• Sonuç bulunamadı

2. BÖLÜM : EKONOMİK VE SİYASİ BAĞLAMLARDA KÜRESELLEŞME SÖZCÜĞÜ KÜRESELLEŞME SÖZCÜĞÜ

2.1. Ekonomik Bağlamda Küreselleşmenin Anlamları

2.1.2 Taraftarları Açısından Ekonominin Küreselleşmesi

atmakla başlamamızın nedenini bu teşkil ediyor. Oysa küreselleşme çok boyutlu bir süreçtir. Bu nedenle de finans sisteminin devlete olan etkilerini de incelemeyi gerektirir.

Ancak öncelikle bu veriler ışığında, karşıt görüşlerin oluşmasında rol oynayan etmeni, küreselleşme konusundaki büyük hayal kırıklığını sadece ekonominin her şeyin üstünde tutulmasında değil, belirli bir ekonomik görüşün, ‘piyasa fundemantalizmi’nin* diğer bütün görüşlerin üzerinde tutulmasından kaynaklandığını saptamak olası görünmektedir.

finansal olanakları azgelişmiş ülkelere akacaktır. Böylece azgelişmiş ülke belki de bu teknolojiyi geliştirerek ilerleyecek ve kendisi de küresel rekabetteki yerini alacaktır. Bu açıdan küreselleşme savunucuları, gelişmiş ülkelerin azgelişmiş ülkeleri sömürdüğü türünden iddialarını yersiz bulmaktadırlar.

Öte yandan küreselleşme yanlıları için, karşıtların ‘rekabetin artması, başarısız olanın iflasını ve güçlü olanın gücüne güç katmasını sağlayarak tekelleşmelere yol açacaktır’ türünden korkuları da yersizdir. Bu sayede aslında tüketiciye mal ve hizmetlerde daha fazla seçme olanağı verilecek ve yaşam seviyesi yükseltilecektir. Ne var ki bunun gerçekleşebilmesinin yolu ticaret ve sermaye önündeki engellerin kaldırılmasından geçmektedir. Ancak bu sayede uluslararası bir iş bölümü gerçekleşebilir ve daha fazla mal, hizmet seçeneği ve fiyat açısından çeşitli pekçok farklı kalite satın alma olanağı doğabilir. Bu kuşkusuz tüketiciyi memnun eden bir şeydir. Bu açıdan küreselleşme beklenmedik bir nimettir. 13. Ulusal Kalite Kongresi konuşmacılarından biri olan Güler Sabancı; “küreselleşmeyi, serbestleşmeyi getiren firmaları verimliliğe zorlayan, mal ve hizmet fiyatlarının aşağıya çekilmesine yol açan bir olgu”130 olarak değerlendirmektedir.

Peki neden küreselleşme bu denli eleştirilmektedir? Savunucularına göre bunun sebebini şu şekilde açıklamak olanaklıdır. “Dönüşüm kavramının değişim kavramından farklı olarak radikal hareketleri içerdiği kabul edilirse, küreselleşmeyi ifade etmede neden dönüşüm kavramının kullanıldığı daha iyi anlaşılır. Eğer bu anlaşılabilirse küreselleşmenin türetilen bir teorik kavramın ötesinde dünyanın alternatifsiz yaşamak durumunda bırakıldığı ve belirli bir sürecin sonucunda oluşa gelen bir dönüşümü tanımladığı da anlaşılabilir”.131 İşte tam bu noktada küreselleşme yanlıları, küreselleşme konusunda yapılmakta olan tartışmalardan bir sonuca varmanın henüz mümkün olmadığını, bunun sebebinin ise dönüşümün etkilerinin bir bölümünün netleşmemiş olmasından kaynaklandığını vurgulamaktadırlar.

