• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

1.6. Türkiye’de Özel Televizyon Yayıncılığı

1.6.1. İlk Özel Televizyon Yayınları

Türkiye’de serbest pazar ekonomisinin temel göstergelerinden biri olan özelleştirmeler, 1980’lerden sonra yayıncılık alanında da etkisini göstermiş, yasal düzenlemeler gerçekleştirilmeden yurt dışından yapılan televizyon yayınlarıyla fiili olarak özel televizyon yayıncılığı başlamıştır.

Dönemin cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ABD gezisi sırasında Türkçe yayınların yasal bir sakıncasının olmadığını belirtmesi üzerine bir anlamda yasal bir zemin kazanan özel televizyon yayıncılığının da önü açılmıştır.

İlk özel televizyon Rumeli Holding tarafından kurulan ve Federal Almanya’dan yayın yapan Magic Box Incorporated televizyonudur. Magic Box televizyonu Anayasa ve 2954 Sayılı TRT Yasası’nda uydu yayınlarına yönelik herhangi bir düzenleyici hüküm bulunmadığından dolayı Eutelsat uydusundan kiraladıkları iki kanaldan yayın yapmaya başlamıştır. 1 Mart 1990 tarihinde uydudan test sinyallerini yayımlamaya başlayan Magic Box televizyonu 7 Mayıs 1990 tarihinde de günde beş saat yayına geçmiştir (Sayın, 1990: 116).

Magic Box Star 1 televizyonundan sonra yine aynı grup tarafından kurulan Teleon televizyonu 27 Ocak 1992 tarihinde yayına geçmiştir.

Bunu birbiri ardına kurulan pek çok özel radyo ve televizyon kuruluşları izlemiştir. Yayıncılık alanında yaşanan bu farklılık, kamuoyunda da yeni tartışmalara yol açmıştır. Tartışmaların bir kısmı TRT tekelinin

27 kırılmasının gerekli olduğunu savunurken, diğer taraf ise, özel yayıncılığın artmasıyla Türkiye’nin güvenliği ve bütünlüğü açısından doğuracağı sakıncaları ifade etmiştir (Cankaya, 2000: 36-37).

Anayasa’nın 133. Maddesi 1993’de, “Radyo ve televizyon istasyonları kurmak ve işletmek kanunla düzenlenecek şartlar çerçevesinde serbesttir.

Devletçe kamu tüzelkişiliği olarak kurulan tek radyo ve televizyon kurumu ile kamu tüzelkişilerinden yardım gören haber ajanslarının özerkliği ve

yayınlarının tarafsızlığı esastır”

(https://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k4676.html,) şeklinde düzenlenince, özel radyo ve televiyon kanallarının sayısı kısa sürede artmış; öyle ki, holding patronları ‘televizyoncu’ olma yoluna gitmiştir.

Türkiye’de son yıllarda özel radyo ve televizyon alanında yaşanan oligopol yapı, şirket sahipliklerindeki el değiştirmeler, çok uluslu şirketlerle kurulan ortaklıklar, 21. yüzyılın eşiğindeki Türk medyasının tipik karakteristikleri olarak ortaya çıkmaktadır. Bu durum neredeyse dünya ölçeğinde kendini hissettiren bir sorun olarak medya alanında yaşanan tartışmaların odak noktasını oluşturmaktadır. Baş döndürücü bir gelişme gösteren bilişim ve yayıncılık teknolojisi beraberinde yeni sorunları tartışmaya açmakta, medyanın işlevlerinin yeniden sorgulanmasına neden olmaktadır.

1.6.2.Özel Televizyon Kanallarında Haberciliğin Temel Nitelikleri Haber içeriklerinin giderek görüntü odaklı olmaya başladığı günümüzde, bol resimli kitle gazetelerinin gördüğü ilgiden sonra teknolojinin de gelişmesi sayesinde görüntü öncelikli televizyon haberciliği de hızla gelişmiştir.

Özel televizyonculuktaki haber anlayışından önce, genel olarak televizyondan verilen haberlerin ortak noktalarına değinmek gerekir.

