• Sonuç bulunamadı

2.2. Türk Sineması ve Sansür

2.2.3. Sinemacılar Dönemi ve Sansür

3.9.2.3. Televizyon Filmleri

Metin Erksan ‘Pandoranın Çağdaş Kutusu’ dediği televizyon için 5 Türk hikâyesini senaryolaştırıp TRT için filme çekmiştir. Bunlar; Kenan Hulisi’nin Sazlık, Samet

Ağaoğlu’nun Bir İntihar Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Eski Zaman Elbiseleri, Sabahattin Ali’nin Hanende Melek, Sait Fayık Abasıyanık’ın Müthiş Bir Tren hikâyeleridir.

Müthiş Bir Tren filmin de bir kahvede nargile içen iki yaşlı adam dışarıda yağan yağmuru seyrederler. Adamın biri rüyamda mı gördüm yoksa bir seyahatte mi yaşadım hatırlamıyorum ama böyle bir olayı rüyamda da görsem yaşamış sayarım diyerek anlatmaya başlar. “Küçük bir tren istasyonunda oturuyorum. Oradaki insanların hepsi sessizdi, hepsinin benzi soluktu. Onların ölü olduğunu zannettim. Adeta benden başka canlılık belirtisi gösteren yoktu” diye konuşmasına devam eder ve flashback başlar.

Konuşan adam gençlik yıllarındadır ve bir tren istasyonun da beklemektedir. Bütün yolcular hareketsiz durmaktadır. Bir süre sonra beklediği tren gelir ama oradakiler trenin gelişine aldırış etmezler. Hareketsiz durmaya devam ederler. Adam trene doğru yürür ama trendekilerde de canlılık belirtisi yoktur. Tüm yolcular hareketsiz durmaktadırlar. Adam koridorda yürür, camdan bakar ve çıkış kapısına doğru yürür. Gördüğü karşısında bir anda donar kalır, on yıl önce ölen karısı karşısındadır. Üzerinde birlikte aldıkları aynı pardösü vardır. Genç adam trende ölmüş başka yakınlarını da görür. Üç yıl önce çiçek hastalığından ölen oğlu Hüsnü, Çanakkale Savaşı sırasında yanında vurulan arkadaşı Hüsnü, çatık kaşlarıyla gazete okuyan babası trende gördüğü yakınları arasındadır.

Filmin sonunda kamera filmin başladığı sahneye geri döner. Kahvede oturan iki adam nargile içmeye devam etmektedirler. Öykü dinleyen adam ilk defa konuşur ve “Tren gittikten sonra yağmur yağdı mı” diye sorar.

Sazlık filminde ise gölde kürek çeken Ali Reis, etrafına dikkatlice bakmakta, sanki birini aramaktadır. Bu arada yüzlerine maske takmış çocuklar koşarak gelirler. Ali Reis, “Kaçtı işte, onu siz kaçırdınız” diyerek çocuklara kızar. Çocuklara gölde bir kadın aradığını söyler ve küreğini dalyanın gözcü direğine doğru çeker. Gözcü direğine çıkar ve etrafına dikkatlice bakar. Bir ara gömleğinin düğmesini açar ve göğsünün üstüne dövmeyle yaptırdığı sevdiği kadının yüzüne ayna tutarak bakar. Yönetmen aynadan bir geçiş yapar ve flashback’le Ali Reis geçmiş günlerine döner. Elinde tuttuğu aynadan sevdiği kadının saçını tarayışını seyreden Ali Reis, kapatması Hayriye’ye resmini kalbinin üzerine kazıtacağını, böylelikle kalbi duruncaya dek orada kalacağını söyler. Film, Ali Reis’in yaşamla tüm bağlarını koparacak bir tutkuyla sevdiği kaybolan eski sevgilisini yıllarca ümidini kaybetmeden beklemesini anlatan bir kara sevda öyküsüdür.

İntihar filmi için ölüm saplantısı olan bir adamla, şöhret olmak isteyen bir kadının cinayet öncesi ve sonrası üzerine yaptıkları plan üzerine kurulmuş bir film denilebilmektedir. Kendisini öldürmesi için karısını zorlayan adam, sessiz sedasız bir şekilde bu dünyadan ayrılmak yerine, büyük bir gürültüyle gitmek istemektedir. Kendisini sevdiği kadar meşhur olmayı da seven karısının kendisini öldürmesi için plan yaparlar. Kadın önce bu çılgın fikre karşı çıkar. Ama adam ölüm saplantısını kadına kabul ettirir. Adam öldükten sonra karısının yaşayacaklarının, mahkemede nasıl davranacağının, nasıl ifade vereceğinin provasını da yaptırır.

