• Sonuç bulunamadı

2. GENEL BİLGİLER

2.10. Tüm Vücut Manyetik Rezonans Görüntüleme ve Klinik Uygulamaları

seyreden multipl myelom, lenfoma gibi hematolojik hastalıklar, primer malign tümör varlığında özellikle kemik olmak üzere multiorgan metastazlarının saptanması ve evreleme yapılması, primer odağın bilinmediği durumlarda tümörlerin araştırılması, pediatrik yaş grubunda kemik iliğinin yaygın tutulum gösterdiği hastalıkların değerlendirilmesi ve multiorgan travma hastalıklarından oluşmaktadır.

Tüm vücut MRG’nin diğer önemli bir kullanım alanı; hamile kadınlarda, iyonizan radyasyon içermemesi nedeniyle tümöral bir lezyonun varlığının gösterilmesinde veya tümörün evrelendirmesinde kullanılmasıdır (4,101).

Hepatit ve HİV enfeksiyonları gibi inokülasyon riski yüksek enfeksiyonlar sonrası postmortem biopsi yerine tüm vücut MRG yapılması sınırlı bir çalışmada önerilmiştir (102).

Son zamanlardaki bazı çalışmalar, dövülmüş çocuklarda, kontüzyonların ödeme bağlı intensite artışı göstermesi nedeniyle, iyonize radyasyon içermeyen ve bir seferde tüm vücuttaki lezyonları gösterebilen tüm vücut MRG ile değerlendirmeyi önermektedir (103,4).

Metastatik kemik hastalığı sık görülen ve saptanması durumunda tedavi protokolünü değiştiren önemli bir hastalıktır. Rutinde kullanılan radyografik iskelet tarama, PET, kemik sintigrafisi iyonizan radyasyon bulunması nedeniyle günümüzde çalışmalar tüm vücut MRG üzerinde yoğunlaşmaktadır. Özellikle yağ baskılama tekniği ile kemik iliğini tutan tümör odakları ve ödem tespit edilebilmekte, saptanan odaklardan biyopsi yapılarak yanlış negatif sonuçlar azaltılabilmektedir.

Tüm vücut MRG’de iki farklı uygulama yöntemi yer almaktadır. İlkinde, turbo STIR tekniği kullanılarak tüm vücut görüntülenir ve lezyon tesbit edilen alanlarda daha sonra doku karakterizasyonu için bölgesel yüksek rezolüsyonlu MRG inceleme yapılır. Diğer yöntemde ise, turbo STIR sekansına, T1 ve T2 ağırlıklı kontrastsız, kontrastlı ve yağ baskılamalı görüntüler eklenerek doku karakterizasyonu aynı tetkikte yapılmış olur. İkinci uygulamada yöntemin en büyük dezavantajı tetkik süresinin çok uzaması ve hastaların dayanıklılığının düşük olmasıdır. GE, HASTE, RARE ve EPI gibi hızlı tekniklerde ise rezolüsyonun yetersizliği ve distorsiyon tanı

39 oranlarını azaltmaktadır (104). Birçok çalışmada metastazların belirlenebilmesi için farklı sekanslar kullanılmıştır. T1 ağırlıklı GE, HASTE, RARE, turbo STIR sekansları ile yapılan çalışmalarda özellikle erişkin hastalardaki metastatik lezyonların değerlendirmesinde en duyarlı sekansın turbo STIR olduğu belirlenmiştir (3-5,106,107)

