• Sonuç bulunamadı

3. BÖLÜM

3.5. Televizyonla İletişim Ve Çocuk

Gelecek nesillerin sağlıklı düşünen bireylere sahip olabilmesine ilişkin olarak aile içi faktörlerin yanı sıra çevrenin de çok büyük etkisi olduğu da bir gerçektir. Çevreyi oluşturan okul ve arkadaş çevresi gibi faktörlerin yanı sıra, günümüzde de

iletişim araçlarının payı da göz ardı edilemez. İletişim araçları içinde televizyon bu yapı içinde çerçeveyi çizen önemli araçlardan biridir.

Görsel ve işitsel etkinliği nedeniyle çok sayıda kişiye ulaşan en güçlü iletişim aracı olarak televizyonun en önde gelen işlevleri arasında eğlendirici ve öğretici nitelikleri sayılabilir. Çağımızda özellikle iletişim araçlarının bu etkileşim içindeki payının giderek arttığı gözlenmektedir. Televizyon, eğlendirici ve öğretici niteliklerinin yanı sıra bireylerin düşünmelerine ve eleştirmelerine olanak sağlayan önemli bir iletişim aracıdır (Yavuzer,1990, s. 245,245).

“Televizyonun eğitici özelliği olabileceği düşünülse de en büyük özelliği oyalayıcı olmasıdır. Eğitici ve öğretici programlar tespit edilip; izlenirse ancak televizyon zararlı olmaktan çıkar” (Kadıoğlu, 2004, s. 150).

“Toplumumuzda en yaygın kitle iletişim aracı olan televizyonun, aile ve toplum içindeki konumu çeşitli açılardan kamuoyunun eleştirisine de uğramaktadır” (Batmaz, Aksoy;1995, s. 1).

Çocukların televizyon izler kitlesinin büyük bir kesimini oluşturmasına karşın genellikle gereksinimleri ve beklentileri açısından en çok göz ardı edilen kesim olduğu gerçektir. Özellikle televizyon alanında rekabetin artması, beraberinde yayıncıların çocuk izleyicilere yönelik tavırlarını da olumsuz etkilemektedir (Çaplı,2002, s. 137). “Ülkemizde televizyon geçmişi kırk yıla varırken (başlangıcı 1968), Gerbner’in deyişiyle televizyonun “hayal edilemeyecek boyutlardaki etkilerinin” oluşmaya başladığı gerçektir” (Batmaz, Aksoy,1995, s. 3).

Televizyon görüntülerden oluşan bir makinedir. Televizyon hakkındaki en genel görüş, televizyonun bir eğlence aracı olduğudur.

Günümüzde bir aile ortamına gözlerini açan çocuk, ebeveyniyle iletişime girmekle kalmayıp, ilk günden itibaren televizyonla da iletişim içerisindedir. Bilinçli bir yetişkin ile henüz bilinci oluşmamış bir çocuğun bundan etkilenme durumlarının aynı olması mümkün değildir denebilir.

“Çocuklar daha okuma yazma öğrenmeden önce, belirli sürelerde televizyon izlemekte kendine göre televizyon programları seçmektedir” (Can,1996, s. 101).

“Hangi ülkede olursa olsun televizyonun çocuklar için birincil medya durumunda olması değişmemektedir. Yani diğer medyaların tersine, çocuk televizyonu çok erken yaşta benimsemektedir” (Kapferer,1991, s. 38).

Fransa’da çocukların %30’u her gün 3 saat 28 dakika ekran karşısında kalıyorlar. Uluslararası Çocuk Merkezi tarafından gerçekleştirilen incelemeye göre, iki yaşındaki çocuklar televizyon açmayı biliyorlar, üç yaşında da her gün televizyona bakıyorlar.

Televizyonda yayınlanan programlardan özellikle komediler, çizgi filmler ve müzik programları her yaştaki çocukların ilgisini çekmektedir. Fakat programlar açısından dikkat edilmesi gereken nokta, programın kalitesi ve içeriğidir.

Çocuklar, kendilerine model olarak seçtikleri televizyondaki dizi kahramanlarının özelliklerini, günlük yaşamlarına yansıtmaya başlarlar. Televizyon olumlu bir uyarım kaynağı olmasının yanında, aile içi ve dışı toplumsal ekileşimi en alt düzeye indirgediğinden çocuğun sosyal gelişimine olumsuz etkisi de vardır. Film kahramanlarının çeşitli davranışları çocuktaki saldırganlık dürtülerini harekete geçirebilir ve onu saldırgan yapabilir (Yavuzer, 1990, s. 246).

Çocuğun televizyon başında ne kadar zaman geçirebileceği seçilen programın türüne bağlıdır. Çocuğun eğitimine, dünyayı tanımasına yardımcı olacak programları çocuk bitinceye dek izleyebilir. Genelde çocuklara yönelik programların süresi 25–30 dakika civarındadır. Daha uzun süreli çocuk programları ise; 20 dakika da bir dinlenme arası, reklâm arası tarzında boşluk bırakırlar. Bunun nedeni; çocuğun belirli bir aktiviteye en fazla 30–35 dakika dikkat yoğunlaştırabiliyor olmasıdır.

