• Sonuç bulunamadı

1.2. NÜFUS YAPISI

1.3.5. Teknolojik Durum ve AR-GE Faaliyetleri

Ticari veya endüstriyel amaçlara ulaşmak adına; herhangi bir mal veya hizmetin üretim alanında güç ve bilginin biriktirilmesi, denetlenmesi, iletilmesi, işlenmesi gibi amaçlar çerçevesinde bulunan araç-gereç, yetenek, yöntem ve makinelerin hepsine teknoloji denir. İletişim ve ulaşım teknolojilerinde elde edilen hızlı değişme ve gelişmeler aracılığı ile dünya ekonomilerinin küreselleşme süreci de hızlanmıştır. Sahip olunan teknoloji düzeyi ile elde edilen avantajlar, hem dünya ekonomisi açısından hem de ülke ekonomisi açısından büyük önem arz etmektedir. Bu avantajların en önemlisi teknoloji ve bilgi birikimi ile elde edilen rekabettir. Uluslararası düzeyde dünya ülkelerinin sahip oldukları ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel değerlerle beraber ülke ekonomisinde kullanılan teknoloji düzeyi ve bilgi birikimi, uluslararası piyasalarda rekabet avantajı elde edilmesini sağlar. Rekabet firmalar, bireyler ve hatta ülkeler arasında olabilmektedir. Rekabet kimlerin arasında olursa olsun temeli farklılaştırma ve farklılığa dayanmaktadır. Bireyler birbirlerinden farklı görünmek için, firmalar ürün farklılaştırmaları ile daha geniş piyasa ve tüketici ağına ulaşarak karlılıklarını artırmak için, ülkeler ise uluslararası alanlarda ekonomik ve politik nedenlerden dolayı ön planda olmak için rekabete girişirler.

Tablo 5: Küresel Rekabetin Değişimi12

DÖNEM FAKTÖR ÜRÜNLER

1960 Öncesi Doğal kaynaklar Petrol, Alüminyum

1960’lar İşgücü - Yoğun Tekstil, Ayakkabı ve Basit Montajlar 1970’ler Sermaye - Yoğun Otomobil, Makine ve Kimya Ürünleri

1980’ler Teknoloji Elektronik ve Telekom

1990’lar Bilgi Finansal Hizmetler

53

Tablo 5’de de görüldüğü gibi, zaman içinde üretim faktörlerine bağlı olarak ülkelerin ürettikleri ürünlerin değişimlerini gözlemlemekteyiz. Üretim faktörlerinin değişmesi ve elde edilen çıktılar ile rekabetin yönü değişmiştir. Uysal bu süreç için, “Tarihsel süreç içerisinde rekabetin boyutu değişme göstererek faktör güdümlü rekabetten bilgi ve teknoloji yoğun rekabete dönüşmüştür.” demiştir. Uluslararası rekabetin değişim sürecinde teknoloji küreselleşmenin lokomotifi olarak görülmektedir (Uysal, 2014).

Herhangi bir teknolojik alanda meydana gelen gelişme ve ilerlemeler, beraberinde birçok yeni buluş ve yöntemlere yol açarak ekonomik büyüme ve kalkınma üzerinde etkili olmaktadır. Bu durum için Şahin; “Bir üretim sürecindeki gerekli bilgi, organizasyon ve teknikler bütününü ifade eden teknoloji; verimlilik, büyüme, istihdam ve rekabet edilebilirlik gibi ölçülebilir ekonomik değişkenlerin açıklanmasında önemli rol oynar.” demiştir. Üretim faktörlerinin (müteşebbis, emek, sermaye ve doğa) yanında yeni bir üretim faktörü olarak kabul edilen teknoloji, diğer üretim faktörlerinden farklı olarak üretim sürecinde bulunan bütün üretim faktörlerinin verimliliğini artırır (Şahin, 2014: 5). Teknolojik yeniliklerin verimliliği artırması, büyüme ve kalkınma üzerinde uzun dönemli olumlu sonuçlar yaratması; maliyetlerin düşürülmesi, yeni ürünlerin keşfedilmesi veya AR-GE çalışmaları ile var olan ürünlerin toplumun ihtiyaçları doğrultusunda geliştirilmesi, piyasaların genişletilmesi, daha fazla tüketiciye hitap edilmesi, kapasitelerin artırılması, yönetim ve organizasyonun kusursuz işlemesi sayesinde olmuştur.

Gelişmiş ülkeler diğer ülkelere oranla daha fazla teknolojik birikime sahiptirler. Gelişmekte olan ülkelere göre teknolojik birikimlerinin fazla olmasının temel nedeni, araştırma ve geliştirme faaliyetlerine daha fazla yatırım yapmalarından kaynaklanmaktadır. Ekonomik büyüme ve kalkınmayı başaran gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler incelendiğinde, endüstriyel yapının geliştirilmesi, rekabet gücünün artırılması, sürdürülebilir ekonomik büyümenin hızlandırılması, istihdam olanaklarının artırılması ve gelir düzeyinin yükseltilmesi için ekonomik yapının girişken ve sürekli yeniliklere açık olmasının gerektiği görülmüştür. Ar-Ge yatırım ve harcamaları için ülke GSMH’sinin %1’i dünya genelinde eşik değer olarak kabul edilmektedir. Ancak gelişmemiş ülkelerdeki Ar-Ge harcamaları, eşik değerin de

