• Sonuç bulunamadı

Türk Öykücülüğü Özel Sayısı

2.2. Özel Sayılar

2.2.1. Türk Öykücülüğü Özel Sayısı

2000 yılının Ekim ayında iki ay süreyle yayımlanmıştır. 440 sayfa olup 5 bölüme ayrılmıştır.

Birinci Bölüm: Dünden Bugüne, Hasan Aycın’ın “Çizgi” bölümüyle başlamıştır. Devamında Hüseyin Su’nun ve Ömer Lekesiz’in yazıları Türk öykücülüğünün geçmişten bugüne macerasını ele almıştır. Diğer yazılarda öykümüzün temel sorunları, yönelişleri, tarihsel kökeni ve diğer edebî türlerle karşılıklı etkileşimini ele almıştır. İkinci Bölüm: Öncü Birikimler, geçmişten bugüne öykü türünün usta isimleri üzerine yazılan yazılardan oluşmuştur. Üçüncü Bölüm: Öykü Soruşturması, “öykü nedir, onlarda ne ifade ediyor ve bugün nerede” benzeri sorular üzerinden otuz öykücü ile yapılan soruşturma ve bunların cevapları yer almıştır. Dördüncü Bölüm: Öyküler, Türk edebiyatının tanınmış isimleri Ömer Seyfettin, Memduh Şevket Esendal, Sabahattin Ali ve Sait Faik Abasıyanık’tan birer öyküyle başlayıp o günün öykücülerinin hiçbir yerde yayımlanmamış bit öyküsüyle devam etmiştir. Beşinci Bölüm: Öykü Yayıncılığı, Türk öykücülüğünün yayın serüveni; öykü dergileri, öykü özel sayıları, öykü antolojileri, öykü eleştirisi ve kuramı üzerine kitapları inceleyen bir yazı ile Türk öykü yazarları ve kitaplarının bir dökümü yapılmış, öykü kaynakçası verilmiştir. Kırk sekizinci sayıda Muhsin Mete “Türk

64 Hüseyin Su, Keklik Vurmak, “Edebiyat, Sanat Kamuoyu Sanal Bir Aldanışı: Yazar da Takipçi ve

Arkadaş Sayısını, Okuru Sanmak Gafletini Tercih Ediyor.”, Şule Yayınları, İstanbul, 2015, s.369.

65 Türk Öykücülüğü Özel Sayısı sonradan eklenen yazılarla 2005 yılında ikinci, Mayıs 2018 tarihinde

Öykücülüğü Özel Sayısına Katkılar” başlıklı yazısında beşinci bölüme yönelik eklemeler yapmıştır.66 Hüseyin Su, www.40ikindi.com adlı internet sitesinde 1 Mart 2001’de Rabia Gülcan ile yapılan söyleşide sayının amacına ulaştığını, Türk edebiyatında eşine az rastlanır bir kaynak olduğunu ancak eksiklerinin de olduğunu belirtmiştir. Olumlu ve olumsuz eleştirilere de değinip bunları değerlendireceklerini ifade etmiştir. Sayının kapsayıcılık bağlamında başarılı bir sınav verdiğini de söylemek mümkündür.67 Birinci bölümdeki Hüseyin Su’nun yazısında68 öykü serüvenimizin nerede başladığından, hangi kaynaklardan nasıl beslendiğine yönelik açıklamalarda bulunduktan sonra şunları belirtmiştir.

