• Sonuç bulunamadı

Üç farklı sıcaklıkta yaşa bağlı olarak A. obtectus erginlerinde toplam yağ, toplam yağ asidi ile yağ asitlerinin çeşit ve miktarlarındaki değişiklikleri kapsayan bu çalışma verilen literatürlerden de görüleceği gibi bu türde bu konuyu ele alan ilk çalışmadır. Elde edilen sonuçlara göre sıcaklık, yaş ve eşey toplam yağ, toplam yağ asidi ile yağ asitlerinin çeşit ve miktarlarını etkilemektedir (Çizelge 4.1 − 4.13, Şekil 4.1 − 4.24).

A. obtectus erginlerinin ömür uzunluğu sıcaklık ve neme bağlı olarak 7-14 gün

arasında değişmektedir (Yılmaz ve Elmalı 2002;

http://www.agroatlas.ru/en/content/pests/Acanthoscelides_obtectus, 15.02.2010). Düşük

sıcaklıkların böceklerde larval gelişim süresini ve ergin ömrünü uzattığı bilinmektedir (Kistler, 1982; Ponsonby ve Copland, 1996; Tamer, 1996; Honek ve ark., 2003). Çalışmamızda da A. obtectus erginlerinin ömür uzunlukları sıcaklığa göre değişiklik göstermiştir. 15 ºC’da erginlerin büyük bir çoğunluğunun ortalama 12 gün yaşadığı, 12. günden sonra kitlesel olarak öldüğü, 20 ve 30 ºC’da ise ortalama 8 gün yaşadıkları ve 8. günden sonra kitlesel olarak ölmeye başladıkları tespit edilmiştir. Bu nedenle analizler için 20 ve 30 ºC’de 12 günlük yeterli sayıda ergin elde edilemediğinden 12 günlük erginlerin analizi sadece 15 ºC’da yapılmıştır.

Belirli bir sıcaklıkta farklı yaşlarda her iki eşeyde toplam yağ miktarlarında farklılıklar söz konusudur (Çizelge 4.1, Şekil 4.1 ve 4.2). Çalışılan tüm sıcaklık derecelerinde yaş arttıkça her iki eşeyde yaklaşık olarak aynı düzeyde olmak üzere toplam yağ yüzdeleri azalmaktadır. Bu durum Wigthman (1978)’ın C. maculatus ile yaptığı çalışma sonuçlarına paralellik göstermektedir. Verilerimize göre A. obtectus’ da belirli bir sıcaklık değerinde belirli bir eşeyde yaşa bağlı olarak birey başına düşen toplam yağ miktarları arasındaki farklar önemlidir (p<0.05). Yaşa bağlı olarak toplam yağ miktarlarında ortaya çıkan bu farklılıklar ele alınan yaşlarda erginlerin değişik faaliyetleri için fazlasıyla lipitleri kullanmalarından, buna karşılık ergin olduktan sonra ya hiç beslenmemeleri veya kısa süreli enerji ihtiyaçları için nadiren polen ve nektarla beslenmeleri (Tucic ve ark., 1998; Parsons ve Credland, 2003; (Pankanin-Franckzy (1980)’den); Tucic ve ark., 2004; Paul ve ark., 2010) nedeniyle lipitleri yeteri kadar sentez edememelerinden kaynaklanabilir. Bulgularımıza göre toplam yağ miktarı her ne kadar yaş arttıkça azalsa da erginlerde hayat boyunca önemli ölçüde yağ bulunmaktadır. Bu durum erginlerin beslenmeseler de Tucic ve ark. (1998, 2004) ile Seslija ve ark.

(2008, 2009)’nın ileri sürdükleri gibi ergin öncesi dönemde yeteri kadar lipitleri depolamalarına bağlanabilir.