Küreselleşmenin ne tür faydalar sağladığına yönelik söylenen pek çok şey olduğunu belirtebiliriz. Örneğin firmaların toplumu aydınlattığı, küreselleşme sayesinde şirketlerin mali bilgilerinin kamuya eksiksiz ulaştığı, serbest piyasa düzeninde ekonomi

130 Tamer, Meral, Küreselleşmeyi Nasıl Tarif Ediyorlar?, Milliyet Gazetesi, 28 Kasım 2004

131 Burhan Nuri, Leba Reyhan, Küreselleşme Karşısında Üniversitelerimiz ,s.17.

ile siyasetin ayrışıyor olması dolayısıyla, ekonomik kararların siyasetin gölgesinde alınmasının önüne geçilebildiği ve bu sayede daha sağlıklı bir kaynak dağılımının ve refahın sağlanabildiği, yine aynı şekilde kredi derecelendirme kuruluşlarının ülkeleri yakından izlemesi dolayısıyla, bir ülke ekonomisi için tehlike çanları çaldığında, bu kuruluşların ülkenin kredi notunu düşürmek suretiyle başta tahvil alacaklıları olmak üzere ilgili tarafları uyardığı vurgulanmaktadır.132

Küreselleşme üzerine yapılan tartışmada, özellikle gelişmekte olan ülkelerin uzun vadede kalkınabilmesi için çok yanlı çalışmaları yönlendiren Dünya Bankası ile, daha çok kriz zamanlarında ulusal finans sistemlerine yol göstermek ve yardım etmek için faaliyet gösteren IMF’ye ağır eleştiriler yöneltilmektedir. Bu; küreselleşme yanlıları için şimdilik normaldir. “Eleştirmenler, bu kurumların gelişmekte olan ülkelerden borçları toplayıp zengin ülkelere aktardıklarını ve gelişmekte olan ülkelerden daha da yoksullaşmalarına yol açacak ağır liberal politikaları uygulamalarını istediklerini savunmaktadırlar”.133 Savunuculara göre bu yanlıştır. Bütün kredi tedarikçilerinde olduğu gibi, bu organizasyonlar da paralarının geri ödenmesini tercih ederler. Bu sayede bu organizasyonlar ilgili ülkenin sonunda krizden çıkabilmesi ve almış olduğu parayı geriye ödeyebilir duruma gelebilmesi için izlenecek politikanın bir koşuludur aslında.

Burada bir yanlışlık yoktur ve yapısal uyum programları bu anlamda yararlıdır.134 Bu sebeple de bu tavsiyelerin düşük enflasyon oranı, aşırı yüksek olan döviz kurlarının düşürülmesi, daha fazla yasal düzenleme ve örneğin eğitim ve sağlık harcamalarına daha fazla pay ayırabilmek amacıyla askeri harcamaların azaltılması yönünde şekillendirilmiş olması doğal karşılanmalıdır. Aynı zamanda “bunlar şeffaflık ve açıklığı, şüpheli işlemlerin sona erdirilmesini sağlar. Sanıldığının aksine iddia edildiği gibi kamu kaynaklarının kısılması yoluyla kasıtlı olarak halkın yoksullaştırılmasını değil”.135

Küreselleşme taraftarlarının gerçekte yaşananları, küreselleşme karşıtlarından farklı yorumlamak dışında başka bir şey yapmamakta oldukları söylenebilir. Örneğin,

“1992’de Jamaika süt pazarının küreselleşmenin şartları dolayısıyla ABD ithalatına açılması, yerli mandra işletmecilerine zarar vermiş olabilir, ancak bu aynı zamanda fakir

132 Stiglitz, Joseph, E., Küreselleşme Büyük Hayal Kırıklığı, s. 263.

133 Norberg, Johan, Küresel Kapitalizmi Savunmak, a.g.y, s.188.

134 a.g.y, s.189.

135 a.g.y., s.189.

