• Sonuç bulunamadı

Hadis’in Đslam tarihinin kaynaklarındaki önceliğini vurgulamak açısından biraz abartılı olsa bile genel kanıyı ifade etmek açısından “tarih hadis ilimlerinden bir ilimdir” diyen Sehavî’nin sözünü burada zikretmemiz gerekir. Hadis’in Đslam Tarihi yönünden önemini artıran unsurların başında Hz. Peygamber’in hayatı hakkında bilgiler vermesi gelir.111 Đlmî Arap tarihçiliğinin, Hz. Peygamber’in hayatının tetkiki ile başladığı ve kaynağını da hadis toplayıcılığında ve özellikle Peygamber’in gazalarına ait hadisleri toplamada bulduğu görülmektedir. 112

Müslümanlar gerek Hz. Peygamber gerekse onun ölümünden sonra ortaya çıkan ihtilafların bilinmesine büyük önem verdiler. Siyasî ve mezhebî çekişmeler, Đslam Kültür tarihinde derin izler bırakmıştır. Başlangıçta siyasî olan ihtilafların dinî bir vecheye büründürülmesi, itikadi bir takım problemlerin temelinde, tarihi hadiselerin yatması, söz konusu hadiselerin iyi bilinmesi gerekliliğini doğurmuştur. 113

Başlangıçta Đslam Tarihçilerinin temel uğraşı tarihsel haberleri toplamak sınıflandırmak ve doğruluklarından emin olmayı sağlayacak gereçleri temin etmekti.114 Bu, Đslam tarihçilerin ilk uğraşları olmuştur.

Đslam tarihçiliği, Đslam dünyasında ortaya çıkan birçok ilimle paralel olarak ortaya çıkmış, onlardan etkilendiği gibi onlara etki de yapmıştır. Bu ilimlerin başında hadis gelir. Đslam tarihi, siyer ve megazi ile ilgili rivayetleri hadis ilminden istifade

108 Hizmetli, a.g.e., s. 49. 109 Hizmetli, a.g.e., s. 48.

110 Franz Rosenthal, Đlmu’t-Tarih Đndel Müslimin, çev, Salih Ahmed el-Ali, Beyrut 1971, s. 42. 111 es-Sehâvî, el-Kavlu'l-Bedî’, 363.

112 Gibb, a.g.m., s. 784, Muhammed Abdul Jabbar Beg, Đslam Tarihi Öğretiminin Problemleri, s,109, çvr,M. Bahaüddin Varol, Đstem, Yıl:1, Sayı:2, 2003, s.209 - 221

113 Şaban Öz, Đlk Siyer Kaynakları ve Müellifleri, Doktora Tezi, Ankara 2006, s, 31 114 Şulul, a.g.e., s. 39.

ederek kullanmıştır. Kullandıkları isnad sisteminden dolayı; tarih ilmi, hadis ilminin bir parçası olarak görülmüştür. Şunu da belirtmek gerekir ki, en güvenilir hadis alimlerinin “tarih” adıyla kaleme aldıkları tabakat eserleri; bu iki ilmi birbirine daha çok yaklaştırmıştır. Tarihçilerin rivayetleri Đsnat sistemini kullanarak nakletmeleri, hadisçilerin tabakat eserlerini kronolojik bir sistemle yazmaları, yazdıkları bu eselere “tarih” ismini vermeleri.

Büyük islam âlimlerinden Sehavî; tarih ile hadis arasında sıkı bir bağ bulunduğuna işaret etmiştir. Öncelikle getirdiği din ve kurduğu devlet ile tarihe yön veren bir şahıs tarafından belirli bir yer ve zamanda söylendiği için, hadisin kendisi tarihtir.115 Peygamber esas olarak tarihi harekete geçirmeye ve onu ilahî bir modele göre düzenlemeye çalışan kimsedir.116 Bu bakımdan hadisin esas menbaı olan Hz. Peygamberin tarihsel kişiliği ve tarihe yön vermesi ve bunun geçmişe dair bilgiler ihtiva etmesi bakımından, onun sözleri, tarihe kaynaklık eder.

Tarih ilminin alt kolları olan siyer ve megazi ilimleri ile hadis ilmi arasında ortak konular bulunmasına rağmen konuları ele alış tarzları ve amaçlarının farklı olması yöntemlerinin de farklılaşmasına sebep olmuştur. Her iki ilim dalı da Hz. Peygamberin söz, fiil ve takrirlerini konu edinmiş; her iki ilim dalı bunları; sened ve metin açısından tahlil etmiştir.