“Genelde edebiyatımızın, özelde de öykümüzün kaynaklarını/köklerini aramak,

beslendiği/beslenmesi gereken damarları açmaya çalışmak, hayatımızın/tarihimizin bütün alanlarında Türkiye’nin toplumsal köklerini ve damarlarını aramakla aynı anlama gelir ve aynı toplumsal, tarihsel, etik ve estetik bilinci gerektirir. Bu noktada hiçbir zaman özgüvensizliğe, aşağılık duygusuna kapılmamızı gerektirecek tarihsel ve kültürel bir yoksulluğa sahip değiliz.”69

Öykümüzün şimdisi ve sonrası için yol göstermek ve imkânları hatırlatan bu yazısı özel sayının en nitelikli yazısı olmuştur. Ömer Lekesiz ise “Öykücülüğümüzde Dönemler”70 isimli makalesinde yaşadığı ve sanatını icra ettiği yıllara göre göre yazarlarımızı tasnife gitmiştir. Beş döneme ayırdığı Türk öykücülüğünü yorumlamıştır. Özel sayı için arşivini açıp katkılarda bulunan Muhsin Mete “Türk Öykücülüğü Özel Sayısına Katkılar” başlıklı yazısında bu makale için şunları söylemiştir.

“... Türk hikâyeciliği üzerine en yetkin çalışmaları yapan birkaç isimden biri

olan Ömer Lekesiz’in “Öykücülüğümüzde Dönemler” yazısı yine kapaktaki fotoğraflar gibi tartışmaya açık, itiraz edilebilecek hususlara yer veren bir değerlendirme. Hikâyeciliğimizi dönemlere ayırarak incelemek elbette düşünülebilir.

66 Mete, agm, Aralık 2000, s.78.

67 Hüseyin Su, Keklik Vurmak, “Yazı Muhataplarıyla Birlikte Yazarını da Eğitir”, Şule Yayınları,

İstanbul, 2015, ss.230-231.

68 Hüseyin Su, “Öykümüzün Hikâyesi”, Hece Türk Öykücülüğü Özel Sayısı, Ekim-Kasım 2000, s.6. 69 a.g.m, s.7.

Fakat, bu tür kategorize etme çabaları, bana öyle geliyor ki sanatta değil, daha çok maddi üretim alanında geçerli olabilir.”71

Dergi içerisinde ve diğer dergilerde bu özel sayı üzerine yapılan tartışmalar söz konusudur. Burada dergi içerisinden gelen bir eleştiriyi burada sunduk. Dergi içerisindeki uygar tartışma alanlarını göstermek ve bu anlayışın dergide gelenek olduğunu daha birçok yerde görebiliriz. Yukarıdaki alıntı sadece bir örnek olarak kayıtlara geçmiş olsun. Muhsin Mete bu yazıda özel sayı üzerinde daha birçok yere itirazda bulunmuştur. Bunlardan bir diğeri ise içeriğe yöneliktir. “Öykü eleştirisi, çocuk hikâyeciliği ve toplu öyküler kitaplarının eleştirisinin olmadığıdır. Diğer bir eleştiri ise dergi kapağındaki edebiyatçılarımızın fotoğraflarına yönelik olmuştur. İbrahim Eryiğit de özel sayı ile ilgili bir yazı yayımlamıştır.72 Kaşgar dergisinde isimsiz olarak çıkan bir yazıda özel sayıyla ilgili olarak şunlar söylenmiştir:

“Bu sayı, Hece’nin bugüne değin yapmak isteyip de kimi özel şartlardan olsa

gerek bir türlü gerçekleştiremediği açılımı ve atılımı ortaya koyan bir sayı. ... Her başarı biraz eksiktir: Başka bağlamlar açılarak dosya daha da zenginleştirilebilirdi. Fakat yazarlar ve imkânlar buna elvermemiş olmalı. Ne var ki bu ve benzeri durumlar Hece’nin hem emeğini hem de başarısını görmemize engel olamaz.73

Öykü ve roman yazarı Sevinç Çokum da o dönemde yazdığı bir köşe yazısında özel sayıyı önemli bir çalışma olarak görmüş, isim seçimlerinde hakkaniyetli davranıldığını belirtmiştir. Ancak bazı isimlerin unutulduğunu da yazmıştır.74 İhsan Deniz de köşesinde bu sayıyı tanıtmıştır.75

Benzer Belgeler