• Sonuç bulunamadı

TBMM I.Dönem ‐I.Yasama Yılı (23 Nisan 1920‐28 Şubat 1921)

3.1 TBMM I Dönemi (23 Nisan 1920‐16 Nisan 1923)

3.1.2 TBMM I.Dönem ‐I.Yasama Yılı (23 Nisan 1920‐28 Şubat 1921)

TBMM I. Dönem I. Yasam Yılı Zabıt Cerideleri’ne göre 23 Nisan 1920 de başlayıp 28 Şubat 1921 tarihinde sonlanmıştır. Birinci yasama yılı içerisinde 159 tane birleşim gerçekleşmiştir. Bu birleşimler içerisinden 150. Birleşim, çalışmanın anahtar kelimeleri toplamının alt değer kabul edilen yüz birimin üzerinde olmasından dolayı incelenmeye değer kabul edilmiştir.

3.1.2.1 150. Birleşim (14 Şubat 1921)

14 Şubat 1921 tarihinde gerçekleşen 150. Birleşimde, çalışma kapsamında konu edilen anahtar kelimelerin kullanım değerleri Çizelge 3.2’de belirtildiği gibidir.

Çizelge 3.2 Anahtar kelimelerin 150. Birleşimde kullanım değerleri Anahtar kelimeler Anahtar kelimelerin birleşim içinde kullanım değerleri İnşa‐İnşaat 38 Mimar ‐ Mimarlık ‐ Mimari ‐ İmar 3 Bayındırlık ‐ Nafıa 201 Müteahhit ‐ Müteahhitlik ‐ Mühendis 22 Mühendislik ‐ Toplam 264

Yüz ellinci birleşimin gündem konuları arasından [29], • 1336 senesi Muvazene‐i Umumiye Kanunu1

layihası ve Muvazenei Maliye Encümeni mazbatası, A‐ Nafıa Vekaleti bütçesi,

• Hakkari Mebusu Mazhar Müfid Beyle rüfekasının, Nafıa Vekaleti’nin İktisat Vekaleti’ne raptı hakkında teklifi kanunisi ve Layiha Encümeni mazbatası,

• Afyon Karahisar‐Sandıklı‐Dinar‐Baladiz tarikının turuku umumiye meyanına ithaline, turuku umumiye meyanına ithal edilen Afyon Karahisar‐Sandıklı‐Dinar‐Baladız tarikının tamir ve inşası için kırk bin liranın Nafıa bütçesine ilavesine dair kanun

26

layihaları ve Nafıa ve Muvazenei Maliye Encümenleri mazbataları, Taşucu‐karaman tarikının turuku umumiye meyanına ithaline dair kanun layihası ve Nafıa ve Muvazenei Maliye Encümenleri mazbataları,

• Antalya Mebusu Halil İbrahim Bey’in, Antalya’da liman inşasına dair takriri ve Büyük Millet Meclisi Riyaseti’nin cevabi tezkeresi,

çalışma içeriği açısından önemli gözükmektedir.

Nafıa Vekaleti’nin bütçe görüşmeleri Reis’in konuyu meclise sunması ile başlamıştır. Konu hakkında ilk söz alan Tokat Mebusu Mustafa Bey olmuştur. Mustafa Bey, bahsedilecek bir konu olmadığını çünkü iş yapılmadığını belirtmiştir. Tokad Mebusu’nin ardından söz alan Yozgat Mebusu Süleyman Sırrı Bey’de nafıa bütçesinin de sadece sarf olunmuş bir para olduğunu dile getirmiştir [29]. Bunların üzerine söz alan Nafıa Vekili Ömer Lütfi Bey nafıa bütçesi hakkındaki durumu şöyle açıklamıştır: “Efendim, bütçe

olmuş, bitmiş, sarf olunmuş bir bütçedir. Onun için ne zatı alinizin ve ne de bendenizin söz söylemeğe imatei evkat1 etmeğe lüzum olmasa gerek. Yalnız şunu arz edeyim ki; masariftan hepsi; sarf olunmamıştır… Aşağı yukarı Nafıa bütçesi olarak geçen sene koyduğunuz, paranın takriben yarısı sarf edilmiştir. Amma bittabi iş o kadar yapılmamıştır; Yani Nafıa bütçesinde para sarf olunmamasına ne Meclisi Alileri, ne de bendenizin memnun olmamaklığım lazım gelir. Çünkü iş yapılmamış demektir. ”[29].

