• Sonuç bulunamadı

“Türkiye Yanlıþ Tercih Kurbanı”

Belgede 1111 66 (sayfa 45-49)

zançlar için yüzde 1- 2 oran›nda bir tobing vergisi konulmas›n› önerdi-ler. Bu sayede hem vergi al›nacak, hem de bir fon oluflturulacak ve bu fon Afrika’dakiler baflta olmak üze-re yoksul ülkeleüze-re yap›lan yard›m-lara kaynak olacakt›. Ama bu öneri-ye kimse yanaflmad›. Ama art›k ül-keler kendi önlemlerini almaya bafl-lad›lar. Bunun kaç›n›lmaz oldu¤u-nu gördüler.

B

Buu ssüürreeççttee TTüürrkkiiyyee,, 11998800’’ddee yyaap p--tt››¤¤›› tteerrcciihhiinn yyaannll››flfl oolldduu¤¤uunnuu yyeetteerriin n--ccee aannllaadd›› mm››??

Türkiye küresel piyasalara hiç haz›r olmad›¤› bir zamanda ve ko-flullarda, adeta erken do¤um yönte-miyle eklemlendi. Y›llarca yüksek faiz- düflük kur sistemi uygulad›. Kur sabitken de, kur ç›paya ba¤l›y-ken de yapay biçimde afl›r› de¤erli tutuldu. Bu sayede spekülatif ser-mayenin büyük kar elde etmesine izin verildi. Yap›sal olarak zaten so-runlu olan Türk sanayisi daha da zorlanmaya bafllad›. Ve sonuçta 1994, 1999 ve 2001 y›llar›nda üç bü-yük ekonomik kriz yafland›. Bu krizlerin de tetiklemesiyle iflsizlik kronik bir hal ald›.

K

Keemmaall DDeerrvviiflfl’’iinn uuyygguullaadd››¤¤›› p

prrooggrraamm ddaa üürreettiimm ooddaakkll›› oollmmaayyaann ffiinnaannssaall yyöönnüü öönnee çç››kkaann bbiirr pprrooggrraamm d

dee¤¤iill mmiiyyddii??

Bu süreçte Türkiye üretmedi, fi-nansal oyunlarla ifli idare etmeye ça-l›flt›. “Güçlü Ekonomiye Geçifl” program› ad› alt›nda 2001 krizi son-ras› Türkiye’ye davet edilen Kemal Dervifl’in yönetiminde uygulanan program›n temeli yurt d›fl›ndan para temin edilmesine dayan›yordu. Kü-resel finans ak›mlar›n›n dünya ça-p›ndaki art›fl›yla Türkiye’de de iflle-rin iyi gitti¤i san›ld›, ülke yapay bi-çimde sanki rahatlam›fl gibi görün-dü. Bu da hükümetin baflar›s› olarak sunuldu. Oysa bu dönemde d›fl tica-ret a盤› h›zla yükseldi. Buna koflut olarak cari aç›k da büyüdü. Onu ka-patmak için de sürekli d›fl borç al›n-d›¤›ndan Türkiye’nin d›fl borcu da katland›. Kurun düflük olmas›yla d›fl ticaret a盤› aras›nda do¤rudan iliflki var. Türkiye’nin ciddi bir kur soru-nu oldu¤usoru-nu usoru-nutmamak laz›m.

Güçlü Ekonomiye Geçifl program› müthifl bir d›fl ticaret a盤› yaratt›¤› ve kronik iflsizli¤i daha da tetikledi-¤i için 2008’de bafllayan küresel kriz-den en çok etkilenen ülkelerin bafl›n-da Türkiye geliyor. Zira bizde gelir da¤›l›m› zaten bozuktu ve gerekli önlemler de bir türlü al›nmad›¤›n-dan iç talep hayli zay›flam›flt›. Üreti-mimiz de ihracata yönelik oldu¤un-dan ihracat azal›nca ekonomi h›zla çöktü. ‹ç talebin güçlü olmas› için in-sanlarda para olmas› ve gelirin adil da¤›t›lmas› gerekir.

T

Tüürrkkiiyyee’’nniinn bbuu dduurruummuu uulluussaall p

poolliittiikkaa iizzlleemmeekk iiççiinn ggeerreekkeenn ttüümm m

maanneevvrraa ssaahhaamm››zz›› ddaarraallttmm››yyoorr mmuu?? M

Meerrkkeezz BBaannkkaass››’’nn››nn ddaahhaa aakkttiiff oollm maa--ss›› ggeerreekkmmiiyyoorr mmuu??