Gerekçe ne olursa olsun, yetişkinlerin ya da ana-babaların, çocukları için “uygun olmayan içerik” ya da “uygun bulmadıkları içerik” konusunda yapabilecekleri çeşitli şeyler vardır. Bunlardan biri, oldukça basit bir şekilde, kaygı duyulan içerikteki programı izlettirmemektir. Bu olgu “kısıtlayıcı aracılık” olarak adlandırılmaktadır. Kısıtlayıcı aracılık, genel olarak kurallarla ve yasaklamalarla ilişkilidir ve televizyonun ne zaman, nasıl, ne kadar izleneceğine ve televizyonda hangi içeriğin izleneceğine ilişkin kurallar koymaktır (Weaver ve Barbour,1992, s. 237).

Çeşitli araştırmalara göre, izlemelerine kural konan çocukların, daha az saldırgan, kendilerini daha fazla kontrol edebilen, okula daha çok uyum sağlayabilen çocuklar oldukları, televizyon programlarını daha iyi anlayabildikleri ve gerçek

dünyayla televizyon arasında daha iyi bir ayrım yapabildikleri, cinsiyet rollerine kalıp yargılardan daha uzak bakabildikleri ve dış dünyaya ilişkin korkularının daha az olduğu, ana-babalarından, televizyonda reklâmı yapılan ürünlerin satın alınmasını daha az istedikleri ve dolayısıyla bu konuda daha az çatışma yaşadıkları saptanmıştır (Bağlı,2002, s.3).

Medyanın, çocukların davranışları üzerindeki etkileri konusundaki ilk ciddi araştırma raporlarından birisi ABD Ruh Sağlığı Ulusal Enstitüsü (National Institue of Mental Health) tarafından yayımlandı. Bu raporda televizyondaki şiddet filmlerinin çocukları saldırgan davranışlara teşvik ettiğine dikkat çekildi (Küçükcan,2004, s.3).

Çocuk zihinsel süreçlerindeki özelliklerinden dolayı izlediklerini yetişkinler gibi algılayamamakta ve yetişkinlerden farklı bir biçimde etkilenmektedir. Televizyon kullanım nedenlerine bakıldığında da çocuklar ile yetişkinler arasında farklılıklar görülmektedir (Çaplı,1996, s.1334).

Günümüzde pek çok ülkede televizyonun olumlu veya olumsuz etkileri tartışılmaktadır. Ülkelerin toplumsal yapıları ve buna bağlı olarak televizyon yayınlarının biçim ve içeriğine göre bu etkilenmeler farklılıklar gösterebilmektedir. Gerek ülkemizde, gerekse dünyada yapılan tüm araştırmalar göstermiştir ki, istisnai durumların dışında çocukların televizyon izleme sıklığı ve alışkanlığı, televizyonun bu özellikleri de göz önüne alındığında, kişiliğinin oluşması ve başarısı için tehlikeli boyutlardadır. Çocukların etkilendikleri konuları özetle vermek gerekirse, bunları on başlık altında toplamının mümkün olduğu görülmektedir.

1) Tüketim toplumu bireyi olmaları üzerine etkileri

2) Cinsel kimliğin oluşması ve karşı cinsle olan ilişkiler üzerine etkisi 3) Anne ile ilişkisi üzerine etkisi

4) Baba ile ilişkisi üzerine etkisi 5) Şiddet eğilimlerine etkisi

6) Okuma, düşünme ve başarıya etkisi 7) Kültürel yabancılaşmaya etkisi 8) Dildeki yozlaşmaya etkisi

9) Kendi kimliklerinin bağımsız ve özgün bir biçimde oluşmasına etkisi 10) Çocukluğun yitirilişi ve masumiyetinin yok oluşuna etkisi

Çocuk; televizyon izlerken her zaman şiddetle karşılaşmaz. Aşk, sevgi kardeşlik, dostluk gibi kavramlar ve bunların işlendiği sahneler ve programlarla da karşılaşır. Bunun yanında şiddet filmi içinde; adalet, iyilikseverlik gibi güzel olgular da yer alıyor olabilir. Çocuk; bunların içinden sadece şiddetle ilgili kısmı benimsemez, diğer kısımları da dikkate alır.

Televizyonun zararlarına rağmen, kişinin en doğal hakkı olan “bilgilenme hakkı”nın kullanılmasında önemli bir araçtır. Bilgilenmeyi, haber almayı, gerektiğinde eğlenmeyi, öğrenmeyi televizyon ile sağlamaktayız. Bu bakımdan televizyonu insan yaşamından tamamen çıkarıp atmak bir çözüm değil, aksine başka sorunlara yol açacak şekilde kişiyi bilgilenme, öğrenme, haber alma, ve eğlenme haklarından alıkoyacak bir girişim olacaktır. Bu nedenle televizyonun bizi kullanmadığı, aksine kumanda aletine bizim hâkim olduğumuz bir ilişkinin geliştirilmesi, televizyonun bilgilenme ve eğitim işlevinin öne çıkarılarak kullanılması en doğru yaklaşımdır.

Hepimizin hayatında önemli bir yeri olan televizyon; çocuk için de zaman zaman öldürücü olabildiği gibi eğitici, çocuğa dünyayı tanıtmada eşsiz bir araç da olabilir. Kuşkusuz çocuğun izleyeceği programların belirlenmesi, seçimi çok önemlidir.

Anne ve babalar çocukların seyredebilecek programları itina ile seçmelidirler. Çocukların her yayını değil, gelişim düzeylerine uygun olanları izleyebilmelerine özen gösterilmelidir denebilir.

Benzer Belgeler