Görüşmelerden vekaletin 200 bin lira kadar parayı harcamadığı anlaşılmaktadır. Aydın Mebusu Tahsin Bey vekaletin harcayamadığı bu miktarın harcanması gereken “en

doğru” yatırımı dile getirmiştir. Mebusun bu önerisi bireysel aktörlerin zihinlerindeki

erksel ideolojilerin referans noktalarının görülmesi bağlamında oldukça zihin açıcıdır.

“Bir de efendim, harp seneleri içinde Karahisar ‐ Sandıklı arasında yapılan yol üzerinde gayet güzel sanatlı, süslü ve ihtimam edilerek yapılan bekçi kulübeleri vardı. Pek mükemmel surette yapılmıştır ve demir kapaklarla, yontulmuş taşlarla, Frenk kiremidiyle yapılmıştır bunlar ki, harp seneleri içinde adeta Keyhüsrev'in mezarı gibi gayet güzel yapılmış olduğu halde ‐ bırakınız ki, kiremit falan bırakılmamış ‐ kapı kanadı bile kalmamış, taşlar bile kazma ile sökülmek suretiyle harap edilmiş. Mademki, bu sene bütçesinde tahsisatın nısfı sarf edilmemiş olduğunu kabul buyurursunuz, demek ki,

27

Nafıa Vekaleti’nin bu yolların sureti muntazamada muhafazası için lazım gelen tahsisatı da olduğu halde bu kulübelere ve şose yollarına tamiratı mütemadiye yapılmadıktan maada bu güzel, bu musanna ebniyeler neden tahrip edilmiş?[29]” Vekilin zihnindeki

yapıya ait bu referanslar, iktidarın mimarlığı nasıl tahayyül ettiğine dair ipuçları vermektedir. “Pek mükemmel suretle” yapılmış olan bu bekçi “kulübeleri” biçimsel olarak Osmanlı’ya referans vermez. Osmanlı’dan öncesine köklendirilir. Zihinlerdeki mimarlık dili Selçuklu dönemine aittir.

Türkiye mimarlık ortamı açısından önemli bir kurumsal aktör olan Nafıa Vekaleti bütçesinin bu noktada belirtilmesi, devletin hangi inşaat pratiği için ne kadar yatırım yaptığının görülmesi açısından önemlidir.

Çizelge 3.3 Nafıa Bütçesinin Fasılları [29].

Fasıl Madde Nev’i Muhassasat1 Hükümetçe

teklif olunan Encümence kabul edilen 253 Maaşat 1 Vekil ve müsteşar 2 250 1 330 2 Memurin‐i vekalet 7 180 5 158