Türkiye yabanc› spekülatif ser-mayeye teslim oldu¤undan ve bu sermayeyi denetleyemedi¤inden, düzenleyemedi¤inden, ondan vergi alamad›¤›ndan büyük s›k›nt› çeki-yor. Yabanc› sermaye girifli çok yük-sek oluyor ve ondan vergi alam›yor. Bu nedenle Merkez Bankas›’n›n da-ha aktif faiz ve kur politikas› izleme-si gerekir. Gerekti¤inde kura da

müdahale etmelidir.

K

Kiittaabb››nn››zzddaa bbaannkkaacc››ll››kk sseekkttöörrü ü--n

nüünn iiflfllleevvlleerriinnii,, rreeeell sseekkttöörrllee iilliiflflk kiissii--n

nii,, ddüünnyyaaddaakkii ffiinnaannss kkrriizzlleerriinniinn n nee--d

deennlleerriinnii,, ffiinnaannss sseekkttöörrüünnüü ddüüzzeen n--lleemmee vvee ddeenneettlleemmee yyoollllaarr››nn›› ddüünnyyaa v

vee TTüürrkkiiyyee öörrnneekklleerriiyyllee aannllaatt››yyoorrssu u--n

nuuzz.. TTüürrkkiiyyee’’ddee IIMMFF vvee DDüünnyyaa BBaan n--k

kaass››’’nnaa ççookk ggüüvveenneenn kkeessiimmlleerriinn v vaarr--ll››¤¤››nnaa nnee ddiiyyoorrssuunnuuzz??

IMF ve Dünya Bankas› ABD’den ve Avrupa Birli¤i’nden ba¤›ms›z de¤iller, onlardan ba¤›ms›z siyaset üretemezler. Ama Brezilya örne¤in-de oldu¤u gibi yo¤un d›fl sermaye girifline karfl› tobin vergisi koyan ül-keleri de unutmamak gerekir. Her türlü finansal ifllemden yüzde 2 ora-n›nda al›nan bu vergiyi bizim gibi

ülkelerin de koymas› gerekir. Bu sa-yede, Türkiye gibi do¤rudan vergi almakta zorlanan, gelir vergisi ve kurumlar vergisi toplayamayan ül-keler ek kaynak yaratm›fl olurlar. Brezilya bu ad›m› att›ktan sonra onu Endonezya takip etti. Eminim arkas› da gelecektir. Unutmamak gerekir ki IMF’de söz sahibi olan devletler, G 7 ve G 20 üyesi ülkeler kendi ulusal ç›karlar› için gereken önlemleri al›yorlar.

T

Tüürrkkiiyyee eekkoonnoommii ddeeyyiinnccee ü ürreettii--m

mii,, ssaannaayyiiyyii,, yyaatt››rr››mm››,, iihhrraaccaatt››,, iissttiih h--d

daamm››,, vveerrggiiyyii,, ppllaannllaammaayy››,, aarr-- ggee y yaa--tt››rr››mmllaarr››nn›› ddee¤¤iill ddee,, rraanntt,, rreeppoo,, bboorrssaa,, d

döövviizz,, ffaaiizz ggeelliirrlleerriinnii kkoonnuuflflaann bbiirr ü üll--k

kee.. VVeerrggii ttooppllaammaaddaakkii ss››kk››nntt›› nnaass››ll aaflfl››llaabbiilliirr??

Vergi, devletin en önemli gelir kalemi oldu¤u gibi, gelir da¤›l›m›n› düzenleyen mekanizmalar›n da ba-fl›nda gelir. 1980 y›l›nda toplam ver-gi gelirleri içinde dolayl› verver-gilerin pay› yüzde 30’larda, gelir ve kurum-lar vergisi gibi do¤rudan vergilerin pay› ise yüzde 70’lerdeydi. Bu sa¤-l›kl› bir orand›. Ayn› zamanda eko-nominin de kay›t içinde oldu¤unu gösteriyordu. Y›llar içinde bu oran-lar tersine döndü. Vergi sistemimiz hatal› oldu¤undan do¤rudan vergi alamaz hale geldi. Bu nedenle de ile-tiflimden benzine dek her alanda al›-nan dolayl› vergilerin a¤›rl›¤› artt›. Ayn› dönemde ekonomi de h›zla ka-y›t d›fl›na ç›kmaya bafllad›. Toplam bütçenin yüzde 30’u iç borç faiz öde-melerine gidiyor ve bu yüzde 30 ver-gilendirilmiyor. Bütçeden sa¤l›¤a yüzde 12, e¤itime yüzde 4 pay

ayr›l-d›¤›n› dikkate al›rsak, ne kadar bü-yük bir kayna¤›n vergilendirilmedi-¤ini görürüz.

