• Sonuç bulunamadı

2. LİTERATÜR TARAMASI

2.1. Araştırmanın Kuramsal Çerçevesi

2.1.4. Tarih Öğretimi

Tarih Öğretimine gelindiği zaman ise; Tarih Öğretimi; formal eğitim kurumları aracılığıyla, tarih biliminin ortaya koymuş olduğu bilgi, tutum ve becerileri öğrencide davranış haline getirmeyi hedeflemektedir. Sosyal Bilimler ve tarih öğretimi aracılığıyla öğrencilerde ne tür davranış değişiklikleri meydana getirebileceğinin bilinememesi durumunda, tarih dersleri, isim, sayı ve rakamların ezberlettirildiği dersler olmaktan öteye çok fazla bir işlev görememektedir. Bilindiği üzere, tarih dersleri sadece bilgi aktarımının yapıldığı dersler değildir. Tarih dersleri aracılığıyla değerlendirme, sentez, analiz ve yorumlama gibi üst düzey düşünme becerilerinin öğrencilere kazandırılması mümkündür (Safran ve diğeri; 1998: 87).

Tarih öğretiminde temel hedef, olguları ezberlemekten çok, beceriler olmalıdır. Öğrencilerin, tarih disiplinin ana özelliklerinin farkına varmalarında sınıf ortamı, öğretmenin bilgiyi veren olarak gösterildiği ortamdan çok, öğrenciler için aktif öğrenme çevresi olmalıdır. ‘‘Yeni Tarih’’ tarafından savunulan yaratıcı tarih öğretimi, sadece sebep ve sonucun analizini geliştiren becerilerin de ötesine gider. Burada önerilen, öğrencilere okulda(ilköğretim düzeyinde bile) tarihsel kaynakların verilmesi ve onların, olguların kendi başlarına ‘‘inşa etmeleri’’ ve ‘‘keşfetmeleri’’ dir (Vella, 2001).

Bu hedefler doğrultusunda; tarih öğretiminden maksadın öğrencileri ezbercilikten kurtarıp daha araştırmacı bireyler yetiştirerek kalıcı bilgiler edinmelerini sağlamaktır. Böylece öğrenciler Tarih derslerini daha çok sevecek ve tarih derslerinden en üst seviyede faydalanacaklardır.

Tarih öğretimi, bireyin ve toplumun sürekli bir değişim süreci içinde olduğunu kavraması, bu değişmenin nedenlerini anlaması ve gelecekteki durumu ile ilgili bilgi sahibi

olmasını sağlamak ve kendi başına kanıtları değerlendirerek bağımsız yargıya varma yeteneğini geliştirmesini amaçlayan bir öğretim alanıdır (Erden, 1998: 20).

Tarih öğretimi; bilişsel, psiko-motor, kişisel ve sosyal yönden bir bütün olarak gelişmiş insanı yetiştirmede çok önemli yer tutmaktadır. İlköğretimden yükseköğretimin sonuna kadar programlarda yer alan tarih alanına ve tarih dersine eğitimimizde bir öncelik ve değer verildiği açıktır (Paykoç, 1991: 341).

Tarihin genel amaçlarına bakıldığında;

1. Öğrencilerin kendilerini kuşatan kültür dünyaları hakkında meraklarını gidermek ve ortaklık duygusu kazandırmak,

2. Milli Tarihin yerini belirlemek suretiyle, milli kimliğin nasıl oluştuğunu kavratmak, 3. Kültür ortamlarının ve medeniyetlerin farklılığı şuurunu kazandırmak,

4. Farklı kültürler bünyesinde evrenseli yakalama becerisini kazandırmak, 5. Kronoloji cetvelleri sayesinde öğrencilere zaman şuuru kazandırmak,

6. İçinde yaşadığı zamanın arka planını açıklığa kavuşturmak suretiyle öğrencinin daha iyi anlamasına yardımcı olmak ve böylece onun gerçeği öğrenmesini sağlamak.

Bilgiyi düzenlemeye, kullanmaya ve üretmeye dönük becerilerle ilgili genel amaçları ise;

1. Öğrenilen fikirleri sorgulama, görelik mefhumu kavrama, tenkit zihniyeti kazanma, 2. Bilgi birikimi sağlamak ve yeni araştırma metotları kazandırmak,

3. Asliyi arıziden, sürekliyi geçiciden ayırabilme yeteneklerini geliştirmek (Demircioğlu, 2005: 23, 24).

Tarih eğitimi almış olmak demek, çeşitli insan deneyimleriyle ilgili belli bir takım düşünme yöntemleri kazanmış olmak demektir. Bu eğitim sürecinde elde edilen bilginin kendi içinde bir değer taşımadıkça ve gerek kendimizi gerekse diğer insanları tanımamıza yardımcı olmadıkça kazanılmasına gerek yoktur (Safran, 1997: 35).

