• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYE’NİN BALKAN POLİTİKASI VE ROMANYA’NIN YERİ

Lozan Konferansı öncesinde Dışişleri Bakanlığına getirilen İsmet Paşa cumhuriyetin ilanından sonra kendisinin başbakanlığında kurulan ilk iki hükümet döneminde 1924 yılının sonlarına kadar Dışişleri Bakanlığı görevini de icra etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin hem ilk Başbakanı hem de ilk Dışişleri Bakanı olan İsmet Paşa Dışişleri ile alakalı olarak verdiği ilk beyanatında Türkiye’nin Dış Siyasetini şu şekilde özetlemiştir: “Cumhuriyet Hükümetinin münasebatı hariciyede üç sülesası Türkiye Cumhuriyeti’nin mevcudiyetini ve tamamiyetini sağlam tutarak menafi-i hayatiyesini göz önünden ayırmamak esası dahilinde müsalemeti, huzuru, hüsn-i münasebatı mümkün olduğu kadar tevsi ve teyit etmekten ibarettir. Hem hudutlarımızla ve kendileri ile muahedatı imza edip safahatını tatbik etmekte olduğumuz ve diğer taraftan ve henüz münasebata girmediğimiz devletlerle samimi bir dostluk tesisi için bütün kuvvetimizi sarf edeceğiz. Göreceğimiz hüsnüniyete fazlasıyla mukabele edeceğiz. Bu esaslar dahilinde Türkiye Cumhuriyeti menafi-i hayatiyesini muhafaza etmek için son derece dikkatli olacaktır.”145

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu andan itibaren barış yanlısı bir politika izlemeye başlamıştır. Türkiye’nin barışçı politikası bütün komşuları tarafından olumlu karşılanmıştır. Türkiye kendi bağımsızlığına ve topraklarına yönelik bir saldırı olmadığı takdirde bütün devletlerle görüşebileceğini ve iyi ilişkiler kurabileceğini göstermiştir. Bu durum Romanya açısından oldukça olumlu karşılanmıştır. Romanya Türkiye ile diplomatik ilişkilerini yoğunlaştırma çabasına girmiştir. Romanya’nın Türkiye elçiliğinde görevli maslahatgüzar Filality Görge 4 Kasım 1927 tarihinde Bükreş’e gönderdiği bir raporda Türkiye Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Bey ile görüştüğünü ve bu vesile ile Romanya’nın Türkiye ile ilişkilerini her alanda yoğunlaştırmak arzusunu söylediğini yazıyor ve şunları ilave ediyor:” Mustafa Kemal ve bakanları komşu ve uzak her devletle samimi ve hiçbir

144 a.g.e., s.437.

145 Kemal Girgin, T.C Hükümetleri Programlarında Dış Politikamız (70 Yılın Panaroması) 1923- 1993, (Ankara: 1993), s.12.

73

şart koşmadan dostluk bağları geliştirmek niyetindedirler; bu tür bağlar geliştirmeleri için diğer devletlerin Türkiye’ye karşı samimiyet ve iyi niyet göstermeleri kafidir. Türk devletinin zikrettiğim olumlu tutumunu şüpheye düşürecek hiçbir sebep yoktur.” Yine aynı şahsa ait bir raporda Atatürk’ün yabancı devletleri Türkiye’nin iç işlerine karıştırmamak ilkesi Tevfik Rüştü Beyin ağzından şu şekilde ifade ediliyor: “Biraz önce size Türkiye’nin diğer devletlerle dostluk politikasından bahsediyordum. Türk Devletinin dostluk politika kavramını ne şekilde anladığını söylüyordum. Doğrusu Romanya’nın da o tür politika gütmesi bende memnuniyet uyandıracağını açıkça ifade etmek istiyorum. Bizce bir devlet dış politikasını sağlam temele dayalı bir plana göre yürütmelidir. Bu politikayı tam bağımsızlıkla uygulamalıdır. Büyük müttefiklerden emir bekler gibi bir tavır takınmamalıdır. Büyük devletler küçük müttefiklerine öğüt verdikleri zaman bile ön planda, daima, kendi çıkarlarını tutarlar. Büyük devletler sevdikleri veya sevmedikleri küçük dostlarına her zaman hakimiyet politikalarını yürütmeye hizmet sağlayacak bir alet gözü ile bakarlar.”146Türkiye ve Romanya’nın birleştiği ortak konulardan biri büyük

devletlerin küçük müttefiklerinin bağımsızlıklarına saygı duymamaları sorunudur. Romanya Fransa ile olan ilişkilerinde bunun yansımalarını çokça görmüştür. Müttefik kabul edilen Fransa’nın Sovyetler Birliği ile ilişkilerini geliştirmeye çalışırken sadece kendi menfaatlerini düşündüğü, Romanya’nın çıkarlarını söz konusu etmediği açıktır. Yine Türkiye’nin Romanya ve Sovyetler Birliği arasında arabuluculuk yapmasını her iki taraf da istekli olmasına rağmen engellemiştir.

