• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de Toplumsal Tabakaların Hareketliliği

3. TOPLUMSAL TABAKALAR, SINIF VE STATÜ KAVRAMLAR

3.3 Türkiye’de Toplumsal Tabakaların Hareketliliği

İnsanların değer sistemleri, tüketim şekilleri ve gösterişçi tüketim davranışları bulundukları tabakalara ve konumlara göre yeni, kolay ve etkili iletişim ortamı sayesinde her geçen gün değişim göstermektedir. Kişilerin, kurumların tüketimleri ve tüketim şekilleri onları bulundukları yerden hareket ettirebilecek, sosyal statü

değişiminde yardımcı olacak bir güce kavuşmuştur. Tüketim toplumunda artık objeler, nesneler biçim ya da bilgi kaygısı ile değil içerdiği anlam kaygısına bağlı olarak sahiplenilme arzusu yaratmaktadır. Sınıf atlamak isteyen bireyler, George Perec’in romanında bahsettiği gibi objelere “şeyler”e sahip olmak arzusu içinde tüketmektedirler. Bu yüzdendir ki orta sınıfın en düşük gelir seviyesine sahip olan sınıfa göre daha fazla kaygı taşıması bir üst sınıfa ulaşma ihtimalinin daha çok olmasından kaynaklanmaktadır (Perec, 1988).

Osmanlı döneminde doğuştan kazanılan toplumsal statü Türkiye Cumhuriyeti ile beraber sonradan da kazanılabilir bir durum haline gelmiştir. Önceleri; fakirler, büyük arazi sahipleri, zengin eski aileler, küçük arazi sahipleri ile sanatkarlardan oluşan bir tabakalaşma sisteminde toplumsal statü doğuştan kazanılmış fakat Cumhuriyet ile beraber statünün değişebilirliği görülmüştür, Türkiye Cumhuriyeti ile beraber yeni gelişen ticari fırsatlarla ortaya çıkmış olan yeni zengin sınıf, işadamları, devlet memurları ve bürokratlar olmuştur. Tabaka hareketleri ya da bir alt tabakadan üst tabakaya yükselme olanakları belirmiş ve anonim ilişkilerle birlikte statüsü yüksek olan gruplara mensup gibi görünmek, bireylerde ve ailelerde yeni bir istek durumuna gelmiştir.

Türkiye, açık bir tabakalaşmış toplum sistemine sahiptir, bireylerin bu sistemde statü değiştirmeleri mümkündür, burada tüketim sadece tırmanma aracı olarak kullanılmaz tüketim aynı zamanda rekabetçi ve taklitçidir. İnsanlar iyi şeylere sahip olmaya çalışmakla beraber yaptıkları tüketimi, yabancılar yanında ve yalnızken yapılan tüketim şeklinde sınıflamakta, saygı duydukları ve taklit ettikleri üst tabakalara benzemeye çalışmaktadırlar. Üst tabaka mensupları kendi içindeki yarışında ise birbirleri arasında en üst pozisyonu elde etmek için gösterişsel tüketimlerine ağırlık vermektedir. (model elbiseler giyerek, sanat eser koleksiyonu, antika eşya…) (Odabaşı, 2006).

Türkiye sınıf konumları açısından doğuştan gelen bir sınıf anlayışı olmadığı için ekonomik olarak yükseldiği an kişiler bir üst gruba dahil olabilmektedir, dolayısıyla bu sisteme sahip ülkelerde statü maksatlı lüks tüketimini görmek şaşırtıcı değildir.

“Tabakalaşma sisteminde düşey hareket olanağı olmadığı, yani statü sadece doğuştan elde edildiği zamanlarda gösterişçi tüketim bir statü göstergesi olma fonsksiyonunu kazanır ve daha da önemlisi, rekabetçi çekişmeli bir görünüşü de yoktur. Diğer taraftan statü değiştirmenin mümkün olduğu yani rekabet öğesinin araya girdiği toplumlarda gösterişçi

tüketim hem daha yüksek yerler elde etmek için bir araç, hem de rekabetçi ve taklitçidir” (Kıray, 2005, s.27).