3 Demiryolları ve Limanlar Müdüriyet‐i Umumiyesi

0 0

4 Turuk ve meabir müdüriyet‐i

umumiyesi

0 0

5 Nafıa müdüriyet‐i umumiyesi 0 0

6 Müstahdem‐i müteferrika 120 120

İki yüz elli üçüncü faslın yekünü 9 550 6 608

254 Levazım1

1 Levazımı hendiyesi ve kırtasiye 1000 1000

2 Mefruşat2 200 200

3 Mahrukat3 350 350

4 Tenvirat4 30 30

5 Melbuşat 100 100

İki yüz elli dördüncü faslın yekünü 1 680 1 680

255 Masarif‐i mütenevvia5

1 Harcırah 8 000 8 000

2 Meremmet6 0 0

1 Nev’i Muhassasat: Ödenek çeşidi 1 Levazım: Lazım olan şeyler 2

Mefruşat: Ev döşemeye yarayan eşya 3 Mahruhat: Yakacak

4 Tenvirat: Aydınlatma 5

Masarif‐i mütenevvia: Çeşitli masraflar 6 Meremmet: Tamir, onarma

28

3 Masarifi tabiye ve matbuatı fenniye 1 000 1 000

4 Avrupa’ya gönderilen talebe masrafı 0 0

5 Telefon masrafı 0 0

6 Terkos suyu 0 0

7 Dairei vekaletin elektrikle tenviri 0 0

İki yüz elli beşinci faslın yekünü 9 000 9 000

256 Masarifi müteferrika 1 000 1 000

257 Maaşat

1 Vilayat ve elviyei müstakille1

mühendisleriyle turuku umumiye memurini fenniye ve müstahdemin maaşatı

25 626 26 626

2 Turuku umumiye istikşaf memurini fenniyesi maaşatı

3 Ankara‐Sivas hattı memurin ve müstahdemin maaşat ve ücuratı

13 817 13 817

İki yüz elli yedinci faslın yekunu 39 443 40 443

258 Masarifi mütenevvia

1 Vilayat ve elviyei müstakille

sermühendisleriyle turuku umumiye memurini fenniyesinin yevmiye, keştügüzar2 ve azimet harcırahı

16 020 16 020

2 Turuku umumiye istikşaf3 memurini fenniyesinin yevmiye keştügüzar ve azimet harcırhı

0 0

3 İcarat4 1 000 1 000

4 Müteferrika 865 865

İki yüz elli sekizinci faslın yekunu 17 885 17 885

259 0 260 0 261 0 262 0 263 Demiryollar ve limanlar 1 İstikşaf ve inşaat 327 327

2 Şark demiryolları tevsiatı 0 0

3 Askeri rampaları 0 0

4 Şark demiryollarında ika olunmuş tahribattan dolayı sarf olunmuş ve olunacak tamirat masrafı

0 0

5 Haydarpaşa‐Pendik çifte hattı istimlak masrafı

0 0

1

Elviye‐i müstakille:Bir vilayet bağlı olmayıp, doğrudan doğruya Dahiliye Nezareti’ne bağlı bulunan yerler.

