• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYE’DE EMEKLİLİĞE YÖNELİK TUTUMLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

*Burcu Özdemir OCAKLI

KARATAHTA İş Yazıları Dergisi Sayı: 7/ Nisan 2017 (s: 43-56)

*Arş. Gör. / Ankara Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü

ÖZET

Değişen demografik yapı ve sağlıklı yaşam süresinin uzamasıyla birlik-te, hem emeklilik yaşı hem de emekli sayısı giderek artmaktadır. Bu durum zaman içinde emekliliğe olan bakış açısını da değiştirmektedir. Emeklilik hakkındaki tutumlar hem emeklilik davranışlarına ışık tutmak açısından hem de emeklilik ve sosyal güvenlik politikalarını düzenlemek açısından büyük önem taşımaktadır. Küresel Yaşlanma Anketi kullanılarak ha-zırlanan bu makalenin amacı, Türki-ye’de çalışan ve emekliliği yaklaşmış bireylerin emeklilik hakkındaki gö-rüş ve tutumlarını değerlendirmek-tir. Bulgular, katılımcıların emekliliğe psiko-sosyal açıdan olumlu baktığı-nı, ancak emekliliğin oldukça önemli bir kısım katılımcı arasında korku ve endişe yarattığını (%24), neredeyse yarıya yakın katılımcının (%44,6) ise zaman geçirmekte zorlanacağını dü-şündüğünü ortaya koymaktadır. Ayrı-ca, emeklilikte hayatı anlamsız bula-cağını düşünenlerin oranı %29,5, hiçbir statüsü bulunmayacağını düşünen-lerin oranı da %43,6’dır. Katılımcıların maddi açıdan beklentileri değerlendi-rildiğinde, yaşam standardının daha kötü olacağını düşünenlerin oranı %31,8, maddi endişe duyanların oranı ise %48 olarak ortaya çıkmıştır. Bu du-rum emeklileri maddi ve psiko-sosyal açıdan destekleyecek politikaların ge-rekliliğini ortaya koymaktadır.

Anahtar Kelimeler: Emeklilik,

Tu-tum, Türkiye

ABSTRACT

With the changing demographic structure and increasing healthy lon-gevity, both the retirement age and the number of retirees are on the rise. This situation also affects the way that the workers perceive the concept of re-tirement. Attitudes towards retirement are significant both for shedding light on the retirement behavior and mod-ifying social security and retirement policies. Employing the Turkish Leg of Global Ageing Survey, this article aims to evaluate the attitudes of workers towards retirement. It turned out that the participants in the study were psy-cho-socially in favor of retirement, but that retirement caused fear and anx-iety among the most important par-ticipants (24%) and that almost half of the participants (44,6%) had difficulty spending time on their own. In addi-tion, 29,5% think that they will feel that life is meaningless in retirement, and 43,6% will think that they will not have any status. When participants’ financial expectations were evaluated, it is found that 31.8% of the respond-ents thought that the standard of liv-ing would be worse, and 48% of them stated being worried about their fi-nancial situation after retirement. This situation necessitates the introduction of policies to support pensioners both financially and psycho- socially.

Key Words: Retirement, Attitudes,

Giriş

Sağlık alanındaki gelişme-ler yaşam süresinin uzamasıyla, daha da önemlisi sağlıklı yaşam süresinin uzamasıyla sonuçlan-mıştır. Türkiye İstatistik Kuru-mu’nun en güncel verilerine göre doğumda beklenen yaşam sü-resi, Türkiye geneli için ortalama 78, erkekler için 75,3 ve kadınlar için ise 80,7 yıldır (TÜİK, 2016a).

Doğumda beklenen yaşam sü-resinin yanı sıra, sağlıklı olarak belirli bir yaşa gelen bireylerin kalan yaşam süreleri de hesap-lanabilmektedir. Örneğin, yine TÜİK istatistiklerine göre 50 şında olan bir kişinin kalan ya-şam süresi ortalama 30,6 yıldır (2016a). Erkekler için bu süre 28,3 yıl iken, kadınlarda 32,8 yıldır. 65 yaşında olan bir kişinin kalan ya-şam süresi ise ortalama 17,8 yıl-dır. Erkekler için bu süre 16,1 yıl iken, kadınlarda 19,4 yıldır (TÜİK,

2016a). Uzayan yaşam süreleri

yaşamın her alanında olduğu gibi, çalışma yaşamının da uzaması-na, emeklilik yaşının giderek art-masına neden olmuştur.

