• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de Organik Ürünlere Talep

4. TÜRKİYE’DE ORGANİK MEYVE VE SEBZE SEKTÖRÜ

4.3. Dünyada ve Türkiye’de Organik Ürünlerde Üretim ve Talep Durumu

4.3.4. Türkiye’de Organik Ürünlere Talep

Türk tüketici eğilimlerinin önemli bir iç piyasa potansiyelinin var olduğu çeşitli araştırmalarla ortaya çıkarılmıştır. Ancak Türkiye’de tüketicilerin büyük bölümü, organik ürünler ve bunların önemi konusunda yeteri bilgi ve bilince sahip olmayıp, konunun farkında olan az bir tüketici kitlesi ise bu ürünleri nerelerden temin edilebileceğini bilmemektedirler. Hâlbuki organik ürün ihracatımızda rakip olarak nitelendirilebilecek ülkelerde; örneğin Arjantin’de organik üretimin yaklaşık % 15’i, İtalya’da yaklaşık % 57’si iç piyasada tüketilmektedir (Kaya 2003) .

Genel olarak organik ürünlerin tüketiciler gözündeki en önde gelen avantajı, sahip olduğuna inandıkları “gıda güvenliği”dir. Bunların besin değerlerinin yüksekliği, katkı maddeleri taşımamaları, üretimleri sırasında herhangi bir kimyasal madde kullanılmamış olması, tüketici gözünde değer bulan diğer avantajlardır (Atay ve Sarı 2002).

Türkiye’de organik ürünlerin iç pazarındaki durumu ortaya koymaya yönelik çok az araştırma bulunmaktadır.

1990 yıllarda süpermarketlere yönelik iç pazardaki talebi geliştirme amaçlı bazı çabalar, ürün yelpazesinin sınırlı, fiyatların da yüksek olması ve tüketici bilincinin yetersiz olmasına bağlı olarak başarılı olmamıştır. 1999 yılından sonra organik ürünlerin; İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Kuşadası, Bodrum gibi merkezlerde özelleşmiş dükkânlarda satılmaya başlaması ile birlikte talepte artış gözlenmiştir. Bu tip dükkânlarda ürün yelpazesini genişletmek üzere doğal ve/veya ev yapımı ürünlere de yer verilmiş ayrıca ek hizmet olarak tüketiciye organik ürünler konusunda bilgilendirme çabalarına gidilmiştir (Aksoy 2001). Daha sonra süpermarketlerde, hipermarketlerde ve perakende satış mağazalarında (doğal ürün ve organik ürün dükkanlarında) ekolojik ürün rafları oluşturulmuş ve organik ürünlerin daha fazla tüketiciyle buluşması sağlanmıştır (Anonim 2005d).

2006 yılına gelindiğinde ilk Ekolojik Pazar çalışmaları hayata geçirilmiş, İstanbul ve Bursa'da ekolojik ürün pazarları açılmıştır (Anonim 2007a). Organik ürün yelpazesi,

ister gıda isterse gıda dışı maddeler olsun, raf ömrü uzun ve pazar esnekliği olan kurutulmuş meyve-sebze, sert kabuklular, bakliyat, tıbbi ve aromatik bitkiler ve işlenmiş (dondurulmuş, konserve edilmiş meyve-sebze, meyve suyu, uçucu yağlar vb. ) ürünlerden oluşmaktadır (Atay ve Sarı 2002). Ancak, ne yazık ki iç piyasaya yönelik ürün yelpazesi hala yeterince genişlememiş ve aranılan her ürünün ekolojik olarak temin edilmesi henüz sağlanamamıştır.

Yinede, iç tüketim taleplerinin doğması ve tüketici bilincinin artışı ile iç pazar da dış pazar kadar hızlı olmasa da, artış eğilimi göstermektedir. Organik ürünleri satın alan tüketiciler ise genelde gelir düzeyi yüksek, orta yaşın üzerinde, eğitimli ve sağlık riskleri konusunda duyarlı kişilerden oluşmaktadır (Anonim 2007g).