2 Keştügüzar: gemi geçişi (kelimeler keşti ve güzar olarak ayrı ayrı bulunmuştur) 3

İstikşaf memurini: keşif memuru 4 İcarat: Kira

29

6 Bazı demiryolların seyr‐ü sefer ücuratı farkı

0 0 7 Kırkkilise hattı tamiratı mütemadiye

masrafı

0 0

8 Memurin ve amele ücuratı 0 0

9 Ankara‐Sivas hattı masarifi 54 964 54 964

İki yüz altmış üçüncü faslın yekunu 55 291 55 291

264 Turuku umumiye

1 İstikşafat 1 500 1 500

2 Tamiratı mütemadiye 38 574 30 000

3 İnşaat ve tamiratı müstacele ve cesim köprüler

214 663 200 000

Faslın yekunu 254 737 231 500

265 Demiryolu ve limanlar ile turuk ve meabirin gayri imalatı nafıa

1 İstikşafat ve inşaat ve tamirat 0 0

2 Konya ovası irva ve iska1 ameliyatı masarifi

38 125 38 125

3 Konya ovası irva ve iska ameliyatı

1332 senesi masraf noksanı

0 0

İki yüz altmış beşinci faslın yekünu 38 125 38 125

A 265

İska ve teybis2 ameliyatı

1 Bursa ve Bilecik iska ve tebis

ameliyatı

1 346 1 346

2 Bursa ve Bilecik işletme ve tamiratı mütemadiye masrafı

3 017 3 017

İki yüz altmış beşinci faslın yekünu 4 363 4 363

266 Bursa ve Bilecik’te mevcut

müessesat memurini fenniye ve müstehdemini saire maaşatı

1 698 1 698

İki yüz altmış altıncı faslın yekünu 1 698 1 698

267 Üçüncü kısım idarei hususiye

İdarei hususiyesi mevcut olmayan mahaller turuk ve meabir muhassasatı

6 132 6 132

İki yüz altmış yedinci faslın yekünu 6 132 6 132

270 0

271 Memurin ve müstahdeminin

muhassasatı fevkaladei şehriyesi

133 697 133 697

İki yüz yetmiş birinci faslın yekünu 133 697 133 697

Toplam 547 422

1

İrva ve iska: sulama ve suya kandırma 2 Teybis: Kurutma

30

Nafıa Vekaleti 1920 yılı bütçesine bakıldığında ana bütçenin yaklaşık %50’lik kısmı büyük köprülerin inşaat ve tamiratına ayrıldığı görülmektedir. Savaş yılları içinde bütçenin bu tarz bayındırlık işlerine ayrılması olağan bir durumdur.

Yüz ellinci birleşimin Nafıa Vekaleti ile ilgili diğer bir gündem konusu olan Nafıa vekaletinin küçültülerek müdüriyet haline getirilip, İktisat Vekaleti’ne bağlanması hakkındaki görüşmeler, söz konusu teklifi yapan Erzurum Mebusu Hüseyin Avni Bey’in söz alması ile başlamıştır. Hüseyin Avni Bey düşüncelerini şöyle dile getirmiştir: “Nafıa

Vekaleti’ni kaldıralım demek, memleketin umuru Nafıasını bırakalım demek değildir. Malümya Nafıa Vekaleti vazifesini para ile yapar. Bütçeniz beş yüz bin liradır. Bunun 250 bin liradan fazlası maaşat kısmıdır. Demek ki her yerde olduğu gibi Nafıanın da bir teşkilat kısmı vardır ve bu, hidematı Nafıayı yapabilecek hiç bir vesaite malik değildir. Bütçeyi tetkik ederseniz (250) bin lirası zannederim bu masrafa sarf edilmiştir. Müdüriyet olursa, malümu alileridir ki, teşkilat azalır. Bir şey daha arz edeyim efendim: Nafıa memleketi imar eder, başka bir şey yapmaz. Beş yüz bin liralı Nafıa bütçesi olan bir Hükümetin Nafıa Vekaleti olmaz ve onun da bir ser mühendisi, bir başkatibi olmaz. Ancak onun seyyar bir heyeti fenniyesi olur. O seyyar heyeti fenniye kalkar, asası elinde, ölçüsü elinde memleketin en nafi yollarını yapar. Beş yüz bin liranın yarısı vekaletin maaşat kadro bütçesidir. Vekalet eğer kabul ederse, benim arzettiğim gibi; seyyar bir heyeti fenniye, elinde asası, ölçüsü, parası cebinde olarak memlekete en mühim hayatı temin edecek yol hangisidir, fabrika hangisidir, bunları imar eder ve yapar. Yoksa böyle 500 bin liralık bütçe ile ortaya atılıp da 250 bin lirasını da maaşata verip teşkilat yapan bir nafıadan hiç bir şey beklenmez efendim.” [29]. Hüseyin Avni Bey’in Nafıa Vekaleti’nin müdüriyete çevrilmesi konusundaki teklifi reddedilmiştir. Ancak Mebusun vekaletin müdüriyete çevrilmesi konusundaki açıklamalarına karşılık Nafıa Vekili Ömer Lütfi Bey vekaletin durumu hakkında kendi inançsızlığını dile getirmiştir: “Efendiler;

bendeniz Nafıa Vekili olmak hasebiyle, Nafıanın vekalet mi, müdüriyet mi olduğuna dair söz söylemeyeceğim. Hatta Hüseyin Avni Beyefendi’nin dedikleri tarzda olursa bendeniz daha İleri gideceğim; lağvedin diyeceğim. Müdüriyet de fazladır. [29]” Görülüyor ki,

Türkiye mimarlık ortamı için kurumsal tanımı bağlamında en önemli bakanlık olan bayındırlık bakanlığı, meclisin ilk yıllarında kaygan bir zeminde var olma çabası içindedir.

