• Sonuç bulunamadı

ekil 4.70. Ana modeldeki stres da ılımları ekil 4.71 II.premolar di teki stres da ılımları II.Premolar di incelendi inde, di in kavitesinin distobukkal kenarının orta üçlüsünde

5. TARTI MA VE SONUÇ

Son zamanlarda, dental porselen ve kompozitlerdeki geli meler çe itli yeni sistemlerin kullanıma girmesini sa lamı tır. Çe itli dolduruculu kompozitlerle arttırılan mekanik kuvvet ve a ınma direnci son zamanlarda daha da arttırılmı direkt inleylerde ve kronlarda kullanılmaya ba lanmı tır. Buna ilaveten, cam fiberle güçlendirilmi kompozit (FGK)’lerden yapılan iskeletlerin üzerine dolduruculu kompozitlerin kaplanması ile metal desteksiz köprülerin yapımı da mümkün olmaktadır (Nakamura ve ark 2004, Göehring 2005).

Periodontal ligament di lerde olu an kuvvetlerin emiliminde ve iletiminde önemli rol oynamaktadır. Kuvvet uygulandı ında ligamentteki fibriller sıkı ır ve di uzun aksı boyunca hareket eder ve kuvvet böylece kök yüzeyi boyunca kemi e aktarılır (Pini ve ark 2002).

Rees (2001), sonlu elemanlar analizinde periodontal ligamentin rolünü ara tırmı ve in vitro ve sonlu elemanlar analizi çalı maları sonucunda periodontal ligamentin mutlaka yansıtılması gereklili ini savunmu tur. Bu çalı mada di lerin kök yüzeylerinde 0,2mm kalınlı ında periodontal ligamet taklit edilmi tir (Behr ve ark 1999).

Di destekli sabit protetik restorasyonlarda meydana gelen streslerin iletimde kronal bölgede mine ve dentin yerini restoratif materyallere bıraksa da di ve ok absorbsiyon mekanizmasına sahip periodontal doku benzer ekilde stresin kemik yapıya iletiminde rol oynar.

Sabit protetik restorasyonlarda konnektör kalınlı ı ve konnektör yüzey alanı kullanılan materyalin cinsine, kullanılan bölgeye ve gövde uzunlu una göre dizayn edilmelidir. Fonksiyonel kuvvetlerin dü ük, estetik beklentilerin fazla oldu u anterior bölgeden yüksek çi neme kuvvetlerine maruz kalan posterior bölgeye do ru gidildikçe gerekli konnektör kalınlı ı artmaktadır (Tinschert 2001, Anusavice 1993, Oh ve Anusavice 2002). Di er çalı maların sonuçlarına göre stresler keskin kurvatürlü konnektör geometrisinin

konnektör geni li i ve yüksekli i ne kadar fazla tutulursa kırılma dayanımları ve stres da ılımları o kadar iyi olmaktadır. Bu nedenlerden dolayı bu çalı mada 4mm yükseklik ve 4mm geni lik olacak konnektör kalınlıkları standart olarak kullanıldı (Wolfart ve ark 2005, Kılıçarslan ve ark 2004, Kamposiora ve ark 1996, Pospiech ve ark 1996, Filser ve ark 2001).

Kamposiora ve ark (1996), sonlu elemanlar stres analizi ile tam kaplama tipte 3 üyeli sabit parsiyel protetik restorasyonlarda konnektör boyutunun porselenlerde olu an gerilimlere etkisini ara tırdıkları çalı malarında; konnektörün okluzo-gingival boyutunun 4 mm.'den 3 mm.'ye dü ürüldü ünde olu an gerilimlerin % 38-41 oranında arttı ını tespit etmi lerdir.

Sabit restorasyonların yapımında oldukça geni kullanım alanı bulunan metal porselen restorasyonlar en yüksek ba arı oranına sahip restoratif materyaldir. Bu çalı mada metal porselen restorasyonlar kullanılmı tır.

