• Sonuç bulunamadı

Dünyada karaciğer hastalığının önde gelen sebeplerinden biri hepatit infeksiyonudur. Pek çok çalışmada kronik karaciğer hastalığı olan hastaların sağlıkla ilişkili yaşam kalitesinde bozukluk olduğu gösterilmiştir. Bunun yanı sıra hepatit hastalarında çeşitli fiziksel ve psikopatolojik bozukluklar görülebilir. Çalışmamızda antiviral tedaviye yeni başlanan hepatit B, C ve D hastalarıyla taşıyıcı kabul edilen hepatit hastalarında sağlıkla ilişkili yaşam kalitesinin ve depresyon, anksiyete gibi psikopatolojik bozuklukların değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışmamızda 16-65 yaş arasında seçilen olguların sosyodemografik özellikleri açısından gruplar arasında istatistiksel fark tespit edilmedi.

Hastaların tedavisinin 2. haftasında yapılan SCL-90, SF-36 ölçekleriyle kontrol grubuna yapılan SCL-90, SF-36 ölçeklerinin karşılaştırılmasında psikopatolojik parametrelerde fark yokken sağlıkla ilişkili yaşam kalitesinin fiziksel fonksiyon, genel sağlık, canlılık, mental sağlık değişkenlerin kontrol grubunda daha iyi olduğu tespit edilmiştir. EQ-5D ölçeğinde öz bakım, hareket etme, ağrı, depresyonu gösteren EQ-5D indeks skoruyla, hastanın sağlık durumuna verdiği puanı gösteren EQ-5D VAS skorunun tedavi alan hastaların ilk anketiyle kontrol grubu kaşılaştırıldığında kontrol grubunda daha iyi olduğu tespit edildi.

Hastalarda tedavinin 2. ve 12. haftasında yapılan SCL-90, SF-36, EQ-5D ölçeklerinin karşılaştırılmasında psikopatolojik parametrelerde fark yokken SF-36’nın

sağlıkla ilişkili yaşam kalitesinin fiziksel fonksiyon, ağrı, genel sağlık, canlılık, sosyal fonksiyon değişkenlerinin daha iyiye gittiği tespit edildi. EQ-5D ölçeğinde de 12. haftada daha yüksek skor tespit edilip, yaşam kalitesinin daha iyi olduğu görülmüştür. Hastalarda tedavinin 2. ve 24. haftasında yapılan SCL-90, SF-36, EQ-5D ölçekleri karşılaştırıldığında psikopatolojik parametrelerde kişilerarası duyarlılık, anksiyete, paranoid düşünce daha iyiye gitmiştir. SF-36 yaşam kalitesi ölçeğinde ise genel sağlık, canlılık, sosyal fonksiyon parametrelerinde düzelme tespit edildi. Fiziksel fonksiyon parametre skorunda artış tespit edilirken istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. EQ-5D yaşam kalitesi ölçeğinde düzelme tespit edildi.

Lok ve ark (94 )’nın 1984’de HBV taşıyıcısı 40 İngiliz hastada kendi anketleri ile psikososyal etkilerini ölçtükleri çalışmalarında 36 hastada (%90) fiziksel ve psikolojik sağlıklarında, iş, seksüel fonksiyon ve aile ilişkilerinde negatif yönde etkilenmelerinin olduğunu bildirmişler. Bizim yaptığımız çalışmada da hastalarda kontrol grubuna göre fiziksel fonsiyon, ağrı, vitalite, genel sağlık parametreleri negatif yönde bulundu.

Kunkel ve ark.(98) Koreli 50 göçmenle yaptıkları bir çalışmada BDE skorları ile transaminaz seviyeleri arasında anlamlı ilişki bulmuşlar. Bu çalışmada hastaların %30’u orta ya da ağır depresyon puanları almışlar ve %46’sının hafiften ciddi depresyona kadar değişen depresif semptomlara sahip olduğunu gözlemlemişler. Hastaların %64’ünde yorgunluk bildirilmiş. Yorgunluk sebebi hastaların işlerini kaybedecekleri korkusuna, seksüel aktiviteyi kısıtlayacaklarına yöneltilmiş ve yüksek BDE-SF skorları ile güçlü ilişkili bulmuşlar. Özkan ve ark.(96) BDE ve SF-36’yı kullanarak yaptıkları çalışmada kronik HBV ve HCV kriterlerini karşılayan, kompanse karaciğer hastalığı olan ve son 6 ayda tedavi almayan kronik hepatit hastaları, taşıyıcı ve kontrol grubu olarak aldığı sağlıklı kişileri karşılaştırmışlar. Ortalama BDE skorunu 12,48±10,78 bulmuşlar. HBV ve HCV hastaları arasında depresyon seviyesi yönünden anlamlı fark olmadığını bildirmişler. Bu çalışmada da hasta grubunda kronik HBV infeksiyonu olan, tedavi almayan, kompanse kronik HBV infeksiyonu olan hastalar alınmış ve bu hastalarda BDE skorları 10,8±6,9 bulmuşlar. Farklı olarak taşıyıcı grubunun da değerlendirildiği bu çalışmada taşıyıcılarda BDE skoru 9,7±8,0 bulunmuşlar. Hasta grubu BDE skorları kontrol grubundan anlamlı olarak farklı bulunmuşlar. Taşıyıcı grupta depresyon skorlarının

