• Sonuç bulunamadı

2. AVRUPA BİRLİĞİ’NDE YEŞİL TARIM UYGULAMALARI

2.2. Çevre ile İlişkili Uygulamalar

2.2.4. Tarım ve Su Kaynakları

Tarım yeraltı ve yüzey sularının kimyasal ve nicel durumunu farklı şekillerde etkileyebilir. Su kalitesi pestisit kalıntıları, gübre kaynaklı besin maddelerinin birikimi veya toprak erozyonu sonucunda oluşan sediment varlığı nedeniyle olumsuz etkilenebilmektedir. Avrupa’nın su kaynaklarının yaklaşık yüzde 44’ü tarımsal faaliyetler için kullanılmaktadır. Güney Avrupa ülkeleri bu miktarın 2/3’ünü kullanmaktadır. Kuzey Avrupa’da bulunan Üye Devletlerde ise tarımda kullanılan su miktarı sulama ihtiyacının az olması nedeniyle düşüktür (EC 2015ı).

AB su politikasının tarihi gelişimi incelendiğinde 3 döneme ayrıldığı görülmektedir. Bu dönemlerin ilkinde ana temanın “halk sağlığı” olduğu ve 1970-1980’li yılları kapsayan bu dönemde içme suyu kalitesi, yüzme suyu kalitesi ile su ürünleri üretim alanlarındaki su kalitesi ile ilgili düzenlemeler getirdiği görülmektedir. 1990’lı yılları esas alan ikinci dönem, “kirliliğin azaltılması” amaçlanmış ve su kaynakları ile ilgili en büyük yasal düzenlemelerden birisi olan kentsel atık su arıtma ve nitrat direktifleri kabul edilmiştir. 2000’li yıllar ve sonrasını kapsamına alan üçüncü dönemin ana teması “bütünleşik yönetim ve sürdürülebilir kullanım”, yasal düzenlemeler ise Su Çerçeve Direktifi ve bu temel direktifle içme ve yüzme suyu direktiflerinin entegrasyonu olarak öngörülmektedir (Akkaya, Efeoğlu ve Yeşil 2006).

AB’de su kaynaklarının korunması ve yönetimine ilişkin mevzuat AB mevzuatı içerisinde çok önemli bir yer tutmakta olup bu alanda yirmiyi aşkın direktif 11

11 İçme suyu niteliğine sahip yüzey sularının kalitesini korumak ve insan tüketimine sunulmadan önceki

33

bulunmaktadır. Bu direktifler arasında en önemlisi ise 23 Ekim 2000 tarihli ve 2000/60/EC sayılı “Su Çerçeve Direktifi”dir.

Su Çerçeve Direktifi (2000/60/EC), su kaynaklarının korunmasında bütünleşik yaklaşım getirmekte, kaynak ıslahı ve sürdürülebilir kullanım olanağı sağlamakta ve şüphesiz geniş ve uzun vadeli etkilere sahip olması beklenmektedir.

Su Çerçeve Direktifi (2000/60/EC)’nin ana amacı iç yüzeysel suların, geçiş sularının, kıyı sularının ve yeraltı sularının korunması için aşağıda belirtilen işlevleri gören bir çerçeve oluşturmaktır:

 Su ekosistemlerinin ve su gereksinimlerine ilişkin olarak, karasal ekosistemlerin ve su ekosistemlerine doğrudan bağımlı olan bataklık alanlarının statüsünün daha fazla bozulmasını önleyen, koruyan ve genişleten,

 Mevcut su kaynaklarının uzun dönem korunmasına dayalı sürdürülebilir su kullanımını teşvik eden,

 Su çevresinin, diğer hususların yanı sıra, öncelikli maddelerin deşarjları, emisyonları ve kayıplarının aşamalı olarak azaltılması ve öncelikli tehlikeli maddelerin deşarjları, emisyonları ve kayıplarının durdurulması yada aşamalı olarak ortadan kaldırılması için spesifik önlemler aracılığıyla, genişletilmiş korunması ve iyileştirilmesini amaçlayan,

 Yeraltı sularının kirlenmesinin zaman içinde azaltılmasını sağlayan ve daha fazla kirlenmesini önleyen,

 Sellerin ve kuraklıkların etkilerinin yumuşatılmasına katkıda bulunan ve böylece sürdürülebilir, dengeli ve eşit su kullanımı için gerekli miktarda iyi kalite yüzeysel ve yeraltı suyu tedariki ve yeraltı suyunun kirlenmesinde önemli azalmalara katkıda bulunmaktadır (EC 2015i).