Organik ürünlerin iç pazarda değerlendirilmesi, doğrudan üreticiden-tüketiciye veya belirli bir pazarlama ağı ile üreticiden süpermarketler vasıtasıyla tüketiciye olmakta bunun yanı sıra ciddi miktardaki organik ürün, üreticiden gıda sanayine yönlenmekte, gıda sanayinin işlediği ürünlerin büyük kısmı yurt dışına gönderilmekte, küçük bir bölümü de organik marketler veya süpermarketlerin organik ürün reyonlarında tüketiciye sunulmaktadır. Son yıllarda iç pazarda organik ürün payı artmasına rağmen bu oran % 1-2' dir (Anonim 2008a).

Sebze-meyve pazarları organik ürün satışının yapılabileceği önemli yerler olarak görülmektedir. Yapılan araştırma çalışmalarında, ülkemizdeki tüketicilerin yaklaşık % 80’inin meyve ve sebze alışverişlerini pazarlardan yaptıkları görülmektedir. Yine yapılan araştırmalarda, AB ülkelerindeki tüketicilerin büyük bir kısmının organik ürün alışverişi için organik ürün satış dükkânlarının tercih etmelerine karşın (İtalya’da tüketicilerin % 39’u, Almanya’da % 38’i, Fransa’da %28’i), ülkemizdeki tüketicilerin % 55’i organik ürünleri satın almak istedikleri yer olarak sebze-meyve pazarların tercih edeceklerini bildirmişlerdir (Kaya 2003).

İç pazarın yapılanmasının temelde bir arz talep sorunu olduğundan hareketle, toplumumuzda ekolojik ürüne talep nedir, ekolojik ürün ne kadar tanınıyor gibi sorulara yanıt aramak üzere Tarımsal Ekonomi Araştırma Enstitüsü tarafından “İstanbul, Ankara

ve İzmir illerinde Tüketicilerin Çevre Dostu Tarım Ürünlerine Yönelik Potansiyel Talebinin Tahminlenmesi” adı altında bir çalışma yapılmıştır (Kayahan 2001).

Bu araştırmanın başlıca sonuçlarını şu ana noktalarla sıralayabiliriz:

Tüketiciler, gıda alışverişi yaparken fiyattan çok, besin değeri ve çeşitli gıda katkı maddeleri taşımaması gibi özelliklere önem vermektedirler. Bunun yanı sıra tüketicilerin

eskiye oranla yaş meyve ve sebzenin gerek tadı, gerekse sağlık yönünden güvenilirliğinin azaldığı görüşünde olması, ekolojik ürünlerin yurt içi pazar potansiyelinin var olduğu konusunda önemli bulgular olarak kabul edilebilir.

Araştırma kapsamında görüşülen tüketicilerin önemli bir bölümü (% 91.3) ekolojik- organik ürün kavramını daha önce duymadıklarını belirtmişlerdir. Daha önce duydum diyenlerin içinde tanımı yanlış bilenlerin oranı doğru bilenlerden daha fazladır. Ekolojik ürün hakkında bilgi edinilen kaynakların başında radyo ve TV gelmektedir. Bu durum ekolojik ürünler konusunda tüketicilerin bilgilendirilmesinde radyo ve TV gibi iletişim araçlarının daha etkili olabileceğini göstermektedir.

Tüketicilerin yaş meyve ve sebzeyi satın aldıkları yerler arasında pazar birinci sırada yer almaktadır (% 80.50). Bu alışkanlıkları nedeniyle ekolojik ürünleri nereden satın almak istersiniz sorusunu da çoğunluğu pazar olarak yanıtlamıştır.

Tüketicilerin ekolojik olarak üretilmesini talep ettikleri ürünler arasında ilk sırayı domates almaktadır. Daha sonra diğer sera ürünleri gelmektedir. Meyveler arasında ise elma birinci sıradadır. Tüketicilerin domates için fazladan ödeme yapma isteği, kalıntı konusunda algılanan riske bağlı olarak değişmektedir. Sağlığa zararlı kalıntının olmadığının garantilenmesi durumunda tüketicinin, domatesin ekolojik olma özelliği için ödediği para artmaktadır. Domatesin aksine sağlığa zararlı kalıntı olmadığı garanti edilmiş elma için ödeme isteğinde artış olmamaktadır. Burada yıllardır serada hormonla üretilen domatesler konusunda yapılan yayınların etkisi açıkça görülmektedir.

