• Sonuç bulunamadı

2. SULTANIN KAMUSAL GÖRÜNÜRLÜĞÜNÜN SAHNESİ OLARAK

2.2 Başkentin Ülkesel Coğrafya Bağlamında Kavranışı Sorunsalı: Sultanın Yen

2.2.3 Silivri–Tekirdağ Gezisi

Yine, Çekmeceler ile o civarı görme amacını taşıyan bir diğer gezi, II. Mahmud tarafından H. 10 Şaban 1244 (M. 15 Şubat 1829)∗∗ tarihinde gerçekleştirmiştir (Ahmed Lûtfî Efendi, 1999). Ayrıca, bu gezi avlanma bahanesinin arkasında, savaş zamanında halkın durumunu görme

      

II. Mahmud’un Rami Çiftliği’ndeki yılları, dönemin tanıklarından Vakanüvis Ahmed Lûtfî Efendi’nin kayıtlarından ayrıntılarıyla takip edilebilmektedir. Daha ayrtıntılı bilgi için Bkz. Ahmed Lûtfî Efendi, 1999. ∗∗ Mutlu, Abdülhak Molla’nın Tarih-i Liva adlı eserinde H. 3 Şaban 1244 (M. 8 Şubat 1829) tarihini verdiğini belirterek, bu tarihi kullanmıştır. Ayrıca, söz konusu eserin müellifi tarafından temize geçirilmesi sırasında bazı tarihlerde on-onbeş gün kadar yanlış yapıldığı görüşünde olduğunu belirtmiştir. Benzer biçimde, Özcan ve Mutlu tarafından, Tarih-i Lûtfî’de de H. 3 Şaban 1244 tarihinin kullanıldığını belirtilmesine rağmen, eserin bu çalışmada kullanılan baskısında yer alan tarih H. 10 Şaban 1244 doğru olarak kabul edilmiştir. (Bkz. Özcan, 1991; Mutlu, 1994; Ahmed Lûtfî Efendi, 1999)

amacını da taşımaktadır. Abdulhak Efendi, Musahib Abdi Bey, Said Efendi, Silahdar Ağa, Bostancıbaşı, avcılıkla meşhur ağaların ve mabeyncilerin de maiyetinde bulunduğu bu gezinin, vapurla gerçekleştirildiği dikkati çekmektedir (Mutlu, 1994).

II. Mahmud bu gezisinde, Büyükçekmece ve Silivri’den Tekirdağ’a∗ kadar giderek, bir gece orada konaklamıştır (Ahmed Lûtfî Efendi, 1999). Büyükçekmece’de bir süre avlanıldıktan sonra, vapurla∗∗ Silivri’ye geçilmiş ve Pir Mehmed Paşa Camisi ve türbesi ziyaret edilerek, fakirlere çeşitli ihsanlarda bulunulmuştur. Gece ise Sefer Şah Ağa’nın hanesinde geçirilmiş ve ertesi sabah yine vapur ile Tekirdağ’a doğru yola çıkılmıştır. Tekirdağ eşrafından İbrahim Ağa’nın konağında da bir gece geçirilmiş (Mutlu, 1994) ve halka ihsanlarda bulunulmuştur. Bu sırada, Şumnu’ya gitmek üzere İstanbul’dan gönderilmiş ancak Tekfurdağı iskelesinde kalmış olan mühimmatı gören II. Mahmud, hemen sevk edilmesini sağlamıştır (Özcan, 1991). Bu işte görevli olan ancak ihmali görülen silahşör ağanın dirliği elinden alınarak cezalandırılmıştır (Özcan, 1991). Dönüş için vapur kömürü yerine odun alınarak (Ahmed Lûtfî Efendi, 1999), ertesi gün, seyahatin dördüncü günü, vapur ile hareket edilmiştir (Mutlu, 1994). Fırtına nedeniyle, Marmara tarafına dalgalar arasında sallanarak ve odunlar dökülerek yolculuk yapılmış, bu sırada, vapura bağlı olan tebdil ve bostancıbaşı kayıkları batmış, padişahın murassa şemşiyesi denize düşmüştür (Ahmed Lûtfî Efendi, 1999). Ahmed Lûtfî Efendi’ye göre ancak geceyarısı Silivri’ye ulaşılabilmiş ve onyedi kulaç derinlikte demir atılarak, gece burada geçirilmiş ve sabah yola devam edilmiştir (Ahmed Lûtfî Efendi, 1999). Ancak, Mutlu, Abdülhak Molla’nın Tarih-i Liva eserine referans vererek, akşam üzeri kıyıya bir saat mesafede demir atıldığını ve sabah Silivri’ye gidilebildiğini belirtmektedir (Mutlu, 1994). Serasker Muzıkası’nın İstanbul’dan Silivri’ye getirtilmesiyle, akşam nöbetinde halka muzıka dinletilmiş ve bir gece de Silivri’de kalındıktan sonra, yine vapurla yola çıkılmıştır. Muzıka eşliğinde seyahatin altıncı günü∗∗∗ Rami Çiftliği’ne dönülmüştür (Mutlu, 1994).