A. obtectus erginlerinin ergin hayatın ilk 24 saati içinde çiftleşebildikleri ve daha sonraki 24 saatte de ovipozisyona başladıkları tespit edilmiştir (Parsons ve Credland, 2003; Maklakov ve ark., 2006; 2007; Paul ve ark., 2010). Parsons ve Credland (2003 (Pankanin-Franckzy (1980)’den), A. obtectus için en uygun aktivite ve gelişim sıcaklığının 30 ºC, maksimum yumurta bırakma zamanının ergin çıkıştan 3-5 gün sonra, Howe ve Currie (1964) ise 2-3 gün sonra olduğunu belirtmişlerdir. Bulgularımıza göre belirli bir sıcaklık derecesinde erginlerin toplam yağ miktarında ortaya çıkan azalmanın en fazla 30 ºC’da ortaya çıkması (Çizelge 4.1, Şekil 4.1 ve 4.2) bu sıcaklıkta maksimum düzeyde lipit kullanmış olmasından kaynaklanabilir. Bu durum Howe ve Currie (1964) ile Parsons ve Credland (2003; Pankanin-Franckzy (1980)’den)’in 30 ºC’da tespit ettikleri maksimum aktivite durumunun nedeninin maksimum düzeyde lipit kullanımı olduğunu göstermektedir.

Böceklerde metabolik aktivitelerin yaşa, eşeye, sıcaklığa ve besin tipine göre değiştiği bilinmektedir (Nwanze ve ark., 1976; Wigthman,1978; Perez-Mendoza ve ark., 1999a; Çakmak ve ark., 2007; Golebiowski ve ark., 2008). Çalışmamız sonucu aynı yaştaki erginlerde birey başına düşen toplam yağ yüzdesinde sıcaklığa bağlı olarak farklılıklar tespit edilmiştir (Çizelge 4.1, Şekil 4.1 ve 4.2). Değişik sıcaklıklar sıfır yaş hariç diğer yaş gruplarında birey başına düşen toplam yağ yüzdesini etkilemiştir. Belirli bir eşeyde üç farklı sıcaklık değerinde 0 günlük erginlerde birey başına düşen toplam yağ yüzdeleri arasında önemli bir fark yoktur (p>0.05) (Çizelge 4.1). A. obtectus erginlerinin ergin hayatın ilk 24 saati içinde çiftleşebildikleri ve daha sonraki 24 saatte de ovipozisyona başladıkları (Parsons ve Credland, 2003; Maklakov ve ark., 2005; Maklakov ve ark., 2006; Paul ve ark., 2010) dikkate alındığı zaman, farklı sıcaklık derecelerinde sıfır günlük erginlerde birey başına düşen toplam yağ yüzdeleri arasında farkın olmaması şaşırtıcı değildir. Bu durum ergin öncesi dönemde depolanan lipitlerin ergin hayatın ilk gününde farklı sıcaklıklarda çok fazla kullanılmadığını gösterir. Buna karşılık her iki eşeyde 4 ve 8 günlük erginlerde belirtilen sıcaklık değerlerinde birey başına düşen toplam yağ yüzdeleri arasında önemli farklılıklar vardır (p<0.05) (Çizelge 4.1). A. obtectus erginlerinde ergin hayat 7-14 gün sürmektedir

(http://www.agroatlas.ru/en/content/pests/Acanthoscelides_obtectus, 15.02.2010). Bu

oldukları dönemde yumurta bırakma, erkekler ise çiftleşme faaliyetleri yönünden yoğundurlar. Her iki eşeyde faaliyetlerin yoğun olduğu yaş dönemlerinde birey başına düşen toplam yağ yüzdeleri arasında önemli farklılıklar vardır (p<0.05) (Çizelge 4.1). Sıcaklığın belirli sınırlar içerisinde enzimatik aktiviteyi olumlu yönde arttırdığı (Fields, 1992; Somero, 1995; Have, 2008) ve A. obtectus erginlerinin 20 ºC altındaki sıcaklıklarda daha az aktif oldukları bilinmektedir (Howe ve Currie, 1964; Huignard ve Biemont, 1978; Prasantha ve ark., 2002; Sapunaru ve ark., 2006). Çalışmamızda sıcaklık arttıkça 4 ve 8 günlük erginlerde birey başına düşen toplam yağ yüzdesinin azaldığının tespit edilmiştir (Çizelge 4.1, Şekil 4.1 ve 4.2). Bu durum açıkça erginlerde aktif dönemde değişik amaçlar için lipitlerin fazlasıyla kullanıldığını göstermektedir. Sıcaklığın erginlerdeki birey başına düşen toplam yağ yüzdesine etkisi eşeylere göre değişmektedir. Hamed (1981), A. obtectus erginlerinden erkeklerinin yüksek sıcaklıktan dişilere göre daha az etkilendiklerini tespit etmiştir. Çalışmamızda 30 ºC’da farklı yaştaki dişilerdeki birey başına düşen toplam yağ yüzdesinin, erkeklerden daha az olduğu tespit edilmiştir (Çizelge 4.1, Şekil 4.1 ve 4.2). Bu durum yüksek sıcaklıkta dişilerin, erkeklere göre lipitleri daha fazla kullanmış olmalarından kaynaklanmış olabilir.

