• Sonuç bulunamadı

istihdam aracılık faaliyet- faaliyet-lerinde ÖİB’lere karşı olduğunu

Belgede KARATAHTA İş Yazıları Dergisi (sayfa 132-154)

TÜRKİYE’DE ÖZEL İSTİHDAM BÜROLARI VE GEÇİCİ İŞÇİLİK HAKKINDA

K, istihdam aracılık faaliyet- faaliyet-lerinde ÖİB’lere karşı olduğunu

ve bu faaliyetin kamu kurumla-rı aracılığı ile yerine getirilmesi gerektiğini, bu işin özel sektöre

bırakıldığı takdirde işçi simsarlı-ğının doğacağını ve yeni yapılan düzenlemenin buna çok açık ol-duğunu da belirtmektedir. Yeni yapılan düzenleme ile İŞKUR de-netiminde faaliyet göstermesi mümkün kılınan bürolar hakkın-da ise şu yorumu getirmiştir;

Türkiye’de hiçbir zaman ÖİB mekanizması sıkı bir de-netim altında olmaz, ÖİB iş-gücü piyasasının ihtiyaçlarına cevap verebilen çağdaş iş ve işçi bulma bürolarıdır demek yerine bence gerici, 19. yy’da bu tip bürolar vardı, bunlar ge-rici bürolardır çünkü insanlık geçmişinde özel iş bulma bü-rolarını yaşadı, özel iş bulma bürolarının yanlışlıkları ne-deni ile bu işe kamu el attı. Bu gerici bir projedir, 19.yy’a geri dönme projesidir, ilericilikle falan ilgisi yoktur, çağdışıdır. Bir başka sendika uzmanı olan E ise, Türkiye’de kamu istihdam kurumunun mutlaka olması ge-reken bir şey olduğunu, devle-tin çalışma ortamını düzenleme gücünün Anayasa ile de hüküm altına alındığını ve işgücü piya-sasının mutlaka devlet tarafın-dan düzenlenmesi gerektiğini, bunun için İŞKUR’un etkin çalışır bir hâle getirilmesi gerektiğini belirtmektedir. E, özel istihdam bürolarının Türkiye’nin mevcut iktisadî yapısı içerisinde işçi sö-mürüsünden başka bir işe

ya-ramayacağını belirtmektedir. Bir başka sendika temsilcisi D, bu büroların önünün açılmasının iş-sizlikle mücadelede bir yararının olmayacağını ortaya koyarken şunları söylemektedir;

Ben ÖİB’lerin işsizlikle mü-cadelede bir yararı olacağı ka-naatinde değilim, belki yirmi yılda falan, uzun vadede bir şey olur. Türkiye İş Kurumu yapması gerekenleri kendisi ile birlikte özel istihdam büro-ları eli ile yürütecek. Şu anda da Dünya Bankası kaynaklı krediler ile işyerlerine her işçi için istihdam garantili eğitim programı uyguladılar acaba kaç işçi bu şekilde iş buldu? İşsizliğin bu kadar yaygın ol-duğu bir ülkede bu bürolar lükstür ve altında da mutlaka emeğin sömürüsü yatar. Hele hele sanayii işkolunda emeğin sömürüsüne yol açar, şu anda her işveren istediği nitelikte işçiyi, İŞKUR’dan ya da ken-di imkânları ile temin edecek durumda zaten… İşverenler bizi tehdit ediyorlar, o zaman özel sektör eleman teminini ÖİB’e havale etse, ÖİB aracılığı ile işsizleri bir veri tabanında toplasa, bizi bu şekilde de teh-dit edebilir işverenler. ÖİB sa-dece aracılık yapıyor, insana bir eğitim vermiyor ki, ücret karşılığı aracılık yapıyor. Ül-kenin bu iktisadî yapısı içinde kesinlikle bir sömürüye yol açar.

Hizmet sektöründe örgütlü olan bir sendikanın yönetim ka-demesinde yer alan F ise, yeniden yapılandırma adı altında İŞKUR Kanunu ile bu bürolara izin ve-rilmesinin sorunları doğru teşhis edememekten kaynaklanan bir anlayışın ürünü olduğunu belirt-mektedir.