      

Ahmed Lûtfî Efendi, Doğu Tekfurdağı olarak kaydetmektedir.

∗∗ II. Mahmud’un, 1828 yılında İngiltere’den satın alınan buharlı gemi gibi gemilerin inşa edilmesi ve bunları idare edebilecek kaptan ve askerler yetiştirilmesini istemesiyle (Ahmed Lûtfî Efendi, 1999), ilk buharlı Osmanlı vapur Aynalıkavak Tersanesi’nde inşa edilerek 1837 yılında denize indirilmiştir (Müller, 1992). Dolayısıyla, II. Mahmud 15 Şubat 1829 tarihinde gerçekleştirdiği Tekirdağ seyahatini Mister Kelly’nin kaptanlığını yaptığı Swift vapuru ile yapmış olmalıdır.

∗∗∗ Ahmed Lûtfî Efendi, H. 10 Şaban 1244 (M. 15 Şubat 1829) pazar günü çıkılan seyahatten cuma günü saat dörtte dönüldüğünü belirtmektedir. Bu bağlamda, cuma günü seyahatin altıncı gününe denk gelmektedir. Dolayısıyla, seyahatin başlangıç tarihi ile ilgili, Ahmed Lûtfî Efendi’nin verdiği tarihi doğru olmalıdır.

2.2.4 Büyükçekmece – Küçükçekmece Gezisi

II. Mahmud, Tekirdağ gezisinde maiyetinde olan kişilerle birlikte, H. 21 Recep 1245 (M. 16 Ocak 1830) günü, yine vapurla Büyükçekmece’ye gitmiştir. Burada bir süre avlandıktan sonra, akşam köy kadınlarına beraberindeki muzıka takımını dinletmiştir. Buradan vapurla Küçükçekmece’ye gelmiş ve Barutçubaşı Arakel’in evinde konaklamıştır. Gezinin beşinci günü karadan Rami Çiftliği’ne dönmüştür (Mutlu, 1994).

2.2.5 Edirne Gezisi

Mevcut literatürde varlığından bahsedilmeyen bu gezinin varlığına, ilk kez, Mutlu dikkat çekmektedir. H. 20 Muharrem 1246 (M. 11 Temmuz 1830) tarihli bu gezinin, tahminen yirmi gün sürdüğünü ve II. Mahmud tarafından sade bir şekilde gerçekleştirildiğini ifade ederken, Rus işgalinden sonra şehrin durumunu görmek için acelece yapılmış bir gezi iddiasını ortaya atmaktadır (Mutlu, 1994).

