• Sonuç bulunamadı

2.2 Bilişsel – Davranışçı Yaklaşımlar

2.2.1 Beck’in Bilişsel Terapisi

2.2.1.4 Temel İnançlar

Çocukluk yaşantılarıyla birlikte temeli atılan, bireylerin yakın çevresinde bulunan kişiler ile olan ilişkiler ve karşılaşılan olaylar ile şekillenen temel inançlar; bireyin yaşamında büyük bir etkiye sahiptir (Beck, 1995; Kılınç, 2005). Olumlu ve olumsuz şekilde görülebilen temel inançlar, günlük yaşamda çoğunlukla olumlu olarak hayatımızda yer alırken, olumsuz temel inançlar kişinin kendisi, çevresi ve

33

dünyaya yönelik geliştirmiş olduğu inanç ifadelerini barındırır (Beck, 1995; Duy, 2003).

Bilişsel yapının en derininde yer alan temel inançlar (Beck, 1995), aşırı genellenmiş, değişime oldukça direnç gösteren, katı kuralları barındıran yargılar (Beck, 1995; Duy, 2003) olmalarının yanı sıra bu inançlar kişinin kendisi (Beck, 2015) ve çevresine yönelik geliştirilmektedir (Kılınç, 2005; Çiftçi, 2008; Uğur,2013). Temel inancın aktif hale gelmesi durumunda, birey bu inancı destekler nitelikteki kanıtları görebilmekte çok çabuk harekete geçerken, karşıt kanıtları görme konusunda oldukça başarısız ya da çarpıtma eğilimindedir (Beck, 1995; Kılınç, 2005; Beck, 2008; Çiftçi, 2008).

Gerçek olarak kabul edilen bu inançlar, çoğu zaman birey tarafından fark edilmemekte (Beck, 1995) ve bireyin herhangi bir olayı algılayışında etkin rol oynamaktadır. Temel inançlar; otomatik düşünceler, ara inançlar ve bilişsel çarpıtmalar üzerinde de etkili olmakla birlikte, ‘Çaresizlik’, ‘Sevilmeme’ ve ‘Değersizlik’ gibi mutlakiyetçi inançlar halinde ortaya çıkar. Çaresizlik (güç, başarı, performans yetersizliğiyle alakalı), sevilmeme (duygusal eksikliklerle alakalı) ve değersizlik (ahlaki eksiklik, suçluluk duygusu) olmak üzere üç ana kategoriye ayrılmaktadır (Türkçapar, 2015, s:86):

Tablo 1: Temel İnanç Kategorileri

Çaresizlik Sevilmeme Değersizlik

Ben yetersizim. Kimse beni sevmiyor. Beni asla kabul etmeyecekler. Beceriksizin tekiyim. Önemsiz biriyim. Değersizim.

Dayanıksızım. Her şekilde yalnız kalacağım. Kötü biriyim. Yeterince iyi değilim. Ben sevilecek biri değilim. Ölsem daha iyi.

34 Başarısızım Temel İnanç Ara İnanç Otomatik Düşünceler Harekete

Geçirici Olay Tepki / Sonuç

Fizyolojik Tepki Davranışsal Tepki Duygusal Tepki

Eğer bir konuda başarılı olamıyorsam, aptal sayılırım.

Sınavda bir soruya takılmak Yapamayacağım. Kesin kalacağım. Kaygı, stres Sınavı terketme Titreme, göğüs sıkışması

35

2.2.1.5 Bilişsel Çarpıtmalar

Başlangıcının çocukluk yaşantılarındaki hatalı algılamalar, değerlendirme ve yorumlamalardan kaynaklı olarak gelişmeye başlayan bilişsel çarpıtmalar (Erginsoy, 2010’da belirtildiği gibi), temel inançlar ile desteklenmektedir. Bilgi işlemede yapılan hataların var olan şemaları destekler nitelikte olup (Sharf, 2011/2014; Köroğlu ve Türkçapar, 2013, s.102) çarpıtılarak bireyin kendisi, çevresi ve geleceği hakkındaki algısının oluşmasına katkı sağlar (Beck ve diğerleri, 1979; Çivan, 2013’te belirtildiği gibi). Dogmatik, mutlakiyetçi ve aynı zamanda sistematik bir yapıya sahip olan bilişsel çarpıtmalar (Beck, 2015; Uğur, 2013) yalnızca psikopatolojisi olan bireylerde değil, sağlıklı bireylerde de görülebilmektedir. Yalnızca psikopatolojisi olan bireylerde bilişsel çarpıtmalar daha sık ve sistematik olarak görülmektedir (Kılınç, 2005’te belirtildiği gibi; Türkçapar, 2015)

Bilişsel hatalar olarak da bilinen bilişsel çarpıtmalar aşağıda tanımlanmaktadır (Türkçapar, 2015, s.88-92):

Keyfi Çıkarsama: Herhangi bir kanıt olmaksızın ya da algılananın tam tersi

kanıtlar olmasına rağmen bireyin belli bir sonuca ulaşmasıdır. Her gün kendisine selam veren ev sahibinin, bir gün vermemesi üzerine ‘Kesin beni evden çıkaracağı için bugün bana selam vermedi’ şeklinde düşünmesi veya işine geç kalmış bir çalışanın şans eseri patronu tarafından ofisine çağırılması üzerine ‘Kesin beni kovacak’ olarak yorumlaması bu tarz bilişsel çarpıtmaya örnek olarak verilebilir (Türkçapar, 2015, s.88).