Türkiye’deki temel prob-lemimiz; sorunlarımızı doğ-ru teşhis edemememizden kaynaklanmaktadır. Sorun-ları doğru teşhis edersek doğru tedavi yöntemini de geliştirebiliriz. Türkiye’de günü kurtaran politikalar uygulanı-yor, İŞKUR meselesi de bence böyledir. İŞKUR’u yeniden ya-pılandırmak ya da daha etkin bir şekilde çalışmasını sağla-mak yerine onun görevlerinin bir kısmını özel sektöre dev-retme yolunu seçiyoruz. As-lında bu neden böyle yapılıyor, buradaki amaç ne olabilir? Bu sorular sorulması gereken so-rulardan birkaç tanesidir. Aca-ba İŞKUR’u etkin çalıştırma anlayışı var mı, istihdam ara-cılık faaliyetlerini düzenleyen devlet kurumunu etkin çalış-tırabilmek için yapılması gere-kenler neden yapılmıyor? Bi-zim sendika olarak savundu-ğumuz şey; sosyal devlettir ve sosyal devletin asli görevlerini tamamen yerine getirmesi-dir. Devletin işgücü piyasasını kurumsal açıdan düzenleme-si gerekir, bu alan özel sektör

KARATAHTA/ İş Yazıları Dergisi 127

aracılığı ile düzenlenmemeli-dir, bu yeterlilik meselesi değil burada amaç başka bir şeydir. Kariyer sahibi insanları kulla-narak bu danışmanlık hizmeti verilebilir. Yeter ki yapılmak istensin. Diğer taraftan dev-let, sosyal devlet ilkesini ger-çekleştirmek için bu büroları kullanabilir ama ben deneti-min yeterince yapılabileceği-ne inanmıyorum. Çünkü ülke-mizde işsiz sayısı çok fazladır. Yani devlet hâkim olabilir mi olamaz mı bu da bir sorun. Eğer özel sektör işsizliğe bir çözüm bulmak için bu büroları savu-nuyorsa burada şöyle bir soru aklıma geliyor, senin ihtiyacın olan işçiyi sen İŞKUR’a bildir-miyor musun da bu işçiyi ÖİB aracılığı ile sağlamaya çalışı-yorsun? Bildiriyorsun da kar-şılığını alamıyorsun o zaman İŞKUR’un etkin bir şekilde ça-lıştırılabilmesini talep et, bırak özel sektöre devredilmesini ya da İŞKUR ile ortak bir şekilde çalışmasını, bu noktada sen etkin bir istihdam kurumunu yaratmak için özel sektör ola-rak talepte bulunaola-rak zaten katkıda bulunmuş olursun. Taşeron Şirketler ve Özel İstihdam Büroları

Bu çalışmada sendikacıların en çok ön plana çıkardıkları olgu, bu büroların taşeron firmalar gibi çalıştığı yönündedir. Yapılacak işlerin uygulamada

taşeronla-ra yaptırılması ve bu vesileyle işletmede çalışabilmek için ta-şeronun yanında çalışma duru-munun doğması, sendikacıların ÖİB’leri en çok eleştirdiği nokta olarak ön plana çıkmıştır. Sayın’ın (2002:174) belirttiği üzere;

ÖİB, bir işletme sözleşmesi yap-mak suretiyle de çalışabilmektedir. Bu çalışma biçimi çerçevesinde, büro ile müşteri işletme arasında salt bir hizmetin yerine getirilme-sini değil, aynı zamanda sürekli olarak bir mal ya da hizmet üreti-mi veya bir işlevin sorumluluğunu üstlenme de öngörülebilmekte-dir. Bu çalışma biçimine özellikle taşeron firmalarla, bunların hiz-metlerinden yararlanan işletme-ler arasında kurulan ilişkiişletme-ler ör-nek oluşturmaktadır. Yine, son zamanlarda giderek sözleşmeli işçi çalıştırmaya kayan geçici iş bürolarıyla kullanıcı işletmeler arasında da bu tip bir ilişki görü-lebilmektedir.

Geçici işçi bulma bürolarının, ÖİB arasında en çok yeri kapla-yan büro çeşidini olduğu dikkate alındığında, taşeronlaşma konu-sunda sendikacıların gösterdik-leri tepkigösterdik-lerin nedengösterdik-leri ortaya çıkmaktadır. Nitekim Uçkan’ın (2002:1) belirttiği üzere, “GİB’ler, ÖİB içinde en fazla paya sahip olan türdür. GİB’larının iş potan-siyeli, diğer tüm ÖİB türlerinin iş potansiyelleri toplamına eşittir.”