2.2.6 Gelibolu – Çanakkale – Edirne Gezisi

II. Mahmud, durumu teftiş etmek (Ahmed Lûtfî Efendi, 1999) ve halkın durumunu kendi gözüyle görmek isteğiyle, 15 Mart 1831 tarihinde, Gelibolu ve Edirne taraflarına seyahata çıkmayı planlamıştır. Seyahata çıkmadan önce, İstanbul, Bilad-ı Selase ve Boğaziçi halkının, şehrin asayişini bozmamalarını, edepleri ile mesire yerlerine gidip gelebileceklerini ve buna uymayanların zabitan tarafından cezalandırılacaklarını belirten bir hatt-ı hümayun yayınlamıştır (Mutlu, 1994). H. 22 Zilhicce 1246 (M. 3 Haziran 1831) günü, Şeref-resân adlı fırkateynle yola çıkılabilmiştir (Ahmed Lûtfî Efendi, 1999). Bu gezide, II. Mahmud’a Sırkatibi Mustafa Nuri Efendi, Rodoslu-zade Ahmed Bey, Kaptan-ı Derya Halil Rıfat Paşa, Ferik-i Hassa Ahmed Paşa, Rikab-ı Hümayun Ağaları, Süvari Miralayı Hafız Bey, Reşid Bey, Abdulhak Molla Efendi, İmam-ı Sani Mustafa Nuri Efendi, Ordu-yı Hümayun Kadısı Çerkeşli Mehmed Efendi, Ser-müezzinan-ı Enderun Ahmed Ağa, dört nefer Hademe-i Mabeyn-i Hümayun, yetmiş muzıkacı, hediye dağıtılması için görevlendirilen Mahmed Sadık Rıfat Bey, Sarım Bey, Said Efendi, müezzinliğe memur dört kişi, taşra müezzinlerinden iki kişi, Hademe-i Hassa’dan bir bölük, bir binbaşı, Hasahur Hademeleri ve diğer bendeganların aralarında bulunduğu oldukça kalabalık maiyeti eşlik etmiştir (Mutlu, 1994). Bu gezi, otuzüç gün sürmüştür (Özcan, 1991).

Gelibolu’ya ancak yolculuğun üçüncü günü varılabilmiş, halka çeşitli ihsanlarda bulunarak, yeni kıyafet biçimini halka bizzat göstermiştir∗. 15. yüzyılın ediplerinden Muhammediyye müellifi Yazıcıoğlu Mehmed ve kardeşi Envârü’l-âşıkîn müellifi Ahmed Bîcan’ın türbelerini ziyaret ederek, maiyyetindeki müezzine Kur’an okutmuştur (Özcan, 1991). Daha sonra Bolayır’a geçmiş, Rumeli Fatihi Gazi Süleyman Paşa’nın türbesini ziyaret etmiş ve burada da fakirlere ihsanlarda bulunarak, Gelibolu’ya dönmüştür. Mirahur-ı Sani Salih Paşa-zade Mehmed Bey, mevcut tekkeleri ve fakir halkı tespit etmek amacıyla seyahatin altıncı günü görevlendirilmiş, tespit edilen beşyüzelli haneden, Müslüman hanelerine elli, reayadan olanlara otuz kuruş ihsan edilmiştir∗∗. Aynı gün, evliyadan Yazıcı-zade Mehmed Efendi’nin türbesini izyaret etmiştir. Ayrıca, Gelibolu’da harap durumda olan su yolları ile çeşmelerin (Mutlu, 1994), cami, mescid ve mekteplerin tamir edilmelerini emretmiştir (Özcan, 1991). Gelibolu Mevlevihanesi’ni de ziyaret ederek, maiyetinde bulunan Hammamizade İsmail Dede Efendi, Suyolcuzade Salih Efendi, İsmail Ağa, Müezzin Abdi Efendi gibi musikinaşlarına sema icra ettirmiştir (Özcan, 1991). Yöre ileri gelenleri, rahipler ve hahamı huzura kabul ederek hilatler ihsan etmiş, son geceyi gemide geçirmiştir∗∗∗ (Özcan, 1991).

