• Sonuç bulunamadı

Oryantalistlerin hadis-i şerif üzerine yaptıkları araştırmalar,

materyalist tarihselci ekole dayanır. Bu ekol, "tarih felsefesinin bir türü olup geçmiş ilkel dönemlerden günümüze kadarki süreçte grup-ların içinde (büyüyüp) geliştikleri adetleri açıklamaya çalışır."65 Bu yöntem sadece duyu organlarının algıladıklarına güvenir. Hislerle id-rak edilenler ile salt beşeri perspektif aracılığıyla ortaya konanların dışında hiçbir şeye inanmaz. Buna bağlı olarak, oryantalistlerin çoğu

Yahudilik ve Hiristiyanlığa mensup olsalar da sünnet-i nebeviye ile vahy-i ilahi arasındaki herhangi bir ilişkiyi reddederler. Oryantalist-"

lerin bu metodolojiyi esas almalar! İsliim dinini ve Rası11ün nübüv-vetini inkarın doğal bir sonucudur. Onların bakış açısına göre hadis-i

şerif sırf insanı bir çabadır veya en -iyi ihtimalle hadis, kavmini top-lumsal baskı ve yoksulluktan kurtaran dahi ve toplumsal ıslahatçı bir

şahsiyetten sadır olan şeylerdir. Vahye gelince, o da sadece bir vehim, zan ve hayalden ibarettir.

63 Abdulhamit, Dr. İrfan, el-Mıısteşrikim ve'l-İsldm, s: 17.

64 Bkz. Halil, el-Mıısteşrikiin ve's-Sireızı'ıı-Nebeviyye makalesi, s. 122-125.

65 Bu yöntem sosyalist düşünce filozofu Marx'a nispet edilir. Bkz. el-Behiy, Muhammed, el-Fiknı 'l-İsldmi'l-Hddis ve Sılatıılıii bi'l-İsti'mdr, Kahire, Mektebetu Vehbe, 12. baskı, 1411/1991, s. 282.

MÜSTEŞRİKLERİN HADİS İLMİ VE SÜNNET-İ NEBİ 495 ÇALIŞMALARINDAKİ REFERANSLARI

Bu sebeple bir kısım oryantalistler Hz. Peygamber'i (sav), re-formist veya hürriyete, toplumsal adalete ve diğerlerine çağrıda bu-lunan bir ıslahatçı ya da buna benzer diğer lider ve ıslalıatçılara sarf edilen sözlerle betimlerler. Kimileri de nesir üstadı, edebi nesir

sana-tını ilk ortaya koyan kişi olarak niteler. "Bu tasavvur, vahyi ve gökle-rin mesajını anlayamamak ve onu inkar etmekten kaynaklanır."66

Buna karşılık olarak eski oryantalistler Hz. Peygamber'in

imajını karalamada ve onu tahrif etmede bir hayli mübalağada

bulun-muşlardır. Bunların başında oryantalist Lammens67 gelmektedir ki, Hz. Peygamber'in dini kendinden getirdiğini ileri sürmüştür. Ancak bunun pek çok iftirasına reddiye yazılmıştır. "Her ne kadar pek çok

kitabında ileri sürdüğü delil. ve buı:banlar okuyucuyu yanıltan, tarihe ve hakikate yalan isnad etme kabilinden olsa da burada Lammens'ı

seçtim. Çünkü onun ilmi şöhreti pek çok insanı kandırmış ve kendi-sine güven duyulmasına neden olmuştur."68

Böylece oryantalistler Hz. Peygamber' in (sav) nübüvvet

vas-fını kaldırmaya veya şüphe düşürmeye özen göstermişlerdir. Oryan-talist Poster Hz. Muhammed'in kavminin peygamberlik sıfatı

gör-mediği için onu yalanladığını iddia eder.69 1752 senesinde Kur'an'ı

tercüme eden oryantalist Safari de Hz. Peygamber'in çağırdığı

inan-cının kabulünü sağlamak .için ilahi otoriteye yöneldiğine

inanmak-tadır. Bundan dolayı Allah'ın Rasıllu olarak kendisine inanılmasını

. '

istemiştir ve bu akli ihtiyacın gerektirdiği sahte bir inançtır. 70 Gold-ziher de Hz. Peygamber'e gelen vahiy olgusu hakkında şüphe ederek şöyle demektedir: "Peygamber'in getirdikleri, kendilerinden deriri

66 el-Cundi, e/-Mıısteşrikfın ve '/-İs/dm, s. 99; el-Cebri, es-Siretıı 'n-Nebeviyye ve

· Evlıdmıı '/-Mıısteşrikfn, s. 84.

