• Sonuç bulunamadı

5.1. Tartışma

Araştırmanın bu bölümünde sporcu kimliği ile sürekli sportif kendine güven ilişkisine dair tespitlere yer verilmiş, bu parametrelerin cinsiyet, yaş, medeni hâl vb. değişkenlerle ilişkisine dair sonuçlar yorumlanarak tartışılmıştır.

Tezin problemi ve alt problemlerine yönelik olarak yapılan araştırma sonucunda elde edilen verilerin yorumlanmasıyla şu sonuçlara ulaşılmıştır:

1-Sporcu kimliği ile cinsiyet değişkeni arasında ne yönde bir ilişki vardır?

Sporcu kimliği ölçeğinin uygulandığı araştırma grubunda cinsiyet değişkeni açısından anlamlı bir farkın olmadığı görülmüştür. Diğer bir ifadeyle sporcu kimliğini belirlemede kadın ve erkek faktörünün önemli bir rol oynamadığı tespit edilmiştir. Cinsiyet değişkeni açısından katılımcıların sporcu kimliği aritmetik ortalamaları erkeklerde (X = 4,50) iken kadınlarda ise (X = 4,49) olarak tespit edilmiştir.

İlgili literatür incelendiğinde ise sporcu kimliği ve cinsiyet değişkenleri açısından birçok çalışmada farklı bulgulara rastlanmaktadır. Kimi araştırmalar sporcu kimliği ve cinsiyet arasında erkek sporcuların lehine anlamlı bulgulara işaret ederken, (Brewer vd., 1993; VanRaalte ve Cook, 1991; Weichman ve Williams, 1997) kimi araştırmalar ise bu iki değişken arasında herhangi bir ilişki bildirmemişlerdir (Good, Brewer, Petitpas, Van Raalte ve Mahar, 1993; Lantz ve Schroeder, 1999; Murphy, Petitpas ve Brewer, 1996). Anderson, Mâsse, Zhang, Coleman ve Chang (2011) çocuklar ve ergenler üzerinde yapmış olduğu araştırma sonuçlarında araştırmamızın bulgularına benzer sonuçlara ulaşarak cinsiyet farkının sporcu kimlikleri üzerinde etkili olmadığını ifade etmişlerdir. Miami

43

Üniversitesindeki çalışmasında Elasky (2006), cinsiyet değişkeninin üniversite sporcu- öğrencilerinde sporcu kimliği açısından önemli bir farklılaşmaya neden olmadığını tespit etmiştir.

2- Sürekli Sportif Kendine Güven ile cinsiyet değişkeni arasında ne yönde bir ilişki vardır? Araştırma bulgularımıza göre sürekli sportif kendine güven ile cinsiyet değişkeni arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık vardır. Erkek (X = 4,36) katılımcıların bayanlara (X = 4,17) göre sürekli sportif kendine güven durumları daha yüksek olarak belirlenmiştir. Bu durum erkeklerin motorik özellikler ve genel sportif güven açısından kadınlardan daha yüksek bir öz güvene sahip olmalarından kaynaklanabilir (Corbin, 1981; Vurgun 2010). İlgili literatür incelendiğinde konuyla ilgili farklı bulgulara rastlanılmaktadır. Yapılan araştırmalarda erkek sporcuların kadın sporculara göre motor performans açısından daha yüksek seviyede öz güvene sahip oldukları görülmüştür (Corbin, 1981; Corbin, Landers, Feltz ve Senior, 1983; Corbin ve Nix, 1979; Duquin, 1986; Martens, Burton, Vealey, Bump ve Smith, 1982; Ryan ve Pryor, 1976; Vealey ve Robin 1988). Ayrıca Vurgun (2010) “Sporda İmgeleme Anketinin Türkçeye Uyarlanması ve Sporda İmgelemenin Yarışma Kaygısı İle Sportif Güven Üzerindeki Etkisi” isimli doktora çalışmasında bayan ve erkek olmak üzere her iki cinsiyette de yaş ile birlikte sportif güvenin arttığını tespit etmiştir. Araştırmacı 20 yaş ve altı ile 21-24 yaş grubu erkeklerin sportif güven düzeyinin bayanlara kıyasla daha yüksek olduğunu saptamıştır. 25 yaş ve üzeri yaş grubunda ise bayanların sportif güven düzeyini erkeklerden daha yüksek bulmuştur.