Mum uzakla tırma tekni i ile dökülen döküm porselenler; anterior ve posterior tek kron, inley, onley, bölümlü kron, laminate, faset ve okluzal yüzey restorasyonlarında kullanılır. Cam porselenlerin ba lıca avantajı, yarı kristal yapılarının baskı kuvvetlerine dayanıklılık göstermesidir. Kristal yapı baskı kuvvetlerini absorbe ederek çatlakların ilerlemesini engeller. Bu porselenler radyolüsenstir ve bu durum kronun kole uyumunun radyolojik olarak incelenmesine olanak tanır (Phillips 1991, en ve Pak 1996).

Bu çalı mada kullanılan Dicor porselenin, estetik materyal seçiminde tercih edilmelerinin en büyük iki nedeni, kar ıt mineyi a ındırmaması ve plak akümülasyonunun di er restoratif materyaller ve do al mineye göre daha az olmasıdır

Bu çalı mada kullanılan IPS Empress, Wohwend ve Scharer tarafından geli tirilen ısı ve basınç altında ekillendirilen, temelde yüksek lösit içerikli feldspatik dental porselendir. Yine bu çalı mada kullanılan IPS Empress 2 sistemi anterior ve posterior tek kronlarda, anterior ve posterior üç üyeli köprü yapımında kullanılmaktadır. IPS Empress ve IPS Empress 2’nin

temel farklılı ı materyallerin kor kısmındaki kimyasal yapılardır. Kor yapıdaki bu farklılık, IPS Empress 2’nin kırılmaya kar ı olan direncini IPS Empress’e göre üç kat arttırmı tır. Ayrıca IPS Empress 2 de cam içeri i az oldu u için kırılmaya kar ı direnç fazla, mikro çatlak olu um riski daha azdır (IPS Empress II system-Scientific doc 1999, Kolbeck ve ark 2002).

1989 yılında Dr. Michael Sadoun tarafından geli tirilen In- Ceram, sıvı faz içinde da ılmı alumina partikülleri anlamında tanımladı ı ‘Slip cast’ dirençli alumina porselendir. Kullanım alanı oldukça geni olan In-Ceram, üretici tarafından tüm tek ünite kronlarda ve üç üniteli anterior ve posterior köprülerin yapımı için önerilmektedir. Sabit restorasyonların % 80'i için endikasyonu bulunan bu dental materyal bu çalı mada da kullanılmı tır (Yoshinari 1994, Pospiech ve ark 1996, en ve ark 1996, Gökçe 1999).

Bu çalı mada kullanılan Cerec sistemle yapılan inley ve onley restorasyonların klinik performansları 10 yıldan daha uzun süredir belgelenmektedir. Materyalin üç boyutlu taranmasını, hızlı veri aktarımını ve üç akslı yapım a amalarını içeren bir tekniktir (Schneider 2000). Porselen inleyler, onleyler, veneerler, bölümlü ve tam posterior-anterior kronların fabrikasyonu basitle erek hız kazanılmı tır (Sato ve ark 2002).

Fiberle güçlendirilmi kompozit sistemlerin uzun dönem klinik uygulamalarında fiber alt yapının fiziksel özelliklerinin yanı sıra kullanılan üst yapı kompozitinin özellikleri de oldukça etkilidir. norganik doldurucu oranı yükseltilmi özel bir kompozit sistemi olan seromerlerin ba arısında sertlik de erleri önem ta ımaktadır (Rosentritt 2004). Basit yapım tekni i, yüksek a ınma direnci ve geli tirilmi hasta konforu gibi avantajalarından dolayı bu çalı mada SR Adoro/ Vectris FGK sistemi kullanılmı tır. SR Adoro Vectris cam fiber materyalden yapılan iskeletin kaplanmasında endikedir. Vectris, paralel cam fiberlerden olu an pontik materyaldir. Fiberle güçlendirilmi iskelet materyali Vectris; ideal olarak FGKler için uygun oldu u tespit edilmi tir (SR Adoro System-Scientific doc. 2006, Vectris System-Scientific doc. 2006).