çocukların sütü daha ucuza alabilmeleri anlamına geliyordu. Yine aynı şekilde piyasaya giren yabancı firmalar koruma altındaki kamu iktisadi teşebbüslerine (KİT) zarar verebilir ama aynı zamanda bu sayede yeni teknolojilerle tanışmaya, yeni piyasalara ulaşılmasına ve yeni sanayilerin oluşmasına yol açtığı”136 da belirtilebilir.

Taraftarlarına göre küreselleşmiş dünyanın başka bir yönü olan dış yardım tüm hatalarına karşın yine de milyonlarca insana hiç fark edilmeyen şekillerde fayda sağlamıştır. “Filipinlerdeki gerillalar silah bıraktıklarında, DB’nin finanse ettiği bir projeyle bu insanlara iş imkanı sağlandı, sulama projeleri, tabiki tarlasına su gelebilecek kadar şanslı olan çiftçilerin gelirini iki kat arttırdı. Eğitim projeleri kırsal bölgelerdeki okur yazarlık oranını arttırdı. Yalnız Filipinlerde değil, pek çok ülkedeki AIDS projeleri bu ölümcül hastalığın yayılmasını engellemede yararlı oldu.”137

Savunucular bunun gerçekte de böyle olduğunu iddia ederler. Kapitalizm ve kâr güdüsü olmasaydı, hiç kimse şimdi olduğundan daha fazla tedavi olabilme imkanına sahip olamaz, aslında çok daha azı bu imkanı elde edebilirdi. Kapitalizm bize ilaç ve aşı ile faydalı olmaları için şirketleri motive eder. İlaç firmaları arasındaki rekabeti sağlayan serbest piyasa ideolojisi olmasaydı, ilaçların geliştirilmesi için yapılan araştırmalara muazzam miktarlarda kaynağı devletin sağlayacağını düşünmek kabul edilmelidir ki komik olacaktır.

Küreselleşmenin bir diğer faydası da yardımseverlik olgusuna yaptığı vurguda kendini gösterir. Küreselleşme taraftarlarına göre iyiliksever kapitalistler her zaman kendi kârlarını maksimize etmeyi amaçlamaz. Çünkü kapitalizm onlara servetlerini istedikleri gibi kullanma olanağı vermektedir ve onlar bu olanağı iyi amaçlar içinde kullanabilmektedirler. Örneğin Microsoft’un sahibi Bill Gates gelişmekte olan ülkelerdeki hastalıklarla mücadele etme kampanyalarına Amerikan Federal yönetiminden daha fazla katkıda bulunmuştur. “Kasım 1999-2000 arasında Bill ve Melinda Gates Sağlık Fonu’nun 23 milyar dolarının 1.44 milyar doları, gelişmekte olan ülkelerdeki çocukları yaygın hastalıklara karşı korumak için gereken aşıların yapılması ve HIV/AIDS, sıtma, tüberküloz gibi alanlarda yapılan araştırmalar için verilmiştir. Bu

136 Stiglitz, Joseph E., Küreselleşme Büyük Hayal Kırıklığı, s. 27.

137 a.g.e., s.27.

miktar bütün sanayileşmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelerdeki hastalıklarla mücadele için yaptıkları toplam bağışın dörtte birine eşittir”.138

Ayrıca küreselleşme taraftarı görüşler, firmalara sıkça yapılan ucuz işgücü aramaları yönündeki suçlamalarında asılsız olduğunu vurgularlar. Firmalar genel olarak ucuz işçiliğin peşinde değildirler. Şayet böyle olsaydı, dünyadaki tüm firmalar teknolojilerini Nijerya’ya taşırlardı.139 Firmalar mümkün olduğunca yaptıkları yatırımlardan daha fazla gelir elde etmeyi amaçlarlar. Bu doğrudur. Ama kabul edilsin ya da edilmesin azgelişmiş ülkelerdeki işgücü basit makineleri kullanabilen, kesinlikle kalifiye kabul edilemeyecek olan çalışanlardan oluşmaktadır ve bu nedenle bu tür bir işgücü işletmeler için değersizdir. Eğer Amerikan firmaları ille de daha düşük ücret ödemeye kararlı olsalardı, sürüler halinde Afrika’daki ülkelere gitmek için ülkeyi terk etmeleri gerekirdi.140 Halbuki yatırımlarının % 80’i yüksek ücrette işçi bulunabilen Kanada, Hollanda ve Almanya gibi yüksek hayat standartlarının ve yasal düzenlemelerinin olduğu ülkelerdir.141 Kısacası firmaların bir ülkede aradığı şeyler daha çok sosyal ve politik istikrar, hukukun üstünlüğü, uygun serbest piyasa koşulları, iyi altyapı ve kalifiye işgücüdür.