Jones, Swain ve Cale, (1990). ve Jones, Swain ve Cale, (1991) çalışmalarında erkek sporcuların sportif kendine güven düzeylerinin kadın sporculardan daha yüksek olduğunu ortaya koymuşlardır. Araştırmacılar bu durumun yarışma öncesi dönemde de değişmediğini tespit etmişlerdir. Ayrıca bayan sporcuların kendine güven düzeylerinde erkek sporculara göre daha kolay bir değişim yaşanabileceğini ifade etmişlerdir.

Woodman and Hardy, (2003) cinsiyet değişkeninin sporcuların öz güven ve performans durumlarını etkilediğini savunurlar. Lingg (1991) yaptığı çalışma da yapılan fiziksel aktivitenin şartlarına bağlı olarak sportif güven ekseninde cinsiyet açısından erkekler lehine farklılıklar tespit etmiştir. Karagün (2014) ise çalışmasında kadın sporcuların öz güvenlerinin erkek sporculara oranla daha yüksek bulmuştur. Ayrıca mevcut literatür bu bulguları destekler çalışmalar açısından oldukça zengin gözükmektedir (Eraydın, 2010; Kurtuldu, 2007; Merey, 2010). Bu durumu kadınlarında erkekler gibi güçlü bir sporcu

44

kimliğine sahip gözükmek istemeleri ve sportif rollerini koruma arzusunda olduklarını söyleyerek açıklayabiliriz.

3- Sporcu kimliği yaş değişkenine göre farklılaşmakta mıdır?

Araştırmaya katılan 20 yaş ve daha az, (X = 4,54) 21-25 yaş, (X = 4,50) 26-30 yaş, (X = 4,51) 31 ve daha fazla yaş (X = 4,50) aralığındaki sporcuların, sporcu kimlikleri puan dağılımlarının birbirine yakın olduğu belirlenmiştir. Ayrıca katılımcıların sporcu kimliklerinin yaş grubuna göre farklılaşmadığı görülmüştür. Bu durumun örneklem grubumuzun içerisinde ilk spor yıllarının başladığı yaş dönemlerinin (çocukluk ve ergenlik) olmamasından kaynaklandığını literatür temelli düşünebiliriz. Sporcu kimliğinin çocukluk yaşlarından kazanılıp rekabete dayalı spor ortamının genişlemesiyle en üst seviyelere çıkmasıda bizim bulgularımızı destekler niteliktedir. Ayrıca katılımcıların ortalama puanlarının birbirine yakın olması, sporcuların branş bazında farklılıkları olsa da klasman anlamında kendi kategorilerinin en üst kısımlarında mücadele eden sporculardan oluşmasına dayandırılabilir.

Wiechman ve Williams (1997) yaptıkları araştırmada bizim bulgularımızı destekler sonuçlara ulaşmışlardır. Yazarlar yüksek okul öğrencilerinin yaşları ile sporcu kimliği arasında pozitif ilişki olabileceğini öngörmüşler fakat okul döneminin ilerleyen yıllarında bu ilişkinin azabileceğini işaret etmişlerdir. Bizim araştırma grubumuzu dikkate alacak olursak katılımcıların en düşük yaşta olanlarının elit seviyelerde sporculardan olması (17- 18’li yaşlar) Wiechman ve Williams’ın yüksek okul öğrencilerinin yaşlarına eşdeğer gözükmektedir. Ayrıca yazarlar sporcuların sportif katılımlarının erken dönemden itibaren gözlemlenmelerinin sporcu kimliği ve yaş arasındaki ilişkinin belirlenmesinde önemli bir etken olabileceğini savunurlar.