Yaşam süresinin artmasının yanı sıra, doğum oranlarının düş-mesi, yaşlı nüfusun toplam nüfus içerisindeki oranını da artırmıştır.

Türkiye İstatistik Kurumu veri-lerine göre, Türkiye nüfusunun %8,3’ünü yaşlı nüfus (65+) oluş-turmaktadır (TÜİK, 2016b). Yapı-lan nüfus tahminlerine göre 2023

yılında bu oranın %10,2’ye, 2050 yılında %20,8’e, 2075 yılında ise %27,7’ye çıkması beklenmekte-dir (TÜİK, 2016b). Bu, emekliliği yaklaşan çalışan sayısının da gi-derek arttığını, buna bağlı olarak emekli sayısının da zaman içeri-sinde artacağını göstermektedir. Emeklilik, kişilerin yasalarca belirlenen koşullarda belli bir süre çalıştıktan sonra çalışma haya-tından çekilmeleri ve geçmiş hiz-metleri karşılığında çalışmaksızın belirli bir gelire hak kazanmaları durumu olarak tanımlanmaktadır (TDK, 2016). Farklı emeklilik yaş-ları ve uygulamayaş-ları ile birlikte emekliliğe dair düşünce ve bek-lentiler de farklılık göstermekte-dir. Emeklilik yaşı kadınlar ve er-kekler için farklılaşsa da, Kanada, Avustralya ve Belçika gibi çoğu ülke, emeklilik yaşını, her iki cin-siyet için 65 olarak belirlemiştir. Ayrıca Amerika’da ve çoğu Av-rupa ülkesinde kademeli olarak emekliliğe geçme seçenekleri bulunmaktadır (Kantarcı ve Van Soest, 2008). Çalışanlar çalışma saatlerini azaltmak suretiyle, ça-lışma hayatına yavaş yavaş veda etmektedir. Bu sürecin avantajla-rı ve dezavantajlaavantajla-rı halen tartışı-lıyor olsa da, bu tür uygulamalar emeklilik dönemine adaptasyo-nu kolaylaştırmaktadır (Kantarcı ve Van Soest, 2008). Ayrıca 90’lı yıllardan itibaren de yarı zamanlı, ücretli işten serbest mesleğe

ge-KARATAHTA/ İş Yazıları Dergisi 45

çen ya da farklı isimlerle adlandı-rılan köprü işler yaygınlaşmıştır (Quinn, 1999). Kademeli olarak emekliliğe geçiş, emekliliğe olan bakış açısını da değiştirmektedir. Türkiye de emeklilik yaşının artırılması ile ilgili benzer bir eği-lim göstererek, 2048 yılına kadar çalışanların 65 yaşında emekli olmasını sağlayan bir sosyal gü-venlik düzenlemesi getirmiştir. 2008 yılından önce sigorta giri-şi olan erkekler 60 yaşında, ka-dınlar ise 58 yaşında emeklilik (yaşlılık aylığından yararlanma) hakkına sahiptir. Daha önce be-lirlenmiş fayda planı sistemine sahip Türkiye’de ise kadınlar 20 yıl, erkekler ise 25 yıl sigortalılık süresini tamamlamak koşuluyla, emeklilik hakkına sahip olabil-mekteydi. Öyle ki, 1980 yılından önce, 18 yaşında işe başlayan bir kadın, 38 yaşında, bir erkek ise 43 yaşında emekliye ayrılabilmek-teydi. Emeklilik yaşının bu kadar erken olması, emekliliğe olan ba-kış açısına da etkilemiştir.

Oxford Emeklilik El Kitabı ise, emekliliğe karşı bakış açıları-nı dokuz kategoride toplamıştır. Bunlardan ilki, emeklilik duru-muna olan bakış açısıdır. İkincisi emekli olma süreci ve karar ver-me aşamasıdır. Üçüncü katego-ride emeklilere yönelik tutumlar, dördüncü kategoride ise emekli-lik ile ilgili inanışlar ve beklentiler bulunmaktadır. Beşinci

katego-ride emeklilik ile ilgili istekler ve tercihler yer almaktadır. Altıncı kategoride davranışsal niyetler, yedinci kategoride ise planla-ma ve hazırlık aşaplanla-maları bulun-maktadır. Sekizinci kategoride emeklilik üzerindeki kontrol ya da emekli olabilme, dokuzuncu ve son kategoride ise emekliliği hak ediş yer almaktadır (New-man, Jeon ve Hulin, 2012). Bu ma-kalede dördüncü kategoride yer alan emeklilik ile ilgili inanışlar ve beklentiler, hem psiko-sosyal açıdan hem de finansal açıdan değerlendirilecektir.