Çizelge 4.1, Şekil 4.1 ve 4.2’den görüldüğü gibi genel olarak erkekler dişilerden daha fazla toplam yağ yüzdesine sahiptir. Böyle olmasına rağmen çalışılan tüm sıcaklıklarda eşeyler arasındaki toplam yağ yüzdeleri arasındaki farklar çoğunlukla önemsizdir (p>0.05) (Çizelge 4.1). Böceklerde dişilerin oogenez sırasında yumurta yedek besin maddesi için fazlasıyla lipitleri kullanmaları (Downer ve Matthews, 1976; Ziegler ve Antwerpen, 2006) bunların erkeklere göre daha düşük değerde toplam yağ yüzdesine sahip olmalarında önemli olabilir. Lertha sheppardi’de toplam lipit yüzdesinin erkeklerde dişilere göre daha fazla olduğu (Çakmak ve ark., 2007), C. maculatus ile yapılan çalışmada ise yüzde olarak dişilerin erkeklerden daha fazla toplam lipit ve trigliserit içerdiği tespit edilmiştir (Nwanze ve ark., 1976). L. sheppardi ile yapılan çalışmanın sonucu bizim bulgularımıza paralellik gösterirken, C. maculatus ile yapılan çalışma sonucu bulgularımıza zıtlık göstermektedir. Bu zıtlık her türün lipitleri sentezleme ve kullanma derecelerindeki farklılıktan ortaya çıkabilir. Golebiowski ve ark. (2008), A. obtectus dişilerindeki kutikular lipid miktarlarının erkeklerden biraz daha fazla olduğunu tespit etmişlerdir. Kutikular lipitlerin bazılarının dişilerdeki toplanma ve haberleşme ile ilgili işlevleri göz önüne alındığı zaman dişilerde kutikular lipitlerin

erkeklere göre fazla olması normaldir. Bu durum bizim toplam lipitler ile ilgili bulgularımıza zıtlık göstermektedir. Kutikular lipitler belirli bir bölgedeki lipitlerdir. Buna karşılık toplam lipitler tüm vücuda aittir. Dişilerin değişik faaliyetleri sırasında erkeklere oranla toplam lipitleri daha fazla kullandıkları dikkate alındığı zaman dişilerdeki toplam lipit miktarının erkeklerden daha fazla olması gerekmektedir.

Çizelge 4.2, Şekil 4.3 ve 4.4’den görüldüğü gibi A. obtectus erginlerinde belirli bir sıcaklıkta yaşa bağlı olarak birey başına düşen toplam yağ asidi yüzdelerinde farklılıklar vardır. Bu farklılıklar belirli bir eşeyde bazı yaş gruplarında önemli (p<0.05) bazılarında önemsizdir (p>0.05) (Çizelge 4.2). Toplam yağ asidi yüzdeleri çalışılan tüm sıcaklık değerlerinde ergin hayatın ilk gününde oldukça düşük düzeyde olmasına rağmen, ergin hayatın 4. gününde en üst düzeye çıkmış sonra tekrar azalmaya başlamıştır. Her iki eşeyde 4. günde toplam yağ asidi yüzdesinde en fazla artış 30 ºC’da olmuştur. A. obtectus için en uygun gelişim sıcaklığının 30 ºC, maksimum yumurta bırakma zamanının ergin çıkıştan 3-5 gün sonra olduğu (Howe ve Currie ,1964; Parsons ve Credland, 2003; Pankanin-Franckzy (1980)’den) dikkate alındığı zaman 4. gündeki toplam yağ asidi yüzdesindeki artışın dişilerde yumurta ve her iki eşeyde eşey hormonlarının sentezi için gerekli yağ asitlerinin karşılanmasına yönelik olarak ortaya çıktığı varsayılabilir. Belirli bir sıcaklıkta yaşa bağlı olarak toplam yağ asidi yüzdesinde meydana gelen değişikle ilgili sonuçlarımız A. grandis (Guerra ve Robacker, 1989), T. molitor (Khebbeb ve ark., 1997) ve Melanogryllus desertus (Bozkuş, 2003) ile yapılan çalışma sonuçlarına paralellik göstermektedir. A. grandis erginlerinde toplam yağ asidi miktarının ergin hayatın ilk dört günü çok az olup sonra yaşla birlikte arttığı (Guerra ve Robacker, 1989) T. molitor dişilerinde ovaryumlarındaki lipit miktarının da ergin hayatın ilk üç gün boyunca artıp sonra azaldığı tespit edilmiştir (Khebbeb ve ark., 1997). Melanogryllus desertus yaşa bağlı olarak dişilerin fosfolipid ve trigliserit fraksiyonlarındaki yağ asidi miktarlarının değişiklik gösterdiği tespit edilmiştir (Bozkuş, 2003).