K

Küürreesseell kkrriizz AAttaattüürrkk’’üünn hhaallk kçç››--d

deevvlleettççii eekkoonnoommii aannllaayy››flfl››nn››,, kkaarrmmaa eekkoonnoommiiyyii tteekkrraarr ggüünnddeemmee ggeettiirrm mee--d

dii mmii??

Atatürk, tüm di¤er vas›flar›n›n ya-n›nda ayn› zamanda büyük bir iktisat-ç›d›r. Türkiye planlamay› Ruslardan ald› ve kendi ulusal sentezini yapt›. Bu sentez karma ekonomi modelidir ve o günün koflullar›nda çok özgün bir modeldir. 1980 sonras›nda becerik-siz, bilgibecerik-siz, öngörüsüz politikac›lar yüzünden ülkemiz bu hale geldi.

S

Siizzccee eenn bbüüyyüükk ssoorruunn hhaannggiissii vvee n

naass››ll ççöözzüüllüürr??

En büyük önceli¤in iflsizlikle mücadeleye verilmesi gerekir. Tür-kiye küresel rekabette yer alan bir

ülke olmak istiyorsa iflsizlik sorununu çözmek zorundad›r. Koç ve Sabanc› d›fl›nda büyük sermaye birikimi olan özel sektör kuruluflu-muz yok. Bunlar d›fl›ndakiler de bel-li dönemlerin öne ç›kard›¤› flirketler. Oysa Türkiye’nin küresel çapta güç-lü bir ülke olabilmesi için güçgüç-lü özel sektöre de ihtiyaç var. Bu nedenle birkaç seçilmifl ve üzerinde çal›fl›l-m›fl sektörde özel sektörün ve ka-munun birlikte çal›flmas›, ortakl›klar yapmas›, bu sayede yarat›lacak çok büyük flirketlerle küresel rekabette yerini almas› gerekir. Bunun için ol-mazsa olmaz flart stratejik plan yap-makt›r.

Türkiye’nin bu konuda bir mu-hasebe yapmas›, özelefltiri vermesi gerekiyor. At›l yat›r›mlar›n, çal›fl-mayan fabrikalar›n, yerine gitme-yen teflviklerin, kullan›lmayan ha-vaalanlar›n›n Türkiye’ye nelere ma-loldu¤unun konuflulmas› laz›m. Türkiye tüm geliflmifl ülkeler gibi k›-sa, orta ve uzun vadeli stratejik plan yapmal›. Teflviklerin hangi sektörle-re verilece¤inden üniversite konten-janlar›n›n ne kadar art›r›laca¤›na, hangi bölümlerin aç›l›p, hangi bö-lümlerde k›s›tlamaya gidilece¤ine dek her alanda bütüncül bir bak›fl aç›s›yla stratejik plan yap›lmal›. Böl-geler aras› eflitsizli¤in de yo¤un ol-du¤unu dikkate al›rsak e¤er, devle-tin sosyal getiriyi de gözeterek han-gi bölgelere han-gitmek zorunda oldu-¤unu, hangi alanlara yat›r›m yap-mak zorunda oldu¤unu daha iyi gö-rürüz. Devlet sadece düzenleyici ve denetleyici de¤il, gerekti¤inde yat›-r›mc› da olmal›d›r.

Tek bafl›na ya da özel sektörle birlikte giriflimci olmal›, yat›r›m yapmal›d›r. Devletin yapaca¤› bu

tür yat›r›mlar özel sektörü de tetik-ler, ona da cesaret verir, onu da tefl-vik eder. Küresel kriz sonras›nda en büyük ekonomiler bunu yapmaya bafllad›. ABD bunun en somut örne-¤i. Bu ba¤lamda küresel rekabete dayanabilmek için bunu yapmak zorunda. Biz nas›l “Türkün Türkten baflka dostu yok” diyorsak, ABD’nin de ABD’den baflka dostu yoktur. Ve o da kendi ç›kar› neyi ge-rektiriyorsa ona göre davran›r.

Ö

Özzeelllleeflflttiirrmmeeyyee ddee kkaammuullaaflfltt››rrmmaayyaa d

daa iiddeeoolloojjiikk oollaarraakk ddee¤¤iill pprraaggmmaattiikk vvee iiflfllleevvsseell bbaakk››yyoorrssuunnuuzz??

