• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYE’DEKİ EŞİTLİK DÜZENLEMELERİ

Türkiye’deki eşitlik çalışmalarına Birleşmiş Milletler, Uluslararası Çalışma Örgütü, Avrupa Birliği gibi mekanizmaların taraf olunan sözleşmeleri ve AB’ye uyum sürecinde yerine getirilmesi gereken uyum ölçütlerinin önemli rolü bulunmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti AB Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Ulusal Programı sosyal politika ve istihdam konulu 13. bölümünde kadın erkek eşitliği ve ayrımcılığın önlenmesi başlıkları bulunmaktadır.

4.1 Anayasa

Anayasanın 10. maddesi “Kanun Önünde Eşitlik” başlığı altında düzenlenmektedir.

Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.

2004 yılında değişiklikle devletin eşitliği sağlamaktan sorumlu olduğu açıkça belirtilmiştir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu madde pozitif ayrımcılık olarak yorumlanabilmektedir.

Anayasanın 13. maddesine göre temel hak ve özgürlükler ancak yasa ile kısıtlanabilir.

Anayasada çalışma yaşamı, çalışma yaşamında özürlü bireyler lehine hükümler bulunmaktadır.

Anayasada 2001 yılında yapılan değişikliklerde 41. maddede ailenin korunması başlığı altında ailenin eşler arasında eşitliğe dayandığı hükmü getirilmiştir.

Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.104

Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir.105

Devlet, işçi - işveren ilişkilerinde çalışma barışının sağlanmasını kolaylaştırıcı ve koruyucu tedbirler alır.106

104 Madde 48, 1.fıkra 105 Madde 49, 1. fıkra

Kimse, yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz.107

Küçükler ve kadınlar ile bedeni ve ruhi yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar.108

15.03.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4773 sayılı İş Güvencesi Kanunu, ırk, renk, cinsiyet, medeni hal, aile yükümlülükleri, hamilelik, din, siyasi görüş, etnik veya sosyal köken, hizmet akdinin feshinde geçerli sebep olarak görmemektedir.

Anayasanın 2004 yılındaki düzenlemelerinde 90. maddenin 6. fıkrasında temel hak ve özgürlükler ile ilgili uluslar arası antlaşmalarla ulusal yasalar arasında oluşabilecek uyuşmazlıklarda uluslararası hükümlerin esas alınacağı hükmü getirilmiştir. 90. maddenin 5. fıkrası usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslar arası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulmaz olmaktadır.

4.2 2002 Medeni Kanun

4721 Sayılı Türk Medeni Kanununda toplumsal yaşamda eşitliği sağlamaya yönelik olarak önceki kanunda değişiklikler yapılmıştır.

106 Madde 49, 2 ve 3. fıkralar 107 Madde 50, 1. fıkra 108 Madde 50, 2. fıkra

Yeni Medeni Yasada eşlerden birinin meslek ve iş seçiminde diğerinin iznini almak zorunda olmadığı hükmü getirilmiştir. (Eski Medeni Kanunun 159. maddesinde yer alan kadının meslek ve iş yapabilmesi için kocasının iznini alacağı şeklindeki hüküm 1990 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.)

Madde 186 ile

Kadın ve çocukların geçim ve bakımlarının kocaya ait olduğunu öngören hüküm kaldırılmıştır. Eşlerden her ikisi de güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile evin geçimine katkıda bulunmakla yükümlüdür.

Eski Medeni Kanunda aile reisliği kurumu vardır ve aile reisi koca olmaktadır. Yeni Medeni Kanunda aile reisliği kaldırılmış ve eşlerin evlilik birliğini beraberce yönetecekleri düzenlenmiştir.

4.3 2004 Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun

Kanunun 1. maddesinde kanunun amacının kadının insan haklarının korunması ve geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapmak, kadınların sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal yaşamdaki konumlarını güçlendirmek, hak, fırsat ve imkanlardan eşit biçimde yararlanmalarını sağlamak üzere Başbakanlığa bağlı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün kurulması ile teşkilat, görev ve yetkilerine ilişkin esasları düzenlemek olduğu belirtilmektedir. Yasada ayrımcılık ile ilgili bir madde bulunmamaktadır.

4.4 2005 Türk Ceza Kanunu

Türk Ceza Kanununun 312.maddesinde;

Sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığına dayanarak, halkı birbirine karşı kamu düzeni için tehlikeli olabilecek bir şekilde düşmanlığa veya kin beslemeye alenen tahrik eden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

Türk Ceza Kanunun 102–105. maddelerinde cinsel tacizin suç olduğu belirtilmektedir. Cinsel taciz ile ilgili suç oluşturan fiiller; hiyerarşi veya hizmet ilişkisinden kaynaklanan nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle ya da aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan yararlanılarak işlendiği takdirde, yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu fiil nedeniyle mağdur işi terk etmek mecburiyetinde kalmış ise, verilecek ceza bir yıldan az olamaz denilmektedir.

4.5 2005 Engelli Hakları ile İlgili Yasa

Yasa, farklı türlerdeki engelliliğin sınıflandırılması için rehber ilkeler sağlamakta ve bakım hizmetleri, iyileştirme, erken teşhis, istihdam ve engellilerin eğitimine ilişkin hükümler içermektedir. Yasa, engellilere karşı ayrımcılıkla mücadele ihtiyacını vurgulamakta ve engellilik temelinde ayrımı suç olarak tanımlamaktadır. Yasa, ayrıca, işverenlere ve kamu kurumlarına işyerinde gerekli fiziksel düzenlemeleri yapma zorunluluğu getirmektedir.

İşe alımda; iş seçiminden, başvuru formları, seçim süreci, teknik değerlendirme, önerilen çalışma süreleri ve şartlarına kadar olan safhaların hiçbirinde özürlülerin aleyhine ayrımcı uygulamalarda bulunulamaz.

Çalışan özürlülerin aleyhinde sonuç doğuracak şekilde, özrüyle ilgili olarak diğer kişilerden farklı muamelede bulunulamaz.

Çalışan veya iş başvurusunda bulunan özürlülerin karşılaşabileceği engel ve güçlükleri azaltmaya veya ortadan kaldırmaya yönelik istihdam süreçlerindeki önlemlerin alınması ve işyerinde fiziksel düzenlemelerin bu konuda görev, yetki ve sorumluluğu bulunan kurum ve kuruluşlar ile işyerleri tarafından yapılması zorunludur. Özürlülük durumları sebebiyle işgücü piyasasına kazandırılmaları güç olan özürlülerin istihdamı, öncelikle korumalı işyerleri aracılığıyla sağlanır.

Madde 20.ile

14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 53 üncü maddesinin başlığı ve birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Özürlülerin Devlet memurluğuna alınmaları”

Mevzuata uygun olmak kaydıyla; mesleği olan özürlülerin mesleklerine uygun münhal kadrolara atanması, mesleklerini icra veya infaza yardımcı araç ve gerecin kurumlarınca temin edilmesi esastır. Özürlülerin Devlet memurluğuna alınma şartları

ile hangi işlerde çalıştırılacakları, mesleklerini icra ve infazda hangi yardımcı araç ve gereçlerin kurumlarınca temin edileceği, zihinsel özürlülerin hangi görevlere atanmasında asgari eğitim şartından istisna edileceği hususları Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Özürlüler İdaresi Başkanlığı ve Devlet Personel Başkanlığınca müştereken hazırlanacak yönetmelikle düzenlenir.

Türkiye engellilerin haklarına ilişkin Avrupa Sosyal Şartının 15. maddesini kabul etmemiştir.