• Sonuç bulunamadı

3.2. Buhâri’nin Tarihçiliği

3.2.6. Tarihe/Akla Aykırı Görülen Rivayetler

Tarihin olguları bize çoğunlukla orijinal olarak gelmezler. Her zaman kayıt tutanın zihninden kırılarak yansırlar. 305 Đbn Haldun’a göre, müverrihi hataya düşüren amillerin başında vak’aları yanlış ve o vak’a dan kasdedilen maksadın dışında

303 Buhârî, Ensarın Menkîbeleri, b.XXXXV, c.III, 3904, s.561 304 Đbn Hacer, c.II, s.582

anlamaktır.306 Bu sebeple tarihçi ele aldığı tarihi gerçekleri, mantıkî bir çerçevede düzenlemesi gerekir. 307

Verilerin akla arzedilmesi, Đslam tarihçilerinin, tarihî tenkit yöntemi olarak önerdikleri bir yöntemdir. Tarihî malzemenin akıl sınırlarının dışına çıkmaması ve ya aklî delillerle çelişmemesi gerekir.308 Bu tür rivayetler zaman zaman Đslam tarihi kitaplarında da karşımıza çıkmaktadır. Ama bizi asıl ilgilendiren bu tür rivayetlerin Sahih-i Buhari’de varlığı meselesidir. Zira bu bir tarih tenkit yöntemidir.

Tarihî malzemenin akla arz edilmesi hususu üzerinde en çok duran ve buna dikkat etmeyen tarihçileri ciddiyetsizlikle suçlayan ilk kişi Đbn Haldun olmuştur. Đbn Haldun bu hususa Mesûdî’yi örnek vermiş ve onun Hz. Musa ile birlikte Mısır’dan Filistin’e göç eden kişilerin sayısını 600. 000 kişi olarak vermesini eleştirmiştir. Đbn Haldun; bu kadar insanın o günkü şartlar da bir mekânda yaşayabilmesinin mümkün olmadığını ve Mesûdî’nin bunu hiç düşünmeden nakletmesinin bir hata olduğunu söylemiştir. 309

Bu yönteme başvurarak okunması gerekli bir Buhârî rivayeti;

Ebû Hureyre'den rivâyete göre Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Dâvûd oğlu Süleyman dedi ki: Bu gece yetmiş hanımı (mı) dolaşacağım. Bunların her birisi de Allah yolunda cihad edecek bir suvari doğuracaktır. Yanındaki arkadaşı ona: Đnşallah de, dedi. Fakat Süleyman demedi. Kadınlar -yarısı bulunmayan bir tek evlat dışında- hiçbir şekilde hamile kalmadılar. Nebi sallallâhu aleyhi ve sellem: Eğer o sözü (inşaallah'ı) demiş olsaydı, bunlar Allah yolunda cihad edeceklerdi. "

Şuayb ile Đbn Ebi'z-Zinâd " (yetmiş yerine) doksan" demişlerdir ki, bu daha sahihtir310 Bu rivayetin akla arz edilmesi halinde Đnşallah kelimesinin önemini vurgulamak üzere kesretten kinaye bir rivayet olduğu yorumunu yapma ihtiyacı hissediyoruz. Zira böyle bir şeyin olması (Davud oğlu Süleyman’ın bir rivayete göre

306 Z. Fahri Fındıkoğlu, Đbn Haldun’da Tarih Telakkisi ve Metod Nazariyesi, Üçler Basımevi, Đstanbul 1951, s.33

307, Seyyide Đsmail Kâşif, Đslam Tarihinin Kaynakları ve Araştırma Metotları, çev. Mehmet Şeker, s,130, Salâhattin Polat, Buhâri’nin Sahihi’ne Yapılan Tenkidler, s.97, Buhâri Sempozyumu, Kayseri 18-20 Haziran 1987

308 Mehmet Mahfuz Söylemez, “Klasik Dönem Đslam Tarihçilerinin Tarih Anlayışı”, Đslami Đlimler Dergisi, III, sayı 2, Güz 2008, s.29

