• Sonuç bulunamadı

2.2. Tüketici Haklarının Tarihçesi 20 

2.2.2. Türkiye’de Tüketici Haklarının Tarihçesi 23 

Türkiye’de tüketici haklarıyla ve tüketicinin korunmasıyla ilgili yapılan çalışmaların neler olduğuna bakıldığında karşımıza çıkan ilk yapı, ilk örgüt Ahilik Geleneği’dir. Anadolu’da kurulmuş olan Ahilik birlikleri, meslek ahlakına, dinsel kurallara sıkı sıkıya bağlı, köklü, sağlam ve düzenli bir toplum yapısı kurulması için çalışmış, oluşturulmuş toplum yapısının sürdürülebilmesi için faaliyet göstermiş olan bir birliktir (DPT, 1995).

Ahilik teşkilatı tüketicinin hak ve hukukunu korumaya çalışmıştır. Her malın fiyatının sabit olması, esnafın ürettiği malın belli standartlara bağlanması, müşterilerine bozuk, kalitesiz mal satan esnafın pabucunun dama atılması ve esnaflıktan men edilmesi gibi uygulamalarda bulunulmuştur ve bu uygulamalar tüketici hakları adına çağının en ileride olan uygulamalarıdır. Ahilik teşkilatı hem müşterinin hem de esnafın hakkını koruma konusunda ve sosyal hayatı düzenleme konusunda faaliyetler

göstermiştir.Ahilik kültüründe müşteri velinimet olarak görülmüş ve hakları her daim gözetilmiştir. Müşterisine hileli veya kusurlu bir mal satan esnaf o bölgenin “Ahi Babası” tarafından uyarılır, eğer esnaf davranışlarından vazgeçmez ise, ahi teşkilatının ileri gelenleri esnafın dükkânına gelerek esnafın ayağındaki pabucu çıkartıp dükkânının damına atarlardı. Bunu gören halk ise kimin iyi mal satıp satmadığını anlar ve buna göre hareket ederlerdi (Karagüllü,2008).

Ahilik teşkilatı el sanatları ve tezgâhlarda yapılan ürünlerin üretim faaliyetlerini kontrol altına alarak, üretici ve tüketici arasında “Öz Denetim” yapılmasını sağlayan bir kurum olmuştur (Ekinci, 1989).

Zamanla Ahi geleneğinin yerini loncalar almıştır. Loncalar da bazı sağlam geleneklerini uzun yıllar sürdürmüşlerdir. Ticaret ve meslek ahlakının oluşmasında ve düzenli işleyişin sağlanmasında etkili olmuştur (DPT, 1995).

Loncalar, üretilen mal ve hizmetlerin, lonca kurallarına ve standartlarına göre imal edilmesini sağlamış, ürün ve hizmetlerin kalite kontrolünü ve tüketiciler için adil fiyatların uygulanmasını sağlamıştır. Loncalar, tüketiciye fiyat ve kalite seçim imkânı sağlayan esnaf gurupların belli yerde, belli çarşıda toplanmasını sağlamıştır. Loncalar, esnafında birbirlerini kontrol etmesini sağlayarak esnaflar arasında öz denetim mekanizmasının oluşmasını sağlamıştır (Yüksel, 1996).

1502 yılında II. Beyazıt Han zamanında yayınlanan Kanunname-i İhtisabı Bursa (Bursa Belediye Kanunu) Osmanlı İmparatorluğu’nda tüketici haklarına yüzyıllar öncesinde verilen önemin en belirgin göstergesi olarak kabul edilir. 1502 yılında yürürlüğe konan Kanunname-i İhtisabı Bursa Fermanı dünyanın ilk yazılı standardı olarak kabul edilmektedir. Çeşitli standartlara yer veren bu ferman, çarşıda satılan ekmeğin ağırlığına, pişirme şekline, meyve ve sebzelerin olgunluk düzeyinden fiyatına, hatta taşıma ücretlerine kadar, üretilen mamullerin ham maddelerin tarifinden,

üretileceği şekle ve boyutlarına kadar birçok ürünün standardını belirler nitelikteydi (Göçoğlu, 2006).

Bu ferman incelendiğinde daha dünyada standart kelimesi yokken, Türklerin bugünkü anlamda kalite, ambalaj gibi standartları belirleyip tespit ettiklerini hem de ceza hükümleri koyarak uyguladıkları görülmektedir (DPT, 1995).