67 Henri Lammens (1862-1937): Aslen Fransız uyruklu Belçikalı oryantalist. Çok sayıda eseri vardır. Eserleri tarafgirlik ve insafsızlıkla nitelenir. Bkz. el-Akili,

e/-Mıısteşrikıiıı. llI, 293-296.

68 el-Cundi, el-Mıısteşrikfın ve '/-İs/dm, s. 91. Bu Oryantalistin düşüncelerini nasıl tartıştığına bkz. es-Siretıı 'n-Nebeviyye ve Evlıdmıı 'l-Müsteşrikfıı, s. 107-123.

69 Frank Foster: Amerikalı oryantalist. Ta.rilııı Hayati Muhammed adlı kitabı yazmıştır.

Bkz. el-Cebri, es-Si~etıı 'n-Nebeviyye ve Evlıdnııı 'l-Mıısteşrikfn, s. 150-152.

70 Halil, el-Mıısteşrikfııı ve 's-Siretıı 'ıı-Nebeviyye makalesi, s. 122-125.

496 HADİS TARTIŞMALARINA YENİ YAKLAŞIMLAR

bir şekilde etkilendiği hıristiyan ve yahudi unsurlarla olan

ilişkisin-. den elde ettiği ve öğrendiği bir takım bilgi ve dini görüşün sentezin-den başka bir şey değildir. Bu fikirlerden o kadar etkilendi ki, bu etki onun nefsinin derinliklerine kadar işledi. .. Ve dış etkenlerin etkisiyle onu vahiy olarak anladı. Kalbine yerleşen inanç oldu. Böylece bu öğ­

retileri ilahi vı:ıhiy olarak ifade etti ve kendisinin bu vahyin bir aracısı olduğuna -ihlaslı bir şekilde- inanır hale geldi."71

Bu, kendisine karşı dikkatli ve uyanık olunması gereken tehli-keli bir durumdur. Bu durum, nebevi hadis çalışmalarında bir ayırım noktası oluşturur. Bu konuda birbirine zıt iki bakış açısı ortaya çıkar.

Birinci bakış açısına uygun olan bir söz ikinci bakış açısında kabul edilemez bir söz olur.

Oryantalistler hadis ve vahyin arasını ayırırlar. Hadise salt ma-teryalist bir bakış açısıyla bakarlar~ Bu da onları İslaınl perspektiften

. '

kabul edilemez sonuçlara götürmüştür. Bu sonuçların en belli başlı olanları şunlardır:

a) Hadis-i şerifin tabiatını ve Allah'tan gelen ve ismet sıfatı

olan bir vahiy olduğunu görmezden gelmeleri. Hadis ve tenkit çalış­

malarında bu masumiyeti göz ardı ederek akıllarına sınır tanımadılar. 72

b) Gelecekte olacak olan olaylan, hadise ve fitneleri haber

\

veren hadisleri reddetmeleri. Zira onlara göre bu tür haberler bir in-;

sandan sadir olamaz. Dolayısıyla bunlar daha sonra gelen nesillerin

uydurdukları hadislerdir. 73 ·

71 Goldziher, İgnaz, el-Akide ve'ş-Şeria fi'l-İsliim, trc. Muhammed Yusuf Musa ve

diğerleri, K.ahire-Diiru'l-Kiitibi'l-Mısri; 1. baskı, 1946, s. 5-6. Brockelmann'ın

Hz.Peygamber ve onun hadis ilişkisinden bahsederken söylediği şu söze bakın:

"Duyduklarını Allah'tan bir vahiymiş gibi ilan etti," Abdulhamid, el-Mıısteşrikıiıı ve 'l-İsliim, s. 18.

72 Hadis tenkidi yaparken dayandığı örnekler için bkz. Robson James, Hadith, The

Eııcyclopaedia of lslam, Leiden, New Edition, 1960, vol. 3, p. 26; Robson James, Tlıe Material of Traditioıı 11, Mııslim Word (Hartford, 41, 1951, pp. 257-70), pp.

267-269; Robson, James, Mııslim Tı·aditioıı: the qiıestioıı of aııtheııticity, Memoirs aııd proceediııgs of the Maııchester Literary & Philosophical Society, ( Manchester Memoirs), 93, 1951/1952, pp. 84-102), pp. 93, 97.