Kal’a-i Sultaniye’ye∗∗∗∗ ancak seyahatin dokuzuncu günü gidebilmiştir (Mutlu, 1994). Boğaz muhafızlarından Hacı Mustafa Bey’in konağına giderken, yolun iki tarafına dizilen halkın sevgi gösterileriyle karşılaşmış ve aynı gün Çınarlık denilen yerde dolaşarak, burada bir hafta geçirme kararını vermiştir (Özcan, 1991). Halkın isteğiyle Çınarlı’daki akarsuyun üzerine bir köprü yapılmasını emretmiştir (Mutlu, 1994). Kilitbahir kalesini gezerek, zabitlere burada ve etraftaki kalelerdeki toplarla atış talimi yaptırmıştır (Mutlu, 1994). Kale zabitlerine, imamlara ve topçubaşıya hilatler giydirilmiş, kaledeki askerler ve sur içindeki ve dışındaki halka hediyeler verilmiştir (Özcan, 1991). Seyahatin onikinci günü ise, Seddülbahir, Kumkale ve Bozcaada’ya vapurla giderek, buralarda da denetlemelerde bulunmuş ve Sultaniye Kalesi’ne geri dönmüştür (Mutlu, 1994). Buralardaki kaleleri gezerek, askerlere top talimi yaptırmış, bizzat topları incelemiştir (Özcan, 1991).

      

Berkes, çağdaşlaşma çabaları kapsamında ele aldığı, başlık ve kıyafet değişimi ile ilgili olarak II. Mahmud’un kendisini doğrudan doğruya örnek yaptığına dikkat çekmektedir (Berkes, 2006).

∗∗ Özcan, mahalle imam ve muhtarları, papazlar ve hahamlar tarafından defter olunan Müslüman, Hıristiyan ve Musevilerden, Müslümanların herbirine 51, diğerlerine de 31 kuruş verildiğini ifade etmektedir (Özcan, 1991). ∗∗∗ Özcan, II. Mahmud’un, gemicilerin zeytin salatısını, Kal’a-i Sultaniye Muhafızı Salih Paşa’nın ziyafetine tercih ettiğini belirtmektedir (Özcan, 1991).

Ayrıca, Naraburnu ve bir reaya köyü olan Maydos’a∗ da giderek, Müslüman ve gayrimüslim halka ihsanlarda bulunmuştur. Maydos’ta köyü ve tabyaları dolaşmış, Naraburnu yakınındaki tekkede gömülü babayı ziyaret ederek, Kur’an okutmuş ve ovada ok atışları yapmıştır (Özcan, 1991).

Çanakkale’de saray önünde nevbetçaldırarak, halka dinletmiştir. Sorguçlu ve mücevherli fes, yaldızlı harvani ve sırmalı setre pantalonu ile şehrin en kalabalık caddesinden geçerek, cuma selamlığına gitmiştir (Özcan, 1991). Özcan, bu durumu, II. Mahmud’un yeni kıyafetleri halka göstererek onlara örnek olmak istemesi biçiminde yorumlamaktadır.

Çanakkale’den vapurla Gelibolu’ya dönen II. Mahmud, 18 Haziran 1831 günü, beygirler, araba ve develerle Edirne’ye doğru hareket etmiş ve güzergah üzerinde hazırlanmış olan yerlerde gecelemiştir (Özcan, 1991; Ahmed Lûtfî Efendi, 1999). Bolayır, Orşa, Kadıköyü, Kovan güzergahıyla Keşan’a gelmiş, yol üzerindeki her yerdeki fakirlere hediyeler ve bahşişler vermiştir. Keşan’da Müslümanlar ve reaya tarafından sevinç gösterileri ile karşılanan II. Mahmud, Ergene Köprüsü’ne gelerek, II. Murad’ın yaptırdığı cami ve köprüyü gezmiş, camilerin, yaya, atlı ve araba yollarının tamir edilmelerini istemiştir (Özcan, 1991). Ahmed Lûtfî Efendi, bu kentlerin sakinleri tarafından gösterilen sevinç ve coşku gösterilerinin fevkaladeliğinden bahsetmektedir (Ahmed Lûtfî Efendi, 1999).

Kara Kasım Çiftliği ve Solak Çeşmesi’ne ancak ertesi gün gelinebilmiş ve gece burada geçirildikten sonra, seyahatin yirminci günü, H. 11 Muharrem 1247 (M. 22 Haziran 1831), Edirne’ye halkın sevgi gösterileri arasında ulaşmıştır (Özcan, 1991; Mutlu, 1994). Yolun sağ tarafında hocaları ile beraber mektep çocukları, sol tarafında ise saygı elbiseleri ile rahipler ve hahamlar ve çocuklar dizildiği halde, herkesi selamlayarak yeni kıyafetiyle aralarından geçmiş, Silahdar Raşid Efendi’nin Selimiye civarındaki konağına gitmiştir (Özcan, 1991). Tıpkı Çanakkale ve Gelibolu’da da olduğu gibi, Edirne’de de top atışlarıyla karşılanmıştır (Özcan, 1991).

