• Sonuç bulunamadı

3.2. Buhâri’nin Tarihçiliği

3.2.7. Kendi Zamanının Şartları Đle Değerlendirilmesi Gereken Rivayetler

kültürel yapısını yansıtır. Bu nedenle bir olay değerlendirilirken olayın meydana geldiği dönemin şartları dikkate alınmalıdır. Olay geçtiği günün değer yargıları içinde incelenmeli günümüzün değer yargıları ile yorumlanmamalıdır.

Kendisi tarih olan ve bir dönemin şekillendirilmesinde yönlendirici319 olan hadislerin değerlendirilmesinde de bu husus göz önünde bulundurulmalıdır. Bura da bahsettiğimiz husus hadislerin tarihselliği olarak anlaşılmamalı. Zira bu bölümde değerlendireceğimiz rivayetler muamaelatla yani fıkıh ve Đslam Hukuku ile alakalalı hadisler olmayacaktır. Daha ziyade Rasulullahın konuşması esnasında muhatabının sosyal ve psikolojik ihtiyacına binaen yaptığı hitaplarla ilgili olacaktır.

“Seleme (r.a.) dedi ki: "Resûlullah (s.a.s.) pazarda Eslemlilerden birbirleriyle ok atma yarışı yapan bir topluluğun yanına çıkageldi. Ey Đsmailoğulları, ok atınız, çünkü sizin babanız da bir atıcı idi. Ben de -iki kesimden birisini kastederek- filan oğullarıyla

318 Sofuoğlu M. Cemâl, ‘’Muhammed Sadık Necmi’nin Buhâri’ye Yönelttiği Bazı Tenkidler’’, D. E. Ü. Đlahiyat Fakültesi Dergisi, VI, 1989, s. 91

birlikteyim deyince, onlar da yaylarını indirdiler. Onlara: Ne oldu, diye sorunca, sen filan oğullarıyla birlikte olunca biz nasıl atış yapabiliriz, dediler. Bu sefer haydi atınız, ben hepinizle beraberim, diye buyurdu."320

Bu sözler Rasulullah efendimiz’in, Yemenlilerin yarışmasını desteklemek, bir nev’i onları motive etmek gayesiyle söylediği bir hitaptır. Aynı zamanda “Đsmailoğulları” diyerek tarihî bir hakikate de gönderme yapmıştır. Rasulullah efendimizin bu nevi’den bir çok konuşması Sahih-i Buhârî’de nakledilmektedir. Bu çeşit hadisler bağlam probleminin uzantısı kusurlara sahiptirler. Zira bu ve bunun gibi rivayetler, genel geçer bir kural içermemekte ve fıkhî bir hükme kaynaklık etmemektedir.

- “Ebû Hureyre’den (r.a.) rivayet edilmiştir: Allah Resulü (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Canımı elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, hiçbiriniz beni ana-babasından ve çoluk çocuğundan daha çok sevmedikçe iman etmiş olmaz”.321

Enes'ten (r.a.) rivayet edilmiştir: Hz. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:“Đmanın alâmeti ensarı sevmektir, nifakın (münafıklığın) alâmeti ise ensara buğzetmektir”.322

- Sâlim b. Abdullah'ın babasından rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (s.a.s.) ensardan bir kişinin yanından geçiyordu. O sırada bu kişi kardeşine utangaçlığı (hayâsı) sebebiyle öğüt veriyordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.) ona şöyle buyurdu:“Onu bırak! Çünkü hayâ (utanmak) imandandır”.323

Ebu Hureyre'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Bir gün Hz. Peygamber insanların arasında iken, bir adam çıkageldi. Allah Resûlüne sallallâhu aleyhi ve sellem 'Ey Allah'ın Elçisi! Đman nedir?' diye sordu. Hz. Peygamber de, 'Đman; Allah'a, meleklerine, peygamberlerine, ahiret gününe ve son dirilişe iman etmendir,' şeklinde cevap verdi. Bu defa 'Ey Allah'ın Elçisi! Đslâm nedir?' diye sordu. Hz. Peygamber 'Đslâm; Allah'a ibadet edip ona hiçbir şeyi ortak koşmaman, namaz kılman, farz olan zekâtı vermen ve Ramazan orucunu tutmandır,' şeklinde cevap verdi. Bu kez, 'Ey Allah'ın Elçisi! Đhsân nedir?' diye sordu. Hz. Peygamber 'Đhsân; Allah'ı görüyormuşçasına O'na ibadet etmendir. Her ne kadar sen onu görmüyorsan da, elbette

320

Buhari, Kur’an Tefsiri, b.II, c.IV, 4777, s.523 321

Buhari, Đman, b.VIII, c.I, 14, s.24 322

Buhari, Đman, b.X, c.I, 17, s.25 323

o seni görüyor,' şeklinde cevap verdi. Adam son olarak 'Ey Allah'ın Elçisi! Kıyamet ne zaman kopacak?' diye sordu. Hz. Peygamber de şöyle cevap verdi: Bu konuda soru sorulan, soru sorandan daha bilgili değildir. Ancak sana kıyametin alâmetlerinden bahsedebilirim: Bir kadın efendisini doğurursa, bu, kıyamet alâmetlerindendir. Yalın ayaklı, baldırı çıplak kimseler, insanları yönetmeye başlarsa, bu da, kıyamet alâmetidir. Kıyametin ne zaman kopacağı konusu, Allah'tan başka hiç kimsenin bilmediği konular arasındadır: 'Kıyamet vakti hakkındaki bilgi, ancak Allah'ın katındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde olanı O bilir.'

