• Sonuç bulunamadı

Tanzimat Sonrası Osmanlı Mimarisinde Bir Başka Konut Tipi Konaklar ve

2. TANZİMAT SONRASI MİMARİ ANLAYIŞIN DÖNÜŞÜMÜ VE SOSYAL

2.3. SOSYAL YAŞAMIN YENİ MİMARİ FİGÜRÜ: APARTMAN

2.3.1. Tanzimat Sonrası Osmanlı Mimarisinde Bir Başka Konut Tipi Konaklar ve

Toplumsal hayatla aralarında belirli sınırlar bulunan Osmanlı ailesinde erkeğin bu çerçevede iki önemli işlevi bulunmaktadır: Birincisi aile dışı etkinlikler, ikincisi aile içindeki geleneksel roller… Üst düzeyde askeri ve siyasi kişilerin, ulema sınıfından gelen çocuklarıyla üç farklı kuşağı barındıran konaklar daima dışa açık ama kendi içinde özgün birer entelektüel ortam yaratmışlardır. Konak düzeyinde bir Osmanlı ailesinin bilginlere, din adamlarına açık kültürel havasının çocuk sosyalleşmesinin de önemli toplumsal ortamları oldukları bilinmektedir. Konak hayatı geleneksel aileyi aşan ve kendi içinde yeni arayış ve modellere yönelen farklı aile ortamlarıdır. Kapalı Osmanlı toplumu, Batı dünyasına XIX. yüzyılın ikinci yarısında konak hayatı ile açılmıştır. Konağın şahsında bu açılış aile hayatının da dışa açılması anlamına gelmektedir. Batılı kültür ürünleri roman, dergi, gazete, tiyatro, giyim ve tüketim alışkanlıkları buralarda başlayan yeni oluşumların birer sonucu olmuştur176.

Tanzimat döneminde konaklar, içinde birçok kimseyi barındıracak büyüklükte, çok odalı yapılar olarak tasvir edilirler. Toplumda kadına verilen değerin artması, kadınların eğitimine önem verilmeye başlanması, tek eşlilik gibi unsurlar zamanla köşk-konak hayatını da etkilemeye başlamıştır. Üst tabaka konutlarında yabancı insanlara ziyafetler vermek, elçilik davetlerine katılmak, yazlık bir konut sahibi olmak konut planlamasını ve barınma kültürünü değiştirmeye başlamıştır. Batılılaşma etkisiyle konutlarda “vestibule” olarak isimlendirilen giriş mekânları yapılmaya başlanarak bu mekânlarda palto ve özellikle de Batılılaşmanın sembolü olarak şapka asmaya yarayan vestiyer mobilyası kullanılmaya başlanmıştır. Hatta Osmanlı konaklarında bu vestiyer mobilyaları gösteriş amaçlı salonlarda kullanılmıştır. Osmanlı konaklarının salon duvarları ailenin geçmişini belirtmek amacıyla aile fotoğraflarıyla süslenmeye başlamıştır. Batı evlerinde salona konulmayan konsol ve komodinler de statü belirleyici objeler olarak

176 İsmail Doğan, Osmanlı Ailesi Sosyolojik bir Yaklaşım, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2001, s.

salonlardakullanılmıştır. Osmanlı aydınının bir diğer merakı da çalışma odalarına kıymetli tablo ve antikalar yerleştirmek olmuştur. Konutta kişisel hayat Batılılaşma ile birlikte önem kazanmış ve kendine ait mobilya ve eşyaları yeni bir yaşam tarzını belirleyecek şekilde iç mekân tasarımına yerleştirmiştir177.

Türk evinde oda oluşumunu etkileyen önemli etken pencerenin yerden yüksekliğidir. Çünkü Türk evinde mobilya yoktur. Bağdaş kurulup veya diz çökülerek oturulan yerden, manzaranın görülebilmesi için pencere yüksekliği buna göre ayarlanmıştır. Ayrıca pencere önüne gelen korkuluklar ve parmaklıkların boyu da görüş açısını engellemeyecek yüksekliktedir. Bu dönemde batı etkisi ile mobilya kullanımı yaygınlaşmış, özellikle büyük şehirlerde sedir kullanımı azalmıştır. Mobilya kullanımı sonucunda odaya tüm duvarlar boyunca devam eden ve “sandalyalık” adı verilen bir silme yapılmıştır178.

Batı etkisiyle ortaya çıkmış olmasına rağmen konaklar, apartmanların aksine çevresi Türk usulü ağaçlarla çevrili inşa edilmiştir. İç mekânda, geniş bir salonda 14. Lui zamanının masa ve koltukları, üstünde çeşitli postekilerin yer aldığı halılar, bir duvarda Napolyun’un mehâbetli bir portresi, bir köşede Fatih’in İstanbul’a girişini temsil eden bir tablo, başka bir köşede piyano, eşi ile kâğıt oynayan bir paşa ve etrafta mürebbiyeler konağın göze çarpan ilk manzaralarıdır179.