Özellefltirmeyi de kamulaflt›rma-y› da fetifl haline getirmeye gerek yok. Kamu ç›kar› gerektirdi¤inde özellefltirme de yap›l›r, devletlefltir-me de. Türkiye demir çelikte ithalat-ç›, makine teçhizatta ithalatithalat-ç›, enerji-de ithalatç›, plastik ve petro kimya-da ithalatç›, ilaçta ithalatç›. Bir tek gi-yim sanayinde, tekstilde art›day›z, ihracatç› konumunday›z ve bir de yafl sebze meyve sat›yoruz dünyaya. Bunun d›fl›nda her maldan biraz sa-t›yoruz. Yani emek yo¤un sektörler-de ihracatç›y›z ama ileri teknoloji ge-rektiren sektörlerde mal üretip sata-m›yoruz. Sanayimiz ar-ge faaliyetle-rine dayanan, ileri teknoloji gerekti-ren mal satm›yor. Tekstildeki ücret-leri ve krizi dikkate al›rsak bu sana-yi yap›m›z›n her aç›dan yoksulluk yaratt›¤›n› görürüz.

Paradan para kazanmak bu ka-dar kolay oldu¤u için de özel sektör ar-ge yat›r›m›na yönelmiyor. Ar- ge yat›r›m› yüksek maliyetli ve getirisi k›sa sürede al›namayan bir yat›r›m oldu¤u için cazip bulmuyor. Devle-tin bu yüzden de Türkiye’deki eko-nomik oyunculara, ar- ge faaliyetle-rinin, ileri teknoloji ürünlerinin ve yat›r›m›n getirisinin cazip oldu¤unu göstermesi gerekiyor. Ancak o za-man yat›r›m yap›l›r. Devletin TÜB‹-TAK arac›l›¤›yla ar- ge alan›na kay-nak aktarmas›, befleri sermayeyi da-ha da güçlendirmesi flart. Ülkemizin büyük oranda genç nüfusu var. Ama niteliksiz e¤itim sistemi, tek bir fl›k iflaretleyerek kariyer seçmeye neden olan ölçme- de¤erlendirme mekaniz-mas› ve bu nedenle istenmeden, se-vilmeden al›nan e¤itim sonucunda

verimsiz, isteksiz, mutsuz, ümitsiz kitleler yetifltiriyor.

T

Toopprraakk rreeffoorrmmuu kkoonnuussuunnddaa nnee d

düüflflüünnüüyyoorrssuunnuuzz?? TTüürrkkiiyyee ttoopprraakk rreeffoorrmmuu kkoonnuussuunnddaa ggeecciikkmmeeddii mmii??

Toprak reformu için çok ciddi ka-fa yormak laz›m. Tar›m sanayisi yok ülkemizde. Oysa tar›ma dayal› sana-yi ekonomisana-yi canland›racak çok önemli bir unsur. Ülkemizin ürün de-seninin çok iyi saptanmas›, hangi ürünün, hangi bölgemizde bol üretil-di¤ini, verimli üretilüretil-di¤ini, kaliteli üretildi¤ini bilmemiz laz›m. Bu ko-nuda sektör, bölge ve hatta flehir ba-z›nda araflt›rmalar yap›l›p plan haz›r-lanmal›, ona göre de teflvik verilmeli. Oysa 20 y›ld›r ülkemizde verilen tefl-viklerin büyük bölümü çöpe gitti.

Ç

Çöözzüümm öönneerriilleerriinniizz nneelleerr?? Piyasa ekonomisinin denetlenip, düzenlenmesi gerekir. Ancak o za-man istenen sonuçlar› verir. Türkiye’nin orta ve uzun vadeli stratejik planlar›n› yapmas›, bu do¤rultuda ekonomik dengele-rini kurup gözetmesi, yat›r›m politikas› belirlemesi gerekir. Özel sektörün, giriflimcilikten, yat›r›mlardan elde edece¤i eko-nomik karlar›n daha cazip hale getirilmesi, devletin bu konuda gerekli özendirici ve güven ve-rici ad›mlar› atmas› zorunlu-dur. Kamu ile özel sektörün ifl-birli¤inde küresel rekabette ül-ke olarak girece¤imiz sektör-ler saptanmal› ve ka-mu önceli¤inde gerekli ad›mlar a t › l m a l › d › r . Tüm bunlar y a p › l › r k e n ekonomi