kontrollere göre yüksek saptanması bu olguların takipleri sırasında hasta grubunda olduğu gibi psikolojik desteğin ve hastalık/taşıyıcılık durumları konusunda detaylı bilgilendirilmelerinin yararlı olabileceğini düşündürebilir. Çalışmamızda; hastalarla kontrol grubu arasında psikopatolojik yönden fark yokken, tedavi alan hastaların tedavinin 6. ayından sonra psikopatolojik parametrelerinde özellikle kişilerarası duyarlılık, anksiyete, paranoid düşüncenin daha iyiye gittiği görüldü.

Yumru ve ark.(97)’nın ülkemizde yapılmış bir çalışmada interferon tedavisi alan ve almayan kronik HCV’li hastalar karşılaştırılmış. Anksiyete ve depresyonun tedavi alan grupta hem tanısal hem de belirtiler düzeyinde daha fazla görüldüğü saptamışlar. Foster ve ark.(95)’nın hepatit B ve C’li karaciğer hastalarının yaşam kalitesini karşılaştırdıkları çalışmada kronik HCV infeksiyonunun, yaşam kalitesinde gözle görülür azalmaya yol açtığını bildirmişler. HCV infeksiyonunun hastanın fiziksel fonksiyonlarını, sosyal fonksiyonlarını, akıl sağlığını ve genel sağlık algısını kısıtladığını, fiziksel ve duygusal rollerini sınırladığını, enerji skorlarında daha düşük sonuçlara yol açtığını bildirmişler. Bu çalışmada hepatit C’li hastalarda hepatit B’li hastalara göre sosyal fonksiyon, enerji, yorgunluk ve fiziksel problemlere bağlı rol kısıtlamalarında daha fazla bozulma bildirmişler. Bu çalışmada nonsirotik replikatif olgulardan oluşan hasta grubunda yaşam kalitesi skorları tüm alanlarda kontrol grubuna göre daha düşük saptamışlar. Bu grupta yaşam kalitesinin mental komponent skorlarında düşüklüğün olmasının yanı sıra fiziksel komponent skorlarının da düşük olması dikkat çekicidir.

Younossi ve ark.(99)’nın yaptıkları bir başka çalışmada hastalığın ciddiyeti arttıkça yaşam kalitesini gösteren skorlarda ortadan ciddiye kadar değişen seviyelerde bozulma bulmuşlar. Bunlar hasta grubu olarak aldıkları nonsirotik grupta yaşam kalitesi skorları bütün alanlarda kontrol grubundan düşük saptanırken, taşıyıcılarda kontrollere göre fiziksel komponent skorları düşük bulunmuş fakat mental komponent skorları benzer saptamışlar. Bizim çalışmamızda tedavi alan grup ile taşıyıcı kabul ettiğimiz grup arasında yaşam kalitesinin fiziksel komponetlerinin karşılaştırılmasında, tedavi alan grupta skorlar daha düşük tespit edildi.

Von Wagner ve ark.(100)’nın yurtdışında yapılmış oldukları bir çalışmada kronik hepatit C hastalarında aminotransferaz seviyeleri yükselmiş olanlarla persistan normal aminotransferaz seviyesi olanlarda depresyon ve kızgınlık durumları arasında

belirgin fark saptanamamış, enzim seviyesi yüksek olanlarla normal olanlarda sağlıkla ilişkili yaşam kalitesi benzer bulunmuşlar. Karaciğer hastalığının ciddiyeti ile yaşam kalitesi arasında ilişki olmadığı şeklinde değerlendirilmişler. Sonuç olarak hepatit C’nin yalnızca yüksek enzim seviyeleri olan hastalarda değil sürekli normal aminotransferazlı hastalarda da yaşam kalitesi üzerine belirgin etkisi olduğunu bildirilmişler. Bunlarda benzer şekilde depresyon ve yaşam kalitesinin bazı skorları da hasta ve taşıyıcı grubunda benzer bulunmuşlar. Son yapılan çalışmaların birinde henüz kronik karaciğer hastalığından haberdar olmayan hastalarda da kronik hepatit C’nin yaşam kalitesine etkisi gözlenmediğini bildirilmişler.