Görüşme yapılan profesyonel sendikacılar ve sendika uzman-ları, işverenler tarafından ÖİB’le-rin yaygınlaştırılmak istenme-sinin arkasında yatan nedenin; sendikasız ve düşük maliyetli işgücü çalıştırmak olduğunu ifa-de etmişlerdir. Her temsilci kendi sektöründe de mevcut olan bu uygulamanın sendikasızlaştırma çabalarının bir aracı olduğunu, bu şekilde çalıştırdıkları işçiler sa-yesinde bir takım yükümlülük-lerinden kurtulduklarını ya da bu yükümlülüklerin azaldığını ifade etmişlerdir. İşgücü maliyetleri-ni düşürmemaliyetleri-nin en etkin yolunun taşeron çalıştırmak olduğunu, çünkü taşeronun işçilerine dü-şük ücret verdiğini, diğer taraftan taşeron çalıştıran işyerlerinde bu işçileri sendika üyesi yapama-dıklarını, dolayısı ile bu şekilde çalışan ÖİB’lerin işçileri sömüren bir yapıda olduğunu vurgula-maktadırlar. Ateş’in (1999: 50-51) belirttiği üzere; “taşeron adı al-tında faaliyet gösteren firmalar, temin ettikleri işçiler vasıtası ile hizmet götürdükleri işyerlerini sendikal örgütlenmeden, dolayısı ile de toplu sözleşme ve grevden yoksun bırakmaktadır. Bu yan-lış ve olumsuz uygulamalar so-nucunda, aynı işyerinde çalışan ve aynı işi yapan işçiler arasında hatta aynı tezgâhta iş yapan iki işçi arasında bile çalışma şekil ve şartları bakımından farklılıklar

oluşmaktadır.”4 Nitekim, konu ile ilgili olarak farklı sendikaların yönetici ve uzmanlarının görüş-leri devam eden satırlarda yer al-mıştır.

Bir sendika temsilcisi olan C üniversite hastanelerinden ör-nekler vererek, mevcut durumu aşağıda yer alan cümleler ile ifa-de etmiştir;

Şimdi üniversite hastane-lerinde, … Üniversitesinde ge-çici işçi dedikleri işçilerin için-de kim var? Ebe var, hemşire var, laborant var, asgari ücret ile çalışıyorlar bunlar, sigortalı ama birçok yerde bunlar si-gortasız çalışıyorlar; köle pa-zarı gibi topluyorlar adamları geçici işçilik marifeti ile adam bir ay çalışıyor ikinci ay yok gitmiş, şimdi taşeronun bir ayda bu çalışanın muamele-sini bildirmesine imkân yok, bunlar yalnız idare ile pazarlık yaparken sözleşmede diyorlar ki; şu kadar ücret vereceğim şu kadar işveren primi var, şu var bu var, bunları da bana vereceksin diyorlar, işveren-le pazarlık yaparken sigortalı yapacağım diye para alıyorlar sonra sigorta yapmıyorlar bu bir ay çalışıp işini bırakan ge-çici işçi ya da taşeron firmada çalışan işçinin sigorta parası firmada kalıyor.

4–Bu durum sadece taşeron işçi ile kadrolu işçi arasında olmadığı gibi, aynı işi yapan örneğin itfaiye erleri için de geçerlidir. Örneğin memur statüsündeki itfaiye eri ile sendikalı işçi statüsündeki itfaiye eri arasında neredeyse ücret farkı iki katına kadar çıkabilmektedir.

KARATAHTA/ İş Yazıları Dergisi 129

Bir sendika başkanı olan H ise, hastanelerdeki bu durumu açık-lamak için şunları söylemektedir; Üniversite hastaneleri ülke-mizde topluma hizmet veriyor ve çok iyi hizmet veriyor ama

üniversite hastanelerindeki

elemanlara baktığımız zaman acınacak durumdalar. Taşeron marifeti ile şirket kuruluyor, dışarıdan taşeron marifeti ile temizlikçi adı altında hemşire istihdam ediyor, çünkü hemşi-re alamıyor, bu şekilde teknis-yen ihtiyacını, laborant ihtiya-cını karşılıyor ve bu insanların aldıkları ücret asgari ücret. Bu kişilerin asıl işvereni de temiz-lik firması, aslında çalıştıkları yer, hizmet ürettikleri yer dev-letin üniversitesinin hastanesi ancak işveren pozisyonunda olan kişi aracı firma. Şimdi işçi açısından bir sömürü var, hem de örgütlenme problemi yaşı-yoruz burada. Örgütlenemiyo-ruz çünkü örgütlendiğin yer taşeron şirketi oluyor. Örgüt-lenmeye başladığın an bu ça-lışanlar işlerinden atılıyorlar. Biz bu çalışanların mahkeme kararı ile üniversitenin çalı-şanı olduğunu tespit ettirdik. Mahkeme dedi ki; bu sen de hemşiredir, dışarıdan hemşi-relik hizmeti satın alamazsın, … Üniversitesinde biz bu durumu ispatladık, tazminatlarını aldık, toplu sözleşmeden faydalan-dırdık ama hepsi işlerinden ol-dular, bunların tazminatlarını ödediler ve işten çıkardılar.