Konak hayatının batılılaşma kapsamında ortaya çıkarmış olduğu yeniliklerden biri de tüketim alışkanlıklarının değişmesi olmuştur. Batılılar gibi yeme, içme giyinmenin yeni model, usul ve adâbı ile bu konulardaki yeni bilgi ve görgüler ilk kez konak ortamlarında boy göstermiştir180. Batılılaşan Osmanlı toplumunun ziyaret,

ziyafet, eğlence, kutlama ve benzeri etkinlikleri yeniden biçimlenmiştir. Batılı normlarıyla kabul gören bu sosyal etkinlikler, bireyin öğrenmesi ve yeni alışkanlıklar kazanması gerekliliğini doğurmuştur. Tanzimat sonrasında Batılılaşmanın hızla toplumun değişik katmanlarına yayılabilmesinde eğitimin yaygınlaşmasının yanı sıra

177 Yıldız Demiraslan, a.g.m., s.217

178 Gülçin Bozkurt, “19.yy da Osmanlı Konut Mimarisinde İç Mekân Kurgusunun Safranbolu Evleri

Örneğinde İrdelenmesi”, Journal of the Faculty of Forestry, Istanbul University 2013, 62(2):37-70, s.46,48.

179 Dilaver Cebeci, Tanzimat ve Türk Ailesi: Sosyal Değişme Açısından Tanzimat İstanbulunda Türk

Ailesi Üzerine Bir İnceleme, Ötüken Yayınları, İstanbul 1993, s.103.

dönem içerisinde çıkarılan adab-ı muaşeret kitapları ve idare-i beytiye gibi eserler, Takvim-i Vekayi ve Ceride-i Havadis gibi dergi ve gazeteler etkili olmuştur. Konak partilerinde, müzik vazgeçilmezdir. Piyano önemli bir kültür göstergesi olarak evde yerini almıştır. Bu yoldan evin genç kızı ya da hanımı, aldığı eğitimi gösterme şansına sahiptir. Genelde kızlar küçük yaşta piyano, Fransızca ve diğer bilim alanlarında eğitim almak üzere yabancı mürebbiyelerden ders alırlar. Batılı normlarda eğitilen genç kızların misafir ağırlama yöntemleri de Batı usullerindedir. Evde briç bezik gibi kâğıt oyunları, Gramofon dinletileri sık sık yapılan ziyaretlerin vazgeçilmez eğlenceleridir181.

181 Pınar Artıkoğlu, “Batılılaşma’nın Osmanlı Aile Yaşamındaki İzleri”, Kültürel Değişim, Gelişim Ve

Hareketlilik -38. İcanas Kongresi Bildirileri, C.I, Atatürk Kültür, Dil Ve Tarih Yüksek Kurumu

3. SON DÖNEM MİMARİ ANLAYIŞIN DEĞİŞİMİNDE ETKİN

AKTÖRLER

XIX. yüzyıla değin Devlet-i Âliyye’nin hemen her kurumunda meydana gelen değişim ve dönüşüm dalgaları mimarlık kurumunu da etkilemiştir. Yaklaşık dört asır boyunca Osmanlı Medeniyetine abidevi hizmetlerde bulunan Hassa Mimarlar Ocağı, XIX. yüzyıla gelindiğinde Devlet-i Aliyye’nin geneline sirayet eden bozulmadan nasibini almış bulunuyordu. Ocak, mimarların ehliyetsizliği ve başıboşluğu sebebiyle atıl bir vaziyette idi. Hassa Mimarlar Ocağı resmi olarak işler vaziyette bulunmasına rağmen Ocak mensubu olmayan gayrimüslim kalfalar ve Avrupalı mimarlar bu dönemde devlet çalışanı gibi görevlendirilmiştir.

Yetki alanlarının içiçe geçmesi, yabancı mimar ya da mühendislerle, mimarbaşıların görevlerinin birbirine karışmasına sebep olmuştur. Daha önce de söz edildiği gibi, inşaat örgütlenmesinin kendi içindeki gerilimleri ve sorunları, örgütlenmenin yapısının değişmesinde en önemli etkendir. Her ne kadar Tanzimat’ın getirdiği yenilikler kapsamında inşaat örgütlenmesinin yenileştiği hatta bunun mimarlığa yansımalarından sıkça söz edilse de gerçekte örgütlenmenin içindeki bu karışıklık ve dinamizm, önünde sonunda bir dağılma ve yeni yapıyla biraraya gelmeyi sağlayacak nitelikteydi. Ancak bu durum bir çırpıda serbest çalışan mimar ya da müteahhitlerin ortaya çıkmasına sebep olmamış, yarı devletin güdümünde ve eskiye göre daha farklı yapıyla çalışan bir inşaat örgütlenmesini yaratmıştır182.

Üçüncü bölümde; İnşaat işlerinin münakasa usulü ile devlet güdümlü gayrimüslim müteahhitlere ihale edilmesi ve yabancı mimarların görevlendirilmesi ile mimari anlayışın da etkilendiği XIX. yüzyılda mimarlık ortamında etkin kişiler incelenmiştir.