Sonra adam Hz. Peygamber'in yanından ayrıldı. Bir müddet sonra Allah Resûlü (s.a.s.) 'O adamı bana geri getirin!' dedi. Ashabı kiram onu geri getirmek için aramaya koyuldular. Fakat kimse ondan bir ize rastlayamadı. Bunun üzerine Allah Resûlü sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: O, Cebrâîl'di.Size dininizi öğretmek için gelmişti324

Rasulullah’ın mezkur hadisleri söylerken, amacı Đslamı muhatablarının ihtiyaçlarına binaen anlatmak ve onu tatbik etmelerini sağlamaktır. Ancak hadislerin bağlamından kopmaları neticesinde her biri imanın cüzleri olmalarına rağmen, ayrı ayrı iman tarifleri meydana çıkmıştır.

Rasulullah bazı kabillere ya da topluluklara övgülerde bulunmuştur. Bu rivayetlerin de bağlamında değerlendirilmesi kanaatindeyiz. Zira hiçbir ırkın başka bir ırka üstünlüğü’nün olamadığını söyleyen bir Peygamberin istisnasız bütün bir topluluğu tezkiye etmesi düşünülemez. Hitap ettiği günün hitap ettiği grubun bu konuşmalar da etkili olduğunu ve hadislerin değerlendirilirken bu bağlamda değerlendirilmesi gerektiği kannatindeyiz. Aşağıdaki rivayetleri bu bağlamda tetkik ettik.

“Enes b. Mâlik (r.a.) dedi ki: "Huneyn gününde Hevâzinliler, Gatafânlılar ve başkaları davarlarıyla ve çoluk çocuklarıyla birlikte geldiler. Peygamber (s.a.s.) ‘in ordusu da onbin kişi ve tulakadan oluşuyordu.Yanındakiler Allah Resûlünü bırakıp geri kaçtılar ve nihayet tek başına kaldı. Đşte o gün birini diğerine karıştırmaksızın iki defa nidâ ederek: Sağına dönerek: Ey ensar topluluğu diye seslendi. Onlar: Buyur ey Allah'ın Resûlü! Müjde olsun sana, biz seninle beraberiz dediler. Daha sonra soluna dönerek: Ey ensar topluluğu, diye seslendi, onlar: Buyur ey Allah'ın Resûlü, müjde olsun sana biz seninle beraberiz, dediler.

324

Allah Resûlü beyaz katırından inerek: Ben Allah'ın kulu ve Resûlüyüm dedi. Müşrikler bozguna uğrayıp geri çekildi.

O gün çok miktarda ganimet alındı. Ganimetleri muhacirlerle, tulaka arasında paylaştırdığı halde ensara hiçbir şey vermedi. Bundan dolayı ensar dedi ki: Zorlu ve sıkıntılı bir iş olursa biz çağırılırız. Fakat ganimetler bizden başkalarına verilir.

Bu sözler ona ulaşınca onları bir çadırda toplayıp şöyle buyurdu: Ey ensar topluluğu, sizden bana ulaşan sözler ne oluyor? Ensar sustu. Ey ensar topluluğu, diye buyurdu. Đnsanlar dünyalığı alıp giderken sizler Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ile birlikte onu alıp evlerinize gitmeye razı değil misiniz? Onlar: Razıyız deyince, Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Sair insanlar bir vadiden gitseler, ensar ise bir dağ yolundan gitse elbette ki ben ensarın gittiği dağ yolundan giderim."

Hişam dedi ki: "(Ben Enes radıyallâhu anhe hitaben:) Ey Ebu Hamza, dedim ve sen bu olaya tanık oldun mu? O: Ben nasıl bu olayda hazır olmayabilirdim ki, dedi."325

- Ebu Hureyre (r.a.) Peygamber'in (s.a.s.) şöyle buyurduğunu aktardı: "Size Yemen halkı geldi. Onlar yürekleri en yufka, kalpleri en yumuşak olanlardır. Đman Yemenlidir, hikmet Yemenlidir, böbürlenmek ve büyüklenmek deve sahiplerinde, ağır başlılık ve sükûnet ise koyun sahiplerindedir."326

- Enes Đbn Malik'ten, diyor ki: "Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: Ben size ensar yurdunun en hayırlılarını haber vermeyeyim mi? Ashab: Buyur ey Allah'ın Rasûlü dediler.

O: Neccaroğulları, sonra onlardan sonra gelen Abdu'l-Eşhel oğulları, sonra da onlardan sonra gelen el-Haris Đbn el-Hazrec oğulları, sonra onlardan sonra gelen Saide oğullarıdır, diye buyurdu. Sonra da eliyle şöyle işaret etti ve parmaklarını kapattı. Sonra da onları eliyle bir şey atan kimse gibi açtıktan sonra: Bununla birlikte bütün ensar yurtlarında hayır vardır, diye buyurdu."327

Ebû Mes’ûd dedi ki: "Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem eliyle Yemen'e doğru işaret buyurup, iki defa: Đman işte bu taraftadır. Haberiniz olsun ki katılık ve kalblerin haşinliği ise yüksek sesle bağırıp çağıranlarda olur. Şeytanın iki boynuzunun çıkacağı yer olan Rabia ile Mudarlılardadır diye buyurdu."328

325 Buhari, Megazi, b.LVI, c. IV, 4335, s.143

326

Buhari, Megazi, b.LXXIV, c.IV, 4388, s.168 327

Buhari, Talak, b. XXV, c. V, 5300, s.278

Bu ve bunun gibi rivayetler bağlamları içerisinde ve konuşma şartları içerisinde değerlendirilmelidirler.