Karşıtların işaret ettiği bir diğer konu ise ekonomik transferlerin sadece % 5’inin gerçek mal ve hizmet ticaretinin karşılığı olduğu iddiası idi. Daha açık ifadesiyle ekonomik işlemlerin yalnızca % 5’i mal ve hizmetle ilgilidir denmektedir. Bunun doğruluğuna katılan taraftarlar için geriye kalan % 95’lik kısımda olup biten ise,

“paradan para kazanma” finansal ticaretidir.142 Taraftarlara göre karşıtlar bu konuda doğru bir noktaya temas etmektedirler. Ancak yine de küreselleşme taraftarları, bu eleştiri ile ilgili olarak üretime kaynak sağlayan ve teknik ilerlemeleri motive eden üretim iyileştirmelerini finanse etmenin yanlış olmadığını vurgulamayı uygun bulmaktadırlar. Finans Piyasası (Borsa) yatırımların hacmini önemli ölçüde genişletir.

Para büyükse büyük projelerin finansmanı da daha büyük risklere göre alınabilir, ancak küreselleşmenin önemli bir bölümü olan yabancı yatırım da üzerinde durulması gereken

138 Norberg, Johan, Küresel Kapitalizmi Savunmak, s. 202.

139 a.g.e., s.218.

140 a.g.e.,s.219.

141 a.g.e., s.219.

142 a.g.e., s.266.

faydalar sağlamıştır. Ancak öncelikle özelleştirme, liberalleştirme çabalarının sergilenmesi ve bu sayede yabancı yatırımın çekilmesi gerekiyor. Yatırım büyüme yaratır. Çünkü yabancı şirketler teknik uzmanlığı ve yabancı piyasalara erişimi beraberinde getirirler. Yeni istihdam olanakları yaratırlar. Ayrıca yabancı şirketlerin finans kaynaklarına erişimi, yerli finans kuruluşlarının zayıf olduğu gelişmekte olan ülkeler için özellikle önemlidir.

Küreselleşme kendisinden kolayca şüphe duyulabilecek bazı problemleri beraberinde getirmiş olabilir. İlk etapta da sınırlar özgürleştikçe sadece insanlar, eşyalar ve sermaye değil; suç ve hastalıklar da özgürce hareket etmektedirler. Küreselleşme taraftarları kendilerine yönelik tüm bu eleştirilere karşın, küreselleşme ile birlikte büyük özgürlüklerin ve daha çok fırsatın yaratılacağına samimiyetle inandıklarını vurgulamaktadırlar.

Ancak herhalde küreselleşmenin faydaları konusunda belki de en çarpıcı yorum

“Lexus ve Zeytin Ağacı” adlı kitabında ifade ettiği “Mc Donalds’ın bulunduğu iki ülkenin birbirleriyle savaştığı görülmemiştir”143 teziyle Thomas Friedman’a aittir. Her ne kadar Mc Donalds’ın kuruluş yılı olan 1940’dan bu yana söz konusu Mc Donalds sahibi ülkelerin birbirleriyle savaşmadığı rastlantısı doğruluk payı taşıyorsa da, bu ülkeler arasında şu anda birbiriyle çekişmeli olanlarının varlığı da açıktır.