• Sonuç bulunamadı

V. TEZİN SINIRLANDIRILMASI

1.7. TAHSİLİ VE YETİŞMESİ

Bir insanın ilmi şahsiyetini oluşturmada etkisi olan pek çok unsur vardır. Bu unsurların temeli, kişinin şahsi kabiliyeti ve temayülleridir. Zira kendisine ilim yolunu gösteren, bilgi çığırını açan hocaları ve rehberleri yardımcı birer unsur olup, onu doğru bir yola kanalize edip üzerinde derin tesirler bırakarak, ilim yolunda takip ettiği rotayı çizerler. Bunların yanında etkin olan diğer faktörler de, kişinin şahsî araştırmaları, tecrübeleri ve incelemeleridir. Bu bağlamda önemle belirtilmesi gereken bir husus da daha önce işaret ettiğimiz gibi, yaşadığı çağ, içinde bulunduğu

87 Ebü’l-Muzaffer es-Sem’ânî, Mansur b. Muhammed b. Abdilcebbar b. Ahmed el-Mervezî, (v.

489/1096), Kavâtiʽü’l-Edilleti fi’l-Usûl, (thk. Muhammed Hasan Muhammed Hasan İsmail), Dârü’l- Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 1999, II, 306-307.

25

çevre ve kendisini besleyen kültür havzasının siyasi, sosyo-kültürel ve ilmi alt yapısıdır.89 O halde kişilik, bir faktörle değil, bilakis birçok faktörün tesiri ile oluşur.

Evzâȋ’nin küçüklüğünde babasını kaybettiğini, eğitim ve öğretimiyle annesinin ilgilendiğini söylemiştik. Evzâȋ’nin fakir ve yetim olması, onu ilim tahsilinden geri bırakmamış, mutlak müçtehit ve müstakil mezhep imamı oluncaya kadar ilim tahsilini sürdürmüştür. Eğitim veren müstakil medreseler olmadığı için Evzâȋ, eğitimini zorluklara ve meşakkatlere katlanarak her gün mescitlere gidip gelerek almıştır. Başta Kerek köyü olmak üzere, Bekâa bölgesinde90 bulunan birçok yerde eğitimini alan Evzâȋ, daha sonra dönemin ilim merkezleri sayılan Şâm, Yemâme, Basra ve Kudüs gibi yerlere ilimî yolculuklar yapmıştır. Buralarda ilim tahsilini tamamladıktan sonra, Şâm’daki Evzâʽ mahallesine yerleşen Evzâî, fıkıh başta olmak üzere Hadis, Meğâzi, Siyer ve diğer İslâmȋ ilimler noktasında ve öğrenci yetiştirme seviyesine sahip olmuştur.91 Nitekim Evzâȋ hakkında İsmail b. İyaş, “bu dönemde yaşayan halk, Evzâȋ’yi ümmetin âlimi olarak görmüştür” ifadesini kullanmıştır.92

Esas Evzâȋ, aynı zamanda hadisçi olması hasebiyle, rıhle93 (hadis seferleri) faaliyetlerinde bulunmuş ve az önce ifade ettiğimiz yerlere gitmiştir. İlim uğrunda bütün fırsatları değerlendirmiş, sıkıntılara göğüs germiş ve mutlu sona ulaşmıştır.

1.7.1. Evzâȋ’nin Şâm Yolculuğu

Evzâȋ, Emevȋ devletinin yönetim merkezi ve birçok âlimin bulunduğu yer olan Şâm’a gittiği zaman, Şâm kâdısı olan ve Evzâȋ’nin ilk hocası sayılan Nemir b. Evs el-Eşʽâri’den (v. 122/740)94 ders almıştır. Evzâî’nin Şam’da ders aldığı hocalarından biri de el-Kâsım b. Mühaymere’dir. Bu zat Ömer b. Abdülaziz döneminde, 111/729 yılında vefat etmiştir. Daha sonra Evzâî, Şâm’ın önde gelen

89 Köknel, Özcan, Kaygıdan Mutluluğa Kişilik, Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 1985, s. 19-24.

90 İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, X, 115.

91 İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, X, 116; Şekȋb Arslân, el-Mehâsinü’l-Mesâȋ, s. 25.

92 Zehebî, Tezkiretü’l-Huffâz, I, 179.

93 İbrahim Hatipoğlu,“Rihle” DİA, TDV Yayınları, Ankara, 2008, XXXV, 106.