Edirne’deki ikinci günü, tamir edilen Edirne Sarayı’nı gezmiş ve kimi zaman şehrin sazendeleri eşliğinde eğlenceler düzenlemiştir. Ayrıca, Asakir-i Mansure kışlasını ziyaret etmiş ve kışla meydanında askerleri teftiş etmiştir. Mutlu, II. Mahmud’un her bölüğün önünden geçerken askerlerin “çok yaşa” diye bağırarak kendisini selamladıklarını ifade etmektedir (Mutlu, 1994). Hastaneye giderek, buradaki hastaların ve doktorların sorunları ile

      

ilgilenmek üzere Abdülhak Molla’yı görevlendirmiştir (Özcan, 1991). Ayrıca, Meriç nehri üzerindeki büyük köprünün yeniden inşa edilmesini emretmiştir (Ahmed Lûtfî Efendi, 1999). Cuma selamlığı için, Asakir-i Mansure ve Asakir-i Hassa askerleri yol üzerinde iki tarafa dizilmiş olduğu halde, mücevherli fes ve omuzlarında harvani ile Selimiye Camisi’ne gitmiştir. Camiye yaklaştığı sırada başlayan muzıka, camiye girene kadar devam etmiştir (Mutlu, 1994). Daha sonra Hüseyin Paşa Çiftliği’ne giderek akşam yemeği yemiş ve orada nevbeti icra ettirmiştir. Buradan Tunca nehri kenarındaki Baş Fakih Dağdevirenzade Kadri Bey’in Çiftliği’ne gitmiştir. Ayrıca, tebdil kılıkta Ali Paşa Çarşısı’nı gezmiş ve alışveriş yapan halkı izlemiştir (Özcan, 1991).

Edirne’de de, daha önceki yerlerde olduğu gibi, yöre ileri gelenlerini saraya davet ederek, hediyeler vermiştir. Yine tebdil kılıkta Gazi Murad’ın kurduğu Mevlevihane’ye gitmiş, şeyhi Abdi Dede’yi ziyaret ederek, öğle namazını kılmıştır. Burada da, musikinaş ve müezzinlere ayinler yaptırmıştır. Buradan Gülşenihane’ye geçerek, türbe ziyareti yapılmıştır. Son cuma namazını Üç Şerefeli Cami’de kılmış ve sonrasında dönüş hazırlıklarına başlanmıştır (Özcan, 1991).

On gün boyunca Edirne’de kaldıkta sonra, halkın sevgi gösterileri ve top atışları eşliğinde, Sazlıdere, Havza (Havass-ı Mahmud Paşa), Babayıatik (Babaeski), Burgos (Lüleburgaz), Karışdıran, Çorlu, Silivri, Ayastefanos (Yeşilköy) güzergahını izleyerek, İstanbul’dan hareket edildikten otuzüç gün sonra Çırağan Sarayı’na dönülmüştür (Özcan, 1991; Ahmed Lûtfî Efendi, 1999). Bu sırada, yol üzerindeki kasabaların halkına hediyeler verilmiş, Babaeski’de Sokullu Mehmed Paşa Camisi ziyaret edilmiş, Silivri’deki caminin tamir edilmesi emredilmiş ve ekinleri biçilmemiş tarlalara orakçıların gönderilmesi istenmiştir (Özcan, 1991).