Değişen emeklilik politikaları, değişen siyasi, demografik ve fi-nansal yapıyla ilişkili olsa da, bu değişimin çalışanlar üzerindeki emeklilik algısını da eş zaman-lı olarak değiştirdiği aşikârdır. Ancak bu konuda yapılan araş-tırmalar sokak röportajlarından öteye geçememiştir. Bu nedenle Türkiye’de emekliliğe bakışın ir-delendiği çalışma sayısı oldukça sınırlıdır. Emekliliğe ilişkin bakış açılarını değerlendiren araştır-malar mevcut değildir. Örneğin TÜBİTAK tarafından periyodik olarak uygulanan Gelir ve Yaşam Koşulları Anketi, emeklilerin cin-siyet, eğitim durumu, çalışma durumu, sağlık durumu gibi bil-gilerini verebilmektedir. Ancak emekli olmadan önce çalışanların görüşlerine ve beklentilerine yer veren bir modül ya da çalışmaya

rastlanmamıştır. Bu çalışma-nın amacı, Türkiye’de emekliliği yaklaşan çalışanların emekliliğe yönelik tutum ve beklentilerini ortaya koymaktır.

Emekliliğin Psiko-Sosyal Boyutu

Emeklilik yaşlılığın psiko-sos-yal gelişim aşamalarından ilki ola-rak kabul edilmektedir (Zastrow & Kirst-Ashman, 2014). Emekli-likle birlikte birey sosyal açıdan oldukça büyük bir kayıp yaşar. İş arkadaşları, hizmet verdiği ve aldığı kişiler, müşteriler, öğrenci-ler, hastalar, çalışan bireyin sos-yal yaşamının büyük bir kısmını oluşturmaktadır ve bu sosyal ağ ani bir şekilde emeklilikle birlik-te kaybolmaktadır. Sosyal ağını kaybeden emekli birey sosyal izolasyona maruz kalabilmekte, bu durum, emekli bireyin depres-yon gibi psikiyatrik hastalıklara yakalanmasına da sebep olabil-mektedir. Aile ve arkadaşlık bağ-larının sürdürülmesi, emeklilik dönemi için büyük bir önem arz etmektedir; ancak, sosyal çevre-sini kaybeden emekli ev yaşamı-na uyum sağlayamama ve hane halkı ile çatışma gibi sorunlar yaşayabilmektedir. Ayrıca, ge-nellikle emeklilikle birlikte gelir seviyesinin düşmesi, yaşlı birey-leri ekonomik ve/veya psikolojik açıdan da olumsuz etkileyebil-mektedir.

Emekliliğin Finansal Boyutu Emeklilik dönemi, bireylerin çalışma hayatını sona erdirdiği, ancak kendi birikimleriyle ya da çalışan bireylerden kesilen ver-gilerle aylık almaya devam et-tikleri bir dönemdir. Bu aylıkların miktarı refah devletinin türü ve politikalarına göre değişkenlik gösterirken, genellikle çalışma döneminde alınan aylıklarından düşük olma eğilimi göstermek-tedir. Almanya, Hollanda gibi mu-hafazakâr kıta Avrupa’sı refah modelinde emekli maaşları ol-dukça yüksektir (Esping-Ander-son, 1990; Kohli, 1999). Diğer yan-dan, İspanya, İtalya ve Yunanistan gibi Güney Avrupa ülkelerinde de emekli maaşları yüksektir (Fer-rera, 1996). Yüksek emeklilik ma-aşları, emeklilere finansal güven-ce sağlamakta, emekliliğe bakış açılarını da olumlu yönde etkile-mektedir. Bu durum makro açıdan değerlendirildiğinde, emekli maaş-larının yüksek olduğu refah dev-letlerinde, emekli maaşlarının göreceli düşük olduğu diğer refah devletlerine oranla emekliliğe daha olumlu bir bakış açısı mev-cuttur. Türkiye’nin düşük emek-lilik maaş politikaları göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye’de de emekliliğe ilişkin olumsuz bir tutum sergilenmesi beklenmek-tedir.