Geçmiş Zaman Elbiseleri filminde bir kadın ve bir erkek telefonda birbirlerine aşk dolu sözler söylerler ve gece 02.30’da buluşmak üzere sözleşirler. Adam, saat 02.30’daki randevusuna yetişmek için bir telefon kulübesinden taksi çağırır ama o saatte durakta taksi yoktur. Randevusuna yetişmek için koşmaya başlar, ayağı takılır, düşer ve bayılır. Kendine geldiğinde başucunda dilsiz bir kadın bir şeyler anlatmaya çalışmaktadır. Dilsiz kadının kızı annesinin dediklerini tercüme eder. Adam kendini birçok geçmiş zaman elbiseleri giydirilmiş cansız mankenlerin olduğu odada bulur. Odanın duvarında büyük boy bir kadın fotoğrafı vardır. Bir süre sonra duvarda fotoğrafı olan kadın geçmiş zaman elbiseleri giymiş olarak içeri girer. Kadın, konuştuklarının duyulmasını istemediği için kısık sesle konuşur. Bu acayip kıyafetleri babası istediği için giydiğini, bu evden hiç çıkmadığını, bu eve hiç misafir gelmediğini söyler.

Adam bu garip kıyafetli kızı ilginç bulduğu kadar güzelde bulur. “Bu sabah güneşle birlikte hayata benimle birlikte doğmak ister misin” diye sorar kıza. O arada ayak sesleri duyulur, kız gelenin babası olduğunu söyler. İçeriye orta yaşlı bir adam girer ve korkan gözlerle bakan kıza, artık yatması gerektiğini hatırlatır. Kız, gider iki adam yalnız kalır. Orta yaşlı adam, genç kadının yedi yıllık eşi olduğunu, beş yıldan beri iz bırakmadan gelip geçen buhranlar yaşadığını söyler. Gitmek isteyen genç adamı “Bu gece burada kalmaya mecbursunuz, itham ettiğiniz adama inanmalısınız. Sabah kalktığınızda onu yakından tanıyacak ve bu gece olanların hiçbirini hatırlamadığını göreceksiniz.” Diyerek iki uyku ilacı verir. Adam uykuya dalar. Uyandığında kırmızı bir halının üzerinde bomboş bir salondadır. Hiç kimse yoktur. Evi baştan sona dolaşır ve evine gider.

Aradan iki yıl geçer, adam her yerde geçmiş zaman elbiseleri giyen kadını arar. Deniz kenarında yürürken bir yatta saçını tarayan geçmiş zaman elbiseleri giyen kızı görür, “Geçmiş zaman elbiseleri giyen kız, seni seviyorum, yıllardır seni ardım, sana aşığım” diye bağırır.

Sesi kızla birlikte orta yaşlı adam da duyar ve Kaptan ‘tam yol ileri’ emrini verir. “Bana gerçeği söylemeniz lazım, gitme” diye bağırırken yat hızla hareketlenir ve adam bir kez daha kızı elinden kaçırır. İzleyici filmde yaşananların gerçek mi düş mü olduğunu anlamakta güçlük çekmektedir.

Hanende Melek Filmi küçük bir kasabada geçmektedir. Kasabanın dava vekili Hüseyin Avni Bey, şarkıcı Melek’e tutkundur. Her gece ona gider ve ona olan aşkını bilezikler, küpeler, kolyeler hediye ederek belirtir. Ama Melek bu yaşlı adama ilgi duymaz. Hüseyin Bey’in bu tutkusu giderek artar ve zamanla yazıhanesinin tüm duvarlarını Melek’in fotoğraflarıyla kaplar. Filmde Hüseyin Bey’in Melek’e olan tutkusu anlatılmaktadır.

Metin Erksan’ın sinema sanatındaki son ürünü Preveze’den Önce adlı beş bölümlük televizyon dizisidir. Türk tarihinde önemli bir yeri olan Preveze Savaşı öncesi Osmanlı Donanması komutanı Barbaros Hayrettin Paşa ile Haçlı Ordusunun komutanı Andrea Doria arasında geçen savaş öncesi stratejik konuşmaları içeren tarihi bir film denemesidir.

Benzer Belgeler