İstanbul’a dönüş günü, H. 24 Muharrem 1247 (M. 5 Temmuz 1831), İstanbul ve Bilad-ı Selase’de ne kadar Müslüman ve gayrimüslim mektep çocukları varsa yeni elbiseleriyle, Yedikule’den Sarayburnu’na ve Kadıköy’den Beylerbeyi’ne kadar nizamiye askerleriyle birlikte sahillerde toplanmışlardır. Padişahın geçişi sırasında, asker ve çocuklar sevinç gösterilerinde bulunmuşlardır (Ahmed Lûtfî Efendi, 1999). Ayrıca, Serasker Hüsrev Paşa, Şeyhülislam, Kazaskerler, yüksek rütbeli kadılar tarafından ve top atışları eşliğinde, Yenikapı’da Ermeni, Kumkapı’da Rum, Ahırkapı’da Yahudi, Kabataş’ta da Katolik halkın sevinç tezarühatları ile karşılanmıştır (Özcan, 1991). Müslüman mekteplerine 50.000, Rum mekteplerine 20.000, Ermeni ve Yahudi mekteplerine 7.500, Katolik muallim, kalfa ve

öğrencilerine 5.000 kuruş olmak üzere, mektep çocuklarının hepsine hediyeler dağıtılmıştır∗ (Özcan, 1991; Ahmed Lûtfî Efendi, 1999).

2.2.7 Gemlik – İzmit Gezisi

Yeşilköy’den Şerefresan adlı gemiyle, 9 Eylül 1833 pazar günü çıkılan seyahat, asıl olarak tersanelerde yapılmakta olan kalyon ve fırkateynleri inceleme amacını taşımaktaysa da, aynı zamanda halkın yaşantısını bizzat yerinde gözlemlemek ve sorunları dinlemek de hedeflenmiştir. Her zamanki gibi, yol üzerinde halkın sevgi gösterileri ile karşılaşılmış ve Gemlik’e saat onbir civarında ulaşabilmiştir. II. Mahmud, ertesi gün tersanede incelemelerde bulunarak, Dergah-ı Ali kapıcıbaşılarından Celaleddin Ağa’nın evinde dinlenmiştir. Burada, Bursa mütesellimi, kadısı, Mudanya voyvodası, kalyonların mimar ve mühendislerine, işçilere ve fakirlere ihsanlarda bulunarak, 11 Eylül 1833 günü yine vapurla İzmit’e doğru yola çıkmıştır (Özcan, 1991).

Geceyi İzmit mütesellimi ve fırkateyn ve kereste nazırı Şükrü Bey’in sahilsarayında geçirerek, ertesi sabah İzmit tersanesinde incelemelerde bulunmuştur. Askerlere ihsanlarda bulunmuş ve henüz inşa halinde olan Feshane’yi ziyaret etmiştir. Bir haftalık bu seyahatten, İstanbul’a 13 Eylül 1833 perşembe günü dönmüştür (Özcan, 1991).

2.2.8 İzmit Gezisi

Kaptan-ı Derya Fevzi Paşa’nın İzmit’te inşa ettirdiği geminin denize indirilmesi ve inşa ettirdiği caminin açılış törenine katılmak amacıyla, Fevzi Paşa’nın daveti üzerine, II. Mahmud, H. 11 Şaban 1252 (M. 21 Kasım 1836) günü Üsküdar’dan yola çıkmıştır. Özel faytonuyla –karayoluyla– gerçekleştirdiği bu yolculukta, kendisine havâss-ı kurenâsıyla birlikte (Ahmed Lûtfî Efendi, 1999), ayrı bir faytonda şehzade Abdülmecid ve Abdülaziz de eşlik etmiştir. Saat ikide Kartal’a gelinmiş ve akşam yemeği yenerek, akşam yedi buçukta tekrar yola devam edilmiş, ancak saat onda Gebze’ye ulaşılmıştır. Özellikle fakir halkın durumları ile ilgilenerek, gece yarısı Tavşancıl’a gelinmiş ve gece burada konaklanmıştır. Sabah namazından sonra yola çıkılarak, saat beşe doğru Soğucak’a ulaşılmış ve İzmit mütesellimi Osman Bey, Kocaeli sancağı Asakir-i Hassa Redifi Miralayı Hasan Bey, Bursa Miraları Hüseyin Bey’in yanısıra, İzmit kadısı, iki bölük hassa redif askeri, bando ve bir bölük süvari, Müslüman ve gayrimüslim mektep öğrencileri tarafından karşılanmıştır (Özcan, 1991).