Horton ve Mack (2000) sporcuların takım arkadaşları ve antrenörleriyle daha fazla zaman harcamalarının sporcu kimliğini daha da güçlendirdiğini belirtirler. Benzer şekilde Brewer vd., (1993) ailelerin, arkadaşların, antrenörlerin, öğretmenlerin ve medyanın hep birlikte bu kimliği destekleyebileceğini bildirir. Yazarlar sporculuğun, bir sporcunun sporcu kimliği kazanmasında çok büyük oranda psikolojik öneme sahip olduğunu ifade ederler.

Buradan hareketle spor hayatının ilk yıllarında, küçük yaşlardan itibaren sporcu kimliğinin yükselebileceği fikrini düşünebiliriz. Fakat sporcunun zindelik dönemiyle artan rekabet

45

ortamının getireceği güçlü bir sporcu kimliği, rekabet ortamının kaybolması yahut algılanan yetenek düzeyinin düşmesiyle ilerleyen yaşlarda zayıflayabilir.

4- Sürekli Sportif Kendine Güven yaş değişkenine göre farklılaşmakta mıdır?

26-30 yaş (X = 4,34) kategorisinde yer alan katılımcıların sürekli sportif güven düzeylerinin, 20 yaş ve daha altı (X = 4,12) kategorisinde yer alanların katılımcıların sürekli sportif kendine güven düzeylerine göre anlamlı düzeyde farklılaştığı tespit edilmiştir. Buna göre 26-30 yaş kategoride yer alan katılımcıların puan dağılımlarının 20 yaş ve daha altı kategorisinde yer alanlardan daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Bu durumu ilerleyen yaşla birlikte artan sportif tecrübelerin bireyde olumlu bir spor güveni algısı oluşturabileceği şeklinde açıklayabiliriz.

İlgili literatürde Vurgun’un (2010) yaptığı çalışma bulgularımızı destekler niteliktedir. Yazar yaş ile birlikte sportif güvenin arttığı tespit etmiştir. Ayrıca araştırmacı 20 Yaş ve altı, 21-24 yaş gruplarında erkeklerin sportif güven düzeyini bayanlara göre daha yüksek, 25 Yaş ve üzeri grubunda ise bayanların sportif güven düzeyi erkeklerden fazla bulmuştur. Karagün ise spor güveni ile ilgili yaptığı çalışmada yaş değişkeni açısından herhangi bir ilişkiye rastlamamıştır.

5- Sporcu kimliği medeni hâl değişkenine göre farklılaşmakta mıdır?

Katılımcıların sporcu kimlik düzeylerinin evli veya bekâr olmalarına bağlı olarak farklılaşmadığı belirlenmiştir. Fakat bekâr katılımcıların aritmetik ortalamaları (X = 4,51) evlilere (X = 4,47) oranla daha yüksek bulunmuştur. Medeni hâlin katılımcıların sporcu kimlik düzeyleri üzerinde önemli rol oynamadığı söylenebilir. Bekar katılımcıların yüksek ortalamaya sahip olmaları sporcu kimliğinin kendine özgü bağlantılarıyla ilgili olabilir. Örneğin bekar bir sporcunun sadece sportif yaşam alanında istikrarı sağlamak tek hedefi olacakken, bu durum evli bir sporcu için geçerli olmayabilir. Teorik olarak bakıldığında evli bir bireyin hayatında derinleşen bir ilişkiler yumağıyla çevreleneceği ve bölünen hayat rolleri kendini gösterecektir. Ayrıca Lemay (1999) bu yapının sadece ailesel ilişkilerle sınırlı olmadığını bildirir. Mesleki çevre, arkadaşlıklar ve romantik ilişkiler de dahil bütün bu unsurlar potansiyel kimliği etkileyen faktörlerdir.