Pojoga ve ark.(101), Romya’da yaptıkları bir çalışmada kronik hepatitli hastalarda antiviral tedavi öncesinde yaşam kalitesini değerlendirmişler, yaşam kalitesinin tüm alanlarında kontrol grubu ile önemli farklılık olduğu görülmüş. Transaminaz düzeyleri ile yaşam kalitesi skorları arasında anlamlı bir korelasyon bulunmamış. Yi ve ark.(101)’nın lamivudin tedavisi öncesi ve sonrasında kronik hepatit B’li hastalarda yaşam kalitesini değerlendirdikleri çalışmada SF-36’nın toplam skoru, fiziksel fonksiyon, fiziksel, mental sağlık, sosyal fonksiyon, bedensel ağrı ve canlılık skorları tedavi öncesi ve sonrası anlamlı düzeyde farklı bulunmuş, ayrıca tedavi öncesi değerlendirilen hastaların ve yaşam kalitesi skorları kontrol grubuna göre anlamlı olarak düşük saptanmıştır.

Cruz Neves ve ark.(102)’nın yaptıkları çalışmada kronik HCV hastalarında major depresyon normal popülasyona göre yüksek bulmuşlar. Bu durum hastalığın farkında olmak, fonksiyonel yetersizlik, bozulmuş yaşam kalitesi, yorgunluğun ciddiyeti ve psikiyatrik komorbidite ile ilişkili bulunmuş. Nonsirotik kronik HBV hastalarında depresyon skorları yüksek bulunmuş ve bu hastaların yaşam kalitesini gösteren skorların da düşük olması HCV hastalarındaki gibi bir ilişkiyle açıklanmış.

Perrilo ve ark.(103) kronik hepatit C hastalarında peginterferon ve interferon ile ribavirin kombinasyon tedavisinin SİYAK’a etkisini karşılaştırdıkları çok merkezli çalışmada; her iki tedavi grubunda da SİYAK skorları, tedavi ile tedavi öncesi değerlerine göre düşme gösterirken; fiziksel fonksiyon, fiziksel rol güçlüğü, duygusal rol güçlüğü, enerji, duygusal iyilik hali, sosyal fonksiyon, genel sağlık skorlarındaki düşme, peginterferon tedavisinde belirgin olarak daha az bulunmuşlar. Bu fark duygusal rol güçlüğü, duygusal iyilik hali, genel sağlık skorlarında daha belirgin

bulunmuşlar. Tedavi sonrası 24. haftada SİYAK skorları tedavi başındaki değerlere tekrar ulaşmışlar.

Golden ve ark.(104) depresyon ve diğer duygu durum bozukluklarının derecelerini belirlemek için IFN tedavisini bekleyen 90 HCV hastasıyla görüşme yapmış. Depresyonun (%28) ve anksiyete bozukluklarının seviyeleri (%24) genel popülâsyona göre çalışma popülâsyonunda daha yüksek bulunmuş. Gallegos-Orozo ve ark(105) HCV serolojik durumlarının bilincinde olan 157 hiç tedavi uygulanmamış kronik hepatit C’li hastalarda HRQL ve depresyonu değerlendirmiş. Bu çalışmada, 92 hastada (%58,6) depresyonun klinik kanıtları görülmüştür. Bu da depresyon görülmeyen hastalarla kıyaslandığında SF-36’nın 8 alt ölçeğinde de anlamlı oranda daha düşük skorlar ile sonuçlanmıştır. Golden ve ark.’ın(104) bulgularına benzer şekilde bu bulgular da kronik hepatit C’li hastalarda depresyonun sağlık üzerindeki eksiltici etkisine işaret etmektedir.

Rodger ve ark.(106) HCV infeksiyonu tanısının, kendi başına hastanın yaşam kalitesini etkilemesi ile ilgili 34 CHC’li hastayla retrospektif bir çalışma yapmış. Serolojik durumunu bilmeyen hastalar ile kıyaslandığında serolojik durumundan haberdar olan hastaların SF-36’nın 8 alt ölçütünden 7’sinde anlamlı biçimde daha kötü skorları olduğunu bulmuşlar. 2 grup arasındaki HRQL bozulma farkının kısmen, bir kronik hastalık tanısının bir psikolojik rahatsızlık doğurabileceği ‘etiketlenmenin’ bir sonucu olarak ortaya çıkabileceği sonucuna varmışlar.