54

altında yapılmaktadır. Gelişmiş ülkelerde ise eşik değerin üstünde Ar-Ge harcamaları yapılmaktadır (Çelebi, 2002). Ar-Ge faaliyetlerine önem verilmesi ve yatırım yapılması durumunda firmaların gittiği ürün farklılaştırma sonucunda firmalar pazarlık güçlerini yükseltmiş olurlar. Firmalar bunun yanında; istedikleri piyasaya, istedikleri zaman, istedikleri miktarda, istediği fiyatta ve istediği standartlarda mal üretme gibi özelliklere de kavuşurlar (Özeroğlu, 2012). Günümüzde monopol veya oligopol piyasa özelliği gösteren birçok firma teknolojik avantajlarını kullanarak bulundukları bu konuma gelmişlerdir. Gelişmekte olan ülkelerin rekabet avantajlarını korumaları için almaları gereken bir takım önlemler mevcuttur. Bunlar;

- AR-GE yatırımları için ayrılan kaynak miktarı artırılmalı ve firma düzeyinde de teşvik edilmelidir.

- Üretim faktörlerinin maliyetleri azaltılmalı ve üretilen ürünlerin kalitesinin artırılması gerekmektedir.

- Uluslararası haberleşme ve ulaşım ağlarının entegre bir şekilde işlemesi gerekmektedir.

- Özellikle mühendislik alanlarında olmak üzere beşeri sermaye birikimi sağlanmalıdır.

- Yatırım, üretim ve pazarlama alanlarında yeni stratejiler oluşturularak rekabet süreci içinde baskın taraf olunmalıdır (Uysal, 2014).

İleri imalat teknolojileri, endüstriyel sanayi işletmeninin rekabet gücünü geliştirmek gayesi ile kullanılan, geniş bir teknoloji ve uygulamalar dizisini ifade eden genel bir terimdir. Son teknolojik gelişmelerin sıkı bir şekilde takip edilmesi sonucunda ileri imalat teknolojileri kullanılarak yapılan üretim dünya genelinde kabul görmektedir. İleri imalat teknolojileri; düşük maliyet esasına dayanan rekabet, güvenilirlik, kalite ve esneklik unsurlarını bulundurmakla beraber akılcı müşterinin taleplerine uygun üretim yapabilmek için sürekli güncel tutulmalı ve son teknolojiler takip edilmelidir (Bülbül ve Güleş, 2004).

Günümüz bilgi çağında imalat sanayinde dijitalleşmeye gidilmektedir. Yapay zekâ, otomasyon sistemleri, siber güvenlik, yeni nesil akıllı sensör teknolojileri, robotik araçlar, artırılmış sanal gerçeklik ve bunun gibi birçok alanda ileri teknolojiler kullanılarak dijitalleşme süreci günden güne hızlandırılmaktadır.

55

Rekabetin uluslararası piyasalarda korunması ve geliştirilmesi için elimizdeki en önemli unsur dijital ekonomidir. Bu teknolojiler ekonomide kârlılığı, verimliliği, rekabet gücünü, pazar alanı genişliğini ve müşteri memnuniyetini üretimin her aşamasında üst seviyelere taşımaktadır. Dijitalleşme konusunda ilerleme ve gelişme kaydeden ülkeler ve firmalar önemli avantajlar elde etmişlerdir. Ancak bu durum dijitalleşme yarışının gerisinde kalan ülke ve firmalar için ise tam tersine dezavantajlı bir durum teşkil etmektedir (T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, 2019).

Ülkemizde 1980 yılı sonrasında alınan 24 Ocak 1980 kararları ile Türkiye dışa açık liberal bir ekonomi düzenine geçmiştir. Alınan devrim niteliğindeki bu kararlardan biri de ülkeye yabancı sermaye girişinin artırılması ve faiz oranlarının serbest bırakılmasıdır. Liberalleşme ve dışa açık büyüme hamlelerinin doğal bir sonucu olarak yurtiçinde ve uluslararası piyasalarda rekabetin artması kaçınılmaz olmuş, üretimini yaptığımız ürünlerde teknolojik gelişmeye duyulan ihtiyaç ve dünyadaki teknolojik gelişmelerin takip edilmesi zorunluluğu ortaya çıkmıştır (Karaöz, 2004). Küreselleşmenin 1990 yılı sonrasında hız kazanması ile gelişmekte olan ülkeler, doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile hem tasarruf açıklarını gidermişler hem de teknoloji transferi yaparak ekonomik büyüme ve kalkınma artış süreçlerini hızlandırmışlardır. Doğrudan yabancı sermaye yatırımları ve teknolojik gelişmeler arasında pozitif yönlü bir ilişki bulunmaktadır. Yabancı sermaye, yatırım yaptığı ülkede bir tek milli geliri artırmakla kalmaz. Buna istinaden Türkiye’deki 1981-2013 yılları arasındaki doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının teknolojik gelişmeler üzerindeki etkisi incelendiğinde “pozitif teknolojik yayılma etkisi” yarattığı sonucuna ulaşmaktayız (Köprücü, 2017).

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile ülkeye giren teknoloji elbette ki yetersiz kalacağından ihtiyaç duyulan teknoloji ABD, İngiltere, Japonya, Fransa ve Almanya gibi ülkelerden ithalat yoluyla transfer edilmektedir. Dışarıdan ürün ithalatı ve teknoloji transferi yoluyla daha az emek daha fazla kâr hedeflenmektedir. Yani ülkeler geliştikçe emek yoğun üretim yerini zamanla teknoloji yoğun üretim tekniklerine bırakarak sermaye yoğun üretime geçiş yapmaktadırlar (Malatyalı, 2016).

56