Televizyon haberlerinin izlenmesinde dikkat yoğunluğunun az olması tezlerine karşın televizyonun izleyiciyi esir aldığı savunulmaktadır (Yılmaz, 2009: 51-55). Televizyonda haberi almak için sesi algılamak yeterlidir. Oysa

28 televizyon haberleri izleyiciden tümüyle teslimiyet istemektedir. Çünkü televizyondaki tüm programlarda olduğu gibi görsel ve işitsel duyuların açık olmasıyla zihinde tam bir algılama oluşturacaktır. Bu kuşatıcı yapı, profesyonel gösteri teknikleriyle üretilmektedir. O halde televizyon haberi tipi (türü) drama düzenleri içinde gerçekleştirilen, kurgulanan, sahnelenen bir özel gösteri “türüdür” (Parsa, 1993: 20-27).

Televizyon haberciliğinde her haberin mutlaka görüntü ya da görüntüler eşliğinde sunulması asıl amaç olmaktadır. Haberde görüntü ile söz birbirini tamamlamakta, görüntü sağlanamamış ise haber mutlaka başka görüntü unsurlarıyla desteklenmektedir. Bu kural televizyon haberciliğinin vazgeçilmezi olarak büyük önem taşımaktadır. Bu anlamda televizyon haberleri görüntüye sıkı sıkıya bağımlıdır. Ancak televizyon haberi yazılı haberin görüntülenmesi ile aynı değere sahip değildir. Yine aynı şekilde bir radyo haberinin, radyoda okunan bir şeyin görüntülenmesi değil, görüntünün haber olduğu, özellikle haber haline geldiği bir habercilik olarak ifade edilebilmektedir. Bu nitelik aynı zamanda televizyonun en güçlü yanını da oluşturmakla birlikte en zayıf yanı da oluşturmaktadır. Çünkü bir olayın görüntüye çok iyi bir şekilde yansıması gerekmektedir. Böylece görüntüyle metin birleştirilerek haber ortaya çıkarılmaktadır. Bu yüzden haber görüntüsü ile metinde uyumluluk oldukça önemlidir. İşte bu nokta televizyon haberciliğini oluşturmaktadır (Yurdigül, 2008: 55-62).

Özel televizyonlarda habercilik anlayışı ise Türk toplumunun TRT’li yıllara alıştığı dönemden son derece farklıdır. Türkiye’de özel televizyon kanallarının yayıncılık hayatına girmesiyle birlikte toplum, geleneksel haber anlayışından son derece farklı yeni bir açılımla karşı karşıya kalmıştır. Özel televizyonların yayın politikalarına göre şekillenen yeni haber anlayışı, TRT’nin klasik resmi protokol haberciliğinden biçim ve içerik olarak çok daha farklı bir yapıda gelişmiştir (Cankaya, 1997b: 121-122).

Özel televizyon kanalları her ne kadar toplumun haber alma özgürlüğü açısından habere yeni bir soluk getirmişse de ticari kaygılardan dolayı haber giderek gerçekliği yansıtan, doğru ve tarafsız olma niteliklerinden uzaklaşmaya başlamıştır. Daha fazla seyirciyi ekran başına çekebilmek

29 amacıyla haberler enformasyondan çok eğlencenin ve sansasyonel olanın ağır bastığı, gerçeğin yeniden kurgulandığı dramatik anlatılar şeklinde düzenlenmektedir (Cankaya, 1997b:122).

Özel televizyon kanallarındaki habercilik anlayışı, dünya üzerindeki enformasyon sisteminden etkilenmektedir. Artık meta değeri taşıyan haberlerde sunulan bilgi, yönlendirici bir süreçten geçirilerek, deforme olmakta, bu durum günümüzde gerek dünyada gerekse Türkiye’de gazetelerde olduğu kadar, çeşitli televizyon kanallarında da kendini açıkça ifade etmektedir (Tokgöz, 2006:395).

Bir dönem TRT yıllarında iktidarın baskısı varken, artık özel kanalların haberciliği üzerinde de farklı faktörler etkili olmaya başlamıştır.

Şöyle ki, iktidarın denetim gücü söylemin maddi üretim sürecine de etki edebilmesini mümkün kılmaktadır. Medya kuruluşları söylemin hem finansal hem de teknolojik kısmını denetleyebilmektedir. Örneğin bir gazete, baskı teknolojilerinin yanı sıra telekomünikasyon ve bilgisayar teknolojilerini de kontrol edebilmektedir (Dijk, 1999: 335-336)

1.7.Haber Programcılığı ve Haber Belgeselciliğinin Farkları