• Sonuç bulunamadı

2. KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE

2.3. Ağaç ve Orman Ürünleri

2.3.5. Türkiye'de Ağaç ve Orman Ürünleri Üretimi

Bir ülkede ormanların yeterli düzeyde olabilmesi için ülkenin %30'unun ormanlardan oluşması gerekmektedir. Bizim ülkemiz için bu değere bakıldığında çok kötü bir durumda olmadığı söylenebilir. Ülkemizin 2018 verilerine bakıldığında %27,2'sinin ormanlardan oluştuğunu söyleyebiliriz. Ancak bu değer dünya ortalaması ile aynı ölçüde görünse de mevcutta bulunan ormanların %49'unun verimsiz ormanlardan oluşması ülkemiz için olumsuz bir tablo oluşturmaktadır. Verimsiz ormanların hızlı bir şekilde verimli hale dönüştürülmesi gerekmektedir. Ancak bazı bölgelerin taşlık, kayalık özellik barındırması ağaçlandırma çalışmalarını kısıtlamaktadır. Ormanlık arazi oranını arttırmak için verimsiz alanların iyileştirilmesinin yanında mevcuttaki verimli arazilerinde ağaçlandırılması planlanmaktadır. Ülkemizde 1 milyon hazine arazisi ağaçlandırma ve erozyon kontrolü incelemelerine uygun bir şekilde bulunmaktadır (Anonim, 1995).

Orman Amenajman Planlarının Orman Genel Müdürlüğü, Amenajman ve Silvi Kültür Dairesi Başkanlığı, Envanter Fen Heyeti Müdürlüğü, 1963 ve 1972 yılları arasında ilk

kez ülke çerçevesini kapsayacak şekilde bir düzenleme yapmıştır. Bu düzenlemede Türkiye ormanlarının genel durumundan da bahsedilmiştir. Bu düzenleme 1980 yılında bülten ile yayınlanmıştır (Anonim, 1995).

1973 yılından önce hazırlanan ve plan süresi biten planlara ait ormanların durumunun gün şartlarına göre yeniden tespiti için, planları yenileme çalışmaları sonraki yıllarda da devamını sağlamıştır. Orman Genel Müdürlüğü Orman İdaresi ve Planlama Dairesi Başkanlığı yenilenen bu planlardaki verilerin belli periyot süreleri sonunda değerlendirilmesini 1997 yılında ikinci defa yapmıştır. Planların ilk ve daha sonraki yenileme çalışmalarında hava fotoğraflarıyla geçici deneme bölümlerine dair yersel envanter yöntemlerinin birlikte uygulanıldığı kombine orman envanter yöntemi uygulanmıştır. 1963-1972 dönemindeki birinci envanter sonuçlarıyla 1973-1996 yılları dönemindeki ikinci envanter sonuçları kıyaslandığında ülkedeki ormanların gelişimi hakkında verilere ulaşılmıştır. Fakat bu verilerin bilgisayar ortamında olmaması sebebiyle güncelleme, inceleme ve rapor tutma etkili ve hızlı bir şekilde yapılamamıştır. 1997-1999 yıllarında ilk defa planlardaki bazı sayısal bilgiler plan bazında veri tabanına aktarılmıştır. Aktarılan bu bilgiler ulusal ve uluslararası raporlarda yer almıştır (Anonim, 1995)

Ülke temelinde 2000’li yıllarda ormanlara ilişkin yeni bilgi talepleri ortaya çıkmış ve mevcutta veri tabanlarında bulunan bilgiler ve envanter sonuçları yeterli olmamıştır. Bu sebepten dolayı mevcutta bulunan planlardaki bazı yetersiz bilgileri de içeren, standart ve kodlanmış verileri kapsayan yeni bir veri tabanı oluşturulmuştur. Bu veri tabanı 1973-2004 yıllarında hazırlanmış ve bu veri tabanına uygulanan plan bilgileri de aktarılıp ulusal bazda değerlendirilmiştir (Anonim, 1995). Veri tabanında yer alan bu bilgiler, Orman Bölge Müdürlükleri ve iller açısından incelenerek, orman işletme şekilleri ve kapalılık durumlarına bağlı çeşitli tablolar şeklinde gösterilmiştir. Tablolar; ormanlara ilişkin saha, servet (ekili kabuklu gövde hacim miktarı), artım (yıllık ortalama cari servet artımı) ve eta (kesimi planlanan yıllık ortalama odun hasılatının miktarı) olgularını; işletme amacı, ağacın türü ve karışımları bakımından göstermektedir (Anonim, 1995).