73 Bkz. Robson Haditlı. T/ıe Eııcyclopaedia oflslam, vol. 3, p. 26. Keza bkz. Juynboll, Hadis, Diiiretıı'l-Meiirifi'l-İsliimiyye, Kahire, Diiru'l-Şa'b, 1933, XIII, 391.

MÜSTEŞRİKLERİN HADİS İLMİ VE SüNNET-i NEBİ 497 ÇALIŞMALARINDAKİ REFERANSLARI

c) Onlar mucizelerle ilgili hadisleri reddettiler.74 Çünkü ha-dislerde bahsi geçen konular insanoğlunun elinden gelmeyen

ola-ğan üstü becerilerdir. Onların tabiriyle batılı aklın bu tür hadislerin

doğruluğuna ve onların Hz. Peygamber' den sadır olduğuna inanması

zordur.75 Golziher, Alfred Guillaume76 ve Robson'a göre, bu tür ha-disler Müslümanların icadıdır ve bununla peygamberleri Hz. İsa ile

diğer peygamberlerin göstermiş olduğu olağanüstü durumları kendi peygamberlerine nispet etme arzusundadırlar. "Müslümanlarda şöyle

genel bir yönelim egemen olmuştur: İsa'nın (as) hıristiyanlık imajın­

dan aşağı kalmayacak bir Muhammed imajı çizme gayreti."77

d) Onlar ahiret günü, cennet, cehennem, mucizelerle alakalı

hadislerin daha önce gelen semayj dinlerden alındığım iddia ettiler.

Bu tür hadislerle alakalı Oryantalist Goldziher şöyle demektedir:

"Muhammed'in özellikle ahiret hayatıyla alakalı haberleri çok açık

bir şekilde dışarıdan aldığı bir takım verilerden ibarettir. O çağrısını

bunlar üzerine ikame etmiştir. O bu bilgileri Alıd-i Atik'ten almıştır.

-Allah'm kendilerine yol gösterici olarak gönderdiği peygamberle-re karşı duran ve onlarla alay eden geçmiş toplumların uğradıkları akıbeti örnek vererek insanları uyarmak amacıyla- bunlar çoğu za-man peygamber kıssalarından alınmıştır. "78

e) İslami birtakım usul ve hukukun, yahudi, hiristiyan, putpe-rest, doğu gnostiği ve Pers zerdüştlüğünden,, 79 geldiğini ileri sürniele-ri. Bunu da İslam ve diğer dinler ve mezhepler arasındaki benzerlik- ·

74 Mucizelelerle ilgili hadisler için bkz. Enbiya Yıldırım, Hadisler ve Zihinlerdeki Sanılar, İstanbul-2019,,s. 202-215. Mütercim.

75 Bkz. Tlıe Eııcyclopaedia bflslam, XIII, 26.

76 Alfred Guillaurne (1888-1962): İngiliz Oryantalist. Oxford Üniversitesi'nden mezun oldu. Fransa ve Mısır'da çalıştı. Londra Üniversitesi'nde Afrika Arap Araştırmaları Enstitüsü'nde Arapça hocalığı yaptı. 1949'da Şam'da, 1950'de Bağdat'ta Arap İlimleri Birliğine üye olarak seçildi. Bkz. el-Akiki, el-Mıısteşrikiııı, II, 117-118;

Cuhii, ed-Diriisiitıı 'l-Arab(vye ve 'l-İsliimiyye fi Ürnbbii, s. 48-49.

77 Goldziher, Ignaz, Mııslim Stııdies (Mıılıammedanisclıe Stııdien), trc. C.R Barber and S.M. Stem, (GeorgeA!len&Unwin Ltd. London, 1()71), II, 346; Cf. Guillaume, Alfred, Tlıe Tradition of Is/anı (Oxford University Press, 1924), pp. 135; Robson, James, Tlıe Material ofTradition I, The Mııslim World (Hartfoid, 41, 1951), p. 174.

78 Goldziher, el-Akidetıı ve 'ş-Şeria, s. 9.

79 a.g.e., s. 5-6, 18-19.

