• Sonuç bulunamadı

2.4. Türk Halk Edebiyatının Türkçe Öğretimindeki Yeri

2.4.1. Türk Halk Hikâyesi ve Türkçe Öğretimindeki Yeri

Alptekin (2011, s. 18), halk hikâyelerini “Göçebelikten yerleşik hayata geçişin ilk mahsullerinden olup; aşk, kahramanlık, vb. gibi konuları işleyen; kaynağı Türk, Arap-İslam ve Hint-İran olan, büyük ölçüde âşıklar ve meddahlar tarafından anlatılan nazım-nesir karışımı anlatmalar” olarak açıklar.

Hikâyelerin bir kısmı Türk kaynağından, bir kısmı Arap-İslam kaynağından ve bir kısmı da İran-Hint kaynağından gelmektedir. Bu hikâyeler nazım ve nesir halinde bulunabilmektedirler (Topçuoğlu, 2006).

Halk öykülerinin halkın ortak ürünleri olması, ağızdan ağza söylenerek dilin en canlı ve başarılı örneklerini bir arada bulundurması, bir topluma ait özgün değerler yargılarını, sosyal psikolojik özelliklerini içinde taşımaları en dikkat çekici özellikleri arasındadır (Güzel ve Torun, 2005, s. 39).

Elçin (2005, s. 444)’e göre “Türk halk hikâyeleri, zaman seyri ve coğrafya-mekân içinde ‘efsane, masal, menkıbe, destan, vb.’ mahsullerle beslenerek dinî, içtimaî hadiselerin

19

potasında iç bünyelerindeki bağlarını muhafaza ederek milletimizin roman ihtiyacını karşılayan eserlerdir.

Albayrak (1993), halk hikâyelerinin günümüzdeki modern hikâyelerden belirgin özellikleriyle ayrıldığını, destan ve masala daha çok benzediğini belirtir.

Kültürümüzün en değerli hazinelerinden olan halk hikâyelerinin konuları çeşitlilik göstermektedir. Ana hatlarıyla ele almak gerekirse Öcal Oğuz, halk hikâyelerini konularına göre şu şekilde sınıflandırmıştır:

I. Konuları Bakımından Halk Hikâyeleri

1. Aşk hikâyeleri: “Âşık Garip ile Şahsenem”, “Kerem ile Aslı”, “Arzu ile Kamber “ vb.

2. Kahramanlık Hikâyeleri: Köroğlu kolları.

3. Aşk ve kahramanlık hikâyeleri: “Şah İsmail”, “Elif ile Mahmut”, “Âşık Efgan ve Belendihüma”, vb.

II. Konu Kaynakları Bakımından Halk Hikâyeleri 1. Bir âşık/şairin biyografisi,

2. Bir âşık/şairin şiirlerinin musannif tarafından hikâyeleştirilmesi, 3. Destanların hikâyeleştirilmesi,

4. Yaşanmış bir olayın hikâye şeklinde tasnif edilmesi,

5. Eski astral tasavvurların folklorlaşarak hikâyeye konu teşkil etmesi, 6. Masal, efsane, menkıbe, fıkra gibi küçük hacimli fıkra türlerinin

hikâye tasnifine ilham vermesi,

7. Yabancı kültürlerde (Arap-İslam, Fars, Hind vd.) teşekkül eden mevzuların halk hikâyesi şekline dönüştürülmesi (1995: 13’ ten akt. Aça, 2017, s. 190-191).

Aça, Ali Berat Alptekin’in çalışmalarından yararlanarak halk hikâyelerinin şekil özelliklerini şu şekilde belirlemiştir:

1. Halk hikâyeleri, nazım- nesir karışımı bir yapıya sahiptir. Bu özellik masal, efsane, menkıbe ve fıkralarda pek görülmez. Hikâyenin anlatım ve tasvir kısmı mensur, duygu ve heyecanı ifade eden bölümler ise manzum olarak söylenir. Anlatıcı hikâyenin mensur kısmında istediği değişikliği yapabilir.

2. Hikâyenin girişinde de tıpkı masallarda olduğu gibi söz kalıpları ifadeler vardır. Ancak sözlü kaynaklardan derlenen hikâyelerin girişi ile yazılı kaynaklardan derlenen hikâyelerin girişi farklılık gösterebilir.

20

3. Hikâyenin dili sözlü anlatmalarda sade ve anlaşılır olmasına rağmen, yazılı kaynaklarda daha ağırdır.

4. Hikâyelerin özellikle giriş kısmında, hikâyenin konusuyla ilişkisi bulunmayan ve anlatıcı tarafından sonradan ilave edilen parçalara rastlanabilir.

5. Yazma ve matbu hikâyeleri sözlü gelenekten derlenenlere göre daha uzun, şiirleri daha fazladır.

6. Belli kişi ve yerlerin tasvirinde, kahramanların hareketleri, bir yere gidişleri, bir olaydan başka bir olaya geçiş, uzun zamanı ifade etme vb. gibi durumlarda söz kalıplarına veya secili anlatımlara rastlanır.

7. Bir halk hikâyesi metninin içerisinde masal, efsane, fıkra, dua, beddua, deyim, atasözü, bilmece vs. örneklerine rastlanabilir (Aça, 2017, s. 185-186).