Benzer bir durum içinde ol-duklarını söyleyen D, tekstil sek-töründe de taşeronlaşmanın ya-rattığı sorunlara değiniyor, şu an itibari ile kendi sektörlerinde çok fazla sayıda taşeron çalıştıran iş-letmenin olmadığını ancak zaman zaman bu konuda örgütlü olduk-ları yerlerde sıkıntılar yaşadıkla-rını belirten D şunları söylemiştir;

Türkiye’de işverenler bu ÖİB’leri düşük maliyetli işgücü temin etmek için destekliyor-lar. Asıl amaç bu. Bununla be-raber zaten gayri resmi olarak da değişik şirketler adı altında bunlar faaliyetlerini sürdürü-yorlardı. Ülkeyi yönetenlerce bunlara bilinçli olarak göz yu-muldu. İşte taşeronlaşma ile birlikte, bunlarda bilinçli ola-rak kendi bakımlarından ka-muoyunu yönlendirmek için böyle bir yol izlendi. İşverenler ile ortak düzenlediğimiz ya da onların düzenledikleri semi-nerlerde buna ihtiyaç olduğunu onlar ifade ederlerdi. Bizim uy-gulamada gördüğümüz kendi sektörümüz ile ilgili bu nam adı altında, temizlik şirketleri adı altında, bu büroları tesis etti-ler. O temizlik şirketinde çalışır gibi görünen insanlar bizim iş yerlerimizde asıl üretim işçisi olarak girdiler. Aynı tezgâh-ta aynı işi yapan insanlardan on tanesi bizim örgütlü işçimiz ise, onun yarısı kadar da bu

tip bürolardan gelen insanlar türedi. Oralarda da bu şekilde insan çalıştırınca, sendika ola-rak %51 barajını geçememek gibi bir durumla kalabilirsi-niz, amaç sendikasızlaştırma. Taşeronlaşmanın esası da bu zaten. Taşeronlaşmayı engel-lemeye uğraşırken bir de bu şekilde işçi çalıştırmak çıktı başımıza.

Aynı uygulamanın kamu iş-letmelerinde ve kamu dairele-rinde sürdürüldüğünü belirten G, bunun bir sömürü olduğunu, eşit işe eşit ücret ilkesini zedelediğini belirtmektedir;

Devlet özel istihdam kuru-luşlarından elemanlarını te-min yoluna giderse ve bu ku-ruluşlar işe yerleştirecekleri insanlar üzerinden bir kâr elde etme anlayışı içine girerlerse, biz bir kamu sendikası olarak bu duruma tümüyle karşı çı-karız. Bu temizlik ve güvenlik şirketleri de tamamen böyle yapmaktadırlar. Bünyelerin-de çalıştırdıkları işçiye asgari ücret vermektedirler. Kendi-leri ise asgari ücret ile çalıştır-dıkları işçiyi devlete çok daha pahalı satmaktadırlar. Birinin hakkını birileri, kendilerine almaktadırlar ve bunu da kâr olarak görüyorlar. Uygulama budur. Bu firmalarda çalışan-ların ücretlerini yükseltmek gibi bir anlayış yok. Ne kadar

düşük ücret ile çalıştırıyor ise firma bu işten o kadar kârlı çı-kıyor.