31

Yollar hakkındaki gündem konusu, ülke içindeki kimi mevcut yolların‐hatların “Turuku Umumiye Meyanına İthali” yani günümüz dili ile devlet yol ağına katılması hakkındadır. Örneğin Afyon Karahisar‐Sandıklı‐Dinar‐Baladız, Taşucu‐Silifke, Mut‐Karaman, Salihli‐ Borlu‐Demirci‐Simav, Merzifon‐Çorum‐Çalatlı yollarının devlet ağına katılması konusunda teklifler vardır [29].

Dönemin bayındırlık işlerinin içinde bulunulan milli mücadele doğrultusunda şekillendiği 150. Birleşim’deki yol tartışmalarından açıkça anlaşılmaktadır. Örneğin devlet yol ağına katılması önerilen yollar arasındaki Karaman‐Silifke ve Karahisar‐Dinar‐ Sandıklı hatlarının biran önce yapılması ve gerekçesini Konya Mebusu Musa Kazım Efendi şöyle dile getirir: “…memleketin menafi için, bu yolların turuku umumiye

meyanına ithali zarureti hasıl oldu. Gerek Karaman‐Silifke hattı ve gerek Karahisar‐ Dinar‐Sandıklı hattı, bugünkü müdafai milliyenin esasını teşkil edecek ve sahillere en ziyade yakın yollar olmak itibariyle bir gün evvel imarı lazımgelen yollardır…” [29]

Yukarıda adı geçen ve genel kurulda tartışma yaratan yollar içerisinden Taşucu‐Silifke‐ Mut‐Karaman ve Afyon Karahisar‐Sandıklı‐Dinar‐Baladız yolları bir kanunla devlet yol ağına alınmıştır.

Ülkedeki demiryolu ağının yanı sıra kara yollarlı birleşimin konusu olmuştur. Örneğin Karahisar’la Giresun arasındaki yolun durumu Karahisari Şarki1 Mebusu şöyle açıklamaktadır: “…yollara başlandığı günden beri Halil Rifat Paşa zamanında bir kat

çızıktırılmış ve Halil Rifat Paşa zamanından beri öyle yüzüstü bırakılmıştır. Araba değil, Vallahi bu Karahisar'la Giresun arasında katır bile işlemiyor. Bayırdan yuvarlanıp gidiyor. Buna Allah razı olmaz yahu, bir sancak bu, zinhar bu sancağın her tarafı kesiktir. Lehikmetin böyle Hükümetin lütfuna uğramayan bu sancak milletin de kahrına uğradı. Ermenilerle İslamlar beyninde bir mukatala çıkarak bu sancak bütün bütün yandı, harap olda. Ben bunun için, bu sancak hakkında yollar için 'Nafıa Vekilinin nazarı dikkatini celbediyorum.” [29]. Giresun‐Şebinkarahisar yolu gibi ülkede kötü durumda

olan diğer yollar üzerine konuşmalar‐önergeler‐temenniler ve tartışmalar yaşanmıştır. Hatta nafıanın ülkedeki durumdan bihaber olduğu iddiası gündeme gelmiştir. Bu konuda Erzurum Mebusu Hüseyin Avni Bey şöyle bir açıklama yapmıştır: “Maçka ile

Trabzon arasında Ruslar demiryolu yapmış ve onlar gittikten sonra muattal kalmış;

32

demir çürümüş ve köylüler demirleri alıp götürüyorlar ve damlarının üstüne örtü yaparak kullanıyorlar. Bu gibi hallerden Nafıa bihaberdir. Şimdiye kadar Nafıa memurlarımızın muamelatı; biri bir yere gider, keşif yapar, proje yapar, sonra öteki gelir bu olmamış, yapamamış der, bozar tarzında idi. Yani bizim paralar ile yalnız proje yapılır, yol vesaire yapılmaz.”[29].

