• Sonuç bulunamadı

Müze ziyaretçilerini oluĢturan, yaĢları, cinsiyetleri, düĢünce seviyeleri, sosyo- ekonomik düzeyleri farklı insanlar, müzeye yeni bir Ģeyler görmek, bilgilenmek ve kültürlerini arttırmak için gitmektedirler. Bu bağlamda müzeler, koleksiyonlarındaki nesneleri sergilemenin yanı sıra; onları iĢlevsel sanatsal yönleriyle bireye, topluma öğreterek, tarihsel ve toplumsal açıdan değerlendirilmesini sağlamalıdır (Yavuzoğlu- Atasoy, 1996: 104).

Bu yüzden müzelerin türleri ne olursa olsun görevleri arasında toplamak, eseri tespit etmek, bilgileri kaydetmek, eserleri korumak ve onarmak, uygun bir Ģekilde sunmak olduğu kadar insanları eğitmek gibi de önemli bir görevi vardır. Ondokuzuncu yüzyılın baĢında müzelerin kuruluĢ amaçlarından biri eğitmek ve bilgilendirmekti (Turanlı, 2012: 19).

“Müze Eğitimi”nin tanımına bakıldığında ise son iki asırda çok önemli değiĢimler olduğu görülmektedir. Müzelerin eğitim rolü baĢlangıçta müze

iĢletmesinin tanımını kapsarken, 1930‟larda büyük oranda ilkokul çocuklarıyla yapılan çalıĢmalarla sınırlandırılmıĢtır. O zamandan bu yana, müzelerin eğitim iĢlevlerinde köklü değiĢimler meydana gelmiĢtir (Hooper-Greenhill, 1999: 14). Günümüzde, bireyin ve toplumun geliĢiminde müzelerin iletiĢimsel ve eğitsel rolü önem kazanmıĢtır (Yavuzoğlu-Atasoy, 1996: 114).

Müzelerin eğitim yönünün önem kazanmasını Stefan ve Hudson (1999: 5) Ģu Ģekilde açıklamaktadır: Ziyaretçiler, müze gezerken bilgi de aldıkları doğal bir eğitim sürecinden geçmektedirler. Günümüzde ise müzeler bu rolü kendi akıĢına bırakmamakta, eğitim iĢlevini örgün ve programlı bir biçimde yerine getirmektedirler. Böylece, müze geçmiĢte eğitim iĢlevini okula ve halka yönelik etkinliklerle gerçekleĢtirirken, bugün bizzat kendisi eğitim kurumu rolünü üstlenmektedir.

Müzelerin iĢlevlerindeki bu değiĢim, okul dıĢında öğrenmenin yeni ortamlarda gerçekleĢmesine olanak sağlamıĢtır. Hatta günümüzde müze eğitimini baĢarıyla uygulayan müzeler sayesinde “bir müzenin amacı olarak akla gelen en önemli konu eğitimdir. “Eğitim” çağdaĢ bir müzenin en önemli görevidir ve müzeler örgün eğitim kurumları olan okullara alternatif oluĢturan yaygın eğitim kurumlarıdır” (Baykan, 2007: 13). Çünkü “günümüzde müzelerin “varlık nedeni”nin nesneler değil insanlar olduğu artık yaygın olarak kabul edilmektedir” (Onur, 2012: 110).

Bu anlayıĢın bugün Avrupa ve Amerika‟da bulunan müzeler baĢta olmak üzere dünyadaki birçok müzenin uygulamaları sayesinde uzmanlar ve eğitmenler tarafından kabul gördüğünü söylemek yanlıĢ olmayacaktır.

Müze eğitimi kavramının yerleĢmesini sağlayan, okul-müze iĢbirlikleriyle öğrencilerin müzede görerek, dokunarak, yaparak-yaĢayarak deneyim kazanmaları ve öğrenmeleri hedeflenmektedir.

Çünkü her bir etkinlik potansiyel bir eğitim yaĢantısı olarak görülmekte ve müze tarafından doğrudan eğitim programları planlanmakta ve uygulanmaktadır. Bu programların amaçları sadece bilgi vermek değil soru sormayı öğretmek, ipuçlarından yeni bilgiler üretmeyi sağlamak, sentez yapmayı özendirmek ve

geliĢtirmektir (Stefan ve Hudson, 1999: 5). Bu anlamda; Almanya‟daki müzelerin hemen hepsinde özel derslikler ve atölyeler yer almaktadır. Bu atölyelerde anaokulu çocuklarına orijinaline yakın arkeolojik objeler verilmekte, kil veya hamurdan aynılarını yapmaları istenmektedir. Böylece öğretmenin kontrolü altındaki öğrenciler arkeoloji ve sanat tarihi kavramları ile çok daha erken yaĢlarda tanıĢmıĢ olmaktadırlar (Yücel, 1999: 89-90).