ka-y›t içine al›nmal›d›r. Vergi reformu yap›lmal›, istihdam üzerindeki vergi yükü azalt›lmal›, finansal kazançtan vergi al›nmal›d›r. ‹flçi ve iflverenin yan›na devlet de gelmelidir. Tar›m reformu gerçeklefltirilmelidir. Türki-ye para ve maliTürki-ye politikalar›n› tam istihdama yönelik olarak yap›land›r-mak zorundad›r. Merkez Banka-s›’n›n amac› tam istihdam› sa¤lamak olmal›d›r. Reel kurun gerçek de¤eri-ni bulmas›n› sa¤lamal›d›r. Devlet özel sektörle eflgüdüm halinde ar-ge yat›r›mlar› yapar, teknoloji üretimi-ne giriflirse sorunlar›n büyük bölü-münü çözme yolunda ad›m atm›fl olur. Yüzde 20 iflsizlik oran› ülkemiz için kader de¤ildir. Türkiye’nin ye-terli kayna¤› vard›r, yeter ki millet için, devlet için çal›flacak politikac›-lar yönetime gelsin. Tüm bu sayd›k-lar›m›z yap›l›rsa iflsizlik h›zla azal›r, sorunlar›m›z üç y›l içinde çözüm yo-luna girer. I

E

EKKOONNOOMM‹‹--PPOOLL‹‹TT‹‹KK

E Erriinnçç YYEELLDDAANN Cumhuriyet gazetesi, Ekonomi-Politik 9 Aral›k 2009

T

ürkiye 2008’in Ekim ay›n-dan bu yana küresel krizin olumsuz etkilerini yafl›yor. Gerek baflta sanayi olmak üzere sektörel üretim kay›plar›, ge-rekse artan iflsizlik ve gerileyen üc-retler bak›m›ndan Türkiye, gelifl-mekte olan ülkeler grubu içerisin-de kriziçerisin-den en fazla etkilenen eko-nomilerden birisi olageldi. Daha da ötesi, kriz sonras› “toparlanma” sürecinde de Türkiye ekonomisi-nin gerilerden geldi¤i ve Türkiye-tipi toparlanman›n c›l›z ve k›r›lgan seyretti¤i verilerden aç›k olarak iz-lenebiliyor.

Küresel kriz fliddetini en yo¤un biçimde istihdam ve ücretli kesim üzerinde hissettirdi. Türkiye ‹sta-tistik Kurumu (TÜ‹K)’in verilerine göre Temmuz-Eylül aylar› ortala-mas›n› yans›tan “A¤ustos” ay›nda iflsizlik oran› % 13.4’e, tar›m d›fl› ifl-sizlik oran› ise %17’ye yükselmifl durumda. 2009’un Ocak-A¤ustos dönemini veren ilk 8 ay verilerini, 2008’in efl de¤er dönemiyle karfl›-laflt›rd›¤›m›zda toplam istihdam kay›plar›n›n 1 milyon 242 bin kifli-ye ulaflt›¤›n› gözlemekteyiz.

‹stihdamdaki bu kay›plara kar-fl›n hükümetin bu güne kadar al-m›fl oldu¤u tedbirler yo¤unlukla

“k›sa dönemli çal›flma ödenekleri-nin geniflletilmesi”; “iflveren sigor-ta primlerinin Hazine ve iflsizlik si-gorta fonundan karfl›lanmas›”; “toplum yarar›na çal›flma progra-m›nda geçici istihdam” programla-r›na dayand›r›lm›flt›r. Söz konusu tedbirler ço¤unlukla “k›sa dönem-li”, “geçici” ve “iflverenlerin istih-dam yüklerini azalt›c›” özellikler tafl›makta; Türk iflgücü piyasala-r›ndaki yap›sal sorunlar›n

gideril-mesinde yetersiz kalmaktad›r. Türkiye’nin 2001 krizi sonras›n-da h›zl› bir büyüme sürecini yafla-d›¤›n› biliyoruz. Ancak söz konusu dönemde iflgücü istihdam›nda benzer bir baflar› yakalanamam›fl, 2001 krizi öncesinde yüzde 6.5 do-lay›nda olan iflsizlik oran›, kriz sonras›nda h›zla yüzde 10 platosu-na yükselmifl ve yüksek büyümeye ra¤men bu noktada direnç göster-mifltir. Dahas›, ifl bulmaktan

ümi-‹flsizlik ve Orta

Belgede 1111 66 (sayfa 45-49)

Benzer Belgeler