• Sonuç bulunamadı

İnley destekli adeziv köprülerde farklı kavite dizaynlarının ve farklı materyallerin stres dağılımına etkisinin sonlu elemanlar stres analiz yöntemi ile incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İnley destekli adeziv köprülerde farklı kavite dizaynlarının ve farklı materyallerin stres dağılımına etkisinin sonlu elemanlar stres analiz yöntemi ile incelenmesi"

Copied!
135
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1. G R

Günümüzde estetik anlayı ı hızlı bir ekilde geli mektedir. Hastaların birço u arka di lerde uygulanan amalgam ve metal restorasyonların yerine do al di rengindeki restorasyonları tercih etmeye ba lamı tır. Sabit protezlerdeki estetik talebin artması ile yeni materyal ve tekniklerdeki geli meler de artmı tır (Qualtrough 1997). Amalgama alternatif olan birçok yeni do al di rengindeki restoratif sistemler son yıllarda kullanılır hale gelmi tir. Arka grup için daha dayanıklı kompozitler ve porselenler üretilmektedir. nleyler için de porselen ve kompozit materyaller kullanılmaya ba lanmı tır. Aslında, porselen inley tekni i ilk olarak 1862 yılında geli tirilmi tir. 1955 yılında, Buonocore’un asitleme tekni i ve rezin bonding sistemini geli tirmesi ile porselen ve kompozit inleylerin popülaritesi artmı tır (Grellner ve ark 1997, El-Mowafy, Rubo 2000, Van Dijken 2000, Yılmaz 2004).

Do al di lerin yapısal bütünlü ü; çürük, abrazyon, çatlak ve restorasyonlardaki ba arısızlıkların neden oldu u sert doku kaybı ile bozulmaktadır (Lin ve ark 2006). Sabit protezler için destek di lerde minimal preparasyon istenmektedir. E er metal porselen restorasyonlar tercih edilirse destek di lerin preparasyonları ya tam kron ya da ¾ kron olarak yapılmaktadır. Sa lam ve çürüksüz di lerin köprülerde destek di olarak seçilmesi durumunda; dental sert dokuların kaybı önlenemeyen ve istenmeyen bir durum olarak kar ımıza çıkmaktadır (Göehring ve ark 2001).

Tek di eksikli inde; di siz alana kom u di lerde, ço unlukla 1,2 veya 3 yüzlü çürük lezyonları veya restorasyonlar olabilmektedir (Iglesia-Puig, Arellano-Cabornero 2003). Metal destekli konvansiyonel porselen yüksek kırılma dayanımına sahiptir ve uzun dönem kliniksel ba arıya sahiptir. Ancak ço u durumda, tam veya bölümlü metal restorasyonlar kalan di dokusunun sabitlemeli ve yeterli tutuculuk sa lamalıdır. Kayda de er bir miktar di dokusu konvansiyonel köprü yapımı sırasında kaldırılmaktadır. Konvansiyonel metal destekli

(2)

köprülerin dezavantajları, gingival bölgedeki ve görünen metal marjinlerin renk de i tirmesidir. Bu nedenle son 30 yıldır di hekimleri, do al di yapısını ve rengini korumak için konvansiyonel metal destekli köprü yapımından kaçınmaktadırlar. Bir alternatif olan implant destekli restorasyonlar konvansiyonel protezlere oldukça yüksek kaliteli bir alternatif sa lamaktadır. Bununla birlikte, e er hasta bu seçene i yüksek maliyeti ve/veya cerrahi i lemlere gerek duyulması nedeniyle biyolojik ya da psikolojik bir nedenle reddederse, inley köprüler di er bir alternatif olarak sunulabilir(Hansson ve Bergström 1996, Kolbeck ve ark 2002, Göehring 2005).

Adeziv tekniklerin restoratif di hekimli inde tanıtılması ile konvansiyonel köprü yapımı yerini metal iskeletli adeziv köprülere bırakmı tır. Metal iskeletli adeziv köprüler sa lıklı di yapısının kaybını önlemektedir. Metal iskeletli adeziv köprüler pratik ve konservatif olarak dü ünülür, ancak bununla birlikte biyouyumluluk ve alerjik reaksiyon sorunlarından dolayı metal desteksiz restorasyonlar tercih edilmeye ba lanmı tır. Son zamanlarda, dental porselen ve kompozitlerdeki geli meler çe itli yeni sistemlerin kullanıma girmesini sa lamı tır. Çe itli dolduruculu kompozitlerle arttırılan mekanik kuvvet ve a ınma direnci son zamanlarda daha da arttırılmı , direkt inleylerde ve kronlarda kullanılmaya ba lanmı tır. Buna ilaveten, cam fiberle güçlendirilmi kompozitlerden (FGK) yapılan iskeletlerin üzerine dolduruculu kompozitlerin kaplanması ile de metal desteksiz köprülerin yapımı mümkün olmaktadır (Sjögren 2000, Göehring ve ark 2001, Nakamura ve ark 2004, Göehring 2005).

Adeziv köprülerin birçok avantajı bulunmaktadır; destek di in minimal preparasyonu sayesinde di dokusunun korunması, pulpal irritasyonun olmaması, minimal periodontal dokuları kapsaması, eski haline dönü türülebilmesi ve dü ük maliyeti sayılabilir (Aboush, Estetah 2001). Ayrıca tedavi süresi kısadır, hastanın çekti i acı rahatsız edici de ildir ve ölçü i lemleri konvansiyonel protezler kadar basittir (Hansson 1994).

(3)

Bununla birlikte, restorasyonlar ço u do al di in biyomekanik dengesini de i tirmektedir. Restorasyonlar stres ko ullarına boyun e di i zaman problemler artmaktadır (Belli ve ark 2005). Bu nedenle, kalan biyolojik di dokusu göz önüne alınarak restoratif kavite dizaynına ve kullanılacak dental materyale karar verilmelidir. Optimal kavite dizaynı ve kullanılan materyal, yapısal mekanikleri etkiler ve yapı tırıcı tabakasındaki elveri siz stresin da ılımını arttırır (Lin ve ark 2006).

Bu çalı manın amacı, inley destekli adeziv köprülerde farklı kavite dizaynları ve farklı materyal özelliklerinin olu turdukları stres da ılımlarını sonlu elemanlar stres analizi yöntemi ile incelenmesidir.

(4)

2.L TERATÜR B LG 2.1. NLEY KÖPRÜLER

nley dolgular, do al di üzerinde hazırlanan kaviteye, direkt veya indirekt yapılan ve çe itli yapı tırıcı materyallerle kaviteye yerle tirilen restorasyonlardır. nleyler farklı kriterlere göre;

I. Kavite preparasyon tiplerine II. Yapım i lemlerine

III. Kullanılan materyallere göre sınıflandırılabilmektedir (Karakaya ve Özer 2000).

Bir çok ara tırmacı, inleylerden sabit protez tutucusu olarak yararlanılabilece ini savunmu lardır. Köprü ayakları, genel bir yakla ımla intrakoronal ve ekstrakoronal olarak iki ana sınıfta incelenmektedir. nley tutucu ya da di er bir deyi le kroniçi tutucu, büyük bir kısmı veya tamamı kron konturları ile sınırlanmı olan ve tutucu güçleri di in bütün yapısına hakim olan köprü üyesi olarak tanımlanmı tır. Açıkta kalan yüzeyi ise genellikle kavitenin içinde kalan kısımdan daha küçüktür. nleyler, iki yüzlü, üç yüzlü, slot, basit veya karma ık (ek tutucu elemanları ile güçlendirilmi ) ya da daha farklı modifikasyonlarda hazırlanabilmektedir. Genel olarak inley tutuculu köprülerin ancak kısa bo lukların protetik rehabilitasyonunda, tercihen tek di eksikliklerinde kullanılabilece i vurgulanmaktadır. nley formunda modifikasyona gidilerek; iki di eksikli inin tamamlanabilece ini, ancak ikiden fazla di in eksik olması durumunda inley tutucu endikasyonunun tartı malı oldu unu belirtilmektedir. nley tutucular, klinik kron boyunun ortalama uzunlukta oldu u genç bireyler için; di in sert dokularının konservasyonu ve restorasyonun periodonsiyum ile ili kisinin en aza indirgenmesi amaçları ile önerilmektedir. Bazı yazarlar ilk zamanlarda inley tutucu uygulanması için çürüksüz di lerin kullanılmasını önermekteyken artık uygun ko ullar altında çürü ün temizlenip pulpanın vital korunması ile çürüklü di lerde de bu tip tutuculardan

(5)

yararlanılabilece ini; hatta kaspların örtülerek “kama etkisi”ne kar ı korunması artı ile pulpasız di lerde dahi kullanılabilece i belirtmektedirler ( Çötert ve Öztürk 1997).

Günümüzde ise, asitleme teknolojileri ve kompozit rezin bazlı adeziv ajanlar sayesinde inley tutucu uygulamalarında kaspların örtülerek korunmasına gerek kalmadı ı gibi, pulpasız di lerde endikasyon alanı içine alınmı tır (Çötert ve Öztürk 1997).

2.1.1. Endikasyonları

1- Tek di veya en fazla iki di eksikli inde

2- Tercihen sa lam ya da 1, 2 veya 3 yüzlü a ırı madde kaybına u ramamı destek di lerin varlı ında

3- Sistemik problemler nedeniyle cerrahi operasyonun kontrendike oldu u durumlarda 4- Yüksek maliyet ve cerrahi fobileri nedeniyle implantın tercih edilmedi i durumlarda 5- Di lerini konvansiyonel protezlerde oldu u gibi fazla kesilmesini istemeyen daha

konservatif yakla ım isteyen bireylerde

6- Okluzal anomalilerin olmadı ı bireylerde (deepbite çapraz kapanı gibi)

7- Konvansiyonel protezlerde görülebilen gingival bölgedeki olası metal yansımalarının ve renklenmelerinin istenmedi i durumlarda

8- Esteti e önem bireylerde 9- Tercihen genç bireylerde

10-Yeterli klinik kron boyu olan di lerde 11-Yeterli interark mesafesi olan bireylerde

12-Destek di lerdeki defekt, çürük, nonhijyenik dolgu ve hipoplazi varlı ında 2.1.2. Kontrendikasyonları

1- Anterior bölgede iki di eksikli i, posterior bölgede ise tek di eksikli inden daha uzun di sizlik durumlarında

(6)

3- nley tutucusu olarak kullanılacak di lerin uzamı oldu u durumlarda 4- Servikal bölgesinde geni restorasyonlara sahip di lerde

5- Kısa klinik kron boylu veya kırık di lerin varlı ında 6- A ırı derecede a ınmı di lerin varlı ında

7- Parafonksiyonel alı kanlıkların varlı ında 8- Geriatrik hastalarda

9- A ız hijyeni kötü olan hastalarda

10-Gelece i tam belirlenemeyen protez varlı ını kabul etmeyen bireylerde 11-Nonhijyenik sabit protez yenilenmesinde kontraendikedir.