KARATAHTA/ İş Yazıları Dergisi 47

Dünya’da Emekliliğe Bakış Avrupa’da ve Amerika’da ça-lışanların emekliliğe dair görüş-lerini değerlendirmek amacıyla farklı ölçeklerde birçok çalışma yürütülmektedir. Özellikle dü-zenli olarak yapılan büyük öl-çekli araştırmalar, ülke bazında emekliliğe dair iç görünün oluş-turulması ve elde edilen verile-re göverile-re emeklilik politikalarının geliştirilmesi hususunda büyük önem taşımaktadır. Örneğin, Amerika’da HRS (Health and Retirement Survey), İngiltere’de ELSA (English Longitudinal Study of Ageing), ve Avrupa’da ise SHA-RE (The Survey of Health, Ageing, and Retirement in Europe) araş-tırmaları düzenli olarak yapıl-makta, bu verilerden elde edilen çalışmalar politika geliştirilme-sinde belirleyici olmaktadır.

Emeklilik ile ilgili tutumların değerlendirildiği çalışmalar 1960’lı yıllarda Amerika’da başlamıştır.

Örneğin, 1969 yılından 1979 yılına kadar Amerika Birleşik Devletle-ri’nde iki yılda bir düzenli olarak yapılan Emeklilik Geçmişi Araş-tırması ve Duke İkinci Boylam-sal Araştırması’nın sonuçlarına dayanan bir çalışma, kadınların emekliliğe yönelik tutumlarını etkileyen faktörlerin, erkeklerin emekliliğe yönelik tutumlarını etkileyen faktörlerden farklı ol-duğunu ortaya çıkarmış, ancak her iki cinsiyet için de olumlu ve

olumsuz faktörlerin bulundu-ğunu ortaya koymuştur (Geor-ge, Fillenbaum & Palmore, 1984).

Yine Amerika’da orta ve üst dü-zey yöneticiler arasında yapı-lan bir çalışmada, yaşam tarz-larının değişeceğini düşünen katılımcıların emekliliğe karşı daha olumsuz bir tutum sergile-dikleri görülmüştür (McGee, Hall ve Lutes-Dunkley, 1979). Endüst-ri çalışanları ile yapılan diğer bir araştırma sonuçları da, pozitif tutumların finansal olarak hazır olma, arkadaş çevresi ve sosyal aktivitelerden etkilendiğini gös-termektedir (Glamser, 1976). Baş-ka bir çalışma, emekliliğe bakış açısının sosyal altyapı, emeklilik maaşı beklentisi, emeklilik için kalan süre, kişinin öz kavramları, emeklilik planlama aktivitelerine katılım ve özgüven gibi faktörler tarafından etkilendiğini ortaya koymuştur (Mutran, 1997).

Amerika Birleşik Devletle-ri’nde emekliliğe yönelik tutum-lar hakkında yapılan güncel ça-lışmalar da devam etmektedir. Amerika’nın en büyük ve güçlü sivil toplum örgütlerinden olan AARP (American Association of Retired Persons), düzenli olarak yürüttüğü araştırmalarla, çalı-şanların emekliliğe dair planları-nı değerlendirmektedir. Örneğin 2012’de 50-65 yaş arası 2.480 kişiyle yapılan araştırma sonu-cunda, emekliliğe hazırlanan

bi-reyler arasında 4 farklı kategori oluşmuştur. Bu sınıflandırmaya göre ilk grup pro-aktif ve kendi-ni gerçekleştirebilenlerdir. Tüm örneklemin %24’ünü oluşturan bu grup, maddi kaynaklarından emin, emeklilik ile ilgili belirli planları olan, emekliliğin sosyal ve yaratıcı bir dönem olduğu-nu düşünen bir grup olarak ta-nımlanmıştır. Bu grup daha çok örneklemdeki en yaşlı (55-65) çalışanlardan (%65), yüksek eği-timlilerden (%48 oranında en az üniversite mezunu), gelir ve biri-kimleri yüksek olan bireylerden oluşmaktadır. Günübirlik ya-şayanlar biçiminde adlandırılan grup ise tüm örneklemin %27’sini oluşturmakta, maddi kaynak-larından çok emin olamayan, emeklilik ile ilgili planlamanın en az düzeyde yapıldığı bir grup ola-rak tanımlanmaktadır. Bu grup da emekliliğin sosyal ve yaratıcı bir dönem olduğuna kesinlik-le katılmaktadır. Bu grubu daha çok örneklemdeki en genç yaş grubu olan 50-54 yaş arası (%49) bireyler ile gelir ve birikimleri gö-receli olarak düşük olan çalışan-lar oluşturmaktadır. Ayrıca, bu grupta daha çok kadın çalışan-ların olduğu dikkat çekmektedir (%57). Üçüncü grup olan şüphe-ciler, örneklemin %17’sini oluş-turmakta, maddi açıdan kendisi-ni en çok güvensiz hisseden grup olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca,