Demircioğlu’nun (2006) araştırmasında, lise öğrencilerinin tarih öğretimin eğitimsel amaçlarıyla ilgili olarak dünyada meydana gelen gelişmelerden çok fazla haberli olmadıkları anlaşılmaktadır. Özellikle ‘hoşgörülü ve demokratik bir bakış açısına sahip olabilme’, ‘bilimsel ve mantıksal düşünebilme’ ve ‘empatik bir bakış açısı kazanabilme’ gibi, bilgi toplumunda tarih öğretimine yüklenen amaçların öğrenciler tarafından bilinemediği anlaşılmaktadır. Başka bir deyişle, lise öğrencileri, tarih öğretiminin eğitimsel amaçların geleneksel tarih öğretimi amaçlarıyla eş değer görmektedirler.

Özellikle ‘geçmişi öğrenme’ ve ‘geçmişten ders alma’ daha önceki çalışmalarda olduğu gibi, bu çalışmada da öğrencilerin, tarih öğretiminden en önde gelen beklentileri arasında yer almaktadır. Başka bir deyişle, ülkemizde bulunan lise öğrencileri, 21. asrın

başında günümüz insanının sahip olması gereken ve tarih öğretimi aracılığıyla elde edebilecek problem çözme, eleştirel düşünme ve demokratik bilince sahip olma gibi temel niteliklerden mahrum yetişmektedir. Bu çalışmanın sonuçları, araştırmanın yapıldığı dönemde tarih öğretiminin amaçlarına yönelik öğretmen görüşleriyle ilgili bir çalışmanın sonuçlarıyla da örtüşmektedir.

Öğrenci merkezli öğretimin gündemden düşmediği şu günlerde, öğrenci merkezli öğretimde öğretmenin rolü hiçbir zaman göz ardı edilmemeli ve aklıdan geçirilmemelidir. Çünkü öğrenci merkezli öğretim ile öğrenme sürecinde hem öğretmen hem de öğrenci aktif rol oynamak zorundadırlar. Öğrencilerin kendi deneyimleri ve düşünmeleri sonucunda kendi bilgi ve zihinsel modellerini oluşturdukları yapılandırmacı yaklaşımla öğretmen öğrenciye önderlik yaparak öğrenme süreci yürütülmelidir. Bu şekilde öğrencilerin derse aktif katılımı sağlanmalıdır.

21. yüzyıl Türkiye’si ve bölgesindeki köklü siyasi, ekonomik ve dış politika alanındaki değişmelere paralel olarak tarih eğitiminde de yeniden geniş perspektiften hadiselere bakılarak analizler yapılmalı ve Türkiye’nin dış politikada en önemli avantajlarından olan ‘‘Yumuşak Gücü’’ nün tarihi temelleri bilimsel anlayışla değerlendirilmelidir. Bu süreç tarih ilminin bir gereği olmakla birlikte kültürün muhafazası ve aktarımı ile toplumsal dinamiklerin canlı tutulması toplumsal kaynaşma, dayanışma ve üretime de katkı sağlayacaktır (Göktepe, 2009).

Yine 21. yüzyıl Türkiye’sinin, bireylerin ve toplumların sürekli bir değişim içinde olduğunu kavraması, bu değişmenin sebeplerini anlayıp geleceğe dair hedeflerini belirleyerek durumu hakkında bilgi sahibi olması gerekmektedir. Ülke halkımızın olaylara bakış açısını geliştirip bağımsız yargıya varma yeteneğini geliştirerek daha müreffeh toplum olmaya adım atabiliriz.

Milli eğitim sistemimizdeki müfredatlarda yapılan yeni yapılanmada, öğrenci merkezli öğretime önem verilmiş; hayatla doğrudan ilişkili, öğrencinin bilgiye araştırarak elde ettiği, onu durağanlıktan kurtarıp üretken hale getirmeyi amaçlamaktadır. Bu amaçla da yapılandırmacı yaklaşım anlayışı hâkim kılınmaktadır. Öğrenci ders kitapları bu doğrultuda üç farklı türe ayrılarak öğretmen kitabı, öğrenci (ders) kitabı ve öğrenci çalışma kitabı olarak çeşitlendirilmiştir. Öğretmen kitabı ile öğretmenin izlemesi gereken yol gösterilirken, Öğrenci(ders) kitabında öğrencinin sahip olması gereken bilgilerin bir kısmı verilerek öğrenciye rehberlik yapılmış ve öğrenci çalışma kitabıyla da öğrenci araştırarak zihnindeki bilgiyi harmanlaması ve bu harmanlanan bilgiyi hayata tatbik etmesi hedeflenmiştir.

Tarih öğretimi üzerinde bu kadar düşünürken Tarih öğretiminin can damarı olan Atatürkçülük ve İnkılâp Tarihi Dersinin öğretimine ilişkin birkaç cümle söylemeden geçmek haksızlık olur. Atatürkçülük; temel ilkelerini Mustafa Kemal Atatürk tarafından belirlenen,

Türk Milletinin gerçeklerinden ortaya çıkmış, tam bağımsızlık ve millet egemenliği ilkelerine dayanan, akıl ve bilimi rehber kabul eden çağdaşlaşma modeldir (Güler, 2002: 46).

Atatürkçülük dersinin devamı olan İnkılâp Tarihi; Arapça kökenli bir kelime olup, kalp kelimesinden türemiştir (Develioğlu, 1997: 439). Değişme, bir halden başka bir hale dönme anlamına gelen inkılâp kelimesinin Atatürk Dönemindeki sürecini konu edinen derstir.

Benzer Belgeler