Tarih ile hadis ilmi arasındaki en genel ortaklık ikisinin de şimdiki veya gelecek zamanla değil de, geçmiş zamanla ilgilenmeleri ve geçmişte yaşanmış olaylar hakkında araştırmalar yapmış olmalarıdır. Bununla birlikte aralarında umum-husus ilişkisinin söz konusu olduğunu söyleyebiliriz. 117

Đlmi tarihçilik, gerek hadislerin gerekse geçmişe dair Hz. Peygamberin vefatından sonra ortaya çıkan bilgilerin sıhhatini, gerek bu bilgileri rivayet edenlerin sıhhatini tespit ve tetkik etmek açısından muhaddislerin kullandığı cerh-/ta’dil ve isnad sistemlerini kullanmıştır. Bu yöntemler bütün Đslam ilimleri tarafından kullanılan ortak bir sistemdir.

Metin ve senedden bahsetmiş iken muhtemel bir şüphenin izalesi için muhaddisler nazarında hadisin metin ve senedden oluştuğu bilinmelidir. Bazen büyük muhaddislerden bahsedilirken yedi yüz bin hadis yazmıştır, bir milyon hadis toplamıştır

115 Sehâvî, a.g.e., s. 44. 116 Fazlur Rahman, a.g.e., s. 31.

117 Gönül Kolkıran, Tarih ve Hadis Disiplini Açısından Tarih ve Hadiste Güvenilirlik, Ankara 2004, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), s. 52.

gibi ifadelere rastlanır. Bunlar şüphesiz kabaca rakamlar olmakla birlikte, yine de okuyucuya mübalağalı gelebilir. Gerçekten de peygamberimizin nübüvvet yılları, bilhassa hicret sonrası günleri göz önüne alınırsa bu rakamlar çok fazladır. Ama her hadisin muhaddislerce sened ve metni ile birlikte bir bütün olarak görüldüğü bilinirse durum anlaşılır. Mesela Ahmed Naim Tecrid-i Sarih tercümesinde şöyle der: "'Ameller niyetlere göredir' hadisini Hafız Ebu Đsmail-i Ensari-i Herevi yalnız Yahya b. Said-i Ensari ashabına varmak üzere yedi yüz tarikten kayd ve zabt eylemişdir." Yani yalnız bu hadisin yedi yüzden fazla senedi var demektir ki hadis sened ve metni ile birlikte bir bütün sayıldığından bu metinde yedi yüzden fazla hadis var demektir. Artık diğer hadisler de nazar-ı dikkate alınırsa hadis sayısının ne kadar kabarık rakamlara ulaşacağı tasavvur edilebilir. Bu rakamları daha da artıran bir diğer husus sahabe ve tabiinin söz ve fiillerine de hadis denmesidir. Böylece bir milyon, şu kadar yüz bin gibi ifadelerin hiç de mübalağalı olmadığı ortaya çıkmaktadır.118

Tarih ve hadis metodolojileri mukayese edildiğinde, sözlü nakillere dayanması ve rivayetlerdeki metinlerin isnaddan sonra zikredilmeleri itibariyle iki ilim arasında benzerlikler bulunduğunu biliyoruz. Fakat kaynağın güvenirliği konusunda tarihçilerle hadisçiler farklı yaklaşımlara sahiptirler.119Hadisçi rivayet ettiği olayı belli bir zamana ve mekâna yerleştirmeye çalışmaz. Sadece sahih veya sahte olduğunu tespit ile uğraşır. Bunun için olaylar muallâkta ve bağlamsızdır. Tarihçi ise naklettiği rivayeti bir zaman ve mekân içerisine yerleştirir. Onun için önemli olan, bir hadiseyle ilgili bütün rivayetleri, yer ve zaman unsurlarını da dikkate alarak, bir araya toplamak ve kendi yorumunu katmaksızın bunları aktarmaktır.120 Dolayısıyla o, naklettiği rivayetin senedindeki şahısları tek tek sorgulamaya kalkmaz, sahih olsun zayıf olsun olayla ilgili rivayetleri eserine alır. Bundaki gaye, olayı bir bütün halinde aktarmak, senedleri ve benzer metinleri tekrarlayarak sözü ağırlaştırmamaktır. 121

Özetle, başlangıçta özellikle Rasulullah’ın hayatına duyulan ilgi sebebiyle ortaya çıkan tarih ve hadis, zaman içerisinde kendilerine uygun metodllar geliştirerek şekillenmiş iki farklı ilim dalıdır.

Ancak bu farklı ilim dalları özellikle oluşum safhasının her aşamasında

118 http://www.muhaddis.org/hadis_ilim_temel.shtml

119 Nilgün Öksüz, Tarih Hadis Đlişkisi ve Buharinin Tarihu’l-Evsat’ndaki Metodu, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Đzmir 2004, s. 26.

120 Öksüz, a.g.e., s. 26. 121 Kolkıran, a.g.e., s. 56.

birbirlerini etkilemişler ve karşılıklı olarak birbirlerine kaynaklık etmişlerdir. Tarih ilmi hicri birinci yüzyılın sonlarından itibaren kendine has bir kulvarda gelişmeye başlayıp, tabakat ve fûtuh gibi alt birimlere sahip müstakil bir ilim haline gelmiştir.122 Tarih ilmi insanlık nesli varolduğu müddetçe gelişimini sürdürmeye devam edecektir.