• Sonuç bulunamadı

Türkiye’nin yaş meyve ve sebze üretimi ile ilgili sorunların ele alındığı bu çalışmada dünya ve Türkiye ölçeğinde kıyaslamaları yapabilmek amacıyla, meyve ve sebze üretimi ve ihracatına ait bilgiler Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerinden elde edilmiştir. Çalışmada ayrıca yaş meyve-sebze dış ticareti yapan firmaların yapılarını da ortaya koymak amacıyla 2007 yılında, Antalya, Mersin, Adana, Hatay, İzmir ve Konya illerinden seçilen yaş meyve-sebze ihracatçısı 32 firmadan anket yolu ile toplanan veriler değerlendirilmiştir.

İstatistik veriler ve anket çalışması sonucunda sorunların, hukuki yapısal düzenlemeler ve firmaların kendi iç düzenlemelerini koordineli bir şekilde yürüterek çözülebileceği sonucuna ulaşılabilir.

Elde edilen sonuçlara göre; Türkiye yılda yaklaşık 40 milyon tona ulaşan yaş meyve ve sebze üretimi ile dünyanın önemli üretici ülkelerinden birisi olmakla birlikte, bu potansiyelini iyi değerlendirememektedir. Türkiye 2005 yılında yaklaşık 1,7 milyon ton düzeylerinde yaş meyve-sebze ihracatı gerçekleştirmiştir. (Anonim, 2007).

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre dünya toplam meyve üretiminin yaklaşık %2’si Türkiye tarafından karşılanmaktadır. 2006 yılı itibariyle Türkiye’nin toplam meyve üretimi yaklaşık 12,5 milyon tonu aşmıştır (Anonim, 2007).

Türkiye’nin meyve ve sebze ihracatı, üretime oranla oldukça düşük bir seviyede seyretmektedir. Verilere göre 2005 yılı itibariyle Türkiye en fazla turunçgil meyvelerini ve sert çekirdekli meyveleri ihraç etmektedir. 2005 yılı itibariyle başlıca taze meyve ihracatı değer olarak yaklaşık 655 milyon USD ve miktar olarak 1,2 milyon ton olarak gerçekleşmiştir (Anonim, 2007).

Türkiye’nin sebze üretiminden almış olduğu pay %3 olup dünyanın 4.büyük üreticisi konumundadır. 2006 yılı üretim verilerine göre toplam sebze üretimi

yaklaşık 25,7 milyon olmuştur. Türkiye 2005 yılı ihracat verilerine göre ise yaklaşık olarak 520 bin ton sebze ihracatı gerçekleştirmiştir. (Anonim, 2007).

Bu yapı içerisinde, günün değişen şartlarıyla birlikte ihracat pazarının sorunlarının zamanla değiştiği de görülmektedir. Özellikle Avrupa Birliği sürecinde olduğumuz bu dönemde firmalara ait yapısal sorunların, ihracatın genel sorunları arasında önemli bir yer tuttuğu gözlenmektedir.

Yıllar itibariyle incelendiğinde, tarımsal ürün ihracatımızın ağırlıklı olarak meyve, sebze ve işlenmiş tarım ürünlerinden oluştuğu görülmektedir. Ancak, ülkemizde dış pazarların talep ettiği şekilde tarımsal ürün üretilmesi konusunda sıkıntılar bulunmaktadır (Anonim, 2004a).

Anket sonuçlarına göre; firmaların %56.25’i ihracatçı, %40.63 üretici- ihracatçı ve %3.12’si de ihracatçı-ithalatçı konumundadır. Üretici ihracatçıların oransal değeri dikkat çekmekte olup firmaların kendi ürettiklerini ihraç edebilmeleri yaş meyve ve sebze sektörünün geleceği açısından önem arz etmektedir. Firmaların tamamına yakını ürünlerini bağımsız üreticilerden temin ettikleri gibi, istenilen kalitede mal temininde yaşanan güçlükler nedeniyle ihracatçı firmaların %40.63’ü ihraç edecekleri ürünleri kendileri üretmektedir.

Ankete katılan firmaların tümünün şirket statüsünde olması, yaş meyve ve sebze sektöründe faaliyet gösteren bu firmaların kurumsal bir yapıyı tercih ettiklerini göstermektedir. Tarımsal üretici birliklerinin ihracata yönelik çalışmalarının teşvik edilmesi, üretici örgütlerinin yaygınlaştırılması ile ihracatta önemli sorunlardan birisi olan sürekli ve kaliteli ürün temini konusunun çözüme ulaştırılacağı düşünülmektedir. Bu durumu Mutlu (2001)’da desteklemektedir.

Elde edilen sonuçlara göre; firmaların %46.87’si en az bir teknik personel çalıştırmakta olup, teknik personel çalıştırmayanların oranı %25’le dikkat çekmektedir. Çalışan teknik personel fakülte mezunu olup çoğunluğu ziraat mühendisi olmakla birlikte, gıda ve endüstri mühendisleri de istihdam edilmektedir. Yaş meyve ve sebze sektöründe faaliyet gösteren firmalarda nitelikli personel

istihdamının zorunlu hale getirilmesi mal ve hizmet üretiminde kalitenin artırılması, devamlılığının sağlanması ve iç denetimin daha sağlıklı bir yapıya kavuşması açısından önemlidir.