Günümüzde gelişmiş ülkelerde yeni yeni uygulamaya koyulmuş olan tüketicinin tam tazmin hakkı yıllar öncesinde çıkarılan bu fermanda şu şekilde yer almıştır. “ Bir nalbant hayvan ayağına mıh değirir ve sakatlarsa iyi oluncaya kadar tımar eder ve yemini dahi yanında verir. “ Bu da göstermektedir ki, yayınlanan bu ferman tüketiciye verilen önemin en önemli göstergelerinden biridir.Osmanlı döneminde tüketicinin korunması için uygulanan kurallar ve yapılan çalışmalara bakıldığında çoğunun tüketicinin sağlık, güvenlik ve ekonomik çıkarlarını korumaya yönelik çalışma ve kurallar olduğu görülmektedir (Yüksel, 1996).

Osmanlı’da tüketicinin korunması üreten, üretileni dağıtan veya satan (satıcı veya sağlayıcı) ve tüketici dengesinin sağlamaya ve her tarafın haklarını koruyup sorumluluklarını gözetmeyi temel alan üçlü bir sistem ile etkin bir şekilde gerçekleştirmeye çalışmıştır (Ferman, 1993).

Cumhuriyet dönemine baktığımızda uzun süren savaş yılları hem üreticileri hem tüketicileri zor durumda bırakmıştır. Cumhuriyetin ilanı ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulması ile birlikte ülkemizde yeni bir dönem başlamıştır. 1980’li yıllara kadar tüketici hakları ve tüketicinin korunmasıyla ilgili kayda değer bir gelişme yaşanmamıştır (Akipek, 2001).

1970’li yıllardan başlayarak alt yapı yatırımlarının artması sanayinin ve hizmet sektörünün gelişmesi tüketim harcamalarının da artmasına sebep olmuştur. Yerli

malındaki artışın yanında, ithal edilen ürünlerin de artış göstermesi, piyasadaki ürün çeşitliliği ve sayısını arttırmış ve tüketicinin korunması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Ülkemizde ekonominin liberalleşme eğilimine girmesi ve serbest rekabetin başlaması sonucunda ekonomik hayatta önemli değişiklikler yaşanmaya başlamıştır. Ekonomide rekabetin artması, firmalar arasında tüketicinin ilgisini çekmeye amaçlayan acımasız bir yarışın başlamasına neden olmuştur. Rekabet edebilmenin ve tüketicinin ilgisini çekebilmenin en güzel yolu tüketicilere reklam yoluyla ulaşmaktır. Bu dönemde Avrupa devletlerinde ve ABD’de tüketicinin korunmasını öngören tüketici hareketi yükselen bir değer olarak ekonomide belirleyici rol oynamaktadır. Bu gelişmelerin sonucunda tüketici hakları kavramı tartışılmaya başlamıştır (Ceylan, 1988).

Tüketici yararının kanuni olarak güvence altına alınması, tüketicinin ürünler ve hizmetler konusunda yeterli bilgiye sahip olması, sanayici, tüccar ve esnafın örgütlenerek oluşturmuş oldukları baskıyı kırabilmek için tüketicilerin örgütlendirilmesi ve tüketicinin korunmasıyla ilgili diğer bakanlıkların yapmış olduğu çalışmaları ve yapılacak olan çalışmaların daha iyi yürütülebilmesi için 1970 yılında Ticaret Bakanlığı bünyesinde “Tüketici Sorunları Şube Müdürlüğü” kurulmuştur. Fakat bu şube 1974 yılında elaman yetersizliği nedeniyle kapatılmıştır. 1976 yılında tüketici haklarının korunması ve tüketici birliklerinin kurulmasına ilişkin yasa tasarısı hazırlanmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulmuştur. Ancak yasa tasarılaşmamıştır (Ceylan, 1988).

1980’li yıllara gelindiğinde tüketicinin korunması adına yaşanan en büyük gelişme anayasal düzeyde olmuştur. Cumhuriyet döneminde ilk defa Tüketicinin Korunması kenar başlıklı 172. maddede tüketiciyi koruma ve tüketiciyi bilgilendirme tedbirlerine yer verilmiştir. Tüketicinin kendisini korumak için gösterecek olduğu girişim ve yapacak olduğu örgütlenmelerin teşvik edileceği belirtilmiştir. 1970’li yıllardan başlayarak 8 Mart 1995 tarihli 22221 sayılı resmi gazetede yayınlanarak 08 Mart 1995 tarihinde yürürlüğe giren 4077 sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun”a gelene kadar tüketicinin korunmasına yönelik çeşitli kanun tasarıları hazırlanmış, fakat kanunlaşamamıştır. 8 Mart 1995 tarihinde yürürlüğe giren Tüketicinin Korunması Kanunun’da tüketici haklarının korunmasını daha ileri düzeye

taşımak amacıyla, 06 Mart 2003 tarih ve 4822 sayılı kanun ile 08 Mart 1995 tarihinde yayınlanan 4077 sayılı kanun da önemli değişiklikler ve eklemeler yapılmıştır(Babaoğul ve Altıok, 2007).

Benzer Belgeler