Bu konuda Onur (2012: 224-225) araĢtırmasında Ġngiltere müzelerini örnek vermektedir. “İngiltere’de çocukların deneyimden öğrendikleri inancı egemendir. İngiliz öğretmenler çocukların deneyimden öğrendiklerini kabul ettikleri için çocukların çevrelerindeki dünyayla doğrudan ve ilk elden deneyim yaşamasını gözetirler. Dolayısıyla gezilerin büyük bir eğitim değeri olduğu kabul edilir. İngiliz ilköğretim okullarında eğitsel ziyaretlerin yaşamsal rol oynadığını gösteren birçok araştırma vardır. Bu eğilim İngiliz müzelerinin okullu ziyaretçilerine çok önem vermelerini açıklamaktadır. Her türden bütün İngiliz müzeleri, okulları en öncelikli ziyaretçi grubu olarak görmektedir. Müzeler aktif öğrenme olanakları sunduğu için öğretmenlerin ilk tercihidir.”

Sadece ilköğretim okullarında okuyan öğrenciler için değil aynı zamanda lise ve üniversite öğrencileri için de çeĢitli eğitim etkinlikleri planlamaktadırlar. Bunların yanı sıra bugün müze eğitimini profesyonel Ģekilde devam ettiren müzeler, toplumun her kesiminden insana ulaĢmak ve onları müzelere çekebilmek için her türlü ihtiyaç ve ilgiye göre etkinlikler, sergiler, söyleĢiler, film gösterileri, workshoplar vb. etkinlikler düzenlemektedirler.

Müzelerin bu denli öğrenme merkezleri olmaları müzelerin toplumun eğitiminde rol oynamasını gerekli kılmıĢtır demek yanlıĢ olmayacaktır. Bu durum, müzelerin hem fiziksel hem yapısal hem de iĢlevsel anlamda değiĢime uğramasına neden olmuĢtur.

Müze eğitiminin dünyada birçok müzede uygulanması, bu müzelerin her geçen gün ziyaretçi sayılarındaki artıĢ ve birer eğitim kurumu olarak kendilerini geliĢtirmeleri Özsoy ve Baytekin‟nin (1996: 53) “eğitimde yer almayan hiçbir değer

hayatını sürdüremez” ifadesiyle açıklanabilir. Çünkü müzelerin uzman eğitim kadroları, sundukları eğitim etkinlikleri ve okul-müze iĢbirlikleriyle her geçen gün toplumdaki yerini sağlamlaĢtırdığını hem ziyaretçi sayılarıyla hem de müzelere yaptıkları yatırımlarla görmek mümkündür.

Bu duruma en iyi örneklerden biri Ġngiltere‟nin baĢkenti Londra‟da bulunan “British Museum”dur.

Müze bugün yılda 6 milyon ziyaretçi sayısına ulaĢmıĢtır. Ayrıca son dönem yapılanmalarıyla 75.000 metrekare alan içerisinde yer alan müzeye ek binalar (sinema ve tiyatro salonları, galeriler) inĢa edilmektedir (“Sanal 13”, 2015).

Müzelerin bu denli büyük kitlelere ulaĢmaları müze eğitimi ve toplum iliĢkisini ön plana çıkartmaktadır. Çünkü günümüzde müzeler bir kültür kurumu olmalarının yanında, kendi içine dönük değil, toplumu kültürlemekle yükümlü ve topluma yönelik kurum ve kuruluĢlardır (Atik, 1999: 156).

Hooper-Greenhill (1999: 28) bu konuda Ģunları ifade etmektedir; müzelere toplumu birleştirme görevi yüklendiği için müzeler her sınıftan insanın aynı zeminde bir araya gelmeleri için ideal yerlerdi. Böylece müzeler ideal eğitim kurumları olarak, öğrenme yoluyla gerçekleştirilen toplumsal eşitlik için, kökten potansiyel sunan kurumlar olarak görülüyorlardı.

Bu ifadelerden de anlaĢılacağı gibi müze eğitiminin bir baĢka yönü de toplumun eğitimini doğrudan ya da dolaylı yoldan sağlamaktır.

Bu duruma Ertürk ve Uralman (2012: 18-19) kitabında Ģu Ģekilde açıklık getirmiĢtir. Hollanda çok kültürlü/kültür çeĢitliliği fazla olan ülkelerden biridir. Toplumda azınlıkta olan birçok göçebe topluluk kendini yaĢadığı ülkenin bir parçası olarak görememekte ve kültürel sorunlar yaĢamaktadırlar. Toplum tarafından kabul görmediklerini düĢünen bu insanlar ne rahat yaĢayabilecekler ne de bulundukları topluma bir katkı sağlayabileceklerdir.

Bunun için, çağdaĢ müzeciliğin amaçlarının baĢında müzelerin etkinliklerini toplumun değiĢik kesimlerini dikkate alarak yapması ve planlaması gerekmektedir (Yücel, 1999: 86).