498 HADİS TARTIŞMALARINA YENİ YAKLAŞIMLAR

ten yola çıkarak literal bir metodolojiyle yaptılar. Burada şu ya da bu fıkri İslam'ın söz konusu din ve mezheplerden ödünç aldığı şekli:ı:ı­

de yorumladırlar. Oryantalist Goldziher'e göre İslam tek bir potada yoğrulmuş olan fikirlerden ibarettir. "İslam'ın gelişimi Helenistik

dü-şünce ve görüşlerin etkisiyle gerçekleşmiştir. Ayrıntılı fıkıh sistemi Roma hukukunun etkilerini taşır. Siyaset sistemi Abbasi dönemin-deki şekliyle Farisi düşünce ve teorilerin etkisi altındadır. Tasavvufu ise yeni Eflatuncu akım ile Hint düşünce akımının etkisi altındadır."80

Hz. Peygamber'in getirdiği inanç ve şeriat üzerine yapılan

ça-lışmalarda materyalist metodolojiyle amel etmek oryantalistlerin bu

düşünce ve şeriatı kendinden önceki inanç sistemlerine, eski felsefi yönelimlere indirgemelerine ve bunlar arasında gördükleri en ufak

benzerliği önemsemelerine yol açmıştır. Bütün bu söylediklerimiz-den şu anlaşılmaktadır ki; İslarlli araştırmalar alanında çalışan araş­

tırmacıların önünde iki yol vardır:

Birinci yol: Hz. Muhammed'in (sav) Allah'ın kulu ve resulü

olduğuna iman etmektir. O vahyi Hz. Allah 'tan··almıştir ve hevasın­

dan konuşmaz. Onun konuştuğu ancak vahiydir. Hz. Peygamber'e nispeti sahih olduğunda onun ahiret günü ve gaybla ilgili verdiği ha-berlere iman etmek gerekir.

İkinci yol: Onun peygamberliğini inkar etmek. Bu da onun getirdiği gayb haberlerinin inkiirını,.risaleti_n reddini ve İslam ümme- "

tinden ç~ayı gerektirir. Bundan başka bir yol, üçüncü bir yol veya orta bir yol yoktur.

Oryantalist Coulson hadislerin eleştirilmesi . hakkında batılı

yöntem ile İslarlli yöntem arasını · hirleştirmede başarının mümkün

olmadığını, hadisleri tenkit metodu üzerine yazdığı makalesinin so-nunda şöyle ifade eder: "Hadislerin eleştirisi hakkında batı ve İslarlli kaynakların arasını bulma imkanının olmadığını çok açık bir şekilde

itiraf etmek gerekir. Her birinin farklı bir arka planı vardır.

Materya-80 a.g.e., s. 5-6.

MÜSTEŞRİKLERİN HADİS İLMİ VE SÜNNET-İ NEBİ 499 ÇALIŞMALARINDAKİ REFERANSLARI

list tarihselci tenkit metodunun gerektirdiği ile dini inancın gerekleri

arasında objektif olabilecek bundan başka orta bir yol yoktur."81

2.3. Evrimci bakış açısı ve bunun dini çalışmalara tatbiki

Bazı oryantalistlerin hadis ilmi hakkındaki yazılan, onların

evrimci bakış açısından etkilendiklerini ortaya koyar. Zira onlar dini

çalışmalarında bu teoriyi uygulamışlardır. Bu da onları oluşun ve

.dö-nüşümün kaçınılmaz bir ilke olduğunu zira durağan bir şey olmadığı

söylemine götürmüştür.82 Bu teorinin etkisini bazı oryantalistlerin

yazılarında gözlemlemekteyiz. Bunların en meşhurlarından biri de Goldziher' dir. Hadisin gelişimi üzerine yaptığı çalışmaları Dirdsdtun Muhammediyye adlı kitabının ikinci bölümünde ele almış v,e burada genel anlamda nebevi hadislere şüpheyle bakılması gerektiği sonu-cuna ulaşmıştır. Öyle ki hadislerin çoğunun İslam'ın birinci ve ikinci

yüzyılında dini, tarihsel ve toplumsal gelişimin sonucu olarak orta-ya çıktığı kararına varmıştır. Ona göre hadis İslam'ın ilk dönemine ilişkin tarihi belgeler olarak görülmez. Aksine hadis literatürü İslam toplumunda ortaya çıkan çaba ve gayretin etkilerinden biridir.83 Böy-lece hadis bize İslam ümmetinin düşünce hareketinin gelişimine bir örnek teşkil eder. 84

İlk dönemlerde ortaya çıkan bazı düşünce ve görüşleri bir kı­

sım hadislerle ilişkilendirerek hadisin bulunduğu çağın ruhunu

yan-sıttığı tezini ispat etmek ister. Bu görüşlerin, sahiplerinin söz konusu hadisleri va'z ettiklerini ve Hz. Peygamber'e isnat ettiklerini iddia eder. Buna örnek olarak hadis yazılmasından nehyeden ve daha sonra izin veren hadisler hakkında şüphe uyandırması zikredilebilir.