309 Đbn Haldun, Mukaddime, c.I, (çev:, Süleyman Uludağ), I-II, Dergâh Yayınları, Đstanbul 1988, s.29, Ali ARSLAN, Hadis Kaynaklarındaki Tarihe/Vâkıaya Aykırı

Rivayetlerin Değerlendirilmesi, Hitit Üniversitesi Đlahiyat Fakültesi Dergisi, 2009/1, c. 8, sayı: 15, ss. 135-158

yetmiş diğer rivayete göre doksan eşini ziyaret etmesi) halinde bile her birisinden bir erkek çocuğunun dünyaya gelmesi hem bilimsel açıdan hem de Allah’ın iradesinin keyfiyetine sınır koyması açısından sakıncalı bir durumdur zannımızca. Çünki burada Đnşallah kelimesinin kerametini gösteren rivayet Allah’ın külli iradesini görmezden geliyor. Her inşallah diyenin çocuğunun erkek olması ne aklen ne dinen söz konusu değildir.

Bu hadisi şerh eden Đbn Hacer’de Hz. Süleyman’ın sözlerinin temenniden ibaret olduğu kaydını düşmüştür.311 Temennileri akla arz etmeye hacet olmasa da, tarihi bilgileri akla arz etmek zaruridir. Akla arz edilmesi gerekli olan bir diğer rivayet ise, Yaratılışın Başlangıcı Bölümünde, Đblis ve Ordularının Özellikleri bab başlığının312 altında nakledilen hadistir.

Đslam tarihçilerinin, tarihsel verileri tenkit ederken kullandıkları bir başka yöntem ise haberleri tarihsel doğrulara arz yöntemidir. Bu yöntem ile Bağdadi’nin ortaya çıkardığı tarihi bir hakikat; yöntemin ne kadar etkin kullanılabileceğini bizlere göstermekte: Hayber Yahudileri, cizye ödememek için uydurma bir belge düzenlerler ve belgenin altına vesikanın yazılışına şahit olanların isimlerini kaydederler, belgenin muhkemiyetini arttırmak için şahitlerin arasına Emevî devletinin kurucusu olan Muâviye’nin adını da ilave ederler. Ancak Bağdadî, belgenin Hayber’in fethinde yazıldığı bilgisi ile, Muaviye’nin Müslüman olduğu tarihi karşılaştırır ve Muaviyenin belgeden yaklaşık üç yıl sonra Müslüman olmasının, bu belgeye şahitlik yapmasını engellediğini gösteren bir delil olarak sunar.313

Bizde Buhâri de nakledilen tarihî bir rivayetin, genel olarak Đslam tarihi kaynaklarında ele alınış şeklini karşılaştırmaya çalışacağız. Zira Buhari’nin naklettiği olay Đslam tarihi kaynaklarında farklı bir zamanda gerçekleşmiş olarak naklediliyor.

Ebû Zerr radıyallâhu anh'dan rivâyete göre o, Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sel- lem'in şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir:

"Ben Mekke'de iken içinde bulunduğum evin tavanı yarıldı. Cibril indi, göğsümü yardı, sonra onu Zemzem suyu ile yıkadı. Daha sonra hikmet ve iman ile dolu altından bir leğen getirdi. Onu göğsümün içine boşalttıktan sonra göğsümü kapattı. Daha sonra elimden tutarak benim ile semâya yükseldi. Dünya semasına gelince, Cibril semâdaki

311 Đbn Hacer, c.VII, s. 135-140

312 Buhârî, Yaratılışın Başlangıcı, b.I c.III, 3273, s.92

313 Mehmet Mahfuz Söylemez, “Klasik Dönem Đslam Tarihçilerinin Tarih Anlayışı”, Đslami Đlimler Dergisi, c.III, say.2, Güz 2008, s.30

bekçiye: Aç, dedi. Bekçi: O kim, diye sordu, Cibril'im dedi. (Bekçi): Beraberinde kimse var mı, dedi. (Cibril): Beraberimde Muhammed var, dedi. Ona risalet verildi mi, diye sordu. Evet kapıyı aç, dedi. 314