94 Nümeyr b. Evs, Târȋh şehrinin fıkıhçı ve kadısı olup, tabiȋlerin önemli şahsiyetlerindendir. (İbn

26

fıkıhçılarından Mekhul ed-Dimaşkî’nin95 (v. 112/730) yanına giderek, ondan ilim tahsil etmiş ve rivâyette bulunmuştur.96 İmam Zebȋdȋ97 de Evzâȋ’nin Şâm’da ders aldığı önde gelen hocalarındandır. Evzâȋ, Zührȋ’den Zebȋdȋ tarikıyla rivâyet edilen hadisleri daha çok tercih ettiği rivâyet edilmiştir.98 Zebȋdȋ, 146/763 ya da 147/764 yılında vefat etmiştir.99

Şam’da bulunan bu hocalarının yanısıra daha sonra isimlerini anacağımız hocalardan ders alan Evzâî, kendisini iyi yetiştirmiş, divanda çalışmasının verdiği avantajla da fasih konuşan biri olduğu için hocası Mekhûl’ün (v. 112/827) vefatından sonra Şâm’da tek yetkili olmuş, Şâm valisi İbn Sürâkâ, Evzâî’yi Şâm müftüsü (Fakȋhü’l-Cünd)100 olarak görevlendirmiştir.101

1.7.2. Evzâî’nin Mekke Yolculuğu

Her âlim gibi Evzâȋ’nin de Mekke yolculuğu olmuştur. Evzâȋ, Mekke’de bulunan meşhur tâbiȋ Atâ b. Ebȋ Rebâh’tan ders almıştır. Atâ b. Ebȋ Rebâh birçok kişi tarafından övülmüştür. Sahâbeden olan Abdullah b. Abbâs, Atâ b. Ebȋ Rebâh hakkında şöyle demiştir: “Ey Mekke halkı aranızda Atâ b. Ebȋ Rebâh dururken niye bana soru soruyorsunuz.”102 Abdullah b. Ömer de İbn Abbas’ın ifadelerine yakın şu ifadeleri kullanmıştır, “Atâ b. Rebâh aranızda bulunurken bana soru sormaya gelmeyin”.103 Evzâȋ ise hocası hakkında şöyle demiştir:“Atâ b. Ebȋ Rebâh vefat ettiği

95 İmam Mekhul b. Ebȋ Müslim Şahrâb b. Şâzil, Kâbil’den Şam’a gelmiş ve Şam halkının imamı,

fıkıhçısı ve müftüsü olmuştur. Bütün fetvalarının başında şu ifadeleri kullanmıştır, “bu benim

görüşümdür, görüşler yanlış da, doğru da olabilir. Güç ve kuvvat ancak Allah’ındır” Mekhul, hicrȋ

112. yılda Şam’da vefat etmiştir. (Zirikli, el-Aʽlâm, VII, 284; eş-Şirâzȋ, Tabâkâtü’l-Fukahâ, s. 75).

96 Zehebî, Tezkiretü’l-Huffâz, I, 108; İbn Asâkir, Târȋhu Dımaşk, XXXV, 157.

97 Zebȋdȋ, rivayet ettiği hadislerinin çoğunu Zührȋden rivayet ettiği için, Evzâȋ şu ifadeleri kullanmıştır,

“Zührȋ’ye Zebȋdȋ’den daha sadık kimse görmedim." (Zehebȋ, Siyerü Aʽlâmi’n-Nubelâ, VI, 380.)

98 Askalânȋ, Fethü’l-Bâri, I, 172.

99 Zehebȋ, Siyerü Aʽlâmi’n-Nubelâ, VI, 380.

100 Cund kelimesiyle kast edilen yer, Târȋhu bölgesidir. Çünkü Târȋhu bölgesinde bulunan beş şehir, o

dönemdeki askeri konumları sebebiyle cünd (ordu) adıyla adlandırılmıştır. (Zebȋdȋ, Muhammed Murtaza, Tâcu’l-Arûs min Cevâhiri’l-Kamûs, ‘cnd’ md., Kahire, s. 1306-1307)

101 İbn Ebȋ Hâtem, el-Cerhu ve’t-Taʽdȋl, I, 187.