Miranda ve ark 2003 te yaptı ı çalı mada Targis/Vectris sistemini yüksek sertlik de erine sahip sistemler olarak tanımlamı tır. Meike ve ark (2005), premolar ve molar di gövdeli dört üyeli köprülerin kırılma dayanımlarını inceledikleri çalı malarında fiber materyali olarak EverStick (StickTech, Finland) ve Vectris (Ivoclar, Liechtenstein) seromer materyali olarak Targis (Ivoclar, Liechtenstein), Sinfony (3M Espe, Germany), Vitazeta (Vita, Germany) sistemlerini kullanmı lardır. Fiber alt yapı ve seromer materyallerini üretici firmanın tavsiye etti i sistemlerle (Targis-Vectris) ve farklı birle imlerle (EverStick-Targis, EverStick- Sinfony, EverStick-Vitazeta) hazırlamı lar ve kırılma dayanımlarını test etmi lerdir. Elde edilen sonuçlar Targis-Vectris için 1191 N, EverStick-Targis için 615 N, EverStick-Sinfony için 1137 N, EverStick-Vitazeta için 878 N olarak kaydedilmi tir. Çalı manın sonuçuna göre fiber ile güçlendirilmi kompozit sistemlerin klinik kullanımlarında üreticilerin önerdi i sistemlerin kullanılması gerekmektedir.

1990 yılından itibaren kullanıma sunulan zirkonyumoksit esaslı porselenler üstün mekanik özellikleri, dokularla uyumlulu u, dü ük bakteri adezyonu ve geleneksel simantasyona uygun olması nedeni ile metal destekli porselen restorasyonlara en güçlü alternatif olarak kabul edilmekte ve kullanımları gün geçtikçe yaygınla maktadır (Raigrodski 2004).

Bu çalı mada kullanılan IPS e-max ZirPress, Press-on tekni i ile üretilen bir floroapatit cam porselen ingottur. Oldukça iyi estetik, fonksiyonel restorasyonlar, hasta gereksinimlerde tatmin edici sonuçlar ve uygun maliyetleri bu materyalin klinik kullanımının yaygınla masına neden olmu tur (IPS e.max ZirPress System-Scientific doc. 2005).

Bu çalı mada hemen hemen her gruptan inley destekli adeziv köprü endikasyonu olan sekiz farklı materyal kullanılarak; çalı ma alanının geni tutulması ve objektif bir de erlendirme sa lanmasına dikkat edilmi tir. Böylece klinik ortama en yakın durumun taklit edilerek hangi materyalin di lere ve dokulara daha az zarar verdi i saptanabilecektir.

Restoratif di hekimli inde son yıllarda gözlenen klinik ba arının en önemli sebeplerinden biri adeziv di hekimli indeki olumlu geli melerdir. Ba langıçta kullanılan ve tamamen mekanik bir yapı ma sa layan yapı tırıcı simanların yerini günümüzde adeziv simanlar almı tır. Adeziv simanların kullanım alanlarının geni li i, porselen ve kompozitler için ilave tutuculuk sa lamaları, yüksek yapı ma yetenekleri, yüksek stabiliteleri ve geli mi estetikleri gibi avantajlarından dolayı birçok ara tırmacı çalı malarında bu simanları tercih etmektedir. Adeziv simanlar dı ortamdan ve a ız ortamından da konvansiyonel simanlar kadar etkilenmemektedirler. Klinik çalı malar adeziv simanla yapı tırılan tam porselen restorasyonların iyi performanslarını do rulamaktadır. Literatürdeki birçok çalı mada oldu u gibi bu çalı mada da adeziv siman olarak Variolink II kullanılmı tır. Variolink II, bu çalı madaki sekiz farklı materyalin yapı tırılmasında kullanılması tavsiye edilen ortak simandır (Kolbeck ve ark 2002, Magne ve ark 2002, Oh ve Anusavice 2002, Özcan ve Akkaya 2002, Dündar ve ark 2003, Rosentritt ve ark 2003, Song ve ark 2003, Güngör ve ark 2005).