Bu nakil Đsra Gecesini anlatan rivayettir. Bu rivayetin nakledildiği diğer bölümlerde de olay bu şekilde nakledilmektedir. * Rasulullahın göğsünün yarılması hadisesi başka bir rivayetin içerisinde de geçmemektedir. Durum bu olunca, Đbn Hacer’in, hadisi şerhine baktık. O da çeşitli rivayetleri naklediyor. * Đslam tarihçileri, Rasulullahın kalbinin yarılmasının çocukken gerçekleştiğini nakletmelerine rağmen, Buharî ısrarla bu olayı Đsra gecesinde nakletmektedir. Aşağı da Asım Köksal’ın Đslam Tarihi kitabından olayı naklediyoruz.

Peygamberimiz (s.a.s.) in Göğsünün Melekler Tarafından Yarılışı ve Tartılışı315 Sütannesi Halime Hatun yemin ederek der ki:

". . . [Muhammed (s.a. s.) ], sütkardeşi [Abdullah] ile birlikte evlerimizin arkasında küçük kuzularımızın yanında bulundukları sırada, sütkardeşi telaş ve heyecanla koşarak bize geldi. Bana ve babasına:

'Üzerlerinde ak elbise bulunan iki adam, o Kureyşî kardeşimi tutup yere yatırdılar, kendisinin kamını yardılar! Şimdi, onun içini karıştırıyorlar' dedi.

Ben ve babası, hemen ona doğru vardık.

Kendisini, ayakta ve yüzü sararmış bir halde bulduk.

Ben, hemen tutup onu bağrıma bastım. Babası da bağrına bastı. 'Sana ne oldu yavrucuğum?' diye sorduk.

'Üzerlerinde ak elbise bulunan iki adam gelip beni yatırdılar, kamımı yardılar. Karnımda, bilemediğim birşey aradılar1 dedi.

Birlikte, çadırımıza döndük. Süt babası Hâris:

'Ey Halime! Ben, bu çocuğun başına bir felaket gelmesinden korkuyorum! Sen, başına bir felaket gelmeden önce, onu hemen ailesine götürüp teslim et!' dedi. "316[150]

Bu hadise, bazı kaynaklara göre, Peygamberimiz (s.a. s.) dört-beş yaşlarında

314 Buhârî, Enbiyaya Dair Hadisler, b.V, c. III, 3342, s.319

bulunduğu sırada vuku bulmuştur. 317

Peygamberimiz (s.a. s.) bu hususta şu açıklamada bulunmuşlardır

"Ben, Sa'd b. Bekrler'de emzirilip büyütüldüm. O sıralarda, sütkardeşimle birlikte evimizin arkasında kendimize ait kuzuları yayıyor, otlatıyorduk. Üzerlerinde ak elbise bulunan iki adam, içi kar dolu, altından bir leğen ile yanıma geldi.

Beni tutup karnımı yardılar. Kalbimi çıkardılar. Onu da yardılar. Kalbimin içinden, kara, pıhtılaşmış bir kan parçası çıkarıp attılar. Sonra, kalbimi, karnımı, o karla iyice yıkayıp temizlediler. Sonra da, onlardan birisi, arkadaşına: 'Onu, ümmetinden on kişi ile tart!' dedi. Beni onlarla tarttı. Ben onlardan ağır geldim.'Onu ümmetinden yüz kişi ile tart!' dedi. Beni onlarla tarttı.Ben yine onlardan ağır geldim.'Onu ümmetinden bin kişi ile tart!' dedi. Beni onlarla tarttı. Ben onlardan da ağır geldim. Bunun üzerine:

'Artık onu tartmayı bırak! Vallahi, onu bütün ümmeti ile tartacak olsan, yine de o ağır gelir' dedi. "

Bu ve bunun gibi rivayetler incelendiğinde tarihe arzedilmesi gereken hadislerin daha fazla olduğu görülecektir.318

3.2.7. Kendi Zamanının Şartları Đle Değerlendirilmesi Gereken Rivayetler