102 Mubârekfûrî, Tuhfetü’l-Ehvezȋ, II, 386.

103 Muhammed b. Ali b. Adem b. Musa el-Etyubî, Zahȋretü’l-Ukbâ fî Şerhi’l-Müctebâ, Dârü’l-

27

gün, yeryüzünün bütün insanları Ondan razıydı” Atâ b. Ebȋ Rebâh, 114/732 yılında vefat etmiştir. 104

1.7.3. Evzâî’nin Medine Yolculuğu

Hz. Peygamber döneminde olduğu gibi, O’nun vefatından sonra da Medine, birçok âlimin toplandığı merkezi bir yer haline gelmiştir. Evzâȋ de Medine’yi ziyaret etmiş ve burada bulunan birçok âlimden ders almıştır. Biz burada sadece birkaç tanesini zikredeceğiz. Evzâȋ’nin ders aldığı âlimlerin başında ilmi ile meşhur İmam Bakır105 olarak tanınan Muhammed b. Ali b. el-Hüseyn b. Ali b. Ebȋ Tâlib’tir. İmam Bakır, 114/732 yılında vefat etmiştir.106 Evzâȋ’nin Medine’de ders aldığı ve rivâyette bulunduğu âlimlerden biri de İbn Şihâb olarak tanınan İmam Zührȋ’dir. O, kendinden söz ederken şöyle demiştir: “İlmin zorluklarına karşı kimse benim kadar sabretmemiştir. Hiç kimse benim yaydığım kadar ilmi yaymamıştır.”107 İbn Şihâb, 124/741 yılında vefat etmiştir.108 İmam Abdurrahman b. Kasım da, Evzâȋ’nin Medine’de ders aldığı imamlardan biridir. İmam Cafer-i Sâdık’ın yeğeni ve Hz. Ebû Bekir’in torunlarından olan Abdurrahman b. Kasım, hicrȋ 126 da vefat etmiştir.109

1.7.4. Evzâî’nin Yemâme Yolculuğu

Evzâȋ, gençlik çağına gelince, O’nun babasının arkadaşlarından biri, Evzâȋ’yi o günün yazışma divanı olarak bilinen kuruma yönlendirmiş, Evzâȋ, bu divanda çalışmaya başlamıştır. Divanda yapılan yazışmaları iyice öğrendikten sonra, bir kervan ile Yemâme’ye gitmiş ve buranın başta Yahya b. Ebȋ Kesȋr (v. 129/747)110 olmak üzere önde gelen âlimleriyle tanışma fırsatı bulmuştur. Bu tanışmadan sonra divanda çalışmayı terk ederek, Yahya b. Ebȋ Kesȋr’in yanında ders almaya karar

104 Ali el-Kâri, Ali b. Sultan Muhammed Ebû’l-Hasan Nureddin el-Molla Herevî el-Kârî, (v.

1014/1606), Mirkâtü’l-Mefâtîh Şerhu Mişkâtü’l-Mesâbîh, Dârü’l-Fikr, Beyrut, 2002, IV, 1491.

105 Cemâlüddin Ebü’l-Ferec Abdurrahman b. Ali b. Muhammed el-Cevzȋ, (v. 598/1201), el-

Muntazam fȋ Târȋhi’l-Ümemi ve’l-Mülûk, (thk. Muhammed Abdülkadir Atâ), Dârü’l-Kütübi’l-

İlmiyye, Beyrut, 1992, VII, 161.

106 Bkz. el-Esbehânî, Ebû Naʽîm Ahmed b. Abdullah b. Ahmed b. İshak b. Musa, (v. 430/1038),

Hilyetü’l-Evliyâ ve Tabakâtü’l-Asfiyâ, es-Saʽâde, Mısır, 1974, VI, 145.

107 İbn Abdilberr, Câmiʽu Beyâni’l-İlm ve Fadlihi, I, 498.

108 Ziriklȋ, el-Aʽlâm, VII, 97.

109 Askalânȋ, Tehzȋbü’t-Tehzȋb, VI, 254.

110 İbn Ebȋ Kesȋr, yemame bölgesinde dönemin başta gelen hadisçilerinden sayılmıştır. Medine’de

yirmi sene kalan İbn Ebȋ Kesȋr, buradaki önemli tabiînden ders almıştır. Bir takım hareketlerinden dolayı Emevî hükümetini ayıplamış, bu yüzden dövülmüş ve hapsedilmiştir. Bir kısım hadisçi tarafından Zührî’ye tercih edilen İbn Ebȋ Kesȋr, hicrî 129 yılında vefat etmiştir. (Zirikli, el-Aʽlâm, VIII, 150).