bu grup diğer gruplardan fark-lı olarak emeklilik döneminin en yaratıcı bir dönem olduğundan ve sosyal ilişkilerin güçleneceğin-den en çok şüphe duyan bir grup-tur. Emeklilik planları ise günü-birlik yaşayanlara oranla daha belirgin olsa da sınırlıdır. Bu gru-bu daha çok erkekler (%53), ge-lir ve birikim düzeyleri en düşük olanlar ve göreceli olarak eğitim seviyesi düşük olanlar oluştur-maktadır. Son grup olan gözü saatte olan temkinliler, %33’lük oranla örneklemdeki en büyük paya sahiptirler. Bu grup ilk grup olan pro-aktif kendini gerçek-leştirebilenler kadar olmasa da, maddi kaynaklarından emindir-ler. Emeklilik konusunda pro-ak-tif grup kadar olmasa da planlı-dırlar. Bu grubu ise yine daha çok erkekler, en düşük eğitim düze-yine sahip olanlar (%72’sinin üni-versite diploması yok) ve gelirleri ve birikimleri ise orta düzeyde olan çalışanlar oluşturmaktadır (AARP, 2013). Bu çalışmadan da anlaşılacağı gibi, emekliliğe bakış açısını oluşturmada etken olan başlıca faktörler finansal durum, planlama yapma durumu ve sos-yal hayata bakış açısıdır.

Amerika’da yapılan diğer bir çalışmada, emekliliğin daha fazla özgürlük anlamına geldiği, emek-lilikten sonra bireylerin aileleriyle daha çok zaman geçirmeyi plan-ladıkları, hobilerine vakit

ayırabi-KARATAHTA/ İş Yazıları Dergisi 49

leceklerini düşündükleri ortaya çıkmıştır. Ayrıca, daha rahat bir hayata sahip olacaklarını, sabah erken kalkmak zorunda olmaya-caklarını belirtmişlerdir. Finansal açıdan emeklilik ile ilgili düşün-ce ve beklentileri sorulduğunda, katılımcılar yaşam masraflarının azalacağını, sadece ihtiyaca yö-nelik alış-veriş yapmaya başlaya-caklarını belirtmiş, örnek olarak da kendi ebeveynlerini göster-mişlerdir. Diğer yandan, emeklilik ile ilgili çekinceleri olan katılım-cılar da mevcuttur. Sıkılmak, işe yaramaz hissetmek ve kendine yetememek korkuları da emek-lilik hakkında duyulan kaygılar olarak ortaya çıkmıştır (Financial Security Project, 2011).

Gadourek tarafından Hol-landa’da yapılan bir araştırma, bekârların, dulların ve evliliğinde mutlu olmayanların emeklilik-ten daha çok korktuklarını gös-termiştir (1985). Evli kişilerde ise eşin görüşleri önem kazanmak-tadır. Yaş da emekliliğe karşı tu-tumları etkileyen bir faktör ola-rak ortaya çıkmaktadır. Emeklilik yaşı yaklaştıkça, emekliliğe yö-nelik tutumlar da olumsuzlaş-maya başlamıştır. Özellikle fizik-sel güç gerektiren işlerde çalışan mavi yakalı çalışanlar ve çalışma yaşamına göreceli olarak erken başlayanlar emeklilik konusun-da konusun-daha pozitif bir tutuma sahip-tirler. Bu çalışmada dikkat çeken

diğer bir bulgu ise, iş yeriyle ve iş arkadaşlarıyla güçlü bağları olan, çalışma yoğunluğu az olan ve kendine daha fazla zaman ayı-rabilen çalışanların emekliliğe karşı daha olumsuz tutum içinde bulunmalarıdır (Gadourek, 1985).