Bunla-81 Coulson, N. J. Eııropean Criticism of Hadith Literatııre, Arabic Literature to The End of The Umayyad Period, (The Cambridge History of Arabic Literature II), Cambridge, 1983, p. 321.

82 Bkz. Badi, Cemal Ahmed, Mevkıfiı'/-Musteşrikfn miııe's-Sııımeti'n-Nebeviyye: el-Ehdiif ve'/-Vesiiil ve'n-Netiiic, (Mecelletu'l-İsliim fi Asya, Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi, sayı 1, 2004), 2004, s. 262.

83 Goldziher'in kitabı üzerine Pfannmueller'fu yorumuna bakınız: Zakzı1k, el-İstişriik ve'/-Ha/fıyyetu'/-Fikriyye /i'l-Sıriii'/-Hadiiri, s. 101-102. Keza bkz. Goldziher, pp.

18f, vol. 2, Mus/im Studies.

84 Goldziher, el-Akidetıı ve 'ş-Şeria, s. 69.

500 HADİS TARTIŞMAL\RINA YENİ YAKLAŞIMLAR

nn hadisin yazılıp yazılmaması konusunda Müslüman toplumun

ge-lişiminin ve ihtilafa düşülmesinin bir göstergesi olduğunu iddia eder.

Konuyla ilgili gelen rivayetler üzerinde yaptığı çalışmanın sonucu olarak hadis ehliyle rey ehli arasında bu konuyla ilgili bir anlaşmaz­

lık olduğıı sonucuna varır. Ona göre ehl-i reyin hedefi hadisin kayıt altına alınmadığını ispat etme yönündedir. Bunu da hadislerin sahih

olmamasına bir delil olarak göstermek isterler. Onların bu sözü ise

hasımları olan ehl-i hadise zarar verir. Bu nedenle her iki gurup da kendi görüşlerini desteklemek için hadis uydurmaktan çekinmezler.

Sonuç olarak şu sözlere yer verir: "İlmin yazılması hakkındaki ri-vayetler ya da hadisler ehl-i hadis ve ehl-i rey arasındaki yarışın bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Kendi görüşlerini destekler mahiyette hadisler va'z etmişlerdir."85

Bu oryantalistin hadisçilerile fukahayı nasıl tasvir ettiğine

ba-kınız. Onlar Rasftlullah'a (sav) yalan söylemeyi helal gören

'

düşman

iki zıt gnıptıır. Dr. el-Iş bu iddiayı Hatlb Bağdiidi'nin kitabının tahki-kinin mukaddimesinde cevaplar: "Hadis yazmayla ilgili cevaz ve ya-sak hakkında tartışmanın ehl-i hadis ve ehl-i rey arasında olmadığını

zira ehl-i reyden de hadis yazmaktan sakınan veya bunu ikrar edenler

olmuştıır. Tıpkı ehl-i hadis arasında hadis yazımını hoş görmeyen ve cevaz verenler olduğıı gibi."86

Bu gelişimci teorinin sonuçlarından bir diğeri de Goldziher'in'

"Hz. Peygamber' in 'Kulum nafile ibadetlerle bana yaklaşmaya de-vam eder ve ben onu severim ... '87 Hadisine şüpheyle yaklaşmasıdır.

Bu iddianın delili ise, rivayetin ilk dönem düşüncelerine uygun

olma-yıp son dönem sufi düşüncelere uygun olmasıdır.88

85 el-Hatib el-Bağdadi, el-Hafız Ebfibekr Ahmed b. Ali, Takyidzı 'l-İlm, hzr. Yusuf el-Iş, Dilrıı'l-İhyiii's-Sunneti'n-Nebeviy)'e, 2.baskı, 1974, muhakkikin mukaddimesi, s.

16. Keza bkz. Goldziher, Mzıslim Studies pp. 183-186, vol. 2.

86 el-Hatib el-Bağdadi, Takyidzı 'l-İlm, muhakkikin mukaddimesi, s. 21-22. Bu mesele hakkında Goldzih,er'in görüşleri ve tartışmaları için ayrıntılı olarak bkz. s. 16-22.

