• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de Yüklemeler, İletişim Çatışmaları, Cinsiyet Rolü Yönelimi ve

Türkiye’de yapılmış ve araştırmanın değişkenleri olan yüklemeler, iletişim çatışmaları, cinsiyet rolü yönelimi ve evlilik doyumu ve yakın kavramlara ilişkin değişkenleri ayrı ayrı ve farklı değişkenlerle ilişkilerini ele alan çalışmalar mevcuttur. Bu bölümde sözü edilen çalışmalardan örnekler özetlenecektir.

Yüklemelerle ilgili Tutarel-Kışlak (1997), evlilik doyumu ve yüklemeler arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Araştırmacı olumsuz yüklemeleri kullanma ve evlilik uyumsuzluğu arasında önemli bir bağlantı olduğunu ortaya koymuş ve güdü yüklemelerinin evlilikte uyumu yordayan tek anlamlı değişken olduğunu bulmuştur. Tutarel-Kışlak (1995), cinsiyet, evlilik uyumu, depresyon ile nedensel ve sorumluluk yüklemelerini incelediği doktora tezinde eşleri ile uyumsuz veya depresif olan bireylerin nedensel yüklemelerden daha fazla sorumluluk yüklemlerini kullandıklarını bulmuş ve bireylerin uyumun artmasına ve depresyonun düşmesine bağlı olarak olumsuz eş davranışına bile olumlu tepki verdiğini belirlemiştir. Ayrıca, eşleri ile uyumsuz olanların uyumlu olanlara göre olumsuz eş davranışlarına daha fazla yükleme yaptıklarını ortaya koymuştur. Koçak (1998), da yüklemeler ve depresyon ve kendini ayarlama kavramlarını incelemiştir. Araştırmanın sonucunda kendini ayarlama ve depresyon ve kendini ayarlama ve nedensel yüklemeler arasında bir ilişki bulunmamıştır. Ancak, olumlu ve olumsuz olaylara ilişkin

depresif duygulanımdaki farklılıkların nedensel yüklemlerdeki farklılıklarla ilişkili olduğu bulunmuştur. Eğeci (2005) de, yüklemelerin yanı sıra çatışma ve flört ilişkilerinde ilişki doyumunu incelediği çalışmasında özel olarak, çatışmadan duyulan rahatsızlık, çatışma atıfları, algılanan çatışma davranışları ve ilişki doyumu arasındaki ilişkiyi araştırmıştır. Araştırmacı, yüksek düzeyde çatışmadan rahatsızlık duyulmasının ve algılanan çatışma davranışının farklı olmasının düşük ilişki doyumu yordadığını ve bu konuda cinsiyet farklılıklarının olduğunu göstermiştir. Aynı zamanda düşük ilişki doyumunun partnerin çatışmadan duyduğu rahatsızlık, çatışma atıfları ve algılanan çatışma davranışı ile ilişkili olduğu bulunmuştur.

Çatışma konusunda Tümer (1998), evli çiftlerdeki çatışma odaklarını ve iletişim sorunlarını incelemiştir. Araştırmacı, eşler arasındaki yaş farkı ile çatışma düzeyleri arasında anlamlı farklılık olduğunu, yaşın ilerlemesi ile aktif çatışmanın azaldığını, aylık gelirin artması ile yoğunluk çatışmasının arttığını, kardeş sayısının çatışma ile ilişkili olduğunu, evlilik yaşının ilerlemesine bağlı olarak çatışmanın azaldığını ve kadınlar ve erkekler arasında çatışma düzeyi açısından anlamlı fark bulunmadığını aktarmıştır. Çatışma ile ilgili yapılan çalışmalardan biri Uğurlu’nun (2003) evli çiftlerde cinsiyet ayrımına ilişkin tutumlar, çatışma yönetimi ve evlilik uyumu arasındaki ilişkiyi incelediği çalışmasıdır. Uğurlu (2003), çalışmasında, kadın ve erkeklerin farklı çatışma ile başa çıkma stilleri olduğunu ortaya koymuş ve erkeklerin olumsuz aktif çatışma ile başa çıkma biçimlerinin eğitim düzeyinin azalması, çatışmanın sıklığının artması, çatışmanın karşı taraf tarafından başlatılması ve