Ormanların durumları genel bir şekilde incelendiğinde, geçmişteki durum ile kıyas yapıldığında günümüzdeki ormanlık bölgelerin saha ve serveti ile cari yıllık artımlarının artış göstermekte olduğunu, ormandan kesimi planlanan odun hasılasının ise azalış göstermekte olduğunu söyleyebiliriz. Son zamanlarda ki planlama ve uygulama etkinliklerinde ormanların odun üretimlerinin dışında diğer ürün ve hizmet fonksiyonlarının da dikkate alınması bu değişimde etken olmuştur (Anonim, 2006).

Türkiye’deki orman mevcudiyeti yaklaşık olarak 21.800 milyon ha dır. Toplam ülke yüzölçümünün %27’sini orman alanları oluşturmaktadır. Bu ormanların %50,1’i verimli ve %49,9’u verimsiz orman biçimindedir. Ülke ormanları biyolojik çeşitlilik bakımından oldukça zenginlik göstermekte ve bu ormanların yaklaşık olarak yarısı iğne yapraklı diğer yarısı geniş yapraklı türden meydana gelmektedir (Anonim, 2012).

Türkiye’de bu sektörün 2010 yılında ihracatı 3,15 milyar dolar olmuştur. 2000-2008 yılları arasında ise bu ihracat 7 kat daha artmış ve dünya ticaretinde payını 4 kat çıkarmıştır. 2023’de ki ihracat hedefi ise 16 milyar dolar olarak belirlenmiştir. Bu sektörde ki ithalat ise yaklaşık olarak 5 milyar dolardır. Ülkemizde üretimi yapılan kerestenin yaklaşık olarak %70’i inşaat, %20’si mobilya, %10’u ise ambalaj ve diğer alanlarda değerlendirilmektedir. Birey başına kereste tüketimi 0,075-0,085 m³ arasındadır (Anonim, 2012).

Kereste üretiminin 2011 yılında 6,2 milyon m³’e ulaştığı tahminler arasındadır. 2000- 2010 yılları arasında ki Türkiye’nin kereste ihracatı değerlendirildiğinde inişli çıkışlı bir eğilim izlediğini söyleyebiliriz. Bu yıllar arasındaki kereste ihracatına bakacak olursak; 2000’de 11 milyon dolar, 2001’de 34,6 milyon dolar, 2002’de 27,4 milyon dolar, 2003’de 13,1 milyon dolar, 2004’de 14,6 milyon dolar, 2005’de 14,8 milyon dolar, 2006’da 14,6 milyon dolar, 2007’de 16,4 milyon dolar, 2008’de 12,3 milyon dolar, 2009’da 12,9 milyon dolar ve 2010’da ise 14,9 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir (Anonim, 2012).

Total istihdamdaki oranlara göre önemli mobilya üretim yerlerini; İstanbul, Kayseri, Adana, Bursa, Ankara ve İzmir olarak sıralamak mümkündür. Bunlara ilave Eskişehir, Burdur, Trabzon, Antalya, Zonguldak, Sakarya ve Isparta da bu sektörde faaliyet

göstermektedir. Genel bir değerlendirme yapıldığında sektördeki üretimin iç piyasaya dönük olduğu görülmektedir. Büyük işletmelerin sektöre dahil olmasıyla mobilya sektörü hem iç hem de dış pazara yönelmiştir. Bu sektörde üretim yapan işletmelerin bir bölümünde sipariş üretimi yapılmaktadır. Fakat sektör de büyük ölçüde oturma grubu ve tablalı mobilya üretimi yapılmaktadır. Sektörün çoğunluğu geleneksel teknik ile ve tezgahlarla çalışan küçük işletmelerden meydana gelir ve sektördeki büyük ölçekli işletmeler ise otomasyon sistemli üretim yapmaktadır (Anonim, 2012).

Benzer Belgeler