Lozan Konferansı ve sonrasında Türkiye bütün devletlere Misak-ı milli sınırlarının ötesine geçmeyeceğini ve yayılmacı emeller taşımadığını anlatmaya çalışmıştır. Balkan Devletleri nezdinde de Türkiye bu hedefi ispat etmek için Cumhuriyetin ilanından hemen sonra harekete geçmiştir. Balkan Devletleri arasında Türkiye’nin Dostluk Antlaşması imzaladığı ilk ülke 15 Aralık 1923 tarihinde Arnavutluk olmuştur. Türkiye’nin Balkanlarda kara sınırına sahip olduğu iki ülkeden biri olan Bulgaristan ile 18 Ekim 1925 yılında yapılan dostluk antlaşması Bulgaristan’ı Türkiye’nin Dostluk Antlaşması yaptığı ikinci Balkan Ülkesi yapmıştır. Lozan Antlaşmasını imzalamadığı için resmi barış yapamadığımız Yugoslavya ile 28 Ekim 1925’de Barış ve Dostluk Antlaşması imzalanmıştır. 1920’lerde Balkanlarda Türkiye’nin çözemediği sorunlara sahip tek ülke Yunanistan’dır.

146 Mehmet Ali Ekrem, “Atatürk’ün Dış Siyaset İlkelerinin Romen Kaynaklarında Yankıları”, Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası Makaleler, Haz. Berna Türkdoğan, (Ankara: Atatürk Araştırma

74

Yunanistan’la olan Patrikhane ve mübadele sorunu 1930’lara kadar devam etmiştir.147Türkiye Romanya ile Dostluk Antlaşmasını ancak 1933 yılında yapabilmiştir.

Bunun en önemli sebebi şüphesiz Sovyetler Birliği’dir. Türkiye ayrıca Romanya’nın anlaşmazlıklar yaşadığı Macaristan ve Bulgaristan ile Dostluk Antlaşmaları yapmıştır. Bu durumlar ilişkilerde istenen güven duygusunun yeterince oluşmasını engellemiştir.

1929 yılında patlak veren Dünya Ekonomik Buhranı bütün Balkan ülkelerini derinden etkilemişti. Tarıma dayalı ekonomileri olan bu ülkelerin dış ticaretleri büyük açıklar vermeye başlamıştır. Bu durum aynı zorlukları yaşayan Balkan Ülkelerini işbirliğine yöneltmiştir. İlk olarak Türkiye ve Yunanistan arasında Haziran 1930’da Ankara’da bir sözleşme imzalandı. Bu sözleşme ile Nüfus mübadelesi sorunu çözümlenmiş ve Türkiye ile Yunanistan arasında önemli bir sorun kalmamış oldu. Daha sonra 5 Ekim 1930’da Atina’da bütün Balkan Devletlerinin katıldığı bir toplantı düzenlendi. Toplantının amacı ekonomik krize çare bulmak ve Balkanlar’da ekonomik kalkınmayı sağlamaktı. Temsilciler devletlerine ekonomik bağımsızlık sağlamak için kendi aralarında ekonomik işbirliği yapılmasına karar verdiler. Sanayileşmiş devletler yerine kendi aralarında ticareti geliştirme kararı aldılar.148 Daha sonraki yıllarda yapılan Balkan konferansları ile Balkan

Paktına giden yol açılmış oldu. Balkan Paktı Balkanlarda barışı koruma amacıyla kurulmuştu. Ancak İkinci Dünya Savaşı başladığında savaşın Balkanlara yayılması gecikmedi. Balkan Devletleri arasında sadece Türkiye savaşın dışında kalabilmeyi başarmıştı. İki savaş arası dönemde yapılan bütün barışı koruma çabaları sonuçsuz kaldı. Bunun en önemli sebepleri Birinci Dünya Savaşı sonunda yapılan barış antlaşmalarının barışı koruyacak nitelikten uzak olması ve Milletler Cemiyeti’nin sadece belli devletlerin çıkarlarına hizmet ederek uluslar arası adaleti koruma konusunda yetersiz kalmasıydı.