Nafıa Bütçesi görüşmeleri sırasında meydana gelen yol hakkındaki bu tartışmalar içerisinde Karası Mebusu Hasan Basri Beyin konuşması dönemin bayındırlık politikaları hakkında zihin açıcı ipuçları vermektedir. Mebus konuşmasında hem yol konusuna değinmiş hem de kişisel fikri olsa dahi ülkenin bayındırlık politikalarını eleştirmiştir.

“Efendiler, hepimizin şikayet ettiği şey yolsuzluktur. Yolsuzluk; maddi ve manevi olmak üzere iki safhada tecelli ediyor. Maddi yolsuzluğun en canlı misali: Nafıa Vekaletinin dairei iştigali dahilinde olan işlerdir. Malümu alileri, Türkiye'nin her tarafı harap ve perişan bir haldedir. Vakıa Mustafa Beyin buyurduğu gibi; yakın memleketlerimiz; şose itibariyle, yol itibariyle, imalatı sınaiye itibariyle uzak vilayetlerimize nispeten daha zengindir... Fakat Ben diyorum ki: kaşki mevcut şoselerimiz; mevcut köprülerimizde olmasaydı. Çünkü yollar dağ yolundan, keçi yollarından daha fena, daha intizamsız ve daha kötü yollardır. Bunlara yol ve köprü vesaire demek için insanın yol, köprü ne olduğunu bilmemesi icab eder. Efendiler görürsünüz ki birçok şoselerde köprüler yıkılmış, taşlar çıkmış, birçok bozukluklar, birçok fenalıklar vardır. Bunlardan: kısmı mühimi, İdarei Hususiyei Vilayat Kanunu mucibince vilayetlerin uhdesine tevdi edilmiştir. Halbuki efendiler; vilayetler; memleketlerini daha ziyade imar ve tanzim edebilmek için ne kadar mevcut yollar varsa bunların hepsini birden bütçelerine alıyor ve hepsi ile birden iştigal etmek istiyor ki; bu suretle bir çok yollar harap ve gayri muntazam bir halde kalıp gidiyor. «Noksanını bil bir işe ya başlama evvel‐ya başladığın karı pezirayı hitam et» biz evvelemirde; bozuk, yıkık yollarımızın tamirine çalışmalı, bunları ikmal ettikten sonra; inşaatı cedideye başlamalıyız. Çünki mütemadiyen inşaatı cedideye bakarken bir taraftan o inşaatı cedideyi de natamam bir halde bırakmakla beraber diğer taraftan esasen harap olan yollarımız da, ala halihi kalmaktadır. Binaenaleyh nafıa meselesinde, nafıa programından daha vasi hayali işler düşünmekten ziyade, pratik ve basit işleri nazarı itibara almak lazımdır. Efendiler ben, nafıanın öteden beri takip ettiği prensiplere bakarak; nafıamızın istikbalinden ümidimi