Bulgularımıza göre aynı yaştaki erginlerde birey başına düşen toplam yağ asidi yüzdesinde sıcaklığa bağlı olarak da farklılıklar vardır (Çizelge 4.2, Şekil 4.3 ve 4.4). Çizelge 4.2’den görüldüğü gibi A. obtectus erginlerinde belirli bir yaşta aynı eşeyde sıcaklığa bağlı olarak birey başına düşen toplam yağ asidi yüzdeleri arasındaki farklılıklar önemlidir (p<0.05). Genel olarak çalışılan sıcaklık değerlerinde bütün yaş gruplarında en düşük toplam yağ asidi yüzdesi 20 ºC’da, en yüksek 30 ºC’da elde

edilmiştir (Çizelge 4.2, Şekil 4.3 ve 4.4). Tüm yaş gruplarında her iki eşeyde 30 ºC’da birey başına düşen toplam yağ yüzdesi diğer sıcaklıktakilere göre az olduğu halde (Çizelge 4.1, Şekil 4.1 ve 4.2), toplam yağ asitleri yüzdesinde aksi bir durum söz konusudur (Çizelge 4.2, Şekil 4.3 ve 4.4). Bu durum A. obtectus’da 30 ºC’da aktivitenin maksimum olmasından dolayı (Howe ve Currie, 1964) toplam yağ kullanımındaki artışa bağlı olarak serbest hale geçen yağ asitleri miktarının artmasından ortaya çıkabilir.

Tüm sıcaklıklarda ayni yaştaki erginlerde birey başına düşen toplam yağ asidi yüzdesi dişilerde erkeklere göre daha fazladır ve iki eşey arasındaki farklar önemlidir (p<0.05) (Çizelge 4.2). Oogenezis sırasında yağ dokuda sentezlenen lipitlerin embriyogeneziste kullanılmak üzere ovaryumlara gönderildiği ve orada depolandığı bilinmektedir (Bozkuş, 2003). Ximenes ve ark. (2008)’da radyoaktif etiketleme çalışmaları ile C. maculatus dişilerinde yağ asitlerinin yumurta üretiminde kullanıldıklarını tespit etmişlerdir. Çalışmamızda dişilerin erkeklerden daha fazla toplam yağ asidi miktarına sahip olmaları bunların ovaryum gelişimi ve yumurta üretimi için daha fazla yağ asitlerine ihtiyaç duymalarından kaynaklanabilir.

Yağ asitlerinin böceklerde çok önemli fonksiyonları vardır. Yağ asitleri diyapoz veya uzun süreli göç etme gibi besin alınamayan dönemlerde primer enerji kaynağı olarak kullanılırlar. Ayrıca feromonların, eikosanoidlerin, mumların ve yağ asidi türevi hormonların sentezinde kullanıldıkları gibi, membranların ve kutikulanın yapısında da yer alırlar (Çakmak ve ark., 2007; Lorenz ve Anand, 2004; Anand ve Lorenz, 2008). Çalışmamızda A. obtectus erginlerinde üç farklı sıcaklıkta yaşa ve eşeye bağlı olarak yağ asidi çeşit ve miktarlarında meydana gelen değişiklikler gaz kromatografisi yöntemiyle tayin edilmiştir. Tespit edilen yağ asitlerinin miktarlarının eşeye, sıcaklığa ve yaşa bağlı olarak değiştiği, yağ asitlerinde sıcaklığa bağlı olarak ortaya çıkan değişmelerin yağ asidi çeşidine göre farklı olduğu, fakat erginlerdeki yağ asidi çeşidinin genellikle değişmediği tespit edilmiştir (Çizelge 4.4 − 4.13, Şekil 4.5 − 4.24). Böceklerde yağ asitlerinin miktar ve çeşidinin türe, yaşa, eşeye, gelişim evresine, dokuya, beslenmeye ve çevresel faktörlere bağlı olarak değiştiği birçok araştırıcı tarafından tespit edilmiştir (Ogg ve Stanley-Samuelson, 1992; Howard ve Stanley- Samuelson, 1996; Perez-Mendoza ve ark., 1999a; Hoback ve ark., 2000; Aliza ve ark., 2001; Başhan ve ark., 2002; Nurullahoğlu ve ark., 2004; Çakmak ve ark., 2007; Golebiowski ve ark., 2010).