Yeni Zelanda ve Brezilya’da-ki üst düzey yöneticiler arasında yapılan bir araştırmada ise aile ve arkadaşlarla zaman geçirmenin emekliliğe olumlu bakma açı-sından etkili olduğu görülürken, sağlık durumu ve gelir kaybının belirleyici bir etkisi (olumlu ya da olumsuz) görülmemiştir. Diğer yandan, bireyselciliğin daha ön planda olduğu Yeni Zelanda’da, kolektivist bir kültür yapısına sahip olan Brezilya’ya göre sağlık ve gelir kaybı gibi etmenler daha ön plana çıkmaktadır (Franca, 2004).

Kolektivist bir kültür yapısı-na sahip olan Singapur’da 40 yaş üstü 200 çalışan arasında yapılan bir araştırmaya göre, çalışanlar emeklilik konusunda ikilem ya-şamaktadır. Emekliliğe tamamen olumsuz bakmasalar da, emekli-liğin bazı yönleri açısından endi-şe yaşamaktadırlar. Bu endiendi-şenin giderilmesi hususunda çalışanlar kademeli emeklilik seçeneklerini tercih etmişlerdir (Lim, 2003).

Yine kolektivist bir kültür ya-pısına sahip olan İsrail’de yapılan bir çalışma, emeklilikle birlikte ortaya çıkan kayıplar ve

kaza-nımlar şeklinde ayırım yaparak, emekli olmak üzere olan 805 kişi-nin emeklilik hakkındaki düşün-celerini ortaya koymuştur. Yapı-lan bu çalışmaya göre, kadınlar erkeklere kıyasla emekliliğe daha olumlu bakmakta, emeklilikle birlikte kazanımlarının artacağını düşünmektedir. Benzer şekilde evli olmak ve emeklilik olgusuna karşı olan olumlu düşünce sahibi olmak arasında pozitif bir ilişki gözlemlenmiştir (Anson, Anto-novsky, Sagy ve Adler, 1989).

Görüldüğü gibi, literatürdeki çoğu çalışma, emekliliğe yöne-lik pozitif ve negatif tutumları değerlendirmektedir. Bu pozitif ve negatif duyguların oluşma-sındaki başlıca faktörler, finansal durum, sosyo-ekonomik sta-tü, yaş, cinsiyet, medeni durum ve kültürel yapı olarak ortaya çıkmaktadır. Diğer bir yandan emekliliğe bakış açısını etkile-yen bu faktörlerden bazıları itici, bazıları ise çekici faktörler olarak ortaya çıkmaktadır. İtici faktör-ler arasında tükenmişlik, ücret yetersizliği, çekici faktörler ara-sında ise emeklilik ikramiyesi, kendine ve aileye daha fazla vakit ayırma, hobilerle uğraşmak için vakit bulma gibi nedenler yer al-maktadır. İş memnuniyeti, ücret dolgunluğu, kariyer ve statü gibi sebepler emekliliğin ertelenmesi için başlıca nedenlerdir (Mutran, 1997). Ancak son yıllarda hem

pozitif hem negatif tutumların bir arada olduğu duygu ikilemi kavramı emeklilik literatürü-ne de hâkim olmaya başlamıştır (Creps, 2014; Lim, 2003; Newman, Jeon ve Hulin, 2012). Türkiye’de de hem emekliliğe bakışın genel olarak değerlendirildiği hem de olumlu ya da olumsuz tutumlara etki eden faktörlerin değerlendi-rildiği çalışmalara ihtiyaç duyul-maktadır.

Yöntem

Araştırma kapsamında Ox-ford Yaşlanma Enstitüsü tarafın-dan toplanan Küresel Yaşlanma Anketi kullanılmıştır. Bu anket Oxford Nüfus Yaşlanma Enstitü-sü ve HSBC’nin işbirliği ile tasar-lanmıştır. Anket, hem ‘gelişmiş ekonomileri’ (örn. Kanada, Fran-sa, Almanya, Japonya, İsveç, İn-giltere, ABD) ve ‘geçiş ekonomi-leri’ (örn. Brezilya, Çin, Avrupa ve Afrika) kapsayan Asya, Amerika, Avrupa ve Afrika’dan Türkiye dâhil 25 ülkede yürütülmüştür (Mısır, Hong Kong, Endonezya, Hindistan, Malezya, Meksika, Po-lonya, Rusya, Saudi Arabistan,