• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYE’DE HALKBİLİMİNİN GELİŞİMİ VE HALKBİLİMİYLE İLGİLİ KURAMSAL ÇALIŞMALARA GENEL BİR BAKIŞ

a. Türkiye’de Halkbiliminin Gelişimi

Bir bilim dalı olarak folklorun, 20.yy’ın başından itibaren ülkemizde kabul görmeye başlamış olmasına rağmen, söz konusu tarihten önce de aydınlarımızca bilindiğine dair bir takım bulgular mevcuttur. Folklorun adının konulup kabul görmeye başlandığı zamana kadar geçen sürede, Türkiye’de bu disiplinin yerleşmesine zemin hazırlayan bir takım gelişmeler yaşanmıştır. Her ne kadar bu gelişmelerin Türkiye folklor tarihinin başına konmasını gerektirecek niteliğe sahip olmadığı düşünülse de53 ve Nedim’le başlayan Mahallîleşme akımının “halkın dili”ni şiir gündemine sokması hiç de göz ardı edilecek bir durum olmasa gerek. Hatta

Dursun Yıldırım, yaygın görüşün aksine, folklora yönelişin köklerinin Mahallîleşme

akımına dayandığını vurgular54.

“Mustatraf” mütercimi olarak tanınan Esad Efendi, Arap halk edebiyatı ürünlerinden olan “Zecel”lerden• bahseder ve onları Türk edebiyatındaki karşılıkları olan deyiş, mani, türkü ve şarkılarla karşılaştırır. Bunların icracılarından, mısra yapılarını düzenleyen vezinlerden bahseder. İrticalen şiir söyleme ve atışma geleneği üzerinde durur. Esad Efendi’nin bu çalışması, “karşılaştırmalı folklor araştırmaları” açısından Türkiye’de atılan ilk adım olarak sayılabilir55.

Halk kültürüne dolayısıyla halk edebiyatına asıl ilginin Tanzimat’la, özellikle

Şinasi, Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi düşünür ve edebiyatçılar ile başladığı

söylenebilir. Bu dönemde, dili sadeleştirmek, edebiyata halkın yararını gözeten bir öğreti aracı niteliği vermek isteyen aydınlar, halk kültürünün “öğretici” ürünleri ile

53 Oğuz, a.g.bl., s. 40.

54 Dursun Yıldırım, Türk Bitiği, Ankara: Akçağ Yayınları, 1998, s. 44. Zecel: Mani, Türkü karşılığında kullanılmıştır.

ilgilenmeye başlarlar56. Ancak bu ilgi folklorik bir kaygıdan değildir. Bu ilgi, siyasi bir amaca yönelik, geçici ve derinliği olamayan bir yapı sergiler57.

“Dilde sadeleşmeyi” ve “eserlerin halkın anlayacağı bir şekilde yazılması” gerektiği görüşünü savunan İbrahim Şinasi, halk edebiyatına dair önemli çalışmalar yapar. Çoğu zaman kendileriyle çelişkiye düşen çağdaşlarının aksine Şinasi’nin halka yönelişi hem düşüncede hem de eser vermede tam bir tutarlılık gösterir58. O, halk anlatılarından esinlenerek hayvan hikayelerini “Tenasüh”, “Eşek ile Tilki”, “Karakuş Yavrusu ile Karga”, “Arı ile Sivrisinek” adlarıyla şiirleştirir. “Şair Evlenmesi” adlı tiyatro eserinde halk dili ve deyimlerini kullanan, halkın gündelik yaşantısına inen ve tipleri kendi şivelerine göre konuşturan Şinasi, “Durûb-ı Emsâl-i Osmaniye” adlı bir atasözleri kitabı da yayımlar59. O, bu kitapta “atasözlerinin kaynağı” veya “kaynak kişisi” hakkında bilgi verir ki bu Türk folklor çalışmalarında kaynak kişiye yönelmede bir ilk olarak yorumlanabilir60.