Çalışma bulgularımızı destekler bir araştırma Nagata (2014) tarafından yapılmıştır. Araştırmacı çalışmamıza paralel olarak bekar katılımcıların sporcu kimliği ortalama puanlarını evlilere oranla yüksek bulmuş fakat anlamlı bir farklılığa ulaşamamıştır.

46

6- Sürekli Sportif Kendine Güven medeni hâl değişkenine göre farklılaşmakta mıdır? Araştırmaya katılan sporcuların Sürekli Sportif Kendine Güven durumlarının, evli sporcular lehine anlamlı olarak farklılaştığı görülmektedir. Evli katılımcıların puan ortalamaları (X = 4,35) bekar katılımcılara (X = 4,23) göre daha yüksek bulunmuştur.

Bu bulgu bize medeni hâlin sporcuların güven seviyelerinde tek başına etkili bir değişken olamayabileceğini işaret edebilir. Öyleki Nagata (2014) engelli ragby oyuncuları tarafından oluşturulan araştırma grubunda medeni hâlin sınırlı etkilerinin göz ardı edilemeyeceğini, fakat kişisel öz-saygı, yarışma düzeyi ve katılım süresi gibi faktörlerin sportif güvene daha fazla nüfuz edebilen değişkenler olabileceğini bildirir. Bu yönüyle ileride yapılacak çalışmalara ilgili değişkenlerin dahil edilmesi sportif güvenin çok boyutlu yapısının çözümlenmesinde bize yardımcı olabilecektir.

Ayrıca bu bulgu bize sporcuların özgün bir yaşam alanına sahip olduğuna işaret edebilir. Öyleki özellikle elit düzeydeki sporcular gerek sosyal çevreleri gerek spor çevreleri tarafından, sahip oldukları sporcu kimliği ile kabul görmektedirler. Örneğin Stoll (1994) antrenörlerin sporculara okul, ev, sosyal ve sportif gelişim gibi farklı alanlarda rehberlik ettiği bildirir. Dahası birçok antrenör sporcular için bir aile üyesi gibi hizmet verebilmektedir. Bu durum onların evli veya bekar olmalarının öz güven anlamında herhangi bir farklılık hissetmelerini önleyebilir.

Karagün’de (2014) çalışmamızın aksine olarak medeni hâl değişkeni açısından sportif güvenle ilgili herhangi anlamlı bir sonuç elde edememiştir.

7- Sporcu kimliği, Lisans Sürelerine göre farklılaşmakta mıdır?

Araştırma bulgularına göre 10 yıl ve daha az (X = 4,52) lisans süresine sahip olan sporcuların Sporcu kimliği puanları 11-15 yıl (X = 4,46) ve 16 yıl ve daha fazla (X = 4,47) lisans süresine sahip olan sporculardan daha yüksektir. Ancak katılımcıların sporcu kimliği puanları ile lisans süresi arasında anlamlı fark bulunmadığı görülmüştür. Lisans süresi ile sporcu kimliği arasında anlamlı bir fark olmasa da 10 yıl ve daha az lisans süresine sahip sporcuların yüksek puana sahip olmaları ilerleyen yaşla birlikte sahip olunan yetenek algısının düşmesi dolayısıyla sporcu kimliğinin zayıfladığı şeklinde yorumlanabilir. Bu anlamda literatürde incelendiğinde Brewer vd., (1993) bulguları bize yakın sonuçlar taşımaktadır. Araştırmacı çalışmasında kolej sporcularının yaşları ve sporcu kimliği arasında negatif yönde bir ilişki saptamıştır. Yazar ayrıca kolej sporcularının spor

47

hayatından ötürü maruz kaldıkları etkinlik çeşitliliği arttıkça ve kişisel kimlikleri bölündükçe sporcu kimliklerinin azalacağı fikrini destekler bulgulara ulaşmıştır.