28

vermiştir. Evzâȋ’nin ifade ettiğine göre Yahya b. Ebi Kesȋr, O’nun ilk hocasıdır. Bu konuda Evzâȋ şöyle demiştir: “Biz, Yemâme’ye vardığımızda bir mescide girdik. Mescitten çıktıktan sonra, kervandaki arkadaşlarımdan biri bana şöyle dedi, “Yahya b. Ebȋ Kesȋr, seni çok beğendiğini söyleyerek şöyle devam etti: “kervanın içinde bu genç gibi hareketleri düzgün birini görmedim.” Bu konuda Evzâȋ şöyle demiştir: “Bu günden sonra ben Yahya b. Ebȋ Kesȋr’den ders almaya başladım ve ondan on dört ya da on üç kondak111 kitap yazdım. Fakat yazdığım bütün kitaplar yandı.”112 Rivâyetlere göre Yahya b. Ebȋ Kesȋr’den hadis dinleyen Evzâȋ, ondan söz konusu kitapları yazmış, ancak bu kitaplar, daha sonra meydana gelen depremden dolayı çıkan yangında yanmıştır.113 Ayrıca Evzâȋ’yi ilme teşvik eden, Hasan Basrȋ (v. 110/728)114 ve İbn Sȋrȋn’den (v. 110/728)115 ders almaya yönlendiren kişi Yahya b. Ebȋ Kesȋr’dir.116

1.7.5. Evzâî’nin Irak Yolculuğu

Evzâî Yemâme’de bir süre kaldıktan sonra, daha önce de ifade ettiğimiz gibi, hocası İbn Ebȋ Kesȋr, o zaman Basra’da yaşayan Hasan Basrȋ ve İbn Sirin’den ilim öğrenmesi için, Evzâȋ’nin Basra’ya gitmesini tavsiye etmiştir. Bu tavsiye üzerine, Evzâȋ’nin de ifadesine göre, bu ikisinden ders almak için yola koyulur, ancak Basra’ya yetişmeden Hasan Basri vefat eder. Bazı kaynaklarda Evzâȋ’nin Hasan

111 Kondak, bir takım kaynaklarda hesap sayfası diye geçmektedir. (Ahmed Rıza, b. İbrahim b.

Hüseyn b. Yusuf b. Muhammed, (v. 1372/1953), Muʽcemu Metni’l-Luğât, Dârü Mektebeti’l-Hayât, Beyrut, 1958, I, 117). Diğer bir kısım kaynaklarda da kondak, çocuğun içinde sarıldığı bez parçasına verilen isimdir. (Recep Abdülcevad İbrahim, el-Muʽcemü’l-Arabȋ li Esmâi’l-Melâbis, Dârü’l- Afâki’l-Arabiyye, Kahire, 2002, s. 406). Kanaatimize göre, çocuğun içinde sarıldığı bez parçası Evzâȋ’nin kasd ettiği makama daha uygundur. Çünkü Evzâȋ bu ifadeyi çokluktan kinaye makamında kullanmıştır. Yani kitapların ya da yazılı sayfaların içinde sarıldığı bez parçası demektir. Aksi halde hesap sayfası az yekün tuttuğu için bu mana kast edilmiş olamaz. Öte yandan kondak ifadesinden maksat, not alınan defterler de olabilir. Yani, hocam İbn Ebî Kesîr’den on üç on dört defter kadar not yazdım anlamındadır.

112 Zehebȋ, Târȋhü’l-İslâm, IV, 120.

113 İbn Asâkir, Târȋhu Dımaşk, XXXV, 157; Zehebî, Siyerü Aʽlâmi’n-Nubelâ, VI, 547; el-Fesevî,

el-Maʽrifetü ve’t-Târih, I, 207; el-Askâlânî, Tehzȋbü’t-Tehzȋb, VI, 239-240; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, I, 116.

114 Tabiȋnin önde gelen şahsiyetlerinden olan Hasan Basrȋ, birçok ilimde zirveye ulaşmış, zühdü,

takvası ve ibadetiyle meşhur olmuştur. Hicrȋ 21 yılında Medine’de doğan Hasan-ı Basrȋ, Basrâ’da hicrȋ 110 yılında vefat etmiştir. (Zirikli, el-Aʽlâm, II, 226).

115 İbn Sȋrȋn hicri 33 yılında Basra’da doğmuştur. Tabiȋ olan İbn Sȋrȋn’nin rüya tabirleriyle ilgili

kitabının olduğu rivayet edilmektedir. Sahâbeden otuz kişiyi gördüğü nakledilen İbn Sȋrȋn, hicrȋ 110 yılında Bağdat’ta vefat etmiştir. (Zirikli, el-Aʽlâm, VI, 154).