2.1.3. Avantajları

1- Sa lıklı di dokusunda minimal kesim yeterlidir, 2- Konservatif yakla ıma göre daha estetiktir,

3- mplanta göre daha ekonomik bir yakla ımdır ve cerrahi prosedür içermez, 4- Periodontal dokuların bütünlü ünün devamını sa lar,

5- Tedavi süresi kısadır,

6- Ölçü i lemleri konvansiyonel protezlerden daha basittir, 7- Protezin altından metal rengin yansıma yoktur,

8- Di e mekanik olarak de il kimyasal olarak yapı ma sa layarak kalan di dokularını güçlendirir,

9- Daha iyi bir marjinal uyum sa lar,

10-Kabul edilebilir tutuculuk oranları vardır. 2.1.4. Dezavantajları

1- Konvansiyonel protezlerle kar ıla tırıldı ında daha yüksek ba arısızlık oranına sahiptir, 2- Gelece i tam olarak belirlenemeyen bir tedavi seçene idir,

(7)

4- yi endikasyon konulması gerekir,

5- Daha hassas bir çalı ma ve ekipman gerektirir, 6- Deneyimli teknisyen gerektirir.

ntraoral muayenenin yanı sıra radyografik ve tanı modellerinin de incelenmesi ile proksimal çürükler, periodonsiyumun sa lı ı, destek di lerin aksları, kar ıt di lerin kontak pozisyonları ve mevcut okluzyon tipi de erlendirilip endike ve kontrendike olan olgular ayırt edilmelidir (Edelhoff ve ark 2001).

nley köprüler yararlı konservatif protetik tedavi seçene idir ve metal porselen teknik ile kombinasyonu klinik güvenirlili ini arttırmaktadır (Magne 2002). Metal destekli inley köprüler klinik olarak ba arılı görünmektedir, ancak metal deste in görünürlülü ü ve do al di in translusensisinin de i mesi estetik olarak sorun olabilmektedir. Do al görünümlü restorasyonların arzu edilmesi metal desteksiz, do al di renkli materyallerin inley köprüler için kullanımında ara tırmacıları cesaretlendirmi tir. Metal desteksiz restoratif materyaller, konvansiyonel metal-porselen adeziv köprülere alternatif olarak indirekt kompozit ve porselen köprülerin kullanımını sa lamaktadır. Metal ala ımlarla kar ıla tırıldı ında; porselen ve kompozitlerin kullanımı ile kompozit simanların daha iyi yapı tırma özellikleri, daha uygun biyomekanik davranı lar ve artan estetik beklenmektedir (Magne 2002).

Tek di kayıplarında minimal invaziv di a ındırılması arzu edildi i ya da implantın kontrendike oldu u durumlarda metal desteksiz restoratif seçenekler cazip hale gelmektedir. Dentin adeziv sistemlerindeki son geli meler, indirekt restorasyonların kullanımına olanak vermektedir. In-ceram (Vita) ve Empress II (Ivoclar) gibi güçlendirilmi porselenler ve Targis, SR Adoro/Vectris (Ivoclar), Sculpture/Fibrekor (Jeneric/Pentron) ve Belleglass/Connect (Kerr) gibi kompozitler metal desteksiz adeziv köprülerin yapımı için önerilmi tir. Porselenlerin kırılganlı ı bu projeyi zorla tırmaktadır. Ek olarak, yüksek elastik

(8)

stres konsantrasyonunu arttırması beklenmektedir. Teorik bir yakla ım, hiçbir bilimsel kanıt bunun do ru oldu unu göstermese de dü ük elastik modüllü iskeletler di lere daha iyi stres transferi sa lar ve yapı tırıcı arayüzeyindeki “tensile” stresleri azaltır (Magne 2002).

2.1.5. nley Köprülerin Sınıflandırılması 1- Fiberle güçlendirilmi kompozit inley köprüler 2- Porselen inley köprüler

- Metal porselen inley köprüler - Tam porselen inley köprüler

2.2. F BERLE GÜÇLEND R LM KOMPOZ T NLEY KÖPRÜLER 2.2.1. Kompozit Rezinler

Kompozitler, organik polimer bir matriks (ta ıyıcı faz) ve matriks içinde da ılan inorganik partiküllerden (da ılan faz) olu urlar. Partiküllerin büyüklü ü, ekli ve miktarı kompozitlerin fiziksel özelliklerini belirler. Partikül miktarı arttıkça, organik matriks oranı dü er, ısısal genle me katsayısı, polimerizasyon büzülmesi ve su absorbsiyonu azalır, dayanıklılık artar (Dayangaç 2000). Kompozitlerde organik polimer matriks ile inorganik faz arasındaki ba lanmaya ara faz yani ‘silane coupling faz’ denir. Ara faz silisyum bile i i olan silanlardan olu ur. Günümüz kompozitlerinde silika partiküllerinin yüzeyi silan ba lanma ajanları ile önceden kaplanmı tır. Buradaki moleküllerin bir ucu silika partiküllerinin yüzeyinde hidroksil grupları ile di er ucu organik matriksteki polimer ile ba lıdır. Bu tür bir ba lanma, kompozitin mekanik ve fiziksel özelliklerini güçlendirmektedir. Özellikle rezin çözünürlü ü ve su emilimi bu sayede azalmı tır (Önal 2002).

Polimer martiks, ta ıyıcı faz genelde B S GMA (Bisfenol A Glisidil Metakrilat) veya iyi bir yapı ma sa layan ve renk de i imine daha dirençli olan UDMA (Uretan Di Metakrilat)dır. Viskoziteyi azaltıp akıcılı ı arttırmak amacıyla matrikse TED GMA (Tri Etilen Glicol Di Metakrilat) ilave edilmi tir. Ta ıyıcı fazın yüksek miktarda olması polimerizasyon

(9)

büzülmesini yükseltir. Ta ıyıcı fazın yani polimer matriksin polimerizasyonu materyalin sertle mesini sa lar. Polimerizasyon ısı, ı ık ve kimyasal olarak geli ir. Maksimum polimerizasyon ısı, sonra ı ık ve son olarak kimyasal olarak elde edilir. Kompozitlerin açık dentin üzerine uygulandı ında pulpa irritasyonuna neden olan bölüm polimer matrikstir. Organik matriks iyi bir yalıtkandır. Bu nedenle matriks oranı fazla olan rezinin ısı iletkenli i de az olmaktadır (Dayangaç 2000, Önal 2002).

Kompozitlerde sertle me, polimerizasyonun ba laması ile gerçekle ir. Polimerizasyon ba latıcısı her üç yöntemde de benzoil peroksit veya kamforokinondur. Ancak her yöntemde kullanılan aktivatör farklıdır. Her üç tipte de bozulmu benzoil peroksitin hidroksil grupları ta ıyıcı fazın molekülleri ile çarpı ır ve reaksiyon zinciri ba lar. Bu reaksiyonlar sonucu makromoleküller olu ur. Bu makromoleküller ise büyüyerek birbiri ile çapraz ba lar yapar (Kaytan 2002, Önal 2002).

1980’lerde, adeziv tekniklerin geli mesi; döküm altın ve kıymetsiz metallerin do al di lere yapı tırılabilmesini sa lamı tır. (Ku ve ark 2002). Daha retantif preparasyonlar teknikleri ve adeziv tekniklerin geli mesi sonucunda özellikle anterior di lerde kabul edilebilir tutuculuk oranları sa lanmı tır (Göehring ve Roos 2005). Ancak metal iskeletler önemli bir estetik problem olu turmu tur. Destek di lerin yüzeylerindeki koyu iskelet translusensiyi kısıtlamı ve di lere gri görünüm vermi tir. Bir durum posterior di lerde inley köprü için FGK’lerin (fiberle güçlendirilmi kompozit) kullanımını canlandırmı tır (Behr ve ark 1999, Ku ve ark 2002).

Cam FGK’ler di hekimli ine 1990’lı yılların sonlarına do ru girmi ve neredeyse her dental endikasyon için genel bir estetik materyal olarak tanıtılmı tır. n vitro ve in vivo çalı malarla da FGK’in iyi marjinal adaptasyonunu ve iyi materyal özelliklerini do rulamı tır (Behr ve ark 1999, Göehring ve ark 2001). Bununla birlikte, zamanla renk de i tirmeleri, a ınmaları ve plak birikimine yatkın olmaları ve fiberlerin açı a çıkması gibi problemlerden

(10)

dolayı bazı otörler daimi inley köprü restorasyonlar için FGK’leri önermemektedirler (Ohlmann ve ark 2005).

Çe itli partikül doldurucuların ilavesiyle mekanik olarak kuvvetli ve a ınmaya dirençli kompozitlerin üretilmesi, kron ve inley yapımında FGK’lerin tekrar kullanılmaya ba lanmasına yol açmı tır (Tanoue ve ark 2000). Kompozit rezinlerin kullanımı ile do al görünümlü dental restorasyonlar yapılması mümkündür. Çünkü porselenler gibi translusent materyallerdir. Kompozit materyaller çok translusentse, destek di in rengi restorasyonun son rengi üzerinde büyük etkiye sahiptir. Tam porselen köprü sistemlerinde kuvvetli fakat çok translusent olmayan materyaller iskelet yapımında kullanılır ve bu yüzden destek di in renge etkisi çok fazla olmamaktadır. Buna kar ın kompozit iskelet materyallerdeki cam fiberler tamamen translusenttirler. Bu durum FGK’lerin tam porselen köprü iskelet materyallerinden daha fazla translusent olmasını sa lar (Cho ve ark 2004, Nakamura ve ark 2004). FGKlerin, stres prensiplerine daha uygun oldu u gözlemlenmi tir. FGKlerin performansı, rezin monomer tarafından fiberlerin yeterince emdirilmesine ba lıdır (Magne 2002).