A ızda kullanılacak restoratif materyallerin seçiminde elastik modülüs de erlerinin mümkün oldu unca mine ve dentinin elastik modülüs de erlerine yakın olması istenilen bir özelliktir. Minenin elastik modülüs de eri 80 GPa, dentinin ise 17,6 GPa oldu u bilinmektedir. Kırılma dayanımı ile elastik modülüs de erleri arasında do ru orantılı bir ili ki vardır (Wolfart ve ark 2007).

Stres iletim mekanizmaları ve materyaller farklı olsa da sonuçta fizyolojik limitler içinde olmalı, a ırı stres birikimleri elimine edilmelidir. Bu nedenle materyallerde veya destek yapıda ortaya çıkacak streslerin analiz edilmesi gereklidir.

Biyolojik malzemelerde (kas, kemik, di , vücut sıvıları gibi) stres analizi yapmak, tedavi ve protez malzemelerinde analiz yapmaktan zordur. Bu yüzden farklı stres analiz yöntemleri

geli tirilmi tir. Stres analizlerindeki esas amaç, modelin gerçek organ, doku ve restoratif malzemeye mümkün oldu unca benzemesi ve fonksiyonel uygulamanın da gerçekte organizmada etkili olan kuvvetleri iddet, yön ve tip olarak taklit edebilmesini sa lamaktır (Aydınlık ve ahin 1977).

Sonuçların do ruluk derecesi modelin do ruluk derecesi ile do ru orantılıdır. Modelin canlı dokuya benzerli i oranında do ru sonuçlar elde etmek mümkün olur. Günümüzde birçok stres analiz metodu kullanılmaktadır. Ancak bilgisayar teknolojisindeki geli meler, tasarım ve analiz konusunda gerçe e yakınla abilme özellikleri ile sonlu eleman stres analizi yöntemini ön plana çıkarmı tır. Geng ve ark (2001), Magne ve ark (2002), Ausiello ve ark (2004), Rappelli ve ark (2005) kompleks geometrilerin modellenmesinde, ısı ve yük varsayımlarının farklı ko ullara göre modifiye edilebilmesinde sonlu eleman stres analizi yönteminin yeterlili ini ortaya koymu lardır. Sonlu eleman stres analizi yönteminde yükleme yönü ve miktarı ideal ekilde uygulanabilinmektedir. Buna ilaveten olu an stres tip ve lokalizasyonu yalnızca sonlu eleman stres analizi yönteminde net olarak izlenebilir. Bunun gibi birçok literatür (Eskita cıo lu ve Yurdukoru 1995, Papavasiliou ve ark 1997, Magne ve ark 2002, Rappelli ve ark 2005) sonlu eleman stres analizi yönteminin di er yöntemlere göre avantajlı oldu unu belirtmi tir.

Sonuç olarak, sonlu elemanlar yöntemi, di hekimli inde yapılan çalı malara yeni bir boyut getirerek di hekimli inin kar ıla tı ı pek çok soruna ilk defa çözüm getirmi bir yakla ımdır. Bunun yanında günümüze kadar di er ba ka yöntemlerle elde edilen sonuçların do rulu unu sınamak ve konu hakkında daha sa lıklı bilgi edinmek amacıyla da kullanılmaktadır. Di lerin mukavemetlerini vermekte, di sa lamlı ı açısından önemli faktörler olan iç çatlamalar ve kırık ilerlemelerine neden olan kuvvetler bilinememektedir. Buna ilaveten, fotoelastisite ve birim uzama ölçümleri uygulanarak yapılan mukavemet de erleri ile elde edilen sonuçlar kar ıla tırıldı ında sonlu elemanlar yönteminin çok daha

hassas bilgileri kar ımıza çıkmaktadır. Kısacası sonlu elemanlar yönteminin bu tip sorunlara kolaylıkla cevap verecek bir yakla ım oldu u görülmektedir (Yaman ve ark 1998). Bunun için bu çalı ma da sonlu eleman stres analizi yöntemi tercih edilmi tir.