İlgili literatür incelendiğinde çalışmamız açısından farklı bulgulara rastlamak mümkündür. Oregon (2010) çalışmasında okul yıllarındaki sporculuk süresi ve sporcu kimliği arasında herhangi anlamlı bir farklılık bulamamıştır. Adler ve Adler (1991) ise okul yıllarının ve sporculuk deneyiminin ilerlemesiyle birlikte sportif kimliğin daha da güçleneceğini belirtir. Ayrıca yazar onların zaten bu sporcu kimliğiyle birlikte kolej hayatına katıldıklarını bildirmektedir. Elasky (2006) yaptığı çalışmada sporcuların oyunda kalma sürelerinin artışıyla sporcu kimlikleri arasında pozitif yönde anlamlı ilişki saptamıştır. Ancak sporcu kimliğinin bu artışında sezonluk performans söz konusu olduğunda bu ilişki önemini kaybetmektedir. Bu sonuçlar takım içerinde sporcuların birbirleriyle kıyaslandığında daha fazla oyunda kalma süresine sahip sporcunun sportif kimlik puanının yükseleceğini işaret etmektedir. Ayrıca Cornelius (1995) sporcu kimliğinin benlik algısını (self-concept) etkileyen deneyimler, diğer insanlarla sosyal etkileşim ve sportif etkinliklerle meşguliyet gibi önemli sosyal boyutlarda varlık bulduğunu ve Horton ve Mack (2000) bu güçlü sporcu kimliğiyle sporcuların, takım arkadaşlarıyla ve antrenörleriyle daha fazla zaman harcayarak bu kimliği daha da güçlendirdiklerini savunurlar.

8- Sürekli Sportif Kendine Güven Lisans Sürelerine göre farklılaşmakta mıdır?

Araştırma bulgularına göre 10 yıl ve daha az (X = 4,24) lisans süresine sahip olan sporcuların Sürekli Sportif Kendine Güven puanları 11-15 yıl (X = 4,26) lisans süresine sahip olan sporcular ile 16 yıl ve daha fazla (X = 4,33) lisans süresine sahip olan sporculardan daha düşüktür. Ancak katılımcıların Sürekli Sportif Kendine Güven düzeyleri ile lisans süresi arasında anlamlı fark bulunmadığı görülmüştür. Bu bulgu bize sporculuk süresinin artmasıyla edinilen yaşantı ve tecrübelerin, sportif güven sağlamaya yönelik olumlu katkılar sağlayabileceği fikrini verebilir. Bu bağlamda Perry ve Williams’ın (1998) yaptığı çalışma bizim bulgularımızı destekler niteliktedir. Yazarlar tenisçilerde kendine güven düzeylerini katılımcıları başlangıç, orta ve ileri düzey olarak sınıflandırarak bir çalışma yapmışlar ve ileri düzey sporcuların daha yüksek kendine güvenleri olduğunu bulmuşlardır. Dolayısı ile sporculuk süresinin artması sportif güvene pozitif katkı sağlayabilir.

Karagün’ün (2014) yaptığı çalışma da bizim bulgumuzu destekler özellikler taşımaktadır. Araştırmacı ilk spora başlama yılından itibaren başlayarak, 16 yıl ve üzeri şeklinde

48

kategorize ettiği araştırma grubunda en yüksek puanlara 10-12 yıl aralığında ulaşmıştır. Profesyonel spor hayatı açısından ise en yüksek puan aralığını 16 yıl ve üzeri şeklinde tespit etmiştir.

9-Sporcu kimliği Spor Branşlarına göre farklılaşmakta mıdır?