Kompozit materyallerindeki son geli meler fiberle desteklenmi iskelet kullanılarak metal desteksiz köprülerin yapımının mümkün olmasını sa lamı tır (Freilich ve ark 1998). nley destekli köprüler, metal desteksiz köprüler ile aynı sistemle yapılabilmektedir (Valittu ve Sevelius 2000). Metal desteksiz, inley köprülerin bir avantajı sadece çok az miktarda di kesimi ile do al di rengi sa lanmasıdır. Konnektör alanının arttırılması metal desteksiz porselen köprülerin kırılma riskini azaltmak açısından önemlidir. Desteklerin kronlandı ı metal desteksiz kompozit köprülerin tam porselen köprülerden daha kuvvetli oldu u rapor edilmi tir (Loose ve ark 1998).

nley kompozit köprülerde, inleyin veya destek di in içinden güçlendirilmi fiberin geçmesine izin verecek kadar di preparasyonu gerekir. Ek olarak konnektör bölgede de gereklidir. Bununla birlikte, inley köprülerin preparasyonun miktarında da kısıtlama bulunur

(11)

çünkü destek di olarak canlı di kullanılır. Bu nedenden dolayı kalınlıkları ince olsa bile yüksek kırılma dayanımlı kompozit materyallerin kullanımı, inley köprüleri kırıklardan korumak için gereklidir. Tüm köprülerin kırılma dayanıklılıkları; yüksek kuvvete ve elastik modüle sahip bir materyalin iskelet yapımında kullanılması ile artar. E er yüksek esneme dayanımına sahip kompozit olması gereken kalınlıkta kullanılırsa kırılma dayanıklılı ı artar. Bununla birlikte, iskelet çok kalın yapılırsa onu kaplayacak kompozit tabakası incelece inden restorasyon daha dayanıksız hale gelecektir (El-Gendy ve Zidan 2001, Nakamura ve ark 2003, Cho ve ark 2004, Dyer ve ark 2005).

Fiber destekli rezinlerin potansiyel endikasyonları; periodontal splint olarak di mobilitesinin kontrolü, primer ve sekonder okluzal travmanın tedavisi ve fonksiyon sırasında a rıyan veya hareket eden di i hareketsiz hale getirmek olarak belirtilmi tir (Ayna ve Çelenk 2005).

Cam FGK sistemlerin prefabrike cam fiber materyali ile birlikte kullanımı Ivoclar Vivadent tarafından 1996’da tanıtılmı tır. Laboratuvar çalı maları ve klinik denemeler inley köprülerin tek di eksikli inde kullanılabilece ini göstermi tir. Sadece pontik cam fiber elemanı inley, destek di lerin proksimal pulpal ve aksiyal duvarları arasında gövdeyi güçlendirmek için kullanılır. Son in vitro çalı malar; benzer tekniklerle fiberle güçlendirilmi adeziv inley köprülerin yakla ık 700N’luk yüksek kırılma direncine sahip olduklarını göstermi tir (Göehring ve ark 1999, El-Gendy ve Zidan 2001).

Polimer camların geli imi ile kompozitlerin önceki tanımlanan dezavantajlarını elimine etti i gözlemlenmi tir. Basit laboratuvar prosedürleri, dü ük maliyetleri ve tamirlerinin mümkün olması tercih sebebi olabilir. Ek olarak, polimer camlarla ilgili renk de i imi, a ınma ve kırılma direnci açısından in vitro çalı malar umut vericidir (Douglas 2000, Ku ve ark 2002).

(12)

2.2.2. Fiberler

Prefabrike yani önceden gömülmü veya sonradan elle gömülmü stripler, di hekimi veya teknisyen tarafından uygulanacak bölgeye göre ekillendirilir ve sonra polimerize edilir. FGK’ler için direkt ve indirekt metotlar kullanılabilir. Splintlerde daha çok direkt metot tercih edilir ve ı ıkla polimerize edilirler. Sabit restorasyonlarda ise klinikteki süreyi kısaltmak, optimum estetik ve mekanik özellikler için laboratuvarda yapım yani indirekt yöntem tercih edilir. Di hekimleri için önceden gömülmü fiberlerin iki ticari ekli vardır. Birincisi, Sculpture/FibreKor (Jeneric/Pentron), stripleri kondanse etmek ve alt yapının formunu vermek için elle üretilen sistemi kullanır. Di er sistemde ise Targis/Vectris ( voclar), geleneksel matriks kullanılır ve üretim esnasında basınç uygulaması için özel bir aleti vardır. Her iki sistemde de alt yapıların üretimindeki temel amaç, yeterli miktarda güçlendirilmi fiberi dahil etmek, bo lu u minumuma indirmek önceden gömülmü fiber stripler ve fiber alt yapı arasında kuvvetli bir ba lanma sa lamaktır (Tunçel 2005, Külünk 2006).

Di hekimli i uygulamalarında, polimerik veya rezin matriksler en çok cam, polietilen veya karbon fiberle güçlendirilirler. Rezin matriks’e eklenen fiberler uzunlamasına tek yönlü paralel olabilece i gibi a veya örgülü yapıda da olabilir. Bunları saç örgüsü (Glasspan) ve dokuma (Ribbond) eklinde olanlar izler. Genel olarak fiberlerin çapları, 7-10 µm arasındadır. Standart dental kompozitlerdeki fiberlerin çapı ise 1-5 µm arasındadır (Tunçel 2005)

2.2.2.1. Di Hekimli inde Kullanılan Fiber Tipleri;

1- Cam fiber, 2- Karbon fiber, 3- Aramid fiberler

(13)

2.2.2.2. Cam Fiberlerin Avantajları

1- Mekanik özellikleri, mükemmel estetik ve klinik uygulanabilirli i vardır

2- Dentine benzer elastik modülüne sahiptir. Rezin simana ba lanma dayanımı estetik avantajı artırmı tır.

3- Artan e ik yükü ve geni yüzey bölgelerinde a ırı stresi da ıtır. 2.2.2.3. Cam Fiberlerin Dezavantajı

1- Tekrarlayan mekanik yükler ve nem kontaminasyonundan dolayı elastik modülü azalır ve yapı mama riski artar (Tunçel 2005, Külünk 2006).

2.2.3. SR Adoro

SR Adoro ile modern mikrodolduruculu kompozit kaplama sistemi geli tirilmi tir. Mevcut hibrit kompozitlerle kar ıla tırıldı ında, bu yeni sistem maniplasyon, yüzey parlaklı ı ve a ınma açısından kesin avantajlar sunmaktadır. 1996 yılında, Ivoclar Vivadent AG Targis/ Vectris’i piyasaya sunmu tur.

SR Adoro kompozit materyalinin kullanılan iskelet materyallerine ve simantasyon ekillerine göre farklı endikasyonları bulunmaktadır. Tablo 2.1 de ematik olarak açıklanmı tır.

Tablo2.1. SR Adoro materyalinin endikasyonları

skelet materyali Simantasyon Endikasyon

Yok Adeziv nley, onlay, veneer

Anterior kronlar

Vectris Adeziv Anterior ve posterior kronlar

3 üniteli anterior ve posterior köprüler

3 üniteli anterior ve posterio inley köprüler

Vectris Konvansiyonel Uzun dönem geçiciler

Metal Konvansiyonel Metal destekli restorasyonların

kaplanması

Kombine protezlerin kaplanması

Parsiyel hareketli implant yapıların kaplanması

(14)

Targis dental laboratuarlarda indirekt olarak yapılan kaplama kompozit materyalidir. Materyal iskeletsiz olarak yapı tırıcılı inley, onley, veneer ve anterior kron yapımında kullanılabilir. Ek olarak, Targis metal iskeletlerin kaplanmasında uygun bir materyaldir. Adeziv metal desteksiz kron ve köprülerin yapımında cam fiber iskeletlere dayanılarak kullanılabilir (SR Adoro System-Scientific doc. 2006).

Targiste, deneyimler direkt restorasyonlar için uygun olan ilk materyallerin indirekt kullanıma uygun olmadı ını göstermi tir. Özellikle teknisyenler Targisin yapım prosedürünün zor oldu unu bulmu lardır. Ayrıca, cam doldurucular a ız ortamında daha yava erime e ilimindedirler. Bu özellikle günlük besinleri daha çok organik asit içeren hastalarda do rudur. Bu da kompozit yüzeylerin daha pürüzlü olmasına neden olmaktadır. Sonuç olarak oral hijyeni ba arılı olmadı ında plak akümülasyonunun daha kolay olmasını sa lar.

Bu nedenlerden dolayı, SR Adoro olarak adlandırılan yeni bir kaplama kompoziti geli tirilmi tir. Bu yeni materyalin özellikleri geli tirilerek daha yukarı çekilmi tir.

SR Adoronun geli imi sonucunda hastalar, di hekimleri ve di teknisyenleri bu materyalin avantajlarını u ekilde sıralamaktadır:

1- Basit yapım tekni i

2- Hastaların a ız kavitesi yüzey kalitesinin geli tirilmi süreklili i 3- Yüksek a ınma direnci

4- Geli tirilmi hasta konforu (SR Adoro System-Scientific doc. 2006).

SR Adoro sistemin temel komponentlerini mine ve dentin kompozitleri olu turmaktadır. Bu komponentler restorasyonun klinik ba arısından sorumludurlar. Ek olarak yapı tırıcı materyal restorasyonun oturumu ve tamamlanması için gerekli olan iskelet materyalin yapı tırılması için gereklidir. Ayrıca metal destekli restorasyonların metal iskeletlerini uygun materyal maskeleyebilmektedir. SR Adoronun avantajlı olması için makro doldurucu

(15)

partiküller kopolimer denilen splinter polimer kullanılan mikro doldurucularla kombine edilmi tir (SR Adoro System-Scientific doc. 2006).

Dental kompozitler için kullanılan ba lıca monomerler, bisphenol A-diglycidyldimethacrylate(Bis-GMA), triethylene glycol dimethacrylate (TEGDMA) ve urethane dimethcarylate (UDMA)dır. Geleneksel olarak, Bis-GMA yeterli molekül a ırlı ından dolayı kompozit materyallerin pek ço unda kullanılmaktadır. TEGDMA, klinik kullanıma ve yapımına olanak verecek ölçüde oldukça dü ük akı kanlı a sahiptir. Bis- GMA ve TEGDMA’nın her ikisi de hidroksil grubu içermektedir. Sonuç olarak, bu monomerler oldukça hidrofiliktirler. Bu nedenle, dental materyaller su absorbsiyonuna dayanıksız monomerler içermektedirler. Su absorbsiyonu restorasyonların renk de i imine neden olmaktadırlar (SR Adoro System-Scientific doc. 2006).