Materyal özellikleri yapı içindeki stres da ılımını önemli ölçüde etkiler. Literatürdeki mevcut çalı maların ço unda materyaller homojen, lineer olarak kabul edilmi ve materyal davranı ları Young modülleri (elastisite modülüsü) ve Poisson oranları ile belirtilmi tir (Papavasiliou ve ark 1997, Aykul ve ark 2002, Magne ve ark 2002, Sevimay 2002, Ausiello ve ark 2004, Eraslan 2004, Belli ve ark 2005, Rapelli ve ark 2005). A ızda kullanılacak restoratif materyallerin seçiminde elastik modülüs de erlerinin mümkün oldu unca mine ve dentinin elastik modülüs de erlerine yakın olması istenilen bir özelliktir. Kırılma dayanımı ile elastik modülüs de erleri arasında do ru orantılı bir ili ki vardır. Çalı mamızda kullanılan materyaller de homojen ve izotrop kabul edilmi tir, yani her düzlemde materyal özellikleri aynıdır. Gerçekte ise do ada bulunan hiçbir materyal % 100 homojen ve izotrop de ildir. Esasen organik maddelerle canlı sistem içinde homojen ve izotrop olması beklenemez. Aynı cinsten iki organizmaya ait her dokunun içyapısı ve izotropi özelli i dahi belli sınırlar içerisinde sayılamayacak kadar çok etkenle sürekli de i ebilmektedir. Bu durumda materyal de erlerini ortalama de er olarak homojen ve izotrop varsaymak çok geni bir popülasyon için vardı ımız deney sonuçlarının gerçe e yakla ımını engellemeyecektir. Bütün stres analiz tekniklerinde elde edilen sonuçların gerçek de erlere sadece bir yakla ım oldu u unutulmamalıdır. Çalı mamızda sınır ko ulu olarak mandibulanın tabanındaki noktaların hareketi engellenmi tir. Stres analizinin sonucunda elde edilen stres bulguları, yaygın olarak kullanılan ve dental yapılardaki Von Mises kriterlerine göre yapılmı tır.

Bu çalı ma porselen ve kompozit inley köprülerde olu an Von Mises stres de erleri bu materyallerin kırılma dirençlerinin altında olu tu undan metal destekli porselen inley köprüler

kadar porselen ve kompozit inley köprülerinde klinik olarak kullanılabilece i sonucunu ortaya çıkarmı tır.

Magne ve ark 2002’deki çalı malarında, 3 üniteli adeziv inley köprüleri dijitalize edip 2 boyutlu modeli olu turmu tur. Altı farklı materyal ve üç farklı kavite dizaynını kullanarak 2 boyutlu sonlu elemanlar analizine tabii tutmu lardır. Çalı malarının sonucunda bütün materyal ve kavite dizaynlarında benzer stres örnekler görülmü tür. Streslerin genellikle gövdenin okluzal bölgesinde, gövdenin gingival bölgesinde ve destek di le gövdenin konnektör bölgesinde yo unla tı ı bulunmu tur. Stresler her zaman distal konnektörde daha yüksek bulunmu tur. 1970 yılından beri, sonlu elemanlar stres analizi insan vucudunun biomekanik davranı ının analizinde kullanılmaktadır. Materyallerin bir takımı 2 boyutlu sonlu elemanlar stres analizi kullanılarak çalı ılmaktadır. Son olarak FGKin cam-porselen, altın, alumina, zirkonya gibi di er materyallerden daha iyi stres da ılımına sahip oldu u bulunmu tur. Benzer metod bir de preparasyonun tanımlanan ideal uzamasının amacı ile preparasyon dizaynı olarak uygulanmaktadır. Bu metodun limitasyonu, stres da ılımının sadece mesiodistal olarak hesaplanabilmesidir, ancak bu di -restorasyon kompleksi içinde herhangi bir do rultu boyunca stres da ılımının analiz edilebilece inden 3 boyutlu model kullanılarak bunun üstesinden gelinebilir. Magne ve ark’larına göre, 3 boyutlu sonlu elemanlar modellerinin dezavantajı, artan bilgisayar hafızası gerektirmesi, figürler makul dosya boyutun dü ürüldü ü zamanda bu ince detayların net görülememesidir. Örnek mesh (a ) hazırlanırken hafıza gereksinimini ve hesaplama zamanını azaltırken dikkat edilmelidir (Rapelli ve ark 2005). ki boyutlu metodun dezavantajını gidermek için çalı mamızda üç boyutlu model hazırlanmı ve analizi yapılmı tır. Ayrıca Magne ve arkada larının yaptı ı çalı mada üç farklı kavite dizaynı kullanılmı ve kavite dizaynları arasında bu çalı mada da oldu u gibi belirgin farklılıklar görülmemi tir.