29

Basrȋ’yi gördüğü rivâyet edilir.117 Evzâȋ İbn Sȋrȋn’nin yanına geldiğinde ise, İbn Sȋrȋn ağır hasta olduğu için, ondan da ders alamamıştır. Zira Zehebȋ’nin aktardığına göre, Evzâî’nin Basra seferi, Hasan Basrî ve İbn Sirin’in vefat yılları olan 110/728 yılına tekabül etmektedir.118 Hasan Basrî’den ve İbn Sȋriȋn’den umduğunu bulamayan Evzâî, Basra’nın önemli âlimlerinden Katâde b. Deʽâme (v. 118/736) ile tanışmış ve ondan ders almıştır. 119

Evzâȋ, Kûfe’de bulunan İmam Ebû İshak el-Fezârȋ’den ders almıştır. Evzâȋ, Ebû İshak el-Fezârȋ’yi medh ederek, O’nun için “sâdık, masduk” ifadelerini kullanmıştır.120 İmam Ebû İshak el-Fezârȋ, 185/801 ya da 186/802 yılında Masȋs şehrinde murabıtlık (sınır bekçiliği) yaparken vefat etmiştir.121

1.7.6. Evzâî’nin Kudüs Yolculuğu

Evzâî’nin Kudüs yolculuğu hakkında kesin bir tarih bulunmamakla beraber, Kudüs’e yaptığı yolculuk kesindir. Üstelik rivâyetlere bakılırsa, bu yolculuk defalarca olmuştur. Rivâyetlere göre, Evzâî Kudüs’te bulunan Beytü’l-Makdıs’ın içindeki kuyudan su alıp caminin içinde abdest aldığında, buna karşı çıkan bir kişiye, “fıkıh ilmini öğrenmeden camide abdest alınmasına mâni olma” diyerek karşılık vermiştir.122 Başka bir rivâyete göre ise, Evzâȋ Beytü-l-Makdis’te namaz kılmıştır.123 Evzâî’nin, bu ziyaretlerde bölgenin meşhur âlimlerinden Osman b. Ebȋ Sevde (v.

117 İbn Asâkir, Târȋhu Dımaşk, XXXV, 153.

118 İbn Asâkir, Târȋhu Dımaşk, XXXV, 157; İbn Hanbel, Ebû Abdillah Ahmed b. Muhammed b.

Hanbel b. Hilal b. Esed b. Eş-Şeybânî, (v. 241/ 855), el-İlelü ve Maʽrifetü’r-Ricâl, (thk. Vasiyyullah

b. Muhammed Abbas), Dârü’l-Hânî, Riyad, 2001,I, 518.

119 Katâde b. Daʽâme, hicrȋ 60 yılında aʽmâ olarak doğmuştur. Katâde, önemli hadisçi ve fıkıhçılar

arasındadır. İbn Hanbel, Katâde hakkında şöyle demiştir: “Katâde, Basra âlimlerinin en çok hadis ezberleyenlerinden sayılır. Çünkü Katâde ne duyarsa onu ezberlemiştir.” Zührî’ye şöyle bir soru sorulmuş, “Mekhul mu daha âlimdir, yoksa Katâde mi?” Zührȋ şöyle cevap vermiştir: “Sübhanellah Mekhül’ün ilmi azdır. Tabi ki Katâde daha âlimdir.” Katâde hicrȋ 118 de vefat etmiştir. (Şirâzȋ, Ebû İshak Muhammed b. Ali, (v. 476/183), Tabakâtü’l-Fukahâ, (thk. İhsan Abbas), Dârü’r-Râidi’l- Arabȋ, Beyrut, 1970, s. 89.)

120 Esbehânî, Hilyetü’l-Evliyâ, VIII, 254.

121 Zehebȋ, Siyerü Aʽlâmi’n-Nubelâ, VII, 472; Zirikli, el-Aʽlâm, I, 59.

122 Hatîp el-Bağdâdî, Ebû Bekir Ahmed b. Ali b. Sabit b. Ahmed b. Mehdi, (v. 463/1072), Târȋhu

Bağdat, (thk. Mustafa Abdülkadir Atâ), Beyrut, 1417,III, 411.

123 Ebü’l-Yümn el-Uleymî, Aburrahman b. Muhammed b. Abdurrahman, (v. 928/1522), el-İnsü’l-

Celil bi Târîhi’l-Kudsi ve’l-Halil, (thk. Adnan b. Yunus Abdülmecid), Mektebetü Dendis, Amman

30

120/737)124 ile görüştüğü ve ilmȋ müzakerelerde bulunduğu da rivâyet edilmektedir.125

Görüldüğü gibi Evzâî ilim tahsilini birbirine uzak coğrafyalar olan; Şâm, Yemâme, Irak, Mekke, Medine, Kudüs ve Mısır âlimlerinden almıştır.

Benzer Belgeler