Birkaç yıl önce, Ivoclar Vivadent daha büyük sayıdaki formülasyonlar için uygulanabilir alternatif olarak kullanılan dü ük viskositeli bir aliphatic dimethacrylate geli tirmi tir. Ayrıca, Ivoclar Vivadent bir çok uygulama için Bis-GMAnın yerine kullanılabilen yeni bir aromatik aliphatik UDMA geli tirmi tir. Bis-GMA ve TEGDMA ile kar ıla tırıldıklarında, bu monomerler hidroksil gruplardan olu mamaktadırlar. Böylece su absorbsiyonu ve çözünürlü e kar ı daha az hassas kompozitlerin geli imine izin verir. Bu monomerler Ivoclar Vivadentin Bis-GMA ve TEGDMA kullanılmaksızın SR Adoro insizal ve dentini geli tirmesini olanaklı kılmı tır (SR Adoro System-Scientific doc. 2006).

SR Adoro Vectris cam fiber materyalden yapılan iskeletin kaplanmasında endikedir. SR Adoronun ve Vectrisin yapı ma dayanımları çe itli testlerden geçirilmi tir. Sonuç olarak gerçekten de yeterince tatmin edici sonuçlar alınmı tır (SR Adoro System-Scientific doc. 2006).

Bu özelliklerine ilaveten SR Adoro,

(16)

- Mevcut bilgilere göre mutajenik de ildir

- Metakrilatlar içerir. Bu nedenle, metakrilatlara kar ı olan hassasiyete yol açar. Metakrilat içeren dental materyallerin hepsinde bulunan bu risk özellikle dental teknisyenler için önemlidir.

2.2.4. Vectris

Vectris, paralel cam fiberlerden olu an pontik materyaldir. Vectris özel vakum/basınç aracı kullanarak iskelete ekil verilir. n vitro çalı malarda, yüksek kırılma direnci kanıtlanmı tır. Metal desteksiz, di renkli, translusent iskeletler bugünün di hekimli i trendini takip etmekte ve estetik ve fonksiyonel özelliklerini geli tirmektedir. Fiberle güçlendirilmi iskelet materyali Vectris; ideal olarak FGKler için uygundur. FGK teknolojisi do al çevrede meydana gelen sınır streslere kar ı koymada fiber bondlara göre daha ba arılıdır. FGK materyaller organik matrikse gömülmü elastik fiberlerden olu maktadır. Yapının bu tipi modern dental teknolojide fiberle güçlendirilmi kompozit iskeletlerin yapımını mümkün kılar. Vectrisin; uzun dönem geçicileri güçlendirmek için de uygun oldu u kanıtlanmı tır. Ek olarak, bu yeni materyal posterior di kaybında, di lerin konservatif çözümleri gibi (örnek olarak Vectris tabanlı adeziv simantasyon tekni i kullanılarak yapı tırılan inley destekli köprü verilebilir) klinik durumların tedavisinde di hekimleri tarafından kullanılmasına olanak sa lamaktadır. Metal porselen teknikte kullanılan iskelet dizaynına çok benzeyen Vectris iskeletler yapılabilmektedir. Vectris iskeletin kalınlı ı inley köprülerde en az 0.3- 0.4 mm olmalıdır (Vectris System-Scientific doc. 2006).

Vectris iskeletinde fiber yönelmeleri ile birbirinden farklı üç prepreg (tam setle memi matriks içine gömülü olarak bulunan elyaf tabakalar) vardır; paralel fiberli prepregler “pontik”tir. 45ºdereceli hizalanmı durumdayken “single”, 90ºderecelik hizalanmı ken “frame”olarak adlandırılır. Üçüncü bir prepreg sistemi, termoplastik polimerle önceden emdirilmi cam fiberlerden olu maktadır. Di er bir sistemde, elle adaptasyon öncesi kullanıcı

(17)

tarafından emdirilmesi gereken “plazma-etched” polietilen fiberlerden olu maktadır (Kolbeck ve ark 2002, Vectris System-Scientific doc. 2006).

Vectris iskeletlerin vakum, basınç ve ı ık kombinasyonu kullanılarak yapılan özel yapım tekni inden dolayı yararlı fiziksel özellikleri bulunur. skeletler otomatik olarak VS1 iskelet form vericisinde biçimlendirilir ve polimerize edilir. Bunun yanında, yeni geli tirilen çalı ma tekni inde - transil matriks materyalle temellendirilmi - kasp destekleyici iskelet yapımı kolayla tırılmı tır. Vectris iskeletlerin yapımında transparan martiks olarak transil kullanılmaktadır. Transil; transparan, orta viskositeli silikondur ve özellikle laboratuvarda matrikslerin yapımı için uygundur. Vectrisin esneme direnci önceki FGK iskeletlerden daha mükemmeldir (Vectris System-Scientific doc. 2006).

Translusent, di rengi fiberler daha yüksek estetik iskeletlerin yapımına izin verir. FGK iskeletlerin bir avantajı da pembe doku renginden beyaz di rengine geçi ini kolaylıkla göstermesidir. Metal restorasyonlarda tipik olarak gözüken gri marjinler Vectris FGK tabanlı yapılarda bulunmamaktadır. Servikal alan, canlı gibi görünen estetik görünümü ortaya koyar (Vectris System-Scientific doc. 2006).

2.2.4.1. Endikasyonları

- Anterior ve posterior kronların iskeletin yapımında

- Transille birle tirdi inde üç üniteli anterior ve posterior köprülerde iskeletinin yapımında - Transille birle tirildi inde üç üniteli inley köprü iskeletinin yapımında

2.2.4.2. Kontrendikasyonları

- Transil kullanılmadı ında köprü iskeletinin yapımında

- E er transil kullanılmaz ise posterior Vectris iskeletinin yapımında

- 4 veya daha fazla üniteden meydana gelen köprülerin iskeletinin yapımında - 4 veya daha fazla üniteden meydana gelen inley köprülerin iskeletinin yapımında - Cantilever köprülerde

(18)

- Kalan di dokusu tarafından yeterince desteklenmeyen iskeletlerinin yapımında - 12 aydan daha uzun süre kalması planlanan metal desteksiz geçici restorasyonlarda - Okluzal disfonksiyon veya bruksizm gibi parafonksiyonlu hastalarda

- Oral hijyeni kötü olan hastalarda

- Üreticilerin önerdi inden daha ince tabaka kalınlıklarında

- Vectris ile uyumlu olmayan kompozit kullanıldı ında kontrendikedir (Tunçel 2005, Külünk 2006, Vectris System-Scientific doc. 2006).

2.3. PORSELEN NLEY KÖPRÜLER 2.3.1. Dental Porselenin Yapısı

Sabit protezlerde estetik amaçla kullanılan tüm materyaller arasında, do al di le renk uyumunun en iyi sa landı ı materyal porselendir. Su absorbe etmeyi i ve a ız dokuları tarafından çok iyi tolere edili i önemli özelliklerindendir. Porselenler silika yapısında olan topraksı materyallerdir. Bu sebeple ismini ‘Keramikos’ yani topraktan yapılma anlamına gelen kelimeden almaktadır. Tam kar ılı ı yanık maddedir, ancak daha çok ate te yanarak spesifik olarak üretilen madde anlamında kullanılmaktadır Esas olarak kaolin içermektedirler. Dental restorasyonlar için gerekli olan translusensi ve ekstra dayanıklılı ı bu madde ile harmanlanan silica ve feldspar gibi mineraller sa lamaktadır. Bu önemli katkı maddesini içeren maddelere de porselen adı verilmektedir (Shıllıngburg ve ark 1981).

Geleneksel dental porselenin içeri ini genel olarak feldspar, kaolin, quartz olu turur. 2.3.1.1. Feldspar (K2OAl2O36SiO2)

Dental porselene birle tiricilik, saydamlık verir ve ana maddeyi olu turur (Özta 1990). Feldspar do al haldeyken hiçbir zaman saf de ildir, 1250-1500°C civarında ergiyerek serbest kristalin fazında cama dönü ür (Kelly ve ark 1996). Bunlar di eklinin ve yüzey detaylarının kaybolmasını önleyerek, krona do al görünü sa lamaya yardım ederler.

(19)

2.3.1.2. Quartz (SiO2)

Silika yapısında olan quartzın erime ısısı yakla ık 1700°C oldu u için desteklik ve dolduruculuk görevi yapar. Büzülmeleri önler ve termal genle me katsayısını kontrol etme de yardımcıdır. % 10-30 oranında bulunur. Porselenin dayanıklılı ının artmasını sa lar. Aynı zamanda materyale effaf bir görünüm verir (Zaimo lu ve ark 1993, Kelly ve ark 1996, Sevimay 2002).

2.3.1.3. Kaolin (Kaolinite) (2H2OAl2O32SiO2)

Çin kili olarak isimlendirilen kaolin dehidrate olmu aluminyum silikatıdır. Yapı kan bir yapıya sahip oldu undan di er materyalleri bir arada tutar. Dolayısıyla porselenin modelajında yardımcı olur. % 1-5 oranındadır. Opak yapıdadır ve 1800°C eridi i için ısıya oldukça dayanıklıdır. Dental porselende çok az kullanılan ya da hiç kullanılmayan kaolinin, yapı tırıcılık ve ekillendiricilik sa lar (Özta 1990)

Bu üç ana materyalin dı ında akı kanlar veya cam modifiye ediciler, ara oksitler, çe itli renk pigmentleri, opakla tırıcı veya flouresans özelli ini geli tiren çe itli ajanlarda porselen yapıya eklenebilmektedir (Kelly ve ark 1996).

Bunların dı ında, dental porselenlerin dayanıklılı ını arttırmak üzere porselen tozuna lösit, alumina, magnezya, tetrasilik fluormika ve zirkonyum oksit gibi kristalin yapılar da ilave edilmektedir (Yüksel ve ark 2000).