Anket çalışmasına katılan firmaların %87,5’i üreticilerle sözleşme yapmakta olup, yapılan sözleşmelerin %78.12’si yazılı olarak gerçekleştirilmektedir. Bu durum ihracatçıların sürekli aynı kalite ve miktarda mal temin edebilmeleri açısından önem arz etmektedir. Bu duruma ilişkin üretici-ihracatçı arasında sözleşmeli üretimi de içine alan bir iletişim ve bütünleşme önerisi II. Tarım Şurası’nda ele alınmıştır (Anonim, 2004a).

Tez çalışmasına konu olan firmaların tamamına yakını AB ülkelerine ihracat yapmaktadır. AB ülkelerine yapılan ihracatın oransal değeri %84.37olarak gerçekleşmiştir. Ancak burada göze çarpan husus Rusya’ya yapılan ihracat oranıdır. Rusya pazarının, %53.13’lük oranla ihracatçılarımız açısından önemli bir pazar olduğu söylenebilir. Yaş meyve ihracatında %81.25 ve yaş sebze ihracatında %75’lik oranla ile AB ülkeleri ilk sırada yer alırken ikinci sırada yaş meyve ihracatında %53.13 ve yaş sebze ihracatında %50 ile Rusya yer almaktadır. Diğer OECD ülkeleri ve Ortadoğu ülkeleri de %31.25’lik pay ile Rusya’yı izlemektedir. Bu sonuçları EK- B ve EK-C’de yer alan çizelge ve şekiller desteklemektedir (Anonim, 2007).

Firmaların %56.25’i ürünlerini ihracat sezonu süresi içinde gelen taleplere göre satmakta olup sezon öncesi bağlantılara göre satış yapan firmalar ise %25 oranındadır.

Ankete cevap veren firmaların %56.25’inin yurtdışında kendi satış şubeleri aracılığıyla doğrudan temsil edildiği görülmektedir. Kalıcı bir pazar yapısının ortaya çıkması için firmaların faaliyet gösterilen ülkelerde yerleşik konuma geçtiklerini ve böylece pazar paylarını korumaya çalıştıklarını söylemek mümkündür.

Firmaların toplam ihracatı içinde karayolu ile taşımacılığın önemli olduğu, AB ülkelerine karayolu ile ihracat gerçekleştiren firmaların oranının %75 olduğu

görülmektedir. Denizyolu taşımacılığı ise Rusya’ya yapılan ihracatta ön plana çıkmaktadır. Ülkemizin üç tarafının denizlerle çevrili olmasının etkisi ile denizyolu taşımacılığının daha da gelişmesi mümkün görülmektedir. Diğer taraftan demiryolu bağlantısının olduğu Rusya, Ortadoğu ve Uzakdoğu ülkelerine, demiryolu ile taze meyve ve sebze taşımacılığı gelişmemiştir. Bunun nedeni olarak da demiryolu taşımacılığında soğuk zincir ile taşıma yapılamamasının etkisi olduğu söylenebilir. Taşımacılıkta kullanılan demiryolu vagonlarının soğuk zincire uygun olarak tasarlanması ile meyve-sebze ihracatında demiryolu taşımacılığının payının artması mümkün olacaktır. Türk (2005), yaş meyve sebzenin kalite kaybına uğramadan ulaştırılmasında karayolu ve denizyolu taşımacılığında yeni yaklaşımlar geliştirmenin önemini dile getirdiği çalışmasında benzer durumu tespit etmiştir.

Firmaların %50’si reklam ve tanıtım faaliyetinde bulunurken diğer yarısı ise reklam ve tanıtım yapmamaktadır. Reklam ve tanıtım faaliyetinde bulunduğunu ifade eden firmaların %81,25’i bu işi doğrudan kendi firması ile yaptığını belirtmiştir. Firmalar pazar paylarını artırabilmek için gelirlerinden bir kısmını reklam ve tanıtıma ayırmalıdırlar.

Firmaların tamamı dereceleme ve depolama sonunda düşük kaliteli olarak ayrılan ürünlerini iç piyasaya vermektedirler. Ortalama oran olarak ürünlerin %61.50’si iç piyasaya sunulurken %11.03’lük bir bölümü gıda sanayinde işlenmek üzere gönderilmektedir. Ancak burada dikkat çeken en önemli husus ürünlerin ortalama %9.35’lik kısmı herhangi bir değerlendirmeye tabi tutulmadan atılmaktadır. Bu oranın ekonomik değer olarak oldukça yüksek olduğu ürün işleme sanayinin geliştirilmesinin ülke ekonomisi açısından gerekli olduğu düşünülmektedir.