STIR tekniğinde yağ dokusunun baskılanmasında IR sekansındaki yağın sinyalsiz noktasından (null point) yararlanılmaktadır (108). Sintigrafinin aksine burada tümörün osteoblastik aktivitesi değil, kendisi proton özelliklerine göre görüntülenme yapılmaktadır ve bu tekniğin en önemli özelliğidir (109). Bu yöntemle osteolitik metastazlar ve multipl myelom gibi sintigrafide aktivite tutulumu göstermeyen lezyonlar da görüntülenebilmektedir. Multipl myelomda, direkt radyografinin tesbit ettiği difüz tutulumun olduğu geç dönemden önce, kür şansının yüksek olduğu erken dönemde lezyonlar tesbit edilebilmektedir. Hasta takiplerinde, lezyonların kaybolduğunu veya sayısının arttığını göstermede de yararlıdır. Özellikle kemik iliğindeki metastatik lezyonların sıvı içeriğinden dolayı T1 ve T2 değerleri yüksektir ve yağ baskılama ile birlikte görüntülendiğinde, bu lezyonların saptanabilirliği artmaktadır (104).

Turbo STIR sekansı kullanılarak, tüm vücut 4 basamakta, koronal planda taranmaktadır. Bu bölümler 1-baş, boyun, toraks, proksimal üst ekstremiteler, 2- abdomen, pelvis, distal üst ekstremiteler, 3-proksimal alt ekstremiteler ve 4-distal alt ekstremitelerdir. Kullanılan parametreler (1,5T MR sistemlerinde), TR aralığı: 2500- 7040 msn, TE: 30-74 msn, TI: 150-160 msn, matrix aralığı: 192x320-215x512, FOV: 320-500 mm² dir. Kesit kalınlığı önden arkaya doğru hasta kalınlığına göre tüm vücudu içerecek şekilde 6-10 mm arasında ayarlanmaktadır. Toraks ve abdomenden görüntüler alınırken solunum tetiklemesi yapılarak görüntü kalitesi arttırılabilir ancak inceleme süresi uzar (104). Hastanın kolları genelde yanlarda iken görüntüleme yapılır. Ancak daha büyük hastalarda tüm kemiklerin görüntülenebilmesi için kollar vücudun üstünde tutulabilir.

Bu tekniğin bir sınırlaması, yağ dokusu ile benzer TI süresine sahip dokularda da baskılanma olabilmesidir (mukoid doku, hemoraji, proteinöz sıvı, gadolinyum, melanin gibi). Tekniğin diğer bir sınırlaması, basit kistler, hemanjiomlar, kemik

kontüzyonu ve ödemi gibi diğer T2 süresi uzun lezyonların da aynı şekilde görüntülenmesi ve yanlış pozitif sonuçların ortaya çıkmasıdır. Bu da tekniğin özgüllüğünü azaltmaktadır. Bu nedenle tesbit edilen lezyonlar görüntülenirken hastanın kliniği göz önünde tutulmalıdır. Benign lezyon olasılığı varsa bulgular, yüzeyel sargılarla ek görüntüler alınarak desteklenebilir (104).