      

Takvimhane Nazırı Esad Efendi, II. Mahmud’un Gelibolu ve Edirne gezisini anlatan Sefername-i Hayr adlı bir seyahatname yazmıştır.

Top atışı ve “padişahım çok yaşa” alkışları eşliğinde İzmit’e gelmiş ve buradaki kasr-ı hümayunda bir gece konaklayarak, ertesi gün, 30 Kasım 1836 salı günü, Sultan Orhan Camisi’ni ve diğer kutsal mekanları, Nakşi Şeyhi Ahmed Arifi Efendi’nin türbesini ziyaret etmiştir (Özcan, 1991; Ahmed Lûtfî Efendi, 1999). Fevzi Paşa’nın inşasını yaptırdığı Fevziye Camisi’ni ibadete açarak, daha sonra Tersane’yi ve denize indirilecek gemiyi incelemiş, ancak indirilmesini cuma gününe ertelemiştir (Özcan, 1991; Ahmed Lûtfî Efendi, 1999).

Damatları, serasker paşaları, hademe-i hassa ve imamları İzmit’e davet ederek, 1 Aralık 1836 günü Kiraz’daki Fes dikimhanesini gezmiştir (Özcan, 1991). Cuma selamlığından sonra, Tersane kapısı üzerinde yapılan daireye gelmiş ve gemi dualarla birlikte denize indirilmiştir. Söz konusu gemiye Fevziyye adı verilmiş ve İzmit kadısı Said Efendi “İndi Fevziyye güzel

sür’at ile deryâya” diye tarihini düzenlemiştir. Bu sırada, hilatler giydirilmiş ve Tersane

memurlarına ve fakir halka hediyeler verilmiştir (Ahmed Lûtfî Efendi, 1999). Ayrıca, kalyonun inşasında görev almış mühendis ve mimarlara, işçilere, deniz ve kara askerlerine de ihsanlarda bulunarak, Çenesuyu’nun kaynağına gitmiş ve burada incelemelerde bulunmuştur (Özcan, 1991).

Sultan Orhan Camisi’nin tamir edilmesini emrederek, şehri dolaşmış ve İstanbul’a dönmek üzere yola çıkmıştır. Ahmed Lûtfî Efendi, o sıralarda Tersane’de padişahı İzmit’ten İstanbul’a getirecek derecede vapur bulunmadığı için, biri İngiliz diğeri Nemçe olmak üzere iki vapurun getirildiğini, İngiliz vapuruna padişahın, diğerine ise memurların bindiğini belirtmektedir (Ahmed Lûtfî Efendi, 1999). 4 Aralık 1836 günü, akşam saat sekiz buçukta törenle Beşiktaş’a gelmiş ve vapurların mürettebatına kıymetli hediyeler verilmiştir (Özcan, 1991).

2.2.9 Rumeli Gezisi

II. Mahmud’un, Varna, Şumnu, Silistre, Rusçuk, Tırnova, Edirne güzergahıyla, Rumeli taraflarına yapacağı seyahat, özel evraklar ile önceden halka ve yabancı elçilere duyurulmuştur. Ayrıca, II. Mahmud söz konusu seyahata çıkmadan önce, Rumeli taraflarının düzeltilmiş bir haritasını talep etmiş ve bu harita Hendesehane Başhocası Ali Bay tarafından hazırlanmıştır. Mühendis Niyazi Bey, Hüsrev Paşa’nın seçimiyle padişaha ve yanındakilere eşlik etmek üzere memur olarak Rumeli’ye gönderilmiştir∗ (Ahmed Lûtfî Efendi, 1999).

      

Söz konusu gezinin güzergahının önceden belirlenerek, padişahın seyahatte uğrayacağı yerlerin yollarının, arabayla geçişine imkan verecek biçimde tanzim edilmesi istendiği ve bu nedenle köprüler ve yolların tamir edilerek, karşılamaya hazır hale getirildiği yolunda çeşitli belgeler bulunmaktadır (Bkz. B.O.A. HAT. 1264.48937; B.O.A. HAT. 1234.48035).