Şinasi’den sonra söz edilebilecek bir isim de onun gibi dilde sadeleşmeyi savunan Namık Kemal’dir. Namık Kemal, İbrahim Şinasi’den etkilenir ve özellikle “sade dili” savunur. O, Celâl önsözünde halk edebiyatına karşı küçümseyici düşünceler ileri sürmesine rağmen, İntibah adındaki ilk romanı kuruluş ve tema bakımından bir meddah öyküsünün genişletilmiş hali gibi görünmektedir61. Namık Kemal, Ziya Paşa’nın Harabat’ına karşılık olarak kaleme aldığı Tahrib-i Harabat adlı eserinde “parmak hesabı” olarak adlandırdığı “hece vezni”ne ilişkin görüşlerine yer verir 62.

“İçerik ve biçim olarak halk şiirine yönelişin mesajları”nı taşıyan şiirler de kaleme alan Ziya Paşa ise “Şiir ve İnşa” adlı makalesinde “asıl Türk şirininin halk arasında yaşatılan ve aydınların vezinsiz diye küçümsedikleri halk şarkılar, deyiş, üçleme ve kayabaşı” diye adlandırılan şiirler olduğunu belirtir. Ziya Paşa’nın bu

56 Pertev Naili Boratav, 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı, 6. b., İstanbul: Gerçek Yayınları, 1992,

s. 15-16.

57 Yıldırım, a.g.e., s. 48.

58 Tahir Alangu, Türkiye Folkloru Elkitabı, İstanbul: Adam Yayıncılık, 1983, s. 133.

59 Nail Tan, Folklor (Halk Bilimi) Genel Bilgiler, 3. b., İstanbul: Yaylım Matbaası, 1995, s. 22. 60 Oğuz , a.g.bl., s. 41.

61 Alangu, a.g.e., s. 133. 62 Oğuz , a.g.bl., s. 41.

görüşleri, bir anlamda “halkın ruhu”nu arayan Herder’in görüşlerinin Türkçe ifadesi olması yönüyle önemlidir63. Ahmet Mithat Efendi ise, halka yönelik, halkı eğitmeyi amaç edinen eserlerinde, halk yaşantısından, edebiyatından, dilinden aktarmalar yapar, halk âdet ve törelerine yer verir. O, kendisinden sonra gelen yazarları etkileyerek “halkçı” bir çığır açar64.

Türkiye’de “folklor” kelimesinin ilk kullanımına, Türk halk edebiyatı üzerine yaptığı araştırmalarla tanınan ünlü bilim adamı Macar İgnacz Kunos ile Moliere’den uyarladığı piyeslerde “halk deyimlerini”, “şive taklitlerini”, “yerli töreleri” mizah öğesi olarak kullanan65 Ahmet Vefik Paşa arasında geçen konuşmada rastlanır66. Kunos’un bu konuşmada folkloru, “halk edebiyatı” olarak algıladığı görülür. Ahmet Vefik Paşa da folklordan haberdar olduğunu sezdiren ifadeler kullanır.

Aynı dönemde Ebuzziya Tevfik, halk tiyatrosu üzerinde ilk önemli araştırmaları yapar, meddahlık ve kukla üzerine iki önemli makale kaleme alır.

Mehmet Tevfik, “İstanbul’da Bir Sene” adlı seride İstanbul’un geleneklerini, kültürel

hayatını derleyerek tanıtır ki bu da onu halk âdetlerini bilinçli olarak derleyen ve gözleyen bir “folklor öncüsü” olarak görülmesini sağlar67. Ahmet Rasim de eserlerinde İstanbul hayatıyla ve âdetleriyle ilgili önemli bilgiler verir. Tanzimat ve I. Meşrutiyet’i kapsayan bu dönemde halk hikayeleri, masallar, fıkra kitapları, halk şairlerinin şiirleri de basılır.

20. yy’ın başında gelişen Türkçülük akımı, hareket noktası olarak dilde