Yine aynı noktada Onur‟un (2012: 114) tespitleri müzenin toplumsal rolünü göstermektedir. “Müzelerin özellikle etnik gruplara ve azınlıklara yönelik toplum hizmetleri müzecilik tarihinde önemli bir aşamadır. Örneğin: Michigan eyaletindeki Grand Rapids Eyalet Müzesi Birleşik Devletlerdeki en eski müzelerden birisidir. 1854’te kurulan bu doğa tarihi müzesi 1967’de başlattığı festivaller ve Noel kutlamaları ile kapılarını Afrikalı-Amerikalı, Meksikalı, Polonyalı, Hollandalı, Litvanyalı, İngiliz, Fransız, Alman ziyaretçilere açmıştır. Değişik etnik gruplar sadece kendi kültür ve tarihleriyle gurur duyma olanağını yaşamamakta, aynı zamanda müzenin programlarına sürekli katılarak işbirliği ruhunu geliştirmektedirler.”

Müzelerin toplumun kültürel sorunlarıyla ilgilenmesi kadar toplumda meydana gelen toplumsal olayları da kendi bünyesinde oluĢturduğu etkinliklerle, söyleĢilerle, film festivalleriyle gündeme taĢıması ve bu tür sorunlara çözüm araması müzelerin eğitim iĢlevinde ne kadar etkin rol oynadığını bize göstermektedir. Bu duruma bir örnek; “önceleri geleneksel bir tarih müzesi olarak 1923’te kurulan New York Kent Müzesi (MCNY) 1971’de topluluklara yönelik programlar yapmaya, uyuşturucu ve alkol gibi toplumsal sorunlarla ilgilenmeye başlamıştır. 1876’da kurulan Philadelphia Sanat Müzesi Birleşik Devletlerin en büyük müzelerinden biridir ve o da toplumsal hizmetlere 1970’de başlamıştır. Kentin yoksul bölgelerindeki Portorikolular, İtalyanlar, Çinliler, Yahudiler ve Zencilerle çalışan müze bu toplulukların yaşam kalitesini ve çevre sorunlarını ele alan belgesel filmler gerçekleştirmiştir” (Onur, 2012: 114-115).

Yapılan bu etkinlikler; belgesel filmler, söyleĢiler, sergiler, atölye çalıĢmaları, workshoplar vb. müze eğitimi içerisinde yer almaktadır. Bunların içerisinde müzede bulunan nadide eserler ve dünya kültürüne ait eserler sergilenmekte, aynı zamanda sanatçıların eserlerinin sergilendiği özel sergi günleri düzenlenmektedir.

Sergilenen eserlerin ziyaretçiler tarafından görülmesi, yorumlanması, hatta onlara dokunarak nesne ve eserleri hissetmelerine imkan veren etkinlikler oluĢturulması; ziyaretçileri pasif izleyici olmaktan çıkarıp aktif öğrenen, etkinliklere katılan birer alıcı durumuna getirmektedir. Bunun yanı sıra sergilenen eserlerin daha iyi anlaĢılması ve müze ziyaretlerinin daha verimli hale gelmesi için ziyaretçilere müze broĢürü, müze kataloğu, rehber eğitmenler ve eserlerin tanıtıldığı müze öğretim yaprakları gibi gereçler verilmektedir.

Bugün çağdaĢ müzecilik anlayıĢıyla hareket eden müzelerde özel gereksinimli ziyaretçilere yapılan çalıĢmalar; özel galerilerde, gösterip yaptırma, eser inceleme, iĢitme yetersizliği olanlar için iĢaret diliyle anlatımlar, görme yetersizliği bulunanlar için eserlere dokunma etkinlikleri, bedensel yetersizliği olan bireyler için tekerlekli sandalye hizmetleri, zihinsel yetersizliği olan bireyler için özel program ve etkinlikler Ģeklinde sıralanabilir

Bu bağlamda Amerika BirleĢik Devletleri‟ndeki müzelerin eğitim, kültür ve toplum anlayıĢına bakmak gerekmektedir. Müzelerde alzheimer hastaları ya da biliĢsel bozukluğu olanlar, yaĢlılar ve gaziler için programlar ayrıca otistik spektrumlu çocuklar için programlar olmak üzere birçok sosyal hizmet programı bulunmaktadır. Bazı müzelerde iĢ ve eğitim programları da düzenlenmektedir. Aile mahkemesi sistemi ile denetimli ziyaretçilere hizmet sağlamak ve düĢük gelirliler için sebze bahçeleri oluĢturmak gibi sosyal çalıĢmalar da bulunmaktadır (“Sanal 14”, 2016).

Toplumsal ve kültürel sorunlara yönelik önleyici ve iyileĢtirici çalıĢmalar yapması; ilköğretim, lise ve üniversite öğrencilerine yönelik etkinlikler planlaması ve özel gereksinimli bireylere uygun atölye etkinlikleriyle çağdaĢ müzeler eğitimin yeni adresleri olmuĢlardır.