Ekolojik ürüne fazladan ödeme yapma olasılığı, halen satın alınan miktar ve hane halkı geliri ile doğru orantılı olarak artmaktadır. Ancak bu olasılık ekolojik ürünün fiyatı yükseldikçe azalmaktadır. Aynı şekilde halihazırda satın alınan konvansiyonel ürünün fiyatı yüksekse, üzerine fazladan para vererek ekolojik ürünü satın alma olasılığı da azalmaktadır.

Özetle araştırmanın bulguları; iç piyasada özellikle gelir düzeyi yüksek, orta yaşın üzerinde ve sağlık riskleri konusunda duyarlı tüketici gruplarının, ekolojik yöntemlerle üretilen ve bu özelliği sertifikalandırılan ürünleri satın alma potansiyeline sahip olduğunu işaret etmektedir.

“Türkiye’de, tüketicilerin organik ürünlere verdiği tepkiler” konusunda

yapılmış olan anket çalışmaları sonuçlarını ise şöyle özetleyebiliriz (Sayın 2002);

· Organik ürünlere olan tüketici talebi, eğitim ve gelir düzeyi yüksek olanlarda daha fazladır.

· Gıda ve beslenmeyle ilgili sağlık problemlerinin artışı, tüketicileri organik ürünlere yönlendirmektedir.

· Tüketiciler, organik ürünlerin fiyatlarının olması gerekenden daha fazla olması nedeniyle tepki göstermektedirler.

· Tüketim talep yapısı, ülkedeki mevcut gelir dağılımı bozukluğu nedeniyle, olumsuz etkilenmektedir.

· Tüketiciler, organik ürünlerde yerli üretimleri tercih etmektedirler.

· Organik ürünlerin, konvansiyonel ürünlerle aynı pazarda bulunmaları, aynı mekânlarda satılmaları, gerek fiyat gerekse görünüm itibariyle kıyaslama imkanı yaratmasından dolayı kısa dönemde caydırıcı bir etken gibi gözükmektedir. Ayrıca sübvanse edilen konvansiyel ürünler, organik ürünler göre fiyat yönünden çok daha avantajlı bir konuma girebilmektedirler.

· Üzerinde her “doğal” ya da “organik” yazan gıda etiketin, onun “sertifikalı organik ürün” olması demek olmadığını tüketici ayırt edememektedir. Zira “sertifikalı organik ürün” bilinci tüketicilerde tam olarak yerleşmemiştir.

· Tüketicilerin gelir düzeylerinin artışı, onlara “organik ürün” satın alabilme imkanı yaratmaktadır. Yani organik ürünlere olan talep, gelir düzeyi ile doğru orantılıdır.

· Organik ürünlerin konvansiyonel ürünlere göre satış fiyatları şu anda abartılı bir orandadır. Normalde %20–40 arasında bir fiyat farkının normal karşılanabileceği organik ürün fiyatları maalesef çok daha fazladır.

· Organik ürünler şu anda çoğunlukla süper marketlerde pazarlanmakta olup “organik” yada “doğal ürün marketleri” sayısında artışlar gözlenmektedir.

· İç pazarda satılan organik ürünlerin başında kuru üzüm, kuru incir, kuru kayısı ve fındık gelmekte olup, bu grubu zeytinyağı, bal, marmelât ve reçeller ile tahıl ürünleri ve baklagiller takip etmektedir. Organik taze sebze ve meyve satışları daha alt sıralarda yer almakta, işlenmiş ve özellikle dondurulmuş organik sebze ve meyvelerin pazara arzı şu anda mevcut değildir.

· Tahminlere göre Türkiye’de organik ürün satan perakendeci market sayısı 100’e yakındır. Bunlara ilave olarak bazı süpermarketlerin organik ürün reyonları da mevcuttur. Tüketici bilinci ve talebinin artışıyla bunların sayısı daha da artacaktır.

· Bazı turizm yörelerimizde otel, motel ve restoranlarda doğal ve organik ürünlerden yapılan organik yemek mönüleri artış eğilimi göstermektedir.

· Organik ürünler tüketim ve pazar yapısı, tüketime yönelik olarak yapılacak bilinçlendirme ve eğitim çalışmaları ile geliştirilebilecektir. Organik iç pazar şu anda çok küçük olup Türkiye’nin, iç pazar talebinin çok üzerinde bir organik ürün üretme kapasitesi ve Türk gıda sanayinin bu konuda yeter donanım, bilgi ve tecrübesi vardır.

4.4. Organik Ürünlerde Dış Ticaret