Kıray’a göre üst tabakalara aidiyeti en iyi kanıtlama yolu, sahip olunan kıymetli malların denetim gücünün sembolü olarak sergilenmesi ve tüketimidir (Kıray, 2005). Tabakalara aidiyetin sembolleri Osmanlı Devleti’nden bu yana nesneler ve tüketim ürünleriyle anlatılmaktadır.

Osmanlı’daki dinsel ve sınıfsal ayrımlar çeşitli eşya ve giysilerle vurgulanmıştır. Özellikle gayrimüslimler ile müslümanlar arasındaki farklılık giyimle belirtilmek zorundadır. Bunun yanısıra yönetici ve halk da önemli bir şekilde ayırt edici unsurlar barındırmaktadır. Şerif Mardin (2003) Osmanlı’da seçkinlerin giydiği kıyafetlerin alt tabakalarca bilerek kullanılmadığına ve bunun devlet tarafından uygulanan bir politika olduğuna değinmiştir. Tanzimat Dönemi’ne gelindiğinde üst tabaka kullandığı eşya ve donatılarda batılı öğeler kullanarak alt tabakalardan farklı olduğunu hissettirmeye çalışmıştır. Bu dönemde yazılan tanzimat romanları da önemli ölçüde bu farkları anlatmaktadır. Zamanla alt tabakalar da üst tabakaların tüketim anlayışlarını benimsemiş ve tüketim kültürü yayılmıştır. Örneğin Samipaşazade Sezai’nin romanından alıntı olarak üst tabakanın evi şöyle tariflenmiştir.

“Bahçeye bakan tarafın alt katında bir salon, salonda mermerden büyük bir ocak, ocağın kenarları mermer üzerine işlenmiş bellerinden aşağısı balık şeklinde çizilmiş iki çıplak kız resmi, ocağın üstünde büyük bir ayna, önünde beyaz bir ayı pöstekisi, ortada xvı. Lui zamanından kalma antika bir masa, çevresinde ayakları ve arkaları yaldızlı iskemleler, koltuğa benzeyen kanepeler; kanepelerin arkasında odanın köşelerinde, eski madenleri taklit ederek yapılmış saksılar içinde Afrika ve Hint motifleriyle süslü çiçek vazoları dikkat çekiyordu. Vazolardaki çiçeklerin her biri neredeyse tavanı delecek kadar uzundu. Salonun zemini Anadolu halı sanatının en ince motifleriyle bezenmiş halılarla kaplıydı, Fatih’in İstanbul’a girişini resmeden büyük tablonun yanında, bir de Napolyon’un portresi asılmıştı. Bu şekilde döşenmiş salonda ocağın sağ tarafındaki köşesinde büyük bir piyano…” (Samipaşazade, 1889, s.49).

Alıntıdaki tasvirlerden de görüleceği üzere konuttaki tüketim ürünleri daha çok sembolik ve gösteriş maksatlıdır.

Cumhuriyet Dönemi’ne gelindiğinde ise üst tabaka işlevsel ürünleri daha çok tüketmeye başlamıştır. Ancak tüketilen mekanik-elektronik araçlar (buzdolabı, çamaşır makinesi vb..) bile bu tabakalar da birer gösterişsel tüketim ürünü

sayılabilmektedir. İlerleyen zamanlarda halkın diğer tabakaları da bu dayanıklı tüketim mallarını kullamaya başlamış ve bu araçlar belli bir kesim için zamanla gösterişsel tüketim nesnesi olmaktan çıkmıştır.

1980’li yıllar ise bir dönüm noktası olmuştur. Serbestleşen ticaret ve finans ile beraber tüketim, hayatın kendisi olmaya başlamış ve lüks-gösterişçi tüketim heryerde etkisini göstermeye başlamıştır. Ekonomik olarak özgürlük kazanan/büyüme gösteren her birey kendini bu tüketim ürünleri ile anlatma çabasına girmiştir.