Haubert ve ark. (2008), üç farklı sıcaklıkta (5,10 ve 15 ºC) üç farklı Collembola türü (Folsomia candida, Heteromurus nitidus ve Protaphorura fimata) ile yaptıkları çalışmada yağ asitleri miktarının sıcaklığa bağlı olarak değiştiğini, değişimin türe göre farklı olduğunu, üç türde artan sıcaklıkla beraber palmitik ve palmitoleik asit miktarlarının azaldığını, linoleik asit miktarının türe göre değişiklik gösterdiğini, H.nitidus’da linoleik asitin artan sıcaklıkla beraber önemli miktarda arttığını, stearik asidin türlerden ikisinde (P. fimata ve F. candida) sıcaklıkla beraber arttığını diğerinde azaldığını tespit etmişlerdir. Ohtsu ve ark. (1998)’da altı Drosophila spp. türü ile yaptıkları çalışmada belirli bir yağ asidinin sıcaklığa bağlı olarak değiştiğini ve düşük sıcaklıklarda palmitik asit miktarının daha fazla olduğunu tespit etmişlerdir. Sıcaklığa bağlı olarak yağ asitleri ile ilgili tespit edilen bulgularımız bu araştırıcıların bulgularıyla paralellik göstermektedir. Çalışmamızda ilk defa A. obtectus’da 15 yağ asidi tespit edilmiştir (Çizelge 4.4 − 4.13, Şekil 4.5 − 4.24). Bu yağ asitleri bolluk derecesine göre dominant olanlar ve ikinci derecede bulunanlar olmak üzere iki grup altında toplanabilirler. Buna göre oleik ve palmitik asit A. obtectus’da dominant yağ asitleridir. Tespit edilen diğer yağ asitleri (kaprilik asit, kaprik asit, laurik asit, miristik asit, stearik asit, palmitoleik asit, linolelaidik asit, linoleik asit, linolenik asit+cis11-eikosenoik asit, cis11,14-eikosadienoik asit, cis13,16-dokosadienoik asit ve cis-5,8,11,14,17- eikosapentaenoik asit) ise ikinci derecede bulunanları oluşturmaktadır (Çizelge 4.4 − 4.13, Şekil 4.5 − 4.24).

Golebiowski ve ark. (2008), A. obtectus kutikulasındaki yağ asitleri ile ilgili çalışmada kutikulada oleik, linolenik, palmitik, linoleik ve stearik asit bulunduğunu tespit etmişlerdir. Bu yağ asitlerinden oleik ve linolenik asidin dominant yağ asitleri olduğunu belirtmişlerdir. Bizim bulgularımız dominant yağ asitleri bakımından Golebiowski ve ark. (2008)’nın bulgularından palmitik asidin dominant olması ile farklılık göstermektedir. Bu fark Golebiowski ve ark. (2008)’nın sadece kutikuladaki yağ asitlerini, bizim ise tüm vücut yağ asitlerini ele almamızdan kaynaklanabilir. Gilby (1965), böceklerin belirli bir bölgesi yerine tamamının özütlenerek yağ asidi analizi yapılmasının yağ dokudaki yağın kompozisyonunu belirleme bakımından daha uygun olduğunu ifade etmiştir. Bir türdeki dominant yağ asitlerinin çeşit ve miktarının böceğin vücut kısımlarına, ergin öncesi gelişim dönemindeki ve ergin evredeki metabolik ihtiyaçlarına ve dokularına göre değiştiği tespit edilmiştir (Stanley-Samuelson ve Pipa, 1983; Stanley-Samuelson ve ark., 1988). T. molitor ile yapılan çalışmalarda dişilerin