Ware ve ark(107). Standart IFN ile tedavi edilmekte olan 324 nüksetmiş hastada CHC ve sürekli bir virolojik yanıtının HRQL üzerindeki etkisini araştırmışlar. Tedaviden önce hastaların ciddi oranda tehlikede olan HRQL ile genel popülasyonun HRQL, SF-36 alt ölçeklerinin 8’inden 5’i kullanılarak ( fizksel-rol, genel sağlık, canlılık, fiziksel fonksiyon ve sosyal fonksiyon) karşılaştırılmış. IFN ile tedavi ya da yalnızca ribavirin ile tedavi boyunca çalışmaya katılan hastaların tümü için HRQL skorları Hepatit Yaşam Kalitesi Anketi(HQLQ) 12 ölçütünün 11’inde iyileşme göstermiştir. Genel olarak yanıt verenlerde, başlangıçtan itibaren 24. haftaya kadar 5 alt ölçekte skorlar anlamlı oranda farklılık göstermiş (p<0,01). Bunun aksine, yanıt vermeyenlerin skoru 12 ölçütten 8’inde artmıştır. Bu sonuçlarla genel sağlıktaki düşüş anlamlı bulmuşlar(p<0,05).

Silvia bondini ve ark (108)’nın yaptığı çalışmada 146 konik hepatit B, C ve primer biliyor siroz hastası çalışmaya dâhil edilmiş. Kronik hepatit C ve primer biliyor siroz hastaları, kronik hepatit B ve sağlıklı kontrol grubuna kıyasla bütün kronik karaciğer hastalığı anketi (CLDQ, Hearth-related quality of life) , SF-36, health utility ındex (sağlık faydaları endeksi) alanlarında en düşük puanlara sahip bulmuşlar. Bizim çalışmamızda tedavi alan hepatit B, C ve D hastalarıyla taşıyıcı kontrol grubunun karşılatırılmasında SF-36, SCL-90, EQ-5D ölçekleri kullanıldı. SCL-90 ölçeğinde fark yokken, SF-36 ölçeğinin 8 parametrenin 4’ünde kontrol grubunda daha iyi tespit ettik. EQ-5D ölçeğinde de yaşam kalitesi kontrol grubunda daha iyi tespit edildi. Onların çalışmasında kronik hepatit B hastalarında kronik karaciğer hastalığı anketi ve SF-36 ölçeklerinde ölçütlerin çoğu sağlıklı kontrol gurubuyla benzer puanlar tespit edilmiş. Bununla birlikte kronik hepatit B hastalarının sağlık faydaları endeksi puanlarının nüfus standartlarına göre daha çok bozulma gösterdiği sonucuna varmışlar.

Alison ve ark(109) hepatit C hastalarıyla yaptığı çalışmada hastaların SF-36 puanları Avusturya nüfus standartları ile kıyaslanmış. Anti-HCV ve HCV RNA pozitifliğinin farkında olan hastalar nüfus standartlarıyla kıyaslandığında 8 SF-36 ölçeğinin 7’sinde kayda değer ölçüde kötü puanlara sahip oldukları ancak; HCV serolojik durumlarından habersiz olanlarda 8 SF-36 ölçeğin 3’ünde kötü puanlar tespit etmişler. Sonuçta yaşam kalitesi ölçümleri, durumlarından habersiz olanlara nazaran kendi serolojik durumlarının farkında olan HCV seropozitif bireylerde kayda değer ölçüde kötü olduğu tespit etmişler.

Siew Chin Ong ve ark(110)’nın kronik hepatit B hastalarıyla (asemptomatik taşıyıcı, kronik hepatit B, kompanse siroz, dekompanse siroz, ve hepatoselüler karsinom ve transplantasyon) normal ve hipertansif hastaların yaşam kalitesini karşılaştırmak için yaptıkları çalışmada 432 hepatit B hastası, 93 hipertansif hasta ile 108 normal kontrol hastayı çalışmaya dahil etmişler. Hastalara SF-36, EQ-5D anketi yapılmış ve sonuçları multivaryasyon analizleri ile değerlendirilmiş. Normal insanlarda ve asemptomatik taşıyıcılarla aynı SF-36 skoru tespit etmişler. Bizim çalışmamızda tedavi alan hastalarla taşıyıcı hepatit hastalarının karşılaştırılmasında kullanılan SF-36 ölçeğinde fiziksel parametrelerde fark tespit edildi. Bu grubun sonuçları hipertansif hastalara göre daha iyi çıkmış. Fakat kompanse siroz gelişen

kronik hepatit B hastaların genel sağlık ve mental durumunda ciddi düşüş gözlemlemişler. Dekompanse siroz ve HCC gelişenlerde tüm bileşenlerde çok daha düşük puanlar alınmış (p<0.05). Sadece ilerlemiş karaciğer hastalığı olanlarda ise fiziksel komponent düşük saptanmış. EQ-5D ile benzer sonuçlar almışlar. Bizim EQ- 5D ölçeğimizde ise taşıyıcı hepatit hastalarının skorları tedavi alan hastalarınkinden daha iyi bulundu. Kc transplantasyonu olan hastaların HRQL sonuçları genel durumu iyi olan dekompanse siroz ve HCC hastaları ile aynı sonuçlar bulmuşlar..

Benzer Belgeler