Rappelli ve ark (2005) yaptı ı çalı mada FGK inley köprülerde üç boyutlu stres analizi yapmı lardır ve in vitro mekanik test araçları ile analizi do rulamı lardır. Sonuçta, sonlu elemanlar stres analizi molar konnektör bölgesinde ba lıca stres için maksimum de er tespit etmi tir. Stresin her iki konnektör alanında da ıldı ı ve bir de proksimal kutuların altındaki premolar ve molar bölgelerini kapsadı ı görülmü tür. Bu çalı mada Rappelli ve arkada larının çalı masının sonucunda oldu u gibi stres en çok konnektör bölgede ve destek di lerin gingival basamaklarında yo unla mı tır. Sonuçlar bu çalı manın sonuçları ile benzerdir.

Ausiello ve ark (2004) çalı malarında, adeziv yapı tırılan porselen ve rezin kompozit Class II inley restorasyonların üç boyutlu stres analizini incelemi lerdir. Sonuçta, porselen inleylerde kavitenin vestibul ve lingual lateral duvarlarında yüksek Von Mises stres de erleri bulunmu tur.

Kolbeck ve ark (2002) yaptı ı çalı mada sekiz inley köprü, üreticilerin talimatlarına göre yapılmı ve dual cure adeziv sistemle yapı tırılmı tır. Ardından termal siklusa ve mekanik yüklere tabii tutulmu tur. Sonuç olarak, Empress II inley köprülerin sonuçları 520N, Targis/Vectris sistemindeki de erler ise 723N çıkmı tır. Ancak iki materyal arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamlı çıkmamı tır. Maksimum çi neme kuvvetleri posterior çi neme alanında 500N civarındadır. Bu çalı mada materyaller yüksek kırılma direnci göstermi tir. Bu çalı mada da IPS Empress II ve SR Adoro/Vectris’te stres da ılımları benzer sonuçlar göstermi tir.

Kelly ve ark (1995), tam porselen sabit bölümlü protezlerde ba arısızlı ın ba langıç noktasını inceledikleri sonlu elemanlar stres analizi çalı malarında, kırık ba langıcı noktasının en yo un stres birikiminin gözlendi i konnektörün gingival yüzeyinde oldu unu bildirmi lerdir.

Tinschert ve ark (2001) üç üyeli tam porselen sabit parsiyel protezlerin kırılma dayanımlarını ara tırdıkları çalı mada posterior köprülerde maksimum gerilme streslerinin yük noktası ile gövde ba lantısının gingival bölgesi arasında konumlandı ını ve kırılmanın konnektörün gingival yüzeyinden kaynaklandı ını bulunmu tur.

Blatz (2002), tam porselen sabit parsiyel protezlerin uzun dönem klinik performanslarını inceledikleri çalı malarında gözlenen restorasyon kırılmalarının konnektörün gingival yüzeyinden ba layıp okluzala do ru ilerledi ini rapor etmi tir.

Bu çalı mada da maksimum stres de erleri Kelly ve ark, Tinschert ve ark, ve Blatz’ın yaptı ı çalı malarının sonuçlarında oldu u gibi konnektör bölgelerde yo unla mı tır

Güngör ve arkada larının (2002) yaptı ı çalı mada, tam porselen kron ile restore edilmi alt çene I.premolar di te iki boyutlu sonlu elemanlar analizi kullanılarak termal, çi neme ve termal-çi neme yüklerinin birlikte olu turdu u gerilim da ılımları incelenmi tir. IPS Empress, IPS Empress II, Ceramco ve Carrara Press materyalleri kullanılmı ve okluzal yüzeyden 450Nluk çi neme kuvveti uygulanmı tır. Sonuçta ise do al di le kar ıla tırıldı ında, IPS Empress, Carrara Pres ve Ceramco porselen farklı özellikler gösterirken, IPS Empress II malzemesi mine ile benzer özellikler göstermi tir. Bu çalı mada uygulanan çi neme kuvveti bu çalı maya da rehberlik etmi tir.

Song ve arkada larının (2003) yaptı ı çalı mada inley destekli sabit parsiyel protezlerde molar ve premolar di eksikliklerinde farklı preparasyon dizaynlarının ve pontik mesafesinin kırılma dayanımına etkilerini fiber ile güçlendirilmi kompozit olan Targis-Vectris sistemi ile incelemi ler ve üretilen kutu ve tüp eklindeki iki farklı preparasyon dizaynı kar ıla tırılmı lardır. Premolar di eksikli inde 7 mm pontik mesafesi olu turulmu ve destek di lerde tüp eklinde preparasyon yapılmı tır. Bu grubun kırılma dayanımı 1368 N, kutu preparasyonu bulunan grubun kırılma dayanımı ise 1779 N olarak bulunmu tur. Molar di

eksikli inde 11 mm pontik mesafesi olu turulmu ve destek di lerde tüp eklinde preparasyon yapılan grubun kırılma dayanımı 885 N, kutu eklinde preparasyonlu gurubun kırılma dayanımı ise 1336 N olarak gerçekle mi tir. Çalı manın sonuçları de erlendirildi inde pontik mesafesi artıkça kırılma dayanımının azaldı ı ve kutu preparasyon dizaynına sahip örneklerin kırılma dayanımlarının daha yüksek oldu u görülmü tür.

Kılıçarslan ve ark (2004), çalı malarında di eksiklerinde sabit parsiyel protezler ile inley destekli sabit parsiyel protezlerin kırılma dayanımlarını kar ıla tırmı lardır. Konvansiyonel metal-porselen restorasyonların kontrol grubu olarak kabul edildi i çalı mada inley destekli sabit parsiyel protezler metal- porselen, lityum disilikat ve zirkonya sistemleri ile üretilerek 3 gruba ayrılmı tır. Aralarında 10 mm pontik mesafesi bulunan standart metal destek di lerin kullanıldı ı çalı mada konnektör boyutları 4x4 mm. olarak hazırlanmı tır. Kırılma dayanımları konvansiyonel metal-seramik örnekler için 1318 N, inley destekli metal seramik örnekler için 958 N, inley destekli zirkonya alt yapılı (Cercon) örnekler için 1247 N ve inley destekli lityum disilikat alt yapılı (Empress 2) örnekler için 303 N olarak kaydedilmi tir. Bu çalı mada da benzer sonuçlar bulunmu tur.

Çi neme kuvvetleri cinsiyet, ya , di in lokalizasyonu ve gıdanın tipine göre de i kenlik gösterir. Weinberg ve Kruger’e göre (1995) alınan besinler sertle tikçe, olu acak horizontal okluzal kuvvetler de artar. Çi neme kuvvetinin de eri erkeklerde bayanlara göre, di sıkanlarda sıkmayan bireylere göre yüksek bulunmu tur. Sabit protezlere sahip bireyler do al di lere sahip bireylerle benzerlik göstermi tir. Yılmaz 2003 ve 2004 yıllarında kompozit ve porselen inleylerde vertikal kuvvetler altında olu an stresleri üç boyutlu stres analiz yöntemi ile incelemi ve 450 N’luk kuvveti okluzalden uzun eksene paralel olarak uygulamı tır. Bu

Benzer Belgeler