Firmaların tamamına yakını işletmelerinde soğuk hava deposu ve paketleme ünitelerini bulundurmaktadır. Firmaların %53.12’si boylama ünitesine sahip olmadığını ifade etmiştir. Bu durumda bu işlemin insan gücüyle veya diğer ihracatçı firmalardan hizmet satın alma yoluyla yapıldığı düşünülmektedir. Çalışmaya katılan firmaların %25’i soğutuculu taşıyıcıya sahip olduğunu belirtirken %75 gibi büyük bir kısmının da bu hizmeti diğer uzman firmalardan satın aldığı görülmektedir. Yaş

meyve ve sebze ihracatında tesisleşme ve makineleşme ile ilgili gereklilikleri Özdoğan (1997)’da yaptığı çalışma ile ortaya koymuştur.

Ürün güvenliği ve ürünlerin izlenebilirliği ile ilgili olan HACCP ve EUREPGAP standartları ithalatçı ülkeler tarafından aranan ve son dönemlerde en fazla önem gösterilen konuların başında yer almaktadır. Üretici ihracatçı firmaların bu standartlara göre üretim yapması, üreticilerden mal temin eden ihracatçıların ise bu standartlara uygun üretilen ürünleri tercih etmeleri ile yaş meyve ve sebze ihracatında önemli bir artış sağlanacaktır. Bu standartları kullanan firmaların desteklenmesi ile diğer firmalarında bu konuda daha hassas davranmaları teşvik edilebilir. Ağar (2002) bu konuyu desteklemektedir.

Firmaların %84 gibi büyük bir bölümü tescilli marka kullandığını ifade etmiş olup ihraç edilen ürünün imajı açısından bu durum önem arz etmektedir. Bununla birlikte firmalar ürünlerin özelliklerine göre ambalaj seçimi yapmaktadırlar. Ürünler genellikle ağaçtan mamul kasa, oluklu mukavvadan yapılmış karton kutu ve plastik kasalara konulmaktadır. İhracatı yapılan ürünlerin konulduğu ambalajlar da ürünlerin pazarlara ulaştırılmasında önemli bir konudur. Ürünün ambalajı hem tüketici tercihini etkilemektedir hem de ürünün muhafazasında önemli olmaktadır. Bu nedenle firmaların ambalaj seçiminde pazar isteklerini takip etmeleri ve ambalaj şekil ve kalitesini geliştirici araştırmalar yapmalıdırlar. Koç, A. (1990) ve Küçükkoca (1996)’da yaptıkları çalışmalarda bu konuların ihracatımızın gelişmesi açışından önemini ortaya koymuşlardır.

Firmaların tamamına yakının ürünlerinin doğruda rafa gittiğini belirtmelerine karşın, dış alıcılar tarafından tekrar ambalajlandığını söyleyenlerin oranı %50 gibi yüksek bir oran olmuştur. Bu durumda, ihracata yönelik hazırlanan yaş meyve ve sebze partilerinin tüketici ambalajı şeklinde hazırlanması teşvik edilerek katma değer sağlanmalıdır. İhracatçıların ürünlerini küçük tüketici ambalajı şeklinde pazara sunmaları, üretim yerlerinde bu işlemleri yapabilecek makine ve teçhizatı barındıran bir yapıyı kurmaları ile sağlanabilecektir. Ürüne ödenecek teşviklerin miktarının,

ambalaj büyüklüğüne ve kullanılan markanın tescilli olmasına bağlı olarak değişiklik arz etmesi yaş meyve ve sebzenin ihracat payının artmasında etkili olabilir.

Bu çalışmanın konusuyla ilgili olarak gerçek verilerin ve bilgilerin derlenmesi amacıyla Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Türkiye İstatistik Kurumu, Türk Standartları Enstitüsü, Uluslararası Nakliyeciler Derneği gibi kurum ve kuruluşlara 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu gereğince bilgi edinme başvurusunda bulunulmuş ancak bazı konularda gerekli bilgiler sağlanamamıştır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na Türkiye’nin ihraç ettiği yaş meyve ve sebze çeşitleri, tarımsal amaçlı kullanılan depo varlığı (doğal, soğuk hava deposu vb.) konularında başvuruda bulunulmuş ancak gerekli bilgiler elde edilememiştir. Bunun yanında depo ve soğutuculu taşıyıcı varlığı hakkında da Türkiye İstatistik Kurumu’na, soğutuculu taşıyıcı ile ilgili veriler için Uluslararası Nakliyeciler Derneği’ne, yaş meyve ve sebze standartlarının nasıl oluşturulduğuna dair bilgileri Türk Standartları Enstitüsü’ne müracaat edilmiş ve sonuç alınamamıştır. Yukarıdaki sayılan konularda gerekli çalışmaların yapılmasının, firmalara ve kurumlara düşen görevlerin belli programlar çerçevesinde yerine getirilmesinin Türkiye’nin bu konudaki kapasitesi, kabiliyeti ve yeterliliği açısından yeni ve farklı açılımlar kazandıracağı düşünülmektedir.

Benzer Belgeler