yumurtalıklarında palmitik ve stearik asidin, yağ dokuda palmitik, oleik ve linoleik asidin (Khebbeb ve ark., 1997), kutikulasında (Bursell ve Clements, 1967) palmitik asidin dominant yağ asitleri olduğunun tespitiyle gösterilmiştir. Bizim yaptığımız total özütleme Gilby (1965)’nin ileri sürdüğü gibi böcekteki sadece bir bölge yerine tüm vücuttaki dominant yağ asitlerini belirleme bakımından daha uygun olmaktadır. Böceklerin yağ asidi çeşitleri birbirine benzese de dominant olanlar türlere göre farklı olabilmektedir. Örneğin Coleoptera’dan S. oryzae ve S. zeamais’de (Yadava ve ark., 1973) palmitik ve oleik asit, C.maculatus’ da (Nwanze ve ark., 1976) oleik ve palmitik asit, D. maculatus’da (Cohen, 1974) oleik ve palmitik asit, A.grandis’de (Guerra ve Robacker, 1989) oleik ve palmitik asit, R. dominica’da (Perez-Mendoza ve ark., 1999a) oleik, palmitik ve linoleik asit, C. togata globicollis’de (Hoback ve ark., 2000) palmitik, oleik, stearik ve linoleik asit, P. pyralis’de (Aliza ve ark., 2001) palmitik, stearik, oleik ve linoleik asit dominant yağ asitleri olarak tespit edilmiştir. Aynı ordoya dahil farklı türlerde dominant yağ asitlerinin sayısı değişse de tüm çalışılan türlerde oleik ve palmitik asidin dominant olması böceklerdeki yağ asidi metabolizmasında evrimsel bir ilişkinin olduğunu ifade eder. Çalışmamızda A. obtectus’da tespit edilen dominant yağ asitleri diğer araştırıcıların bulgularına paralellik göstermektedir.

Bulgularımıza göre çalışılan tüm sıcaklıklarda A. obtectus’da her iki eşeyde dominant yağ asitleri olan oleik ve palmitik asit yüzdelerinin sıcaklık ve yaşa bağlı olarak değiştiği görülmektedir (Çizelge 4.6, 4.9, Şekil 4.9, 4.10, 4.15 ve 4.16). Fakat belirli bir sıcaklıkta belirli bir yaş grubunda bir dominant yağ asidinin erkek ve dişideki yüzdeleri arasındaki farkın önemsiz (p>0.05) olduğu tespit edilmiştir (Çizelge 4.6 ve 4.9). Belirli bir sıcaklıkta yaşa bağlı olarak ortaya çıkan değişiklikler dominant aside göre değişmektedir. Her iki eşeyde üç farklı sıcaklıktaki ilk gün erginlerinin (0 gün) palmitik asit yüzdeleri sıcaklık arttıkça artmaktadır. Fakat ilk gün erginlerinin belirli bir eşeyinde değişik sıcaklıklardaki palmitik asit yüzdeleri arasında önemli bir fark yoktur (p>0.05) (Çizelge 4.6). Buna karşılık belirli bir yaş grubunda sıcaklık arttıkça dişilerin palmitik asit yüzdeleri arasındaki farkın önemli (p<0.05) erkeklerin önemsiz (p>0.05) olduğu tespit edilmiştir (Çizelge 4.6). Ayni yaştaki dişilerin farklı sıcaklıklarda palmitik asit yüzdeleri arasındaki fark önemli (p<0.05) olduğu halde, erkeklerinki önemsizdir (p>0.05) (Çizelge 4.6). Dominant yağ asitlerinden olan oleik asit miktarı da yaşa, sıcaklığa ve eşeye göre değişmektedir. Her iki eşeyde üç farklı sıcaklıktaki ilk gün erginlerinin (0 gün) oleik asit yüzdeleri sıcaklık arttıkça azalmaktadır. Fakat ilk gün

erginlerinin dişilerinde değişik sıcaklıklardaki oleik asit yüzdeleri arasında önemli bir fark olmadığı halde (p>0.05), erkeklerin oleik asit yüzdeleri arasındaki farklar önemlidir (p<0.05) (Çizelge 4.9). Buna karşılık sıcaklık ve yaş arttıkça erginlerin oleik asit yüzdeleri arasındaki farkların önem derecesi de değişmektedir (Çizelge 4.9). Genel olarak belirli bir sıcaklıkta her iki eşeyde palmitik ve oleik asit yüzdelerindeki değişmeler birbirine zıttır (Çizelge 4.6 ve 4.9).