Seçici Soyutlama (Zihinsel Filtreleme): Olayların bütününe bakmaktansa

detayına odaklanarak, herhangi belirgin bir özelliği görmezlikten gelmek ve tüm bunlara dayalı olarak hayatı şekillendirmektir. Kalabalık önünde sunum yapan bir öğrencinin herkes tarafından beğeni almasına rağmen kendisini eleştiren arkadaşını

36

hatırlayarak kendisini iyi hissetmemesi, bütün notları çok iyi olmasına rağmen aralarında ortalama bir not olan dersini kafasına takarak dersi veremeyeceğini düşünmesi örnek olarak verilebilir (Türkçapar, 2015, s.89).

Aşırı Genelleme: Bireylerin genel bir kurala inanması ve bu kuralın

çerçevesinde devam etmesidir. Erkek arkadaşı tarafından aldatılan bir gencin ‘erkeklere güvenilmez’ , sorumluluğunu aldığı bir işi zamanında bitiremeyen bir öğrenci ‘hiçbir işi beceremiyorum’ şeklinde düşünmesi örnek olarak verilebilir (Türkçapar, 2015, s.89).

Büyütme ve Küçültme: Bireyler, yaşadıkları durumu yorumlarken,

kendilerine göre daha çok ya da daha az önem vermektedir. Örneğin; öğrenci derslerinin arasından düşük not aldığı dersi daha çok önemserken (büyütme), diğer derslerden aldığı notları önemsemeyerek derslerin kolay olduğundan bahsedebilir (küçültme). Kişinin yaptığı olumlu şeyleri önemsiz olarak görme bilişsel çarpıtması ise ‘olumluyu yok sayma’dır. Başarılı bir öğrenim geçmişi olan bir kişinin sınavdan aldığı not karşısında ‘bu notu herkes alabilirdi’ şeklinde düşünmesi örnek olarak verilebilir (Türkçapar, 2015, s.89).

İkili (Ya Hep Ya Hiç) Düşünme: Bireyler bazen durumları yorumlarken

siyah -beyaz gibi iki zıt düşünce biçimine indirgerler. Deneyim ve yaşantıların iki uç bağlamda değerlendirilmesinin söz konusu olduğu ve bu iki zıt kutbun ortasında herhangi bir noktanın bulunmadığı bilişsel çarpıtmadır. ‘Eğer bu ödevi bugün teslim edemiyorsam başarısızım’ , ‘mükemmel değilsem başarısızım’ düşünceleri örnek olarak verilebilir (Türkçapar, 2015, s.90).

Kişiselleştirme: Problem yaşayan bireyler çoğu zaman kendilerine ve

yaşantılarına odaklanarak, herhangi bir olumsuz yaşantı gündeme geldiğinde kendilerini reddedilmiş veya suçlanmış olarak nitelendirmeye başlarlar.

37

İncelendiğinde aslında bu durumun kendileriyle çok az alakalı ya da alakasız olduğu, fakat bireylerin durumu kendilerine yönelik algılayarak kendisini sorumlu tuttuğu görülmektedir. Çocuğu yere düşen annenin ‘ben kötü bir anneyim’ , arkadaş toplantısına bir kişinin gelmemesi üzerine ‘benim yüzümden gelmedi’ şeklinde düşünülmesi örnek olarak verilebilir (Türkçapar, 2015, s.90).

Felaketleştirme (Katastrofik): Diğer olası ihtimalleri görmezden gelerek

geleceğin hep olumsuz olarak yorumlanması durumudur. Birey var olabilecek küçük bir kanıtı yeterince değerlendirmeksizin ele almaktadır. ‘çok sigara içiyorum, hiç bırakamayacağım’, çok heyecanlıyım, sunumu yapamayacağım’ şeklinde örnek verilebilir (Türkçapar, 2015, s.90).

Zorunluluk İfadeleri (-Meli , -Malı Cümleleri): Birey, kendisi ve diğerleri

hakkında nasıl davranılması gerektiği konusunda katı kurallara sahiptir. Kişi, bahsi geçen bu kuralların yerine getirilmemesi durumunda olabilecek kötü sonuçları abartmaktadır. ‘İnsan önce başkalarını düşünmelidir’ ‘yardıma ihtiyacı olan insanlara yardım etmeliyiz’, ‘başarılı olmalıyım’ gibi düşünceler örnek verilebilir (Türkçapar, 2015, s.91).

Zihin Okuma: Diğer insanların düşüncelerini bildiğimize, onların da bizim

düşüncelerimizi bildiklerine / bilmeleri gerektiğine inanmayı kapsamaktadır. ‘söylemene gerek yok, ne söyleyeceğini biliyorum’ , ikili konuşma esnasında bir tarafın esnemesi üzerine ‘benden sıkıldı’ gibi düşünceler, zihin okuma bilişsel hatalarına örnek verilebilir (Türkçapar, 2015, s.91).

Duygudan Sonuca Ulaşma: Somut kanıtlar olmasına rağmen yalnızca öyle

hissedildiği için kanıtları yok sayarak ya da görmezlikten gelerek bir şeyin doğruluğuna inanma durumudur. ‘hocalarım bana yüksek not veriyor olabilir, ama

38

bence başarısız biriyim’ ‘herkes ben sunum yaparken alkışladı, ama biliyorum ki aslında çok başarısızdım’ şeklinde örnekler verilebilir (Türkçapar, 2015, s. 91).

Etiketleme: Uygun ve gerçekçi değerlendirmeler yerine birey, kendisine ve

diğerlerine yönelik genel etiketler yapıştırarak bütün durumu yorumlamakta ve değerlendirmektedir. Ödevini zamanında teslim edemeyen öğrencinin bu ödevi zamanında bitiremedim demek yerine ‘beceriksizin tekiyim’ , öğrencisi okuma bayramındaki programında okuyacağı şiiri unutan öğretmenin, öğrencim yeterince çalışmamış demek yerine ‘öğrencim çok tembel’ demesi örnek olarak verilebilir (Türkçapar, 2015, s.91-92).