87 Buhan' nin el-Ciimi 'ıı 's-Sahih 'de aldığı hadisin bir bölümü: Rikak, babu 't-teviidu ', rakam: 6137, V, 2384.

88 Bkz. Goldziher, el-Akide ve'ş-Şeria, s. 45.

MÜSTEŞRİKLERİN HADİS İLMİ VE SÜNNET-i NEBİ 501 ÇALIŞMALARINDAKİ REFERANSLAR!

Gelişimci teoriden etkilenmiş ve onu hadisle ilgili yaptığı ça-lışmalarda uygulayan Joseph Schacht, İslam fıkhının ortaya çıkışıyla

alakalı bir kitap yazmış ve burada fıkhl hadisler ve gelişimi üzerinde

durmuş, sonuç olarak isnadın gelişim süreci teorisini ortaya atmıştır.

O, isnadlann ilkel bir şekilde ortaya çıktığına, gelişigüzel bir tarzda

farklı grupların elinde geliştiğine ve hicri üçüncü yüzyılın ikinci

ya-nsında yani Kiitüb-i Sitte musannifierinin yaşadığı dönemde kemal

noktasına ulaştığına inanmaktadır: "Bu nedenle bizim Müslüman

ulemanın isnadlara olan güvenine ulaşmamız biraz zor görünüyor.

Hadisçilerin güvendiği bazı isnadlar aslında İmam Malik'ten önceki nesilde yaygın olan uydurma geleneğinin bir sonucudur."89

2.4. Belli amaçlarla selektif/seçmeci yaklaşım

Bazı oryantalistler ilınl çalışmalarda negatif bir metodoloji uygularlar. Bu da keyfi bir seçmeci yöntemdir. Onlar öncelikle zihin-lerinde bir fikir oluştururlar sonra vakıalar ve tarilısel rivayet ve olay-lar arasında kendi fikirlerini destekleyen belgeleri ararlar. Amaçlan bununla kendi inandıkları veya beninısedikleri düşünceyi delillendir-mektir. Ancak bunu yaparken de kendi düşüncelerini nakz eden olay ve delilleri görmezden gelirler.

Üstaa Ebu'l-Hasan en-Nedvi şu sözüyle buna dikkat çekerek

şöyle demektedir: "Kendilerine bir gaye belirlerler ve bu gayeyi

ger-çekleştirmek için her yolu denemek oryantalistlerin büyük bir kıs­

mının metodudur. Sonra bütün bilgileri toplarlar -yaş kuru ne varsa-konuyla herhangi bir alakası olmasa da. İster dini, ister tarihl, ister edebiyat, ister şiir veya 'rivayet veya hikaye mizah, müstehcen olsun, fark etmez.

Ve

kendi zihinlerinden ve gönüllerinden başka hiçbir yer-de olmayan teoriler ilıdas ederler."90

89 Schacht; Joseph, Tlıe Origiııs Mıı/ıammadaııJurisp111deııce, (Oxford: The Clarendon Press, 1950), p. 163.

90 en-Nedvi, Ebu'I-H11san, el-İs/tim ve'l-Mıısteşrikfiıı, el-Ba'su'l-İslami dergisi, XXVII, 1-2, Ramazan-Şevval, 140211982, Temmuz-Ağustos, s. 14.

502 HADİS TARTIŞMALARINA YENİ YAKLAŞIMLAR

Üstad Cevad Ali bu metodun temsilcilerine İtalyan oryanta-list Leone Caetani'yi91 örnek verir. Bu kişi Hz. Peygamber'in (sav)

hayatıyla ilgili yazı yazan oryantalistlerin ilklerindendir. Çoğu kez öncelikle siyer hakkında bir fikir ileri sürer. Sonra eline geçen

güç-lü-zayıfher türlü rivayeti kullanarak bu fikri ispat etme yoluna gider. 92 Bir kısım oryantalistler bu yöntemin hatalı oluşuna dikkat çekmiş­

tir. Etienne Dinet "Batının Gözüyle Doğu" adlı kitabında oryantalist Snouck Hurgronje'den93 şunları nakletmiştir: "Modern siyer tarihi

araştırmaları herhangi bir teoriye veya önyargıya hizmet ettiğinde,

bu, o araştırmanın akim olduğunu gösterir."94

Oryantalist Montgomery Watt seçmeci yöntemi beniinseyen Fransız oryantalist Lammens'ten örnek vererek der ki: "Üzülerek söylemek gerekirse, o delilerin maksadını çok aşıyor. .. ·Kaynakları