2.3.2. Avantajları

1- Biyouyumluluk 2- Estetik

3- Di eti uyumu 4- Homojen yapısı

(20)

6- Kimyasal maddelere olan direnci

7- Do al di yapısına yakın ısısal ve genle me katsayısı 8- Sıkı tırma kuvvetlerine kar ı dayanıklılık

2.3.3. Dezavantajları

1- Kırılganlı ı

2- Gerilme kuvvetlerine kar ı dirençsiz olu u

3- Uzun süren çalı ma zamanı ve titizlik gerektirmeleri

4- Bazı tekniklerin özel ekipman gerektirmesi ve pahalı olması 5- Kullanım alanlarının kısıtlı olması

6- A ırı di kesimi gerektirmeleri

7- Ekonomik olmamaları dezavantajları olarak sayılabilir (Yavuzyılmaz ve ark 2005). 2.3.4. Sınıflandırılması

Dental porselenler klasik olarak fırınlama derecelerine göre, dirençlendirilme mekanizmalarının esas alındı ı yapım tekniklerine göre ve kullanım bölgelerine göre sınıflandırılabilirler:

2.3.4.1. Yapım Tekniklerine Göre: 1-Metal Destekli Dental Porselenler

A-)Döküm Metal Üzerinde Bitirilen Dental Porselenler Vita VMK 68, Ivoclar, Vitadur Alpha, Ceramco II, Duceram B-) Metal Yaprak Üzerinde Bitirilen Dental Porselenler Renaissance, Sunrise ve Flexobond

2-Tam Porselenler

(21)

B-) Dökülebilir tam porselen tekni i

C-) Kor yapısı güçlendirilmi tam porselen tekni i

- Basınç altında ve enjeksiyonla ekillendirilebilen kor materyali - Magnessia kor materyali

- Alümina ile güçlendirilmi kor materyali - Zirkonyum ile güçlendirilmi kor materyali

D-)Bilgisayar destekli tam porselen kopyalama tekni i

E-) Kopya freze ile yapılan dental porselen (Aykent 2006, Rosenblum ve Schulman 1997, Kedici 2002)

2.3.4.1.A. Metal Destekli Dental Porselenler

2.3.4.1.A.A. Döküm Metal Üzerinde Bitirilen Dental Porselenler

Bu tip porselenler soy veya soy olmayan metal ala ım sistemlerinin üzerine fırınlanarak elde edilirler. yi bir metal porselen ba lantısı için metal ve porselenin termal genle me katsayıları uyumlu olmalıdır. Metal-porselen ba lantısında, termal genle me katsayılarındaki uyumsuzluk, istenmeyen termal stresler meydana getirecektir (Zaimo lu ve ark 1993, Sevimay 2002).

2.3.4.1.A.B. Metal Yaprak Üzerine Bitirilen Dental Porselenler

Laboratuvar maliyetini dü ürmek, metal kalınlı ını azaltmak, optimum esteti i sa lamak amaçlarıyla bu sistem 1976’da Mc Lean tarafından geli tirilmi tir. Ancak güçlendirilmi tam porselen ve metal destekli porselen sistemlerinden daha dü ük kırılma direncine sahip olması ve çok üyeli restorasyonlarda kullanılmaması bu sistemin dezavantajlarıdır(Memiko lu 1997, Mc Lean ve Odont 2001). Renaissance, Flexobond ve Sunrise bu grubun günümüzde bilinen örnekleridir.

(22)

2.3.4.1.B. Tam Porselenler

Dental porselenler, kayıp di dokusunun yerini alan en estetik dental materyallerdir. Porselen, dü ük çekme direnci ve kırılganlı ı sebebiyle kırılmaya kar ı direncini arttırmak amacıyla genellikle metal altyapıya ba lanmı tır. Ancak bu metal altyapı, porselenin ı ık geçirgenli ini azaltarak metal renklenmelere neden olarak porselenin esteti ini etkilemektedir. Ayrıca bazen çe itli metallere kar ı hassasiyet ve alerji olabilmektedir. Bu dezavantajlar, materyal ve laboratuvar maliyeti ile birlikte metal porselen sistemlerinin yüksek dayanıklılı ı ve hassas uyumu sa layabilen tam porselen sistemlerin geli tirilmesine olanak sa lamı tır (Rosenblum ve Schulman 1997).

2.3.4.1.B.A. Geleneksel feldspatik ve aliminöz dental porselenler

Day materyali üzerine tozun ve likitin karı tırılıp tabakalar halinde uygulanması ile restorasyonun olu turuldu u porselenlerdir. Bu porselenlere örnek olarak Optek HSP, Duceram LFC, Vita Dur N, Ceramco, Mirage, Mirage II verilebilir (Rosenblum ve Schulman 1997).

2.3.4.1.B.A.A.Optek HSP

Kor içermeyen, tam porselen kronların yapımları için tasarlanmı yüksek kristalin lösit porselenlerdir. Sulu kıvamda hazırlanarak ısıya dayanıklı refraktör day yöntemi veya platin yaprak üzerinde ekillendirilen çok estetik bir sistemdir. En önemli avantajı üç üyeli köprü yapılabilir. Dezavantajı yarı effaf bir yapı sergilemesidir (Sevimay 2002).

2.3.4.1.B.A.B. Duceram LFC

“Hidrotermal dü ük ısı porseleni” denilen bir restoratif materyaldir. Üretici firma bu kristal yapının daha yüksek yo unlukta oldu unu, esneme ve kırılma direncinin daha fazla oldu unu belirtmektedir. Duceram LFC, porselen inley ve veneer kronların yapımında kullanılmaktadır (Sevimay 2002).

(23)

2.3.4.1.B.B. Döküm Tam Porselen Tekni i

Cam porselenler 1950’li yılların sonlarında Amerikada Corning Glass Works ara tırma kurulu unda Stookey tarafından üretilmi , 1973 yılında Grossman DG tarafından, florin içeren tetra-silisik mika kristallerinin cam bir faz içinde kontrollü kristalizasyonu tekni ini esas alınarak dökülebilir cam porselenler geli tirilmi tir. 1984 yılında cam porselenleri di hekimli inde ilk kez kullanan McCulloch çalı malarını prefabrik di ler üzerinde yo unla tırmı tır. Bu prefabrik di lerin yapısında a ırlıkça % 10-59 oranında çinko oksit bulunmaktaydı. Mum uzakla tırma tekni i ile dökülebilen bu porselen; anterior ve posterior tek kron, inley, onley, bölümlü kron, laminate, faset ve okluzal yüzey restorasyonlar da kullanılır. Cam porselenlerin ba lıca avantajı, yarı kristal yapılarının baskı kuvvetlerine dayanıklılık göstermesidir. Kristal yapı baskı kuvvetlerini absorbe ederek çatlakların ilerlemesini engeller. Bakteri pla ı tutunması di er restoratif materyallere oranla daha azdır. Bu porselenler radyolüsenstir ve bu durum kronun kole uyumunun radyolojik olarak incelenmesine olanak tanır. Genellikle tek renkte materyal bulunur, bu materyal konvansiyonel feldspatik porselenle kaplanarak final restorasyonu istenen rengi ve karakterizasyonu sa lamaktadır. Laboratuvar i lemlerinin uzun ve pahalı sistemler olması dezavantajıdır (Phillips 1991, en ve Pak 1996, Kedici 2002).

2.3.4.1.B.B.A. Dicor

Dicor dökülebilir cam porselen restorasyonların tarihçesi 1930’ların erken dönemine rastlamaktadır. 1950’lerde Stookey tarafından cam porselen sistemlerin bulunması ile fonksiyonel uygulamalar ba latılmı oldu (Shıllıngburg ve ark 1981).

Bu sistem kronlar; porselen laminate veneerler, tüm porselen köprüler, porselen kron korlarında, bölümlü kronlarda ve inley /onleylerde kullanılmaktadır ( ahmalı ve Albayrak 1996)

(24)

Estetik materyal seçiminde döküm porselenlerin tercih edilmelerinin en büyük iki nedeni, kar ıt mineyi a ındırmaması ve plak akümülasyonunun di er restoratif materyaller ve do al mineye göre daha az olmasıdır.

Dicor kronların klinik yapısal özellikleri incelendi inde dental porselenler için gereklilik arz eden birçok unsuru bir arada görmek mümkün olur. Kaybolan mum tekni inin kullanılması nedeniyle do al di e çok yakın form ve ideal bir okluzal morfoloji elde edilir. Bu sistemde mine ve porselen effaflı ının birbirine yakın olması, do al görünüm sa lar. Mineye yakın effaflı ın olması bukalemun etkisi yaratır. Bukalemun etkisi; rengin kom u di dokularından, kökten ve kesik di ten gelerek yayılması olayıdır. Sadece dı tan boyama olana ı vardır. Yapılan klinik çalı malarda 2 yıllık bir gözlem periodunda bu materyalin a ızdaki stres ta ıyıcı alanlarında di er renk de i tiren materyallere alternatif olaca ı gözlemlenmi tir (Hensel ve ark 1988, Phillips 1991)

Dicor kronların en önemli özelliklerinden biri radyografik olarak da izlenebilmesidir. Bu kronların altında olu abilecek sekonder çürükler, uygulanan pin ve postların durumu ve aynı zamanda kronların sınır adaptasyonu radyografilerde belirgin olarak izlenebilir(Phillips 1991). 2.3.4.1.B.B.B. Cerapearl

Hobo ve arkada ları tarafından geli tirilen hidroksiapatit kristaller içeren porselenlerdir. Kristal yapısı do al mineye benzer oldu undan doku ile uyumludur. Do al mineye e de er radyolüsentli e sahiptir (Phillips 1991).

2.3.4.1.B.C. Kor Yapısı Güçlendirilmi Tam Porselenler

2.3.4.1.B.C.A. Basınç altında ve enjeksiyonla ekillendirilen kor materyalleri

Bu sistemde restorasyonlar, porselen tabletlerin yüksek ısıda eritilip, kayıp mum tekni i kullanarak muflada preslenmesiyle elde edilirler.