Son zamanlarda kullanıma giren ve bazı MRG cihazlarında mevcut olan hareketli masa tekniği ile çoğu erişkinde baştan ayak uçlarına kadar tüm vücudun görüntülenmesi, vücut sargısı kullanılarak 6-7 ardışık bölgenin taranması ile mümkündür. Hasta, sargı ile sabit olan masa kısmı arasında magnetin içine doğru hareket eder ve her seferinde sargı farklı bölgeden sinyal toplar. Baş içerde magnete giren hastada sırasıyla baş ve boyun, toraks, abdomen, pelvis ve 2 ya da 3 bölümde alt ekstremiteler taranır. Üst ekstremiteler vücudun yanında yer almakta, toraks, abdomen ve pelvis kesitleri ile birlikte görüntülenmektedir. Hareketli masa ve vücut sargısı kullanıldığında hastaya tekrar pozisyon verilmesi gerekmemektedir. Standart hareketli masalarda uzunlamasına maksimum görüntüleme boyutu 120 cm’dir, ancak masa uzatması kullanıldığında 200 cm’ye kadar görüntüleme yapılabilir. Bu sayede çoğu erişkinde görüntüleme alanına (FOV) tüm vücut dahil edilir. Görüntüleme boyunca aynı FOV kullanılır, tüm görüntüler aynı planda ve aynı boyutta elde olunduğundan çekim sonrası görüntülerin düzenlenmesi de gerekmez (6). Bu teknikte tüm görüntülerin elde edilmesi 15 dakikadan daha kısa sürede olmaktadır. Bu teknik kullanılarak, turbo STIR tekniğinin kullanımı yanında (110), turbo spin eko T2, kontrast sonrası nefes tutturularak elde olunan üç boyutlu T1 ağırlıklı hızlı gradient sekanslar ile yapılan en son çalışmalar, kemik metastazlarının gösterilmesinde diğer tanı yöntemlerinden daha duyarlı olduğunu göstermiştir (111). Ayrıca karaciğer ve akciğer gibi diğer solid organ metastazlarının gösterilmesinde de yararlı olduğunu göstermektedir. Karaciğer metastazlarının gösterilmesinde BT’den daha yararlıdır. Ancak akciğerde 6 mm’nin altındaki lezyonlar sadece BT ile gösterilebilmiştir. Akciğerlerin görüntülenmesinde bu limitasyon olmakla birlikte birden fazla metastazı olan hastalarda 6mm’nin altında olabilecek ek metastazlar hastanın tedavi protokolünü değiştirmemektedir. Ayrıca T1 ağırlıklı görüntülere T2 ağırlıklı görüntülerin eklenmesi de duyarlılığı arttırmaktadır. Özellikle kanser hastalarında tüm organ metastazlarının hızlı olarak taranmasında kullanılması

41 önerilmektedir (111). Ancak bu sekansların kullanımı çok yeni ve yapılan çalışmalar sınırlıdır.

Kemik iliğinin değerlendirilmesinde MRG diğer görüntüleme yöntemleriyle karşılaştırıldığında duyarlılığı en yüksek olan tekniktir. Birden çok düzlemde görüntüleme özelliği, yüksek kontrast çözümlemesi, BT’de ortaya çıkabilen çizgisel artefaktların görülmeyişi ve yumuşak doku ayrıntısının daha net değerlendirilebilmesi nedeniyle kemik iliği hastalıklarında en önemli inceleme yöntemidir (72). MRG ile temel olarak dokuların proton dansiteleri, T1 ve T2 relaksasyon zamanları olmak üzere üç özelliği değerlendirilir. Aslında proton dansite, su ve yağ içeren dokuların proton dansiteleri arasındaki farkın az olmasından dolayı kemik iliği görüntülenmesine çok az oranda katkıda bulunur. Sonuçta kemik iliği görüntülerinde kontrast oluşmasındaki en önemli etmen T1 ve T2 relaksasyon zamanları arasındaki farktır (72). Minerallerin görüntü oluşumuna katkısı trabeküler ve kortikal kemikte devinimli proton olmaması ve mineral yapının su ya da yağ arayüzlerinde oluşan inhomojen suseptibilitenin sonucu olarak lokal gradient alanlar üretmesinden dolayı azdır. Metafiz ve epifizde trabeküler kemik oranının fazla olması sebebiyle bu bölgelerde kemik iliği sinyali düşük olarak elde edilmektedir (72).

Kırmızı ilikte su ve yağ oranları hemen hemen eşitken, sarı ilikte yağ (%80) daha fazladır. Sarı ilik ağırlıklı olarak yağ dokudan meydana geldiği için ve su içeriği önemli miktarda olmadığından T1 ve T2 relaksasyon zamanları yağ doku ile aynıdır (72). Sarı iliğinin temel bileşeni olan yağ dokusunda protonlarının, büyük bir kısmının hidrofobik CH2 grupları içerisinde olması, T1 relaksasyon zamanında; uzun T1 relaksayon zamanına sahip su prontonlarına göre kısalmaya neden olur (112).