33

kesiyorum. Vakıa vilayetler, livvalar arasında şoselerin bulunması lazımdır. Fakat nahiyelerle kazalarla köyler arasında dahi birer yol bulunmak, en basit, en iptidai icabatı medeniyedendir. Halbuki nafıanın takıp ettiği usule bakılırsa biz yüz senede dahi hiç bir muntazam yola malik olamayacağız. Bazı rüfekayı muhteremenin burada söyledikleri veçhile, yol parasının iptidayı vazındanberi, halk kucaklar dolusu tarik bedeli nakdisi verdiği halde bunun mukabilinde; hakkı olan yola malik olamamıştır. Demek ki toplanılan yol parasıyla ve nafıanın kabul ettiği şekilde şose inşası ve memleketin her yerinin yollara sahip kılınması imkanı yoktur. Binaenaleyh efendiler; biz vasi, geniş, muntazam, mütekamil şoseler yaptırmaktan ziyade, bilhassa istihsalat menbaları olan köylerimizi yola malik ve nail kılmak için yollarımızı dar, basit bir tarzda; bunlara ‐ köylülere mükellefiyeti bedeniye usulünün tatbikiyle‐ yol yaptırmağa çalışalım. Bilmiyorum Nafıa Vekaleti bu hususta ne düşünüyor. Eğer öteden beri takip ettiğimiz tarzı yine takip edecek olursak emin olunuz ki bizde nafıa yoktur ve hiç bir vakitte var olamayacaktır. Binaenaleyh efendiler; bu tarz yol inşası hakkında ve halk idaresiyle, köylülerin zaruretine muvafık bir tarzda inşaat hakkında ne düşünüyorlar? Buna dair lütfen biraz izahat versinler ve Meclisi tenvir etsinler. Nafıa bütçesi de diğer bütçeler gibi bir sal muhasebesi demektir. Bunun için uzun uzadıya söz söylemeğe zannederim ki lüzum yoktur. Yalnız yollar hakkında ne düşündüklerini vekil beyefendi lütfen izah ve beyan buyursunlar”[29]. Hasan Basri Bey ülkenin içinde bulunduğu yol sorununu maddi

ve manevi olarak iki safhada ele almaktadır. Maddi kısım olarak da Nafıa Vekaleti’nin bünyesi içerisindeki uygulamaları göstermektedir. Bu noktada belirtmek gerekir ki, 150. Birleşim bağlamında görülüyor ki, aslında ne vekiller ne de nafıa vekili vekaletin işleyişinden memnun değildir. Bu memnuniyetsizlik özellikle Hasan Basri Bey’in konuşmasından açıkça anlaşılmaktadır. Mebus bayındırlık konusunda hayali işler düşünmektense pratik, basit ve ihtiyacı karşılayacak işlerin yapılmasını önermektedir. Hatta nafıanın öteden beri takip ettiği programa ‐ki burada öteden beri takip edilen programla Osmanlı’nın bayındırlık politikaları kastedilmiştir‐ bağlı kaldığı takdir de nafıanın geleceğinden ümit kesilmesi gerektiğini belirtmiştir. Vekilin kullandığı “hayali işler” tanımı çalışma bağlamında önemli bir anlama sahiptir. Vekilin açıkça gördüğü aslında iktidarın bir hayal üretme çabası içinde olduğudur. İçinde bulunulan gerçeğin reddedilip zihinlerdeki doğruyu yaratma çabası vekil tarafından açıkça görülmüştür.

34

Böylece yapılmaya çalışılan iş ne gerçeğe uygundur ne de gerçek olan ihtiyaca cevap verebilecek niteliktedir.

Yol konusunun yanı sıra yüz ellinci birleşimde Antalya’da liman yapılması da konu edilmiştir. Antalya Mebusu Halil İbrahim Bey Antalya’da liman inşasına dair takrir1 vermiştir. Nafıa Vekaleti tarafından önerge hakkında şu cevap verilmiştir: “…Antalya'da

bir liman yapılması hakikaten menafii azime temin edeceğine binaen bu hususta temini zımnında Nafıa Vekaletinin 1337 senesi bütçesine bir liman mühendisi tahsisatı vazedilmiş olduğundan bütçenin tasdikini mütaakıp keşfiyatı mukteziyeye2 mübaşeret3 edileceği vekaleti müşarünileyhanın4 iş arına atfen arzolundu efendim.”[29].

İncelenen yüz ellinci birleşimde, devletin içinde bulunulan siyasi ve ekonomik şartlar gereği bayındırlık hizmetlerini yol özelinde ele aldığı görülmektedir. Bayındırlık kavramının zihinlerdeki tanımı ve yapılması gereken yatırımlar ülkenin alt yapısı üzerinedir.