(25)

2.3.4.1.B.C.A.a. IPS Empress

Wohwend ve Scharer tarafından geli tirilmi tir. Isı ve basınç altında ekillendirilen, temelde yüksek lösit içerikli feldspatik dental porselendir. Materyalin yüksek yarı geçirgenli i ve a ındırma etkisi do al di lerinkine benzer, bükülmeye kar ı direnci 120-200 MPa’dır (Höland 1998). Bu sistemde lösit ile kuvvetlendirilmi cam porselen tabletler, EP500 adı verilen özel fırında 1075°C veya 1180°C de visköz alumina özelli ine ula ır ve kayıp mum tekni iyle elde edilen kalıp içerisine basınç ile transfer edilerek ekillendirilmesi sa lanır. ki farklı yapım tekni ine sahiptir. lk teknikte, renksiz porselen kullanılarak yapılan restorasyon, yüzey renklendirilmesine tabi tutulur. kinci teknikte, renkli dentin tabletleri kullanılarak elde edilen restorasyonun son formu, veneer porselen materyali ile tabakalama tekni i kullanılarak verilir. IPS Empress inley, onley, veneer porselen ve kron yapımında kullanılmaktadır (Rosenblum ve Schulman 1997, Mc Lean ve Odont 2001, Sevimay 2002).

2.3.4.1.B.C.A.b. IPS Empress II

Restorasyonun kor kısmı kayıp mum tekni i ile elde edilir. Kor kısmının esas kristalin fazı lityum disilikattır. Lityum disilikat cam porselen, ilk kez 1959 yılında geli tirilmi tir, ancak bu materyal dü ük kimyasal direnci, yetersiz yarı geçirgenli i, kontrol edilemeyen mikro çatlak olu umu ve laboratuvar safhasının komplike ve zaman alıcı olması gibi dezavantajları nedeniyle di hekimli inde yerini alamamı ve kullanımı terk edilmi tir.1988 yılında lityum disilikat cam porselen kullanımı ısı ve basınç tekni i ile tekrar güncel hale gelmi tir. Isı ve basınç tekni inin lityum disilikat kristal fazda, homojen yapı olu umunu sa ladı ı, kontrol edilemeyen mikro çatlak olu umunu engelledi i, kısa sürede ve kolay restorasyon hazırlanmasına olanak sa ladı ı ifade edilmi tir (Heintze 1998, Rosentritt ve ark 2003).

IPS Empress 2 sistemi anterior ve posterior tek kronlarda, anterior ve posterior üç üyeli köprü yapımında kullanılmaktadır. Ayrıca IPS Empress 2 de cam içeri i az oldu u için kırılmaya kar ı direnç fazla, mikro çatlak olu um riski daha azdır. Apatit kristallerin dahil

(26)

edilmesi ile materyalin translusensi, parlaklık ve ı ı ı yansıtması gibi estetik özellikleri artmı tır. Simantasyonda tercihen yapı tırıcılı simantasyon tekni i (Variolink II / syntac) kullanılır (Ivoclar-Vivadent Scientific Documentation 1999, Kolbeck ve ark 2002, Dündar ve ark 2003).

2.3.4.1.B.C.A.c. Cerestore

Cerestore, Coors Biomedikal firmasının 1983 yılında üretti i, alüminyum oksit koping ve alüminöz porselen kaplamadan olu an tam porselen kronlardır. Özelli i alüminöz porselen gibi fırınlama sırasında büzü me yapmamasıdır ve bu sebeple ‘non-shrink ceramic’ olarak da adlandırılmaktadır. Laboratuvar artlarında ne kadar mükemmel sonuç verseler de klinik kullanımları esnasındaki kırılmaları nedeniyle günümüzde çok yaygın kullanılmamaktadır ( en ve ark 1996, Memiko lu 1997).

2.3.4.1.B.C.B. Magnessia kor materyali

Magnessia içeren yüksek genle meli magnessia kor materyali ilk defa 1983 yılında O’Brien tarafından tanıtılmı tır. Kor yapının dayanıklılı ı, vitröz matriksteki magnessia kristallerinin da ılımı ve matriks içindeki kristalizasyonu ile sa lanmaktadır ( en ve ark 1996, Memiko lu 1997).

2.3.4.1.B.C.C. Alümina ile güçlendirilen kor materyalleri

Alumina porselen yapısına katılan en sert ve güçlü oksittir. Mc Lean ve Hughes 1965 yılında aluminöz porselen jaket kronu tanıtmı lardır. Alumina partiküllerinin porselen toz içinde da ılması ile kuvvetlendirilmi tir. Kor porseleni platin yaprak üzerinde 0.5-1.0 mm kalınlı ında hazırlanmaktadır. Konvansiyonel feldspatik porselen bu kor üzerinde pi irilerek restorasyon tamamlanmaktadır. Kor yapısına iyi bir ı ık geçirgenli ine ve esteti e izin verecek ölçüde % 40-50 oranında alumina katılır. Bu elde edilen porselen direnci, konvansiyonel feldspatik materyalin direncinin yakla ık olarak iki katıdır. Aluminöz kor porselenin, fırınlama esnasında toplam hacminin % 5-20’si kadar bir büzülme gösterdi i

(27)

saptanmı tır. Aluminöz kor porselenin de fırınlanması esnasında pöröziteden kaçınmak ve dayanıklılı ı artırmak için, nemli olarak çalı ılması, çok iyi kondanse edilmesi ve vakumlu ortamda fırınlanması gerekir. Böylece kristallerin cam fazda kimyasal olarak ba lanması ile dayanıklılık elde edilir (Yüksel ve ark 2000).

Alumina çok parlaktır. Bu nedenle kor kısmı maskelenerek kron hazırlanmalıdır. Yapımı kolaydır ve pahalı bir teçhizat gerektirmez. Esteti in önemli oldu u olgularda kullanılır, arka grup di lerde veya birden fazla üniteli restorasyonların yapımında kullanılmamaktadır (Mc Lean ve Odont 2001, Sevimay 2002).

2.3.4.1.B.C.C.a. Hi-Ceram

lk kez 1972'de Southan ve Jorgensen tarafından, fosfat ba lı rövetman üzerinde platin yaprak kullanmaksızın, alumina porseleni fırınlanarak elde edilmi tir. Kimyasal yapısı, geleneksel alumina kor yapısına benzer, ancak daha fazla alumina içerir. Teknikte kor porseleni do rudan erimez, bir day materyali üzerinde pi irilir. Dentin ve mine ise daha sonra bilinen yöntemlerle kor üzerinde fırınlanmaktadır (Alkumru ve Kedici 1988).

2.3.4.1.B.C.C.b. In-Ceram

1989 yılında Dr. Michael Sadoun tarafından geli tirilen bu sistemde, sıvı faz içinde da ılmı alumina partikülleri anlamında tanımladı ı ‘Slip cast’ dirençli alumina porselenleri kullanılmaya ba lanmı tır. In-Ceram; çok yüksek dirençli, yo un bir porselen kompozisyonu olu turan, az sinterlenmi alumina tozu içine dü ük viskoziteli sodyum lanthanum aluminasilikat camı iki kademeli bir i lemden geçirilerek infiltre edilmektedir. (Yoshınari 1994, Pospiech ve ark 1996, en ve ark 1996, Yaman ve ark 1998, Gökçe 1999).

Kullanım alanı oldukça geni olan In-Ceram, üretici tarafından tüm tek ünite kronlarda ve üç üniteli anterior ve posterior köprülerin yapımı için önerilmektedir. Yani sabit restorasyonların % 80'i için endikasyonu vardır. Fakat henüz posterior bölgedeki

(28)

restorasyonlara yönelik uzun süreli klinik ara tırmaların yetersizli i nedeni ile hasta seçiminde dikkatli ve seçici davranmalıdır ( en ve ark 1996,Gökçe 1999).

In-Ceram sisteminde direnç arttırmak amacıyla prefabrik sinterlenmi alüminyum oksit blok üzerine frezleme ve kopyalama cihazı kullanılarak da kron hazırlanmaktadır. Kopyalayarak frezleme i lemi yapan cihaz özellikle inley ve onley çalı malarında kullanılmak üzere geli tirilmi tir ( en ve ark 1996).

2.3.4.1.B.C.D. Zirkonyum oksitle güçlendirilen porselenler

Alman kimyacı Martin Heinrich Klaproth tarafından 1789’da, Sri Lanka’da bir oksit üretmek için zirkon ta larını alkaliler ile reaksiyona soktu u çalı masından sonra ke fedilmi tir. Aynı ara tırıcı tarafından, Arapça’da altın renkli anlamında “Zargün” olarak adlandırılmı tır. Zirkonyum ve hafniyum yerkabu unda % 0.028 oranında bulunurlar ve jeokimyasal olarak birlikte bulundu u ana metal mineralindeki oranları 50:1 dir (Ak 2005).

Yo un sinterize yttrium tetragonal zirkon polikristalin (Y-TZP) tanıtımı ile ve Y-TZP’nin dönü ümünün mümkün olması sonucunda çatlakların yayılması engellenerek, inley destekli köprülerin kullanımı mümkün hale gelmi tir. Yüksek opasitelerinden dolayı alternatif bir yakla ım, yüksek dayanıklı Y-TZP ile konvansiyonel porselenlerle kombine olarak kullanılarak mükemmel estetik sa lanmasıdır (Guazzato ve ark 2004, Ohlmann ve ark 2005).

Zirkonyum oksit yüksek dirençli bir porselendir. Feldspatik porselene oranla yakla ık 6 kat daha güçlüdür (Derand ve Derand 2001). Zirkonyum oksitin biyouyumlulu u kalça çıkıklarında femur ba ı için kullanıma sunulmasıyla kesinlik kazanmı ve sonrasında yüksek direnç ve estetik talepler nedeniyle di hekimli inin ilgi alanına girmi tir (Filser ve ark 2001).

Transformasyon-sertlik mekanizması sebebi ve göz dolduran mekanik özellikleri itibariyle, kuvvetli yüklere maruz kalınan posterior bölgede çok üyeli köprü olarak kullanımı endikedir

(29)

olması da dikkate alındı ında kuvvetlere kar ı dayanıklılı ının bir miktar daha artaca ı açıktır. Çok üyeli bir köprüye esas dayanıklılı ı porselen altyapı kazandırmaktadır. Materyalin avantajı yüksek dayanıklılı ı ve a ındırıldı ı durumlardaki üstün detay yetene idir. Dezavantajı ise hafif opak görüntü içermesidir. Bu sebeple zirkonyum oksit köprüler ön bölgede kontrendikedir (Derand ve Derand 2001, Guazzato ve ark 2004).