Yağın T2 relaksasyon zamanı ise spin-spin relaksasyonu çok etkin olmadığından uzundur (72). Ancak su ile karşılaştırıldığında büyük yağ parçacıklarının T2 relaksasyon zamanı daha kısadır (71). Sarı iliğin % 5’ni, kırmızı ilign %20’sini, oluşturan proteinlerin sinyal intensitesindeki rolü açık değildir. Proteinler genelde büyük parçacıklar olmaları nedeniyle uzun T1 zamanlarına sahiplerdir (71). Çözelti içindeki proteinlerin T1 relaksasyon zamanı daha kısadır. Kırmızı ilikteki su ve hematopoetik doku içeriği fazla olduğu için T1 ve T2

relaksasyon zamanları sarı ilikten farklılık gösterir (72). Dokuda hücreler arası alanda bulunan serbest su uzun, hücre içindeki su ise kısa T1 ve T2 relaksasyon zamanına sahiptir. Aslında yağ da, kırmızı ilik sinyal intensite paternine önemli katkılarda bulunur. Bu etkiler nedeniyle sonuç olarak kırmızı iliğin T1 relaksasyon zamanı sarı ilikle kıyaslandığında daha uzun iken, T2 relaksasyon süreleri yağ, su ve protein içeriğine göre farklılık gösterir (72). SE kemik iliği görüntülenmesinde en çok kullanılan sekanstır. Yağın sağladığı mükemmel kontrast nedeniyle anatomik ayrıntılar çok iyi gösterilir. Kemik iliğinin değerlendirmesinde ilk olarak T1 ağırlıklı seriler kullanılmaktadır (113). Geleneksel T1 ağırlıklı sekanslarda yağlı kemik iliği subkutanöz yağa benzer biçimde yüksek sinyal intesitesinde T2 ağırlıklı görüntülerde orta sinyal intesitesinde izlenir. Kırmızı ilik geleneksel T1 ağırlıklı görüntülerde yüksek su içeriği ve sarı iliğe göre düşük yağ oranı nedeniyle düşük-orta sinyal intesitesinde izlenir. TR’si 2500 msn’den uzun ağır T2 ağırlıklı protokollerde kırmızı ilik sarı ilikten daha yüksek sinyal intensitesi göstermekle birlikte kırmızı ve sarı ilik kontrast farklılıkları çok belirgin değildir. Yağ sinyali baskılanan STIR görüntülerde kırmızı ilik sahaları sarı ilikten daha yüksek sinyal intensitesi göstermektedir (109, 72).

Kemik iliğinin benign ve malign hastalıkları genellikle uzun T1 ve T2 değerlerine sahip olup lezyonlar T1 ağırlıklı görüntülerde düşük sinyal intensitesinde, T2 ağırlıklı görüntülerde yüksek sinyal intensitesinde izlenir. T2 ağırlıklı sekanslar, yaygın kullanılan TR değerlerinde (2000 msn) düşük kontrasta sahiptirler. Çünkü bazı lezyonlar orta ağırlıklı sekanslarda kemik iliği ile izointens hale geldiğinden normal kemik iliğinden farklı görülememektedir. Uygun kontrast için uzun TR ve TE zamanlarına (TR değerleri 2000 msn’den fazla ve TE değerleri 80 msn’den fazla) gereksinim duyulmaktadır. T2 ağırlıklı sekanslarda TR/TE değerlerinin artmasıyla sinyalin düşmesi; yağ ve su T2 zamanlarının birbirine yaklaşması nedeniyle günümüzde kemik iliği patolojilerinin incelenmesinde bu sekanslar ancak yağ dokusu baskılama teknikleri ile birlikte kullanıldıklarında yararlı olabilmektedir (109, 72). Hızlı SE görüntülemede tek TR ile çok sayıda k-alanı çizgileri oluşturulur. Böylece çok uzun TR uygulandığında bile görüntüleme zamanı göreceli kısa tutularak yüksek çözünürlüklü T2 ağırlıklı görüntüler elