• Sonuç bulunamadı

Türkiye‟de Müze ve Müze Eğitiminin GeliĢimi

2.6. Dünya‟da ve Türkiye‟de Müze Eğitimi

2.6.2. Türkiye‟de Müze ve Müze Eğitiminin GeliĢimi

Ülkemizde müze çalıĢmaları, Sultan Abdülmecid‟in 1845 yılında Yalova civarına yaptığı bir gezide üzerlerinde Ġmparator Konstantin adının yazılı olduğu taĢ yazıtlar görüp, bunların toplatılarak Ġstanbul‟a gönderilmelerini emretmesiyle baĢlamıĢtır (Atasoy, 1992: 1458).

Sultan Abdülmecid‟in damadı Fethi Ahmed PaĢa 1845 yılında Tophane-i Amire MüĢiri olarak atanmasından sonra antika eser toplamaya baĢlamıĢ ve PadiĢahı ikna ederek Aya Ġrini de eski eserlerden oluĢan iki sergi açmıĢtır (Ar, 2013: 190).

Fethi PaĢa‟nın bu çabalarından sonra Aya Ġrini‟de bulunan eserler ve koleksiyona 1869 yılında Savfet PaĢa‟nın Maarif Nazırı olduğu dönemde, Müze-i Hümayun (Müzeihümayûn) adı verilmiĢtir (Ogan,1947: 4).

Sadrazamlık makamından Maarif Nezaretine gönderilen bir talimat yazısında “Müze” isminin ilk defa resmen yer aldığı ve tabirin “Müzehane” olarak kullanıldığı görülmektedir. “Müzehane” ismi ilerleyen zamanlarda Müzehane-i ġahane, Müze-i Amire, Müze-i Osmani, Asari Atika Müzesi ve Müze-i Hümayun Ģeklinde de kullanılmıĢtır (Gerçek, 1999: 85-86).

Müze-i Hümayun‟da bulunan eserlerin askeri bir müze kurularak buraya taĢınması ve müze olarak kullanılması, Sultan Abdülmecit saltanatının son döneminde askeri akademi okulunda ders veren Ahmet Muhtar PaĢa‟nın, Tophane Yöneticisi Zeki PaĢa‟ya Avrupa‟dakine benzer bir ulusal askeri müze kurulmasıyla ilgili bir rapor hazırlamasıyla baĢlamıĢtır. Bu önerinin kabul görmesiyle bir ferman yayınlanarak askeri müzenin kurulması için hazırlıklar baĢlamıĢtır (Tekeli, 1998: 10). 1908-1923 yılları arasında askeri müzede müdürlük yapan Ahmed Muhtar PaĢa, müzenin adını “Müze-i Askeri-i Hümayun” olarak değiĢtirmiĢtir (“Sanal 15”, 2016).

“…Ahmed Muhtar PaĢa süratli çalıĢmasıyla bir kütüphane, bir atıĢ poligonu ve dönemi için büyük bir yenilik sayılan bir sinema kurmuĢtur. Önemli bir faaliyeti de

oğlu Sermed Muhtar‟a (Alus) Türkçe ve Fransızca olmak üzere üç ciltlik bir Askerî Müze rehberi hazırlatmasıdır” (“Sanal 16”, 2016).

4 Eylül 1881 tarihinde PadiĢah II. Abdülhamit‟in emriyle müze müdürlüğü görevine gelen Osman Hamdi Bey döneminde müzenin bir evrim geçirdiği söylenebilir. Osman Hamdi Bey müzenin eser bakımından zenginleĢmesi gerektiğini düĢünerek yerli kazıların yapılması konusunda ilk adımı atarak, ilk kazıyı Adıyaman Nemrut Dağı‟nda yaptırmıĢtır. Yaptığı en büyük hizmetlerden birinin de Asar-ı Atika Nizamnamesi “Eski Eserler Tüzüğü” olduğu söylenebilir. Çıkarılan bu tüzükle eser kaçakçılığı önlenmiĢtir. Güzel sanatlara olan tutkusuyla bilinen aynı zamanda ressam olan Osman Hamdi Bey döneminde “Güzel Sanatlar Okulunun” inĢaatı için padiĢahtan izin çıkmıĢ ve müze müdürlüğünün yanında okul müdürlüğü görevine de tayin edilmiĢtir (Gerçek, 1999: 107-115).

Müzecilikte yaĢanan bu geliĢmelerin yanında 20. yüzyılın baĢında müze eğitimi konusunda geliĢmelerin yaĢandığı görülmektedir.

Özellikle “okul müzesi” kavramının 1909 yılında Darülmuallim‟e müdür olarak atanan Satı Bey‟le baĢladığı söylenebilir. Çünkü Satı Bey öğretimde okul içi eğitimi yeterli bulmayarak, çevre gezileri ile öğretimin desteklenmesini ve nesne ile öğretim konusunda uygulamalar yapılmasını istemiĢtir. Ders numuneleri bölümünde “Silah Müzesi” ve “Ders Levhası” gibi konularda zengin görsel içeriklere yer verdiğini ve öğretim noktasında görsellerin öğrencilerin gözlemine sunulmasının yararlı olacağını düĢünmektedir. Yine 1909 yılında sunduğu raporda bu konuların yanı sıra müzelerin öneminden de bahsetmiĢtir. Böylelikle “Okul Müzesi” kavramı eğitime dahil olmuĢtur (Adıgüzel ve Öztürk, t.y. : 74-75).

Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda müze kavramının geliĢiminden sonra Cumhuriyet döneminde de müze çalıĢmaları hızla geliĢmeye devam etmiĢtir.

“Cumhuriyetin ilanından sonra müzelerde görev yapabilecek ilim adamı yetiĢtirmek için yurtdıĢına öğrenci gönderilmiĢtir. Atatürk‟ün giriĢimleriyle ülke genelinde birçok müze açılmaya baĢlanmıĢtır. Aynı zamanda kurulan bu müzeler artarda halka açılmıĢtır. Ġlk Ġnkılâp Müzesi 1921 yılında kurulmuĢ, Müze-i Hümayun

olarak bilinen müzenin adı 1922‟de Ġstanbul Arkeoloji Müzesi olarak değiĢtirilmiĢtir” (Buyurgan ve Mercin, 2005: 75-78). 1924 yılında Topkapı Sarayı içinde bulunan eĢyalarıyla birlikte hazırlanarak halkın ziyaretine açılmıĢtır (Sezgin ve Karaman, 2009: 10).

1 Mart 1926 yılında 2287 sayılı kanunla ilkokul müzesi ile ilgili müdürlük kurulmuĢtur. Bundan bir sene sonra 1927 yılında okul müzesi yönetmeliği “Maarif Vekâleti Okul Müzesi Rehberi” adıyla yayınlanmıĢtır (Koçak, 2006: 11-12).

1928 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi‟nin adı Devlet Güzel Sanatlar Akademisi olmuĢ, 1930 yılında da Türk Tarih Kurumu kurulmuĢtur (Buyurgan ve Mercin, 2005: 75).

Ġzmir Müzesi 1923‟te kurulmuĢ ve 1927 de ziyarete açılmıĢtır. Ankara, Bursa, Antalya ve Adana Arkeoloji Müzeleri 1923 yılında halkın ziyaretine açılmıĢtır.1924 yılında Topkapı Sarayı‟nın müze olarak ziyarete açılmasına, 1926 yılında da Konya‟daki Mevlana Celalettin-i Rumi Türbesi ve dergâhının müze olmasına, karar verilmiĢtir. Tokat Müzesi 1926, Sivas Müzesi 1927, Ankara Etnografya Müzesi 1928, Amasya Müzesi 1928, Kayseri Müzesi 1929, Afyon Müzesi 1930 Çanakkale ve Ġtfaiye Müzesi 1932, Bergama Müzesi 1934 yılında halkın ziyaretine açılmıĢtır (Buyurgan, Mercin, 2005: 75).

“1950 yılında müzeler ve müzecilik mesleğine mensup üyeler arası iĢbirliğini geliĢtirmek, uluslararası kurumlarla iĢbirliği yaparak bilgi alıĢ veriĢi sağlamak, halk eğitimi ve karĢılıklı iĢbirliği amacıyla Uluslararası Müzeler Konseyi‟nin (ICOM) Türkiye Milli Komitesi kurulmuĢtur” (Mercin, 2006: 30).

“1973‟te “Ġzmir Devlet Resim ve Heykel Müzesi” açılmıĢ ve bu müze kültür ve eğitim etkinlikleri de yapmıĢ ve halen de yapmaktadır. 1980 yılında Ġstanbul Resim Heykel Müzesi Derneği tarafından eğitim amaçlı ilk “müzede atölye çalıĢmaları” baĢlatılmıĢtır. Yine aynı yıl içerisinde özel müzeciliğin ilk temelleri (Vehbi Koç Vakfı tarafından kurulan Sadberk Hanım Müzesi) atılmıĢtır” (Mercin, 2006: 30).

1982‟de yılında düzenlenen I. Milli Kültür ġurası‟nda “müzede eğitim” vurgulanmakta ve büyük müzelerde çocuk bölümlerinin oluĢturulmasına değinilmektedir. 1986, 1992 ve 1995 yıllarında Milli Eğitim Bakanlığı‟nın okul müzelerine iliĢkin yönerge yayınladığı görülmektedir. 1990 yılında Antalya Arkeoloji Müzesi‟nde, 1995 yılında ise Ġstanbul Arkeoloji Müzeleri‟nde çocuk bölümleri oluĢturulur, Ankara Üniversitesi Oyuncak Müzesi 1990 yılında hizmete girer. Müze eğitimiyle doğrudan ilgili iki kuruluĢtan biri olan, Yıldız Teknik Üniversitesi Müzecilik Anabilim Dalı 1989 yılında, Ankara Üniversitesi Müze Eğitimi Anabilim Dalı ise 1997 yılında öğretime baĢlamıĢtır (Onur, 1999: 5).

Ayrıca ülkemizde müze eğitimi anlamında bugün özel müzeler ve ulusal müzeler çeĢitli etkinlikler planlamakta ve uygulamaktadır. Bunların baĢında gelen Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Pera Müzesi, Ġstanbul Modern Sanat Müzesi gibi müzeler eğitim faaliyetlerini yürütmektedirler. Pera Müzesi zihinsel yetersizliği bulunan öğrenciler ve bireyler için atölye çalıĢmaları ve planlı eğitim etkinlikleri yürütmektedir. Anadolu Medeniyetleri Müzesi de özel eğitime gereksinim duyan öğrenciler için eğitim faaliyetlerine; drama, dokunma vb. etkinliklere baĢlamıĢtır.