Kompozisyonundan dolayı kırılma dayanımı çok yüksek olup sinterize zirkonyanın kırılma dayanımı 1000 MPa’ı a abilmektedir. Zirkonya porselenler di hekimli inde tam porselen kron, implant, endodontik post ve ortodontik braket olarak kullanılmaktadır. Bu tür porselenlere örnek olarak IPS e-max Zirpress ve IPS e-max ZirCAD (Ivoclar Vivadent), Cercon (Dentsply), Procera AllZirkon (NobelBiocare), DC-Zirkon (DCS Dental AG) In-Ceram Zirconia (Vita Zahnfabrik) ve Vitavm 7 verilebilir (Blatz ve ark 2003, Guazzato ve ark 2004, Luthardt ve ark 2004).

2.3.4.1.B.C.D.a. IPS e-max ZirPress

IPS e-max ZirPress, Press-on tekni i için üretilen bir floroapatit cam porselen ingottur. Materyali meydana getiren floroapatit kristaller farklı boyutlardadırlar ve bunlar restorasyonun parlaklı ı, opasitesi ve translusensi arasındaki ili kilerde seçici kontrolü sa larlar. Sonuç olarak daha az translusensi olan zirkonyum oksit iskeletin tamamen maskelenmesini sa lar. Pres-on teknik, pres tekni in ve CAD/CAM yönteminin faydalarının, avantajlarının alınmasını sa lamaktadır. Zir Press, Zir CAD tek di kopinglerin veya çok üniteli köprülerin iskeletlerinin üstüne basınçla uygulanabilir. Yine de basınç tekni i kullanılarak koping veya iskeletlerini üstüne Zir Press ingotların basınçlanması daha fazla zaman ve efor gerektirmektedir. ngotlar dentin “core” veya tam anatomik restorasyon yapımında kullanılabilir. Restorasyonlar IPS e-max Ceram materyali ile de kaplanabilir. Süper bir estetik ve iyi fonksiyonlu restorasyonlar, hasta gereksinimlerinde tatmin edici sonuçları ve uygun fiyatlı olmaları bu materyallerin kullanılır olmasını sa lamı tır (IPS e.max ZirPress System-Scientific doc. 2005).

(30)

Tek di anterior, posterior kron ve inley/onlaylarda, çok üniteli anterior, posterior köprüler ve inley köprülerde kullanılmaktadır. Bruksizm gibi parafonksiyonel alı kanlıklar, a ırı derin subgingival preparasyon gerektiren restorasyonlar ve sürekli farklı ekillerde kapanı ı olan hastalarda kontrendikedir (IPS e.max Press System-Scientific doc. 2005).

2.3.4.1.B.D. Bilgisayar Destekli Tam Porselen Kopyalama Tekni i

Yeni materyallerin geli imi, bilgisayar destekli dizayn ve yapım teknolojisi ile di hekimli inde devrim yaratmı tır. Porselenler süratle implant, inley, onlay, köprüler ve tam porselen kronlar için kullanılmaya ba lamı tır. Bu hem kompleks ekillerin kolay fabrikasyonu, yeterli mekaniksel ve koroziv direnci hem de yüksek biyouyumluluk ve üstün estetikleri sonucu meydana gelmi tir. Son yirmi yıl boyunca dental CAD/CAM teknolojisi, restorasyonların verimli üretimi için zahmetli ve çok vakit alan konvansiyonel “lost-wax” tekni i yerine kullanılmaya ba lamı tır. Bu teknik di hekimlerinin, bir saat içinde materyallerin basit ekilli bloklarından direkt olarak bilgisayar kontrollü yapım artlarında kompleks ekillerin üretimini sa lamaktadır. Bununla birlikte, dental CAD/CAM sistemleri üretim hasarlarını azaltan ve a ız ortamında son bitim için dental el aletleri ve elmas frez kullanımı gerektiren abraziv üretim yöntemlerini kullanmaktadır. Porselen restorasyonların, uzun dönem dayanıklılı ının yüksek oldu u dü ünülmektedir. Yine de, a ınma ve yorgunluk hasarlarının sıklıkla porselen protezlerin performansındaki ba arısızlıklara neden oldu u gözlemlenmektedir. Estetik ve biyouyumluluktan ba ka, bir çok di er kriter içsel dayanıklılı ı, marjinal uyumu, maliyeti ve yapım kolaylı ı açısından restoratif sistemler dikkate alınmalıdır. Özellikle, üretimi yüzey bütünlü ü, protezin maliyeti ve yapım süresi gibi konularla ili kili olmalıdır. Kalite kaygısı, yüksek biçim do rulu u, kabul edilebilir yüzey sertli i ve boyutsal tolerans, kısıtlı yüzey ve alt yüzey hasarları, yüksek yorgunluk ve kırılma direnci, yüksek

(31)

a ınma dayanımı ve mineye uyumlu olması gerekmektedir (Grellner ve ark 1997, Ling ve ark 2005).

lk kez 1971 yılında Altschuler tam porselenlerin bilgisayar destekli tasarım ve üretimini (Computer Aided Design / Computer Aided Manufacture CAD / CAM) gerçekle tirmi tir. CAD/CAM sistemi ile restorasyonlar geçici restorasyon ihtiyacı elimine edilerek daha hızlı ve verimli olarak yapılabilir. Ayrıca, bilgisayar kontrollü tasarım ve yapımı ile sürekli olarak kaliteli protez yapımı mümkün olmaktadır. Dental CAD/CAM teknolojisi dijital imaj (generation), bilgi edinimi ve bilgisayar destekli freze sistemi ve tooling sisteminden meydana gelmektedir. öyle ki; sistem önceden üretilen porselen blokların bilgisayar destekli freze yardımı ile ekillendirilmesi esasına dayanır. Kamera yardımı ile elde edilen veriler bilgisayara yüklenir. Daha sonra tasarımları (CAD) yapılarak üretime (CAM) geçilmektedir (Kedici 2002, Ling 2005).

lk ortaya çıkan CAD/CAM sistemleri, dü ük çözünürlüklü tarama cihazı ve yetersiz bilgisayar yazılımı nedeniyle marjinal uyumu ve day ile iç adaptasyonu kötü olan restorasyonların yapımına neden olmaktaydı. Ancak yeni sistemlerdeki teknolojik geli meler ve yazılımdaki ilerlemeler bu problemleri minimuma indirmi ve marjinal uyumu üstün bir hale getirmi tir (Kreulen ve ark 2000, Yücel 2005, Lin ve ark 2006)

Di kesimlerinin optik görüntülenmesi, görüntünün dijitalize edilmesi ve restorasyonların bilgisayar kontrolünde freze sistemi ile tam ve bölümlü, 3/4, 7/8 kronlar, inley, onley dolgular ve fasetler hazırlanabilmektedir (Kedici 2002).

Freze sistemli dental porselen üretiminde; Cerec (Pelton & Craine, Siemens, Switzerland), Celay ve Vita Mark II (Vivadent Co. Mircona Technologie AG. Vita, Germany), Dicor MCG (Dentsply International) gibi CAD – CAM sistemleri geli tirilmi tir (Kedici 2002).

(32)

2.3.4.1.B.D.A. Cerec CAD-CAM

CEREC porselen restoratif sistem 1985 yılında geli tirilmi tir ve ondan sonraki 10 yılda klinikte kullanılmaya ba lanmı tır (Sato ve ark 2002). Adını “Chairside Economical Restoration of Esthetic Ceramics” cümlesinin ba harflerinden alan bu sistem bilgisayar donanımı ve yazılımının her ikisi açısından geli mi tir (Inokoshi ve ark 1992). Sırasıyla Cerec 1(a), 1(b) tanıtılmı ancak uygulamalarındaki kısıtlı imkanlarından dolayı 1992 yılında 3. jenerasyon Cerec 1 piyasaya sürülmü tür. Bu sistem öncekilerden daha rijittir ve ince grenli disk sayesinde daha iyi marjinal uyum elde edilebilmektedir. Daha sonra 1994’te Siemens firması Cerec 2’yi tanıtmı tır. Cerec 2 modele kesici disk geli tirilmi tir ve a ız içi kamerası ile 3 boyutlu tarama yapılabilmektedir. Buda önceki sistemlere göre daha ba arılı marjinal uyumu sa lar ve önceden yapılamayan tam porselen kronları yapabildi i gibi oklüzal yüzey formunu da yeterli bir yazılımla verilmektedir (Mörmann ve Bindl 2000). Cerec 2 sistemin üreticileri, kavite preparasyonu iyi belirtilmi marjinlere ve düz kavite tabanına sahip olmasını ve okluzal duvarların vertikal olarak bir miktar birbirinden ayrılması gerekti ini belirtmekte ve önermektedirler. Bununla birlikte, Cerec 2 restorasyonların özellikle kaspların e imi ve kavite preparasyonun açısı gibi kavite dizaynı ve okluzal marjinal uyumu arasındaki ili ki ile ilgili bilgiler bulunmaktadır (Sato ve ark 2002).

Cerec 3 tam porselen CAD/CAM ile restorasyon sistemi olup 2000 yılı Ocak ayında Sirona firması tarafından imal edilmi tir. Bir yıllık klinik kullanım ve tecrübeden sonra hardware ve software geli meler 2001’in ba larında yerine getirildi. Materyalin üç boyutlu taranmasını, hızlı veri aktarımını ve üç akslı yapım a amalarını içeren bir tekniktir (Schneider 2000). Porselen inleyler, onleyler, veneerler, bölümlü ve tam posterior-anterior kronların fabrikasyonu basitle erek hız kazanılmı tır. Ek olarak, u anki geli mi sistem inleylerin okluzal pitlerini ve fissurlarını, veneerlerin konturlarını, tam porselen restorasyonların en dı formlarının oldu u gibi üretmek açısından yeterlidir (Sato ve ark 2002). Cerec 3 sistemi network, multimedya ve

(33)

a ız içi renkli video kameraya ya da dijital radyografik birim ile kombine edilmi tir. Cerec 3 sistem protetik çalı malar için diagnostik, restoratif ve aynı zamanda dökümantatif bir araç olmu tur (Martin ve Jedynakiewicz 1999, Schneider 2000, Mörmann ve Bindl 2000, Lin ve ark 2006).

Cerec ünitesi, a ız içi kamerası, CAD-CAM yazılımı, monitörü ve minyatür torna cihazından olu ur. Tek seansta, ünite ve laboratuvarda prefabrike bir porselen bloktan inley, onley ve laminate tip restorasyonlar olu turulabilir. Bu i lemi takiben okluzal uyumlama ve cilalama yapılır (Rekow 1987, Rosenblum ve Schulman 1997).