Araştırma bulgularına göre katılımcıların sporcu kimliği puanları spor branşlarına göre farklılaşmaktadır. Buna göre hentbol oynayan sporcular (X = 4,60) en yüksek puanı alırken bunu futbol (X = 4,48), basketbol (X = 4,46) ve voleybol (X = 4,41) oynayan sporcular takip etmektedir. Araştırmaya katılan hentbolcuların sporcu kimliği puanları ile voleybolcuların sporcu kimliği puanları arasında anlamlı farklılık olduğu görülmüştür. Hentbol oynayanların ortalama puanlarının voleybol oynayanlardan daha yüksek olduğu tespit edilmiştir.

İlgili literatürde sporcu kimliği ve spor branşları üzerine herhangi bir çalışmaya şu an itibariyle rastlamak mümkün değildir. Fakat ilişkili bir çalışmada Çetinkaya (2010) tarafından yapılmıştır. Yazar sporcu-öğrencilerle ilgili yaptığı çalışmada takım sporu yapan sporcuların sporcu kimliklerini bireysel spor yapan sporculardan daha yüksek bulmuştur. Bu durum takım sporlarında oluşan arkadaşlık ortamının ve sosyal paylaşımların içinde bulunulan kimliği daha da destekler olduğu yönünde yorumlanabilir. Öyle ki sosyal bir varlık olan insanın diğer alanlarda olduğu gibi spor alanında da etkileşimde bulunduğu grubun değerlerine eğilim sağlayacağı öngörüsü savunulabilir.

10- Sürekli Sportif Kendine Güven Spor Branşlarına göre farklılaşmakta mıdır?

Bulgulara göre katılımcıların Sürekli Sportif Kendine Güven puanları spor branşlarına göre farklılaşmamaktadır. Buna göre futbol (X = 4,33) oynayan sporcular en yüksek puanı alırken bunu hentbol (X = 4,30) basketbol (X = 4,24) ve voleybol (X = 4,18) oynayan sporcular takip etmektedir. Ayrıca sportif güven puanı en yüksek olan futbolcular ile en düşük olan voleybolcular arasında anlamlı bir fark olmadığı tespit edilmiştir. Başka bir ifadeyle spor branşlarının sürekli sportif kendine kendine güven düzeyi üzerinde anlamlı bir etkiye sahip olmadığı söylenebilir. Bu bulguları spor branşlarının çeşitlilik göstermesine ve içinde bulunulan spor çevresinin yapısına dayandırabiliriz. Spor branşlarının sportif güven ekseninde ilcelenmesi birçok değişkeni içinde barındıran karmaşık bir süreç olarak karşımızda durmaktadır. Yapılacak çalışmalar spor branşları çerçevesinde birçok özel değişkeni inceleyecek nitelikte olmalıdır. Örneğin Baştuğ ve

49

Kuru’nun (2009) toplumsal algı ve cinsiyet rolleri kapsamında bayanların sportif güven düzeylerini futbol ve güreş gibi branşlarda düşük düzeyde tespit etmeleri bu konuda fikir edinmemizde bize yardımcı olabilir. Yazarlar futbol ve güreş gibi spor dallarının toplumsal olarak erkeklerle ilişkilendirilen bir boyuta sahip olduklarını belirtirler. Ayrıca kültürlerarası farklılıklarda bu tip araştırmalara hazırlanırken bizlere farklı bakış açıları kazandırabilir.

İlgili literatürde ise farklı bulgulara rastlanmıştır. Fahiminezhad, Khani ve Ghasemi (2014) çalışmasında bulgularımıza benzer sonuçlara ulaşmış ve branşlar arasında anlamlı bir ilişkiye rastlamamışlardır. Araştırma bulgularına göre hentbolcuların sportif güven puanları en yüksek çıkarken bunu basketbolcular ve voleybolcular takip etmiştir. Bu sıralama yüksekten alçağa aynen bizim sıralamamızı yansıtmaktadır. Karagün (2014) tarafından yapılan araştırmanın spor güveni ile spor branşları arasındaki ilişkiyi ortaya koyan bulgularında, branşlar arasında anlamlı farklılıklar tespit edilmiştir. Buna göre judoyla uğraşan sporcuların spor güveni puanı diğer branşlara göre daha yüksek çıkmıştır. Judoyu sırasıyla futbol, güreş, vücut geliştirme, basketbol takip ettiği görülmüştür.