A. obtectus’da dominant yağ asitleri olan oleik ve palmitik asidin yüzdelerinde yaşa ve sıcaklığa bağlı olarak ortaya çıkan bu farklar bu iki dominant yağ asidinin erginler tarafından kullanılma derecelerindeki farktan kaynaklanmış olabilir. Oleik asitle ilgili bulgularımız Haubert ve ark. (2008)’nın üç Collembola türüyle yaptıkları çalışmadaki oleik asidin yaşa ve sıcaklığa bağlı sonuçlarına paralellik göstermektedir. Oleik asidin dişilerde yumurta bırakmada önemli rol oynadığı T. molitor dişilerinde eşeysel olgunluk döneminde ovaryumlarındaki oleik asit miktarının arttığının tespit edilmesiyle gösterilmiştir (Khebbeb ve ark., 1997). Bozkuş (2003), bir Orthoptera türü olan M. desertus dişilerinde 30 ºC’da palmitik ve oleik asidin yaşa bağlı olarak azaldığını tespit etmiştir. Çalışmamızda 30 ºC’da dişilerde yaşa bağlı olarak palmitik asit miktarında ortaya çıkan azalma bir Orthoptera türündeki duruma benzerlik göstermektedir. Bu durum iki farklı ordoya ait iki türün dişilerindeki palmitik asit metabolizmasının benzer olmasından ileri gelebilir. Bu benzerlik türler arası ilişkilerin ortaya konulması bakımından önemlidir.

Sıcaklığa ve yaşa bağlı olarak oleik asit miktarında görülen değişmeler oleik asidin oogenezde yumurtadaki yedek besin maddesi için fazlaca kullanılmasından veya Renobales ve ark. (1987) ile Blomquist ve ark. (1991)’nın ileri sürdükleri gibi oleik asitten linoleik asit sentezinin yapılmasından kaynaklanabilir. Haubert ve ark. (2008), üç Collembola türünde yaşa bağlı olarak linoleik, palmitoleik, oleik asit miktarlarındaki değişikliklerin üreme, yumurta bırakma veya deri değiştirme için gerekli eikosanoidlerin veya hormonların bu yağ asitlerini kullanılmalarından kaynaklanabileceğini belirtmişlerdir.Nurullahoğlu ve ark. (2004), Apanteles galleria’da iki eşey arasındaki oleik asit miktarı farkının dişilerde yumurta oluşumu için oleik asidin kullanılmasından veya oleik asidin bu amaçla linoleik aside çevrilmesinden ortaya çıkabileceğini ileri sürmüşlerdir.

Ogg ve ark. (1993), D. longicornis’de dominant yağ asitleri miktarının eşeye bağlı olarak değiştiğini, dişilerinin triaçilgliserollerinde erkeklere göre daha fazla

palmitik ve linoleik asit, daha az miktarda oleik asit bulunduğunu tespit etmişlerdir. Çalışmamızda da dominant yağ asidi miktarı eşeyler arasında farklılık göstermektedir. Oleik asit miktarının dişilerde ilk dört günde artıp sonra azalması bunlardaki maksimum yumurta bırakma faaliyetin 3.-5.günlerde olması nedeniyle bu asitin oogenezde çok fazla kullanılmasına ayrıca Ghioni ve ark. (1996) ile Haubert ve ark. (2008)’nın belirttikleri gibi oleik asittin, linoleik ve linoleik asitlere dönüştürülmesine bağlanabilir. Erkeklerde maksimum aktivitenin en yüksek olduğu 3-5 gün yaş grubunda 30 ºC’da değişim daha dikkat çekicidir. Erkeklerin sürekli çiftleşme potansiyeline sahip oldukları (Maklakov ve ark., 2007) göz önüne alındığında muhtemelen oleik asidi çiftleşme faaliyetlerinde enerji kaynağı olarak kullandıkları ve bu nedenle bu asit sentezini arttırdıkları varsayılabilir

Böceklerde yağ asidi kompozisyonu ve yağ asitlerinin miktarları türden türe

Benzer Belgeler