Maiyetinde, Hassa süvari zabit ve neferleri, hademe-i hassa çavuşları, bando zabit ve neferleri bulunduğu halde, H. 18 Muharrem 1253 (M. 24 Nisan 1837) günü, önceden eşref saat olarak belirlenen sabah 10.15’te∗ Nusretiye kalyonuyla (Moltke, 1876)∗∗, iki Avusturya tüccar gemisinin eşliğinde İstanbul’dan yola çıkılmıştır. Bu gezide, II. Mahmud’a ayrıca Prusyalı subay Moltke ve Kaptan-ı Derya Ahmed Paşa da eşlik etmektedir. Ertesi gün, saat altı civarında atılan toplar eşliğinde II. Mahmud’un Varna limanına salimen ulaşmasıyla, Ahmed Paşa İstanbul’a dönmüştür (Ahmed Lûtfî Efendi, 1999). II. Mahmud, Varna Muhafızı Necip Paşa, Varna Bina Emini Mehmed Ağa gibi şehrin ileri gelenleri tarafından törenle karşılanmış, Necip Paşa’nın konağında bir süre dinlendikten sonra, kendisi için yaptırılan konağa gitmiştir. Aynı gün, bina emininin inşa ettirdiği kışla, hastane ve demirhanede incelemelerde bulunmuştur. Ertesi gün, Teşrifiyye adıyla yapılan mabette namaz kılarak, yeniden inşa edilen hububat ambarı, yeni kale ve tabya, hendekleri dolaşarak yeni istihkamlar yapılması için incelemeler yapmıştır. Baruthane mahzenlerinin rutubetli bir yerde bulunmaları nedeniyle, yeni baruthaneler yapılmasını, bir hamam, eski kalede bir kaç cami ve şehir içinde bir hamam inşa edilmesini emretmiştir (Özcan, 1991). Moltke, padişahın bilgi almak için soru sorabileceği düşüncesiyle, bir gün önce kale ve etrafında incelemeler yapmış, kalabalık maiyetiyle kalede incelemeler yapmaya giden II. Mahmud da, Moltke’den şehre girişini ve şehirdeki gezisini gösteren bir çizim yapmasını istemiştir. Moltke, kastedilenin perspektif bir çizim olabileceğini düşünerek, karakalem bir eskiz yaparak, daha güzel bir resim yapması için İstanbul’daki bir ressama göndermiştir (Moltke, 1876).

Galata Burnu’nda Necip Paşa tarafından kendisi için yaptırılan köşke giderek, Köprü, Gümrük ve Yeni Kal’a’da deneme top atışlarını izlemiştir. Burada, Necip Paşa’ya murassa bir kutu, mirahurluk payesi ve nişanı verilerek harvaniler giydirilmiş, huzura gelen ileri gelenlere de kaftanlar verilmiştir. Müslüman ve gayrimüslim mektep çocukları ile fakirlere hediyeler vererek, Varna’daki gölün karşısında bulunan Peynirli Çiftliği’nde bir süre dinlenmiş ve kalede incelemeler yapmıştır (Özcan, 1991).

H. 27 Muharrem 1253 (M. 3 Mayıs 1837) günü, alışılageldiği üzere top atışları ve halkın sevgi gösterileri arasında, üç gün kaldığı Varna’dan yola çıkarak, geceyi Yassıtepe menzilinde

      

Bu tarih, Moltke’nin mektuplarının Türkçe çevirisinde, 21 Nisan 1837 saat 10.15 (Bkz. Moltke, 1999), Ahmed Lûtfî Efendi’nin kayıtlarında 29 Nisan 1837 (Bkz. Ahmed Lûtfî Efendi, 1999) olarak yer alırken, Özcan 29 Nisan 1837 saat 14.00 (Bkz, Özcan, 1991) olarak ifade etmiştir.

∗∗ Bu bölümde, “Moltke, 1876” referansı ile yer verilen tüm ifadeler, Bülent Tanju tarafından Almanca’dan Türkçe’ye çevrilmiştir.

geçirmiştir∗. Sabah tekrar yola devam edilerek, Şumnu’ya yarım saat mesafedeki gölgelikte

Benzer Belgeler