11- Sporcu kimliği Millîlik Durumlarına göre farklılaşmakta mıdır?

Araştırma bulgularına göre millî takım sporcusu (X = 4,48) olan katılımcıların sporcu kimlik düzeyleri millî takım sporcusu olamayanlardan (X = 4,51) düşüktür. Ancak aradaki farkın anlamlı olmadığı saptanmıştır. Dolayısıyla katılımcıların sporcu kimlik düzeylerinin millî olup olmamalarına bağlı olarak farklılaşmadığı söylenebilir. Bu durumu örneklem grubumuzun en üst düzeyde mücadele eden sporculardan oluşması şeklinde açıklayabiliriz. Millî takım formasını giymek her ne kadar bütün sporcuların hayali olsada, araştırma grubumuzun üst düzey sporcu profili bakımından, sporcu kimlikleri üzerinde herhangi anlamlı farklılığa sebep vermemiş olabilir.

Sellers ve Kuperminc (1997) ise çalışmalarında genç sporcuların millîlik düzeyine erişmiş elit sporcuları rol model aldıklarını ifade ederler. Araştırmacılar sonuç olarak bu durumun sporcu kimliğine pozitif katkı sağlayacağına işaret etmişlerdir. Bu durumu genç sporcular için sporcu kimliğinin güçlendirilmesine yönelik bir motivasyon unsuru olarak değerlendirebiliriz.

50

12- Sürekli Sportif Kendine Güven Millîlik Durumlarına göre farklılaşmakta mıdır?

Araştırma bulgularına göre millî takım sporcusu (X = 4,22) olan katılımcıların Sürekli Sportif Kendine Güven düzeyleri millî takım sporcusu olamayanlardan (X = 4,29) düşüktür. Ancak aradaki farkın anlamlı olmadığı görülmüştür. Başka bir ifadeyle katılımcıların Sürekli Sportif Güven düzeylerinin millî olup olmamalarına bağlı olarak farklılaşmadığı söylenebilir.

Vurgun’un (2010) yaptığı çalışmada bulgularımızı destekler niteliktedir. Araştırmacı çalışmasında sporcuların sportif güven seviyelerinde millîlik açısından farklı bir anlamlılık olmadığını bildirir. Yazar bununla beraber millî olan sporcuların sportif güven seviyelerinin millî olmayan gruba göre daha yüksek olduğunu belirlemiştir. Bu bulgu millî sporcu olma faktörünün sürekli sportif güven açısından bir kazanım sağlayabileceğine işaret edebilir.

13-Sporcu kimliği ve Sürekli Sportif Kendine Güven arasında ne yönde bir ilişki vardır? Araştırma bulgularına göre katılımcıların Sporcu kimliği ve Sürekli Sportif Kendine Güven düzeyleri arasında düşük düzeyde anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Sporcu Kimliği Ölçeği ve Sürekli Sportif Kendine Güven Ölçeğinden aldıkları puanlar arasında pozitif yönde bir ilişki olduğu söylenebilir. Spor alanında sıklıkla işlenen bu iki kavramın birbirini destekler nitelikte olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle bireyin erken çağlarda edineceği özgün bir spor kimliği ve beraberinde sportif güvenine yönelik yetenek algısı, onun spor hayatını başarılarla taçlandıracak bir eşgüdüm sağlayabilir.

İlgili literatürde bu bulguyu destekler nitelikle çalışmalara rastlamak mümkündür. Örneğin Brewer vd., (1993); Marsh, vd., (1995) güçlü bir sporcu kimliğinin iyi bir sportif performansı, artan sportif güveni ve gelişen sosyal ağları desteklediğini bildirmişlerdir.

Benzer Belgeler