Alptekin de halk hikâyelerinin içerik özelliklerini kısaca şu şekilde anlatır:

İçerik açısından incelendiğinde halk hikâyelerinin genellikle aşk ve kahramanlık konularını işlediği görülür. Halk hikâyelerinin bazılarında meydana gelen olaylar gerçek ya da gerçeğe yakındır; bunun bir sonucu olarak da o dönemde yaşanan olaylar metnin içinde bazen aynen yaşandığı gibi bazen de gerçeğe yakın bir biçimde yer alır. Bununla birlikte kahramanların başından geçen olay ve karşılaştıkları bazı durumlarda olağanüstülüklere de rastlamak mümkündür. Kahramanların doğumu, âşık olması, ölümsüzlük özellikleri kazanması, çaresiz dertlere şifa bulunması, dua ile yanarak kül olması gibi bazı durumlar halk hikâyelerinde karşılaşılan özel durumlardır (Alptekin, 2011, s. 32).

Halk hikâyelerinde içerik özelliklerinden motif yapısı incelendiğinde, hikâyelerde birçok motifin olağanüstülük taşıdığı görülmektedir. Bunlar özellikle;

1. Mitolojik ve sihirli hayvanlar, insan özelliği gösteren hayvanlar. 2. Sihir ( Dönüşümler, sihirli nesneler, sihirli güçler).

3. Ölülerin dirilmesi, hayaletler ve hortlaklar. 4. Devler, cadılar, büyücüler.

5. Olağanüstülükler (Diğer dünyalara seyahatler; periler, cinler gibi olağanüstü yerler ve yaratıklar, olağanüstü güce sahip insanlar, nesneler ve olaylar) (Alptekin, 2011, s. 291-305).

Edebiyatın çocuğun duygularını terbiye eden bir yanı olduğuna değinen Karakuş (2000, s. 118), edebiyat sayesinde çocuğun hayal dünyasının zenginleşeceğini ifade eder. Ayrıca estetik zevki gelişecek olan çocuk, edebiyat sayesinde tarihin süzgecinden süzülüp gelen kendi milletinin kıymet hükümlerini öğrenecek, millî benlik ve millî kimlik kazanacaktır. Türk halk hikâyeleri de öğrencilerde milli benlik ve milli kimlik kazandırması bakımından kuşaklar arası aktarımda çok önemli bir yere sahiptir.Türkçe dersi de bu bağlamda gelecek kuşaklara kültürü en iyi aktaran bir araçtır. Bunun için dersin işlenişinde halk edebiyatı ürünlerine yer verilerek kültür aktarımı sağlanmalıdır.

21

Yalçın ve Aytaş bu türün eğitimdeki yerini şöyle ortaya koyar: Her ne kadar halk öyküleri teknik olarak kesinlikle bir yetişkinin bakış açısından çıkmış gibi görünse de birçok geleneksel halk öyküsü dinlemiş ve bunlardan hoşlanmış çocuklar kendilerini keşfetmeye başlarlar. Özellikle halk öykülerinin kurucusu ve anlattıkları arasındaki doğrudan ve yalın ilgi, çocuğun gelişiminde, duygu dünyasının oluşmasında büyük yararlar sağlamaktadır. Halk öykülerinin genellikle mutlu sonla bitmesi, iyi ve doğru olanın fiziksel ve ekonomik durumu ne olursa olsun sonunda başarılı ve mutlu olması, çocuğun dünyasında olumlu etkiler yaratan unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır (Yalçın ve Aytaş, 2002, s.42-43)

Çocukların hayal dünyalarında olumsuza yer yoktur. Hikâyelerin mutlu sonla bitmesinin çocuklarda olumlu etkiler oluşturduğunu ifade eden Yalçın ve Aytaş, halk hikâyesinin ilk keşif çağındaki çocuk için önemine dikkat çekmiştir.

Halk hikâyeleri gerek taşıdığı destansı unsurlarla öğrencilerin hayal dünyalarına hitap etmesi ve düşünme becerilerini geliştirici özellikler taşıması gerekse Türkçenin gramer kurallarına uygun cümle yapıları taşımaları yönüyle öğrencilerin dil edinimleri için önemli birer kaynak olarak da görülmektedirler (Orhan, Bulut ve Gedik, 2012).

Helimoğlu Yavuz(2002, s. 5)da halk hikâyelerinin, gençlerin toplumun ahlaki kurallarını benimsemesini sağlayan anlatılar olduğunu belirtir. Böylece gençler yaptıkları davranışların sorumluluğunu da alacak ve günlük hayata uyum sağlayacaktır.

Aytaş (2006), halk hikâyelerinin, Türk insanını kimi zaman eğitmiş ve eğlendirmiş kimi zaman da bilgiye kavuşturma özelliğine dikkat çeker. Türkçe ve Türk dili ve edebiyatı derslerinde halk hikâyelerinin tür olarak kavratılmasında ve bu türden gereğince yararlanılmasında dikkat edilecek hususları şu şekilde sıralar:

1. Öncelikle halk edebiyatını ve halk kahramanlarını çocuklarımıza ve gençlerimize tanıtmanın yollarını araştırmalıyız.

2. Halk hikâyelerinde seçilmiş güzel örnekleri, sınıfın anlama ve algılama düzeyi de dikkate alınarak, kullanılmalı.

3. Çocuklarımız ve gençlerimiz tarafından tanınan ve sevilen roman kahramanları; hikâye kahramanları; çizgi film kahramanları; dizi film kahramanları tespit edilmeli ve sevilme nedenleri araştırılmalıdır.

4. Bu tespitlerin ışığında halk kahramanlarımız halkımızın sevdiği, benimsediği rolleri üstlenerek yeniden canlandırılmalı ve kültürümüze kazandırılmalıdır.

Toplumun hazinesi olan Türk halk edebiyatı ürünlerinin günümüz çocuklarına ulaşmasını nasıl sağlayacağız? Çocukların hayatında medyanın her çeşidinin fazlasıyla yer kapladığı