kullanırken benimsediği bu gelişi&fiZel yöntem hiç de bilimsel de-ğildir. Çünkü asla objektif olınaya Çalışmadan, tamamen kendine ait özel düşünce ve inançlardan yola çıkarakbir görüşü kimi zaman ka-bul ediyor, kimi zaman da reddediyor .. "95 Laınıİiens'ın delillendirme yöntemini ele alırken de Watt şunları söyler: "Lammens bunu neden

yapıyor? Sanının bu yöntemi delillendirmeye çalıştığı teorinin doğ­

ruluğunu vurgulamak için yapıyor."96 Watt'ın Lammens'ı eleştirisi

onun da sünnet ve siret çalışmalarında benzer metodik yanlıŞlar

yap-madığı anlamına gelınez. Dr. İmiid.uddin Halil, Watt'ın Muhammed\

Mekke'de_ adlı siret-i Nebi ile alakalı kitabı üzerine yaptığı eleştirel 91 Leone Caetani (1869-1926): İtalyan oryantalist. Roma'da doğdu ve üniversiteden mezun oldu. Yedi dil öğrendi. Arapça ve Farsça onlardandır. Hindistan, İran, Mısır, Suriye, Lübnan'a gitti. Çok kitabı vardır. On cilt olan Ttirilııı '!-İslam en meşhuru­

dur. (1912-1926). Bkz. el-Aklkl, el-Mıısıeşriküıı, I, 429-430.

92 Halil, el-Mzısteşrikıiıı ve 's-Siretıı 'ıı-Nebeviyye, s. 120: Tarihıı 'l-Arab fi '!-İslam, V, 95, Ali Cevad'dan naklen.

93 Snouck Hurgronje (1857-1936): Hollandalı oryantalist. İsliim'ı kabul etmiş göründü ve kendisine Abdulğaffar ismini verdi, Mekke'de ikamet etti. Goldziher'den sonra Arapçanın üstadı sayılır. İslam fıkhı ile alakalı kitabı vardır. Bkz. el-Aklkl, el-Mzıs­

ıeşrikfııı, II. 315-316.

94 Halil, el-Mzısteşrikıiıı ve's-Siretıı'ıı-Nebeviyye, s. 121.

95 Montgomery Watt, Mzıhammedfi Meleke, trc. Sufyan Berekiit, Sayda, el-Matbaatu'l-Asriyye, s. 154.

96 a.g.e., s. 243.

MÜSTEŞRİKLERİN HADİS İLMİ VE SüNNET-İ NEBİ 503 ÇALIŞMALARINDAKİ REFERANSLARI

çalışmada bu oryantalistin metodolojik tutarsızlıklarını şöyle

özet-lemiştir: "Bir tarafta mübalağalı eleştirel bir tutum ki gelişigüzel

olumsuzlama içermekte, müsellem olan bazı konularda şüphe ortaya

çıkarmaktadır. Diğer taraftan varsayıma dayalı bir tutum söz konusu ve bu tutum kendinden çok emin bir şekilde kesin ifade kalıplarıyla aslında vuku bulduğu şüpheli olan rivayetleri varmış gibi göstermek-tedir. Çağdaş çevresel faktörleri görmezden gelerek ve mantıksal po-zivitist bakış açısıyla, bir olay karşısında saf aklın varması güç olan

çıkarımlarda bulunmaktadır. "97

Dr. İınil.dudd\'n Halil oryantalist Brockelmann'ın 98 Tı:lrf­

hıı 'ş-Şııııbi 'l-İslamiyye adlı eserini bunun en güzel örneği olarak gö-rür: ''Ne yahudilerin Medine'deki_ kabileleri Medine'deki otoriteye

karşı kışkırtmasına işaret etmekte ne de en zor zamanlarında Beni

Kurayza'nın Hz. Peygamber'le olan antlaşmayı bozmasına işaret et-mekte, bunun yerine şunu söylemektedir: Her halükarda belirsiz bir

davranış içinde olan Beni Kurayza'ya Müslümanlar saldırınıştır."99

· Bu ve benzeri örnekler bazı oryantalistlerin kendi önyargıla­

· Bu ve benzeri örnekler bazı oryantalistlerin kendi önyargıla­

Benzer Belgeler