AB ayrıca Su Çerçeve Direktifi (2000/60/EC) ile su kalitesinin pestisit açısından korunmasını düzenlemektedir. Söz konusu direktif, ekolojik ve kimyasal durumuna göre tüm yüzey suları ve yeraltı sularının değerlendirilmesi, izlenmesi ve yönetimi için entegre bir çerçeve sağlamaktadır (EC 2015i).

İçme suyu kalitesi ölçüm metotlarını belirleyen Konsey Direktifi (79/869/EEC) İnsan tüketimi için su direktifi (80/778/EEC)

34

Su kalitesine olumsuz etkide bulunan kimyasal gübreler doğrudan yıkanma yoluyla yeraltı sularında, taşınma ve alt toprağın drenajı yoluyla da yüzey sularında amonyum ve nitrat girişine sebep olur. Su sistemlerinde kirlilik açısından, kültür bitkilerine aşırı miktarlarda uygulanan azotlu inorganik gübreler ve organik gübreler, yeraltı sularında azot kirliliğinin en önemli tarımsal kaynaklarını oluşturur. Aşırı gübre kullanımından kaynaklanan azot, toprağın alt katmanlarına doğru yıkanır ve aerobik koşullar altında artan nitrat düzeyleri ve anaerobik koşullar altında artan amonyum düzeyleri olarak tespit edilebilir.

Özellikle tarımsal üretimin yoğun yapıldığı bölgelerde AB, yüzey ve yeraltı sularındaki artan nitrat konsantrasyonları nedeniyle çevre ve sağlık açısından endişe duymaya başlamıştır. Bu nedenle, Avrupa Komisyonu, tarımsal kaynaklardan gelen nitratın sebep olduğu kirliliğe karşı suların korunmasına ilişkin 2 Aralık 1991 tarih ve 91/676/EEC sayılı Konsey Direktifi, genel tanımı ile -Nitrat Direktifi- olarak bilinmektedir.

Nitrat Direktifinin (91/676/EEC) temel amacı, tarımsal kaynaklardan gelen nitratlar nedeniyle oluşan su kirliliğinin azaltılması ve gelecekte söz konusu kirliliğin önlenmesidir (Kuik 2006). Üye ülkeler, nitrat kirliliğinden etkilenmiş veya yakın bir gelecekte önlem alınmaz ise etkilenmesi söz konusu olan suları belirlemek zorundadır. Nitrat kirliliği, sularda 50 mg/l üzerinde nitrat konsantrasyonu veya ötröfikasyon olarak bilinmektedir (Gatzweiler ve Hagedorn 2003). Bu sulara direne olan ve kirliliğin oluşmasına etkisi olan tarımsal alanlar Nitrata Duyarlı Alanlar olarak belirlenmektedir. Üye ülkelerin, bu alanlarda veya ülke topraklarının tümünde hayvan gübresi ve kimyasal gübre depolanması ve uygulanmasına ilişkin zorunlu önlemleri içeren Eylem Programları oluşturmaları gerekmektedir (Goodchild 1998). Araziye her yıl uygulanacak hayvan gübresi miktarının 170 kg N/ha’ı geçmemesi gerektiği direktifte belirtilmektedir (Gatzweiler ve Hagedorn 2003). Direktif ile gübrenin hangi koşullarda uygulanacağı, depolanma koşulları, araziye dağıtım teknolojisi ve farklı bitkiler için uygulama normlarını düzenleyen iyi tarım uygulaması kodu (CoGAP) hazırlanmalıdır. Buna göre, gübre depolaması süreci ülkeden ülkeye, iklim ve toprak koşulları göz önünde bulundurularak belirlenmektedir. Kod, duyarlı alan olarak belirlenen yerlerde zorunludur, ancak duyarlı alanlar dışında iyi tarım uygulamaları kodu gönüllülük esasına dayanmaktadır. Üye ülkeler, tüm ülke topraklarını

35

nitrata duyarlı alan olarak ilan edebileceği gibi ayrı ayrı nitrata duyarlı alanlarda belirleyebilmektedir (Clercq 2001).

Eylem programlarının nitrata duyarlı alanlarda oluşturulması ve uygulanması gerekmektedir. Hassas alanlar belirlendikten sonra ise iyi tarım uygulamaları kodlarının oluşturulması zorunludur. Bu kodlar, sulara nitrat kayıplarını azaltmayı öngören iyi yönetim uygulamalarını açıklamaktadır. Direktif, Üye Ülkelerin Eylem Programlarının etkinliğini değerlendirmek üzere izleme programları oluşturup, uygulamasını şart koşmaktadır. Seçilen örnekleme noktalarında yüzey ve yeraltı sularında nitrat içeriğinin izlenmesi önemlidir. Nitrata duyarlı alanların her dört yılda bir gözden geçirilmesi direktifte belirtilen bir diğer noktadır (Güzelordu 2008, EC 2015j).