Cerec sistemle yapılan inley ve onley restorasyonların klinik performansları 10 yıldan daha uzun süredir belgelenmektedir. Tek renk tonlu translusent porselen blokların kullanımı posterior di leri için memnun edici estetik sonuçlar vermektedir. Bununla birlikte, onley ve anterior kronların yapımında kullanılan bu bloklar a ız içinde kolayca görülebilir ve istenmeyen estetik sonuçlara neden olabilmektedir. Bu nedenle, tek renkli blokların ilave olarak boyanması, anterior tek di restorasyonlarında birçok klinik raporlarda belirtilmi tir (Reich ve Hornberger 2002, Hannig ve ark 2005).

Cerec 3 sistem, Cerec 2 sistem ile kar ıla tırıldı ında birkaç teknik geli im göze çarpar. Bunlarda a ız içi 3 boyutlu tarayıcı kamera, görüntü i lemi, computing power ve ekil olu turma birimidir. Cerec 3 a ız içi kamera ile 3 boyutlu tarama için en önemli faktör, kron ve inleyler için di preparasyonunun tek karakterde olmasıdır. Görüntüleme i lemi hasta a zından direkt elde edilebilece i gibi model üzerinden de indirekt elde edilebilir. Ölçü alınırken;

1- Kameranın tek bir görü açısından tek bir poz ile

2- Preparasyona dokunulmaksızın (ters açı eklinde kamera rehberlik eder) 3- Dental arkta kamera iki elle desteklenerek

4- Di üzerinde referans noktaları olmadan 5- Saniyelik bir kesitte

(34)

2.3.4.1.B.D.I. IPS e-max CERAM

IPS e-max ceram, CAD/CAM teknolojisi ve/veya enjeksiyonla basınç teknolojisinden herhangi biri kullanılarak yapılan restorasyonların kaplanmasına izin veren dü ük ergime ısısına sahip, nano-floroapatit cam porselendir. IPS e-max ceramın geli imi sırasında farklı opasite dereceleri ve farklı tonlarda çe itli materyal kullanılmı tır. Bu yeni materyal, vital di e benzer kristal yapısı gösteren, nano-floroapatit kristaller içerir. Görsel özellikler, 1-2 µm boyutlu mikrofloroapatit kristalleri ve 100-300 nm arasındaki büyüklükteki nanofloroapatit kristallerden tarafından kontrol edilir. IPS e-max ceram materyalleri, tabakalama materyalinin tipine ba lı olan translusensi, parlaklık ve opasitesinin uyumlanabilir olan apatit kristallerinin farklı kombinasyonlarından meydana gelir. Bunlar zirkonyum oksit iskeleti ile ola anüstü iyi bir yapı ma sa lar ve yüksek floresans özelli i ile yüksek ı ık geçirgenli i gösterirler. IPS e-max CAD/CAM porselenler ve IPS e-e-max preslerin tonları ile zirkonyum oksit tonların uyumlanmasına izin vererek çok translusens olmayan ve beyaz olan zirkonyum oksit iskeletlerde kullanılabilirler. Bu durumda, translusent cam porselen iskeletlerde ve daha az translusent zirkonyum oksit iskeletlerin her iki eklinde de optimum stabilizasyonu sa layan yüksek estetik restorasyonlara izin verir. Uniform materyal kompozisyonu ve sonuç olarak homojen klinik durumlar kullanılan iskelet materyaline bakılmaksızın bütün IPS e-max restoratif konseptlerinde kullanılmaktadır. IPS e-max ceram özellikle bruksizim vakalarında kontrendikedir (IPS e-max Ceram System-Scientific doc. 2005).

2.3.4.1.B.E. Kopya freze ile yapılan dental porselenler 2.3.4.1.B.E.A. Celay

Celay sistemi, 1987 yılında Eidenbenz ve Nowack tarafından geli tirilmi tir ve ilk olarak da 1991 yılında Mikrona AG ( sviçre) firması tarafından estetik posterior sistemi olarak di hekimli ine tanıtılmı tır. Bu sistem mikromilling teknolojisini kullanarak inley, onley, kron ve üç üyeli köprülerin yapımını kısa bir zaman içinde gerçekle tirmektedir. Celay sistemin,

(35)

In-Ceram teknolojisi ile bulu masıyla cam-infiltre aluminöz kor restorasyonların yapımı gerçekle mi ve büyük avantaj sa lanmı tır (Rinke ve Hüls 1996, Groten ve ark 1997, Kreulen ve ark 2000).

2.4. S MANLAR

Genel olarak, yapı tırıcı materyaller iki ana gruba ayrılır; konvansiyonel simanlar ve adeziv simanlar. Konvansiyonel simanlar, yeterli retansiyon sa lamaları için tutucu preparasyonlara ihtiyaç duyarlar. Avantajları kolay ve hızlı uygulanmalarıdır. Genellikle rubberdamla çalı ılmalarına gerek yoktur. Kompozitlerin translusensi ve renkleri çe itlidir. Bu nedenle, yapı tırıcı simanlar marjinler gözüktü ünde oldukça estetik çözümler sa larlar. Ek olarak, yapı tırıcı simanlar IPS Empress ve Pro Cad gibi cam porselenlerin stabilizasyonunda kullanılır (Pfretzschner ve ark 2001, Sorensen ve ark 2001)

Konvansiyonel simanlar ve yapı tırıcı kompozitlerin arasındaki bir siman ise hibrit simanlardır. Bunlar cam iyonomer simanlardan daha yüksek mekanik stabilizasyon sa larlar ve konvansiyonel simanlar ve kompozitlerin dezavantajlarını dengelerler (Behr ve ark 2001). Tablo 2.3 de simanların avantaj, dezavantajları ve ürün örnekleri verilmi tir.

Tablo2.3. Simanların avantaj ve dezavantajları

SINIFLANDIRMA Konvansiyonel simanlar Kompozit simanlar Avantajları Kolay uygulanmaları

Artık simanların kolay kaldırılması Restorasyonların kolay kaldırılmaları

nvaziv olmayan preparasyon tekni inin mümkün olması

Di le mükemmel yapı ması Yüksek stabilite

Kısıtlı çözünürlük Yüksek a ınma direnci

Azalmı postoperatif hassasiyet Çok daha iyi bir estetik Dezavantajları Tutucu preparasyon gerektirmeleri

Dü ük a ınma direnci çözünürlük

Postoperatif hassasiyet riski Di ler ile kısıtlı yapı maları

Polimerizasyon sonrası artık simanın zor temizlenmesi

Restorasyonların zor kaldırılması

Ürün örnekleri Cam iyonomer simanlar: Vivaglass CEM, Ketac CEM

Fosfat simanlar: FosfaCEM, Harvard

Variolink II, DualCement, Multilink Automix, Panavia 21, Rely X Unicem, Calibra, Nexus II

(36)

2.4.1. Variolink II

Variolink II 10 yıldan daha uzun süredir klinik olarak kullanılmaktadır. Dünyada on milyon restorasyondan daha fazlası bu simanla yapı tırılmı tır (Variolink System-Scientific doc. 2005).

Variolink II, indirekt kompozit ve tam porselen restorasyonun yapı tırıcı simantasyonu için “dual cure” ve radyoopak bir kompozittir. Variolink II simantasyon sistemi özellikle cam porselen restorasyonlarla yapılan tek di kronların, köprülerin, inley ve onleylerin yapı tırılması için önerilmi tir (Variolink System-Scientific doc. 2005).

Kompozit siman iki komponentten olu maktadır:

Base: Tek kıvam ve 6 tondan olu ur (bleach XL, transparant, beyaz, sarı, kahverengi ve beyaz opak)

Katalizör: ki ton (transparent ve sarı) ve iki kıvamdan (yüksek ve dü ük viskositeli) olu ur. Variolink II üç farklı kıvamda bulunabilir.

- Dü ük viskositeli - Yüksek viskositeli - Ekstra yüksek viskositeli

Variolink II yüksek estetik gerektiren, translusent restorasyonlarda ve bukalemun etkisi olarak bilinen biti ik di renginin yansıtılması gereken durumlarda kullanılmaktadır. Transparant siman özellikle bukalemun etkisinin geli tirilmesinde özellikle gerek duyulan bir tondur. Konvansiyonel restorasyonlar için çe itli tonlardaki di , siman ve restorasyonun tek bir tonda olması gerekti inde kullanılır. Simanın tonu siman aralı ı fazla oldu u durumlarda özellikle önemlidir. Yüksek opak tonlu bir siman, renk bozukluklarını maskeleme durumunda gereklidir (Variolink System-Scientific doc. 2005).

Şekil

Tablo 2.3 de simanların avantaj, dezavantajları ve ürün örnekleri verilmi tir.

Referanslar

Benzer Belgeler

8-Perihan Oyar: Farklı diş preparasyonlarının metal destekli ve tam seramik kronlardaki stres dağılımına etkisinin sonlu elamanlar stres analiz yöntemiyle incelenmesi Ankara

 Kortikal kemikteki stresin abutment tipine göre dağılımına bakıldığında düz platformlu abutment modelinde meydana gelen stresin platform switching abutmenta

TURKISH SCHOOLCHILDREN: EFFECTS TO PHYSICAL ACTIVITY, BALANCE, PAIN AND QUALITY OF LIFE Zahide Ekici Tekin 1 , Gulcin Otar Yener 1 , Bilge Ba şakçi Çalik 2 , Selcuk Yuksel 1..

Bu durumda maksiller sinüsün posterioruna 45° distoanguler olarak uzun bir implant yerleştirmektense, aynı bölgede sinüs kortikal kemikten de destek alınarak

1mm-2mm dişeti yüksekliğine sahip locator tutuculu modelde çift taraflı yükleme yapıldığında sol taraftaki implantın apikal bölgesinde orta derecede (1,63) stres

In the case of classical bivariate F distribution [1, 2] when the ratios of two chi-squared random variables (rv s) are taken into consideration, the related univariate F

Literatürde palatinanın arka bölgesinden ankraj alarak başarılı bir şekilde büyüz azı distalizasyonu yapan MPAP adında bir aparey bulunmaktadır (Sa’aed et

Hastamızda bifid uvula, sert damağın arka kısmında membranöz yarık, Fallot tetralojisi, pulmoner atrezi, trunkus arteriozus tip 4, sol multikistik displastik