişmekte olan ülkelerde küçük işletmelerin varlıklarının %70’ini taşınır varlıklar oluşturmaktadır.117 Bu tür bir aktif yapısına sahip olmaları dolayısıyla Türkiye’nin

de aralarında bulunduğu gelişmekte olan ülkelerdeki küçük işletmeler, kredilendirme süreçlerindeki gayrimenkul teminatı taleplerinden özellikle olumsuz etkilenmektedir.

Gelişmiş ülkelerde kredilendirme süreçlerindeki teminat sorununun iki şekilde ortadan kaldırıldığı görülmektedir. Bunlardan birincisi, kullandırılan kredinin teminatını, yapılabilirlik raporu veya proje olarak belirleyerek, teminata gayrimenkul alınmamasıdır (Ceylan ve Korkmaz, 2013: 151-152). Bu yöntemde, kredinin teminatına ne gayrimenkul ne de başka bir maddi güvence alınmakta, bunun yerine kredi sözleşmelerine çeşitli koruyucu koşullar konularak kredinin geri ödenmesi güvence altına alınmaktadır. Bu koşullar (Akgüç, 2011: 603-604):

 İşletmenin öz kaynaklarının belirli bir seviyenin altına düşmemesi,

 İşletmenin duran varlıklarını satış veya benzeri şekillerde elden çıkarmasının önlenmesi,

 İşletmenin muhtelif varlıklarının uygun bedeller üzerinden sigorta ettirilmesi,

 İşletmenin yöneticilerine ve diğer personeline ödeyeceği ücretler için üst limitler belirlenmesi şeklinde örneklendirilebilir.

Her ne kadar sıralanan koşullar, işletmelerin yönetim faaliyetlerine müdahale edildiği şeklinde bir algı yaratsa da, bu uygulama hem işletmeleri finansal disiplin altına almakta hem de onları finansmana erişimdeki en önemli sorunları olan teminat sorunundan kurtarmaktadır.

117 Ayrıntılı bilgi için bkz. <http://www-

wds.worldbank.org/external/default/WDSContentServer/WDSP/IB/2012/12/13/000356161_2012121301033 2/Rendered/PDF/NonAsciiFileName0.pdf> s.31. 11 Ocak 2015

80

Teminat sorununun ortadan kaldırılmasında kullanılan ikinci yöntem ise teminat işlemlerinde bütüncül bir yaklaşım izlenmesidir. Bu yaklaşım, teminat altında olan her türlü varlığın, özellikle de taşınırların, teminat bilgilerini gösteren bir sicil sisteminin oluşturulmasını içermektedir.118 Bu doğrultuda, bir finansman kuruluşu ile imzalanan kredi

sözleşmesi kapsamında, kredinin teminatına alınan gayrimenkul, taşıt, makine, altın, döviz ve diğer tüm varlıkların teminat bilgileri bir sicil sistemi üzerinden potansiyel kredi sağlayıcılar tarafından görülebilmektedir. Böylece, hâlihazırda başka bir borç için teminata alınmış olan bir varlık yeni bir borç talebinde tekrar teminat olarak ileri sürüldüğünde bu durum kredi sağlayıcı tarafından fark edilmektedir. Sicil sistemi, bu özelliği ile kredi talep eden işletmeler ve kredi sağlayan kuruluşlar arasında güven ilişkisi tesis etmektedir. Kurulan güven ilişkisi, özellikle de taşınır varlıkların kredi sağlayıcılar tarafından teminat olarak kabul edilmesini sağlamaktadır. Yapılan araştırmalar sonucunda söz konusu sicil sisteminin kurulu olduğu ülkelerde, bankalarca sağlanan finansman hacminin yaklaşık %8 arttığı, sağlanan finansman için talep edilen faiz oranlarının %3 oranında düştüğü ve finansman vadelerinin 6 aya kadar uzadığı görülmüştür.119 Teminat sicil sisteminin en

verimli faaliyet gösterdiği ülkelerde bu sistemin temel özellikleri; beyana dayalı olması, elektronik ortamda erişilebilir olması ve merkezi yapıda olmasıdır.120 Bu sistemin

özelliklerine ilerleyen kısımlarda detaylı olarak değinilecektir.