Özel sektör için çeşitli tespit-lerde bulunan G, özel sektörün işçi çalıştırmasının maliyetinden bahsederken, işverenlerin ödünç işçi çalıştırmak istediklerini be-lirtiyor ve işverenlerin bu istekle-ri karşısında şunları söylüyor;

Şimdi işverenler işçi çalış-tırmanın maliyetinden bah-sedip ödünç işçi çalıştırmak istiyorlar. İlk önce sosyal hak-lar açısından işçilere hak et-tiklerini, gelişmiş ülkelere ba-karak onların standartlarında bir sağlasınlar, sonra oturup işgücü maliyetleri üzerinde de konuşalım. Türkiye’de sosyal haklar deyince işveren kesi-minin aklına bir şey gelmiyor ama kapitalizmin kuralları de-yince maşallah herkesin kafa-sında birçok şey oluşuyor. Bu, diğer taraftan sendikasızlaş-mayı da beraberinde getirir. Kimse o zaman sendika üyesi olamaz. Çünkü toplu me düzeninden ferdi sözleş-me düzenine geçilir. Bakın şu noktanın da altını çizmek isti-yorum, şimdi işveren yanında çalıştıracağı bir elemanı kendi çalışanı olarak temin edecek ise, bu tip bürodan yukarıda da açıkladığım şekilde eleman temin edebilir, ama temin ede-ceği eleman kendi çalışanı

ola-KARATAHTA/ İş Yazıları Dergisi 131

cak, ÖİB elemanı olmayacak. Yani işveren ÖİB olmayacak. Bu temizlik firmaları zaten bunu yapıyor, insanlar üzerin-den ticaret yapıyor. Eğer istih-dam aracılık faaliyetlerinde de bir ticari zihniyet ile bu iş ya-pılırsa, bu büroların bir sömü-rüye yol açması mümkündür. Bu bürolar aracılığı ile çalışan insanlar sürekli asgari ücret ile işçi çalıştırılması gibi bir durum ile karşı karşıya kalırsa, bunla-rın kıdemi, kariyeri ne olacak? Hep aynı ücreti mi alacaklar? Sonra bunların ücretleri üze-rinden birileri kazanç sağlaya-cak. Biz böyle bir yapılanmaya karşıyız. Bu bir sömürü meka-nizmasıdır.

Belediyelerdeki durumu an-latan B, belediyelerin üç türlü in-san çalıştırdığını, birinci olarak belediyenin çalışanları olduğunu, ikinci olarak belediyelerin kur-muş olduğu iktisadî teşebbüs-lerde yani BİT’teşebbüs-lerde (Belediye İktisadî Teşebbüsleri) çalıştırılan insanları, son olarak da belediye-nin bazı işleri özel firmalara ihale ettiğini belirtmektedir.

Şu anda belediyelerde şu şekilde bir uygulama var; be-lediye sokakların temizlik işi için ihaleye çıkıyor veya ver-gi toplama işi ya da beledi-yedeki herhangi bir hizmetin yaptırılması işi için. Firmalar giriyorlar teklif veriyorlar, bu teklifler içinde işçilik giderleri

artı net asgari ücret ve sigor-ta primi vs. ödemeler ile ilgili brüt bir rakam ortaya çıkıyor. Ben bu hizmeti elli işçi ile veri-rim diyor, maliyeti şudur diyor, burada kâr oranı pazarlık ile belirleniyor. Bu kapsamda de-ğerlendirdiğin zaman belirli bir işçi sayısı ile iş yapıldığı için, bu taşeron firmaları bir nevi ÖİB olarak değerlendirebiliriz. Bu şekilde istihdam edilen işçiler üzerinde sendikal örgütlenme yapamıyorsunuz. Burada sen-dikal örgütlenmeye girdiğin anda, bu işçiler hemen işten çıkartılıyor, ben toplu sözleş-me falan imzalayamam diyor. Burada işçilik maliyetleri fa-lan belli diyor, bunun üzerin-de vereceği her şeyi kârından vazgeçerek veriyor. Aslında burada belediye bir hizmet alıyormuş gibi görünse de, bir nevi işçi kiralama hizmetidir bu. Zaten bu tip bir istihdam anlayışı ile işçilik maliyetleri ile ilgili bir şey, taşeronlaştır-manın mantığı işçilik maliyet-lerinin düşürülmesi üzerine kurulmuş. Bu kişiler belediye personeli olması durumunda, bunun sendikası, toplu sözleş-mesi ile uğraşmayayım diyor ve yürütmesi gereken hizmeti taşeron aracılığı ile yürütüyor. Bunlardan kurtulmak için bu-rası özel sektöre veriliyor ve böylece işçilik maliyetlerinden kurtulmak, burayı savunanla-rın temel tezlerinden bir tanesi. Biz bunu yaparsak, hizmetler