düşmanca cinsiyetçiliğin artması ile ilişkili bulunmuştur. Kadınlarsa çatışmanın karşı taraf tarafından başlatılması, çatışmanın sonunda eşlerinin isteğinin olması ve gelirin düşmesine bağlı olarak daha fazla olumsuz pasif stili kullanmışlardır. Ayrıca, bir eş tarafından olumsuz aktif çatışma ile başa çıkma stilinin daha sık kullanılması diğer eşin ilişki uyumunda düşme ile bağlantılı bulunmuştur. Özen (2006), de evlilikte çatışma ile başa çıkma stili ve evlilik uyumu arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmacılardan biridir.

Araştırmacı demografik değişkenlerin ve eşlerin değer uyumlarının etkisi çıkartıldıktan sonra, kadın ve erkeklerin kullandıkları çatışma stili ile evlilik uyumu arasındaki ilişkilerin farklılaştığını göstermiştir. Kocaların kullandıkları çatışma çözme stilleri eşlerinin evlilik uyumunu anlamlı bir şekilde etkilemiş ancak tam tersi geçerli olmamıştır. Ancak çift olarak ele alındığında her iki eşin çatışma çözüm stillerinin evlilik uyumunu anlamlı bir şekilde yordadığı bulunmuştur.

Cinsiyet rolüne ilişkin çalışmalar incelendiğinde, değişkenle farklı konularda yapılan çalışmalara örnek olarak, İnelmen (1996)’in, cinsiyet rolü yönelimi ile benlik saygısı arasındaki ilişkiyi incelediği çalışma, Dökmen (1997), anne babayla algılanan benzerliği incelediği araştırma, yine Dökmen (2000)’in kendi cinsiyetindekilere ve diğer cinsiyettekilere ilişkin algı, cinsiyet rolleri ve depresyon ilişkisi isimli çalışması verilebilir. Curun (2001), kavramı romantik ilişkilerdeki ilişki doyumu ile bağlantısını incelemiş ve algılanan cinsiyet rolü yönelimleri ilişki doyumu ile ilişkili bulunmuş ancak flört eden

eşlerin gerçek cinsiyet rolü yönelimleri ile ilişki doyumu arasında ilişki bulunmadığı ortaya konmuştur.

Evlilik doyumu ya da yakın bir kavram olarak ele alınan evlilik uyumu konusunda yukarıda aktarılan araştırmalar dışında Kudiaki (2002)’nin yaptığı cinsel doyum ve evlilik doyumu arasındaki ilişki başlıklı ve Gökmen (2001), evli eşlerin birbirlerine yönelik kontrolcülük ve bağımlılık algılarının evlilik doyumu üzerinde etkisi başlıklı araştırmalar örnek olarak verilebilir. Ayrıca, bu Azizoğlu- Binici (2000), psikolojik yardım için başvuruda bulunan ve bulunmayan evli çiftlerin evlilik ilişkileri değerlendirmelerini karşılaştırılması isimli doktora tezinde evlilik doyumunu bu çalışmanın da dayandığı sosyal mübadele kuramları temelinde ele almıştır. Araştırmacı, psikolojik yardım için başvuran evli çiftlerin diğerlerine göre karşılaştırma düzeylerinin daha düşük olduğunu ortaya koymuştur.

Buraya kadar özetlenen çalışmalarda görüldüğü gibi, çalışmanın değişkenlerini tek tek ele alan çeşitli çalışmalar olmasına rağmen, yüklemeler, iletişim çatışmaları, cinsiyet rolü yönelimi ve evlilik doyumu arasındaki ilişkileri beraberce ele alan bir çalışmaya rastlanmamıştır. Aynı zamanda, evlilik doyumunu sosyal mübadele kuramı temelinde kavramsallaştıran ve ölçen çalışmalarda yukarda belirtildiği gibi sınırlıdır.

Sözü edilen farklılıklar ve çalışmanın amacı bir sonraki bölümde detaylı bir biçimde ele alınacaktır.