verimli olur. Çünkü maliyetler düşer, verimli hizmet üretiriz, etkin hizmet üretiriz. Bunlar işin cilası, vitrinde mal sergi-liyorsun, bu mal da en iyi mal. Bu işin geri planına baktığın zaman, tamamen işgücü mali-yetleri var. Bizim örgütlü oldu-ğumuz yerlerde taşeronlaşma oldu ve tamamen işgücü ma-liyetlerine odaklanıyor. Büyük sanayi şirketleri içinde taşeron çalıştırılması da tamamen iş-gücü maliyetlerini düşürmek için yapılan bir uygulama. Görüşmeler esnasında sendi-kacıların ve uzmanların en çok üzerinde durdukları konu; taşe-ronlaşma ile özel istihdam bürola-rı arasındaki benzerlik olmuştur. Bugün özellikle kamu kuruluş-larında çok fazla sayıda taşeron firma çalıştırıldığını ve aslında ça-lışanların kamu hizmeti yapması-na rağmen, kamu hizmetinde bu-lunan memurlar ya da sözleşmeli personel kadar ücret alamadıkla-rını, tüm bunların yanında ek ola-rak, bu insanların sosyal güvenlik sorunlarının olduğunu belirtmiş-lerdir. Kamu çalışanları içinde işçi ve memurların sendikal kuruluş-lara üye olabileceklerini belirten sendikacı ve uzmanlar bu firmalar aracılığı ile istihdam edilen kişile-rin uygulamada sendikalara üye olamadıklarını, oldukları takdirde işlerinden çıkartıldıklarını belirt-mişlerdir.

Özel İstihdam Büroları ve İşsizlik

Sendikacıların ÖİB ile ilgili olarak dikkat çektikleri bir diğer nokta ise, Türkiye’deki işsizlik oranları çerçevesinde oluşmuş-tur. İşsizliğin milyonlar ile ifade edildiği bir ülkede bu büroların emek sömürüsüne yol açacağını, ücretleri düşüreceklerini ve bu vesile ile işsiz insanlar üzerinden para kazanacaklarını belirtmek-tedirler. ÖİB işleyişini düzenle-yen yönetmelikte aracı kurumlar aracılığı ile iş arayanlardan her-hangi bir ücret alınamayacağı belirtilirken, bazı meslek grupları bu kuralın dışında tutulmuştur. Ancak, yüksek işsizliğin olduğu bir ekonomide iş bulma umudu ile hareket eden milyonlarca insan-dan çeşitli isimler altında ücret alınabileceği yönünde görüşler mevcuttur. Bu konunun uygula-madaki boyutu ortaya konulma-makla birlikte, varsayımlardan ve ülkenin içinde bulunduğu ik-tisadî şartlardan yola çıkarak çe-şitli analizler yapılmıştır.

Bu konuda K; büroların işlev-leri ile ilgili olarak ülkedeki mev-cut işsizliğin yapısının incelen-mesi gerektiğini belirterek şun-ları aktarıyor;

Özel istihdam büroları ve onların işlevleri ile ilgili olarak şunu söyleyelim; Türkiye’deki işsizliğin nedeni friksiyonel iş-sizlik olsa belki bu bürolar

çö-KARATAHTA/ İş Yazıları Dergisi 133

züm olabilir. Ama Türkiye’deki işsizliğin nedeni bu değil. Bir tarafta iş arayanlar, bir taraf-ta işçi arayanlar ve bunların birleşmelerini zorlaştıran bir işgücü piyasası yok ki. İş ol-mamasından kaynaklanan so-runlar var. Türkiye’nin her ta-rafında özel iş bulma büroları olsa, bu ancak Türkiye’nin her tarafında bu bürolarda çalışan insanlara iş yaratır. İşgücü pi-yasasında yeni bir istihdam olanağı, işçi talebi yaratmaz ki. Friksiyonel işsizlik var ise, yani şunu demek istiyorum, iş ara-yanlar ile işçi araara-yanlar arasın-da bir karşılaşma problemi var o zaman belki bir nebze çözüm olabilir. İşgücü piyasası yete-rince akışkan değil, yeteyete-rince bilgilenemiyor, işsizlik böyle bir işsizlik ise, Kayseri’de çok sayıda tornacıya ihtiyaç var, Kastamonu’nda da çok sayı-da tornacı var ama Kastamo-nu’daki tornacılar Kayseri’deki tornacı talebinden habersiz ise bu arızidir ve friksiyonel

Belgede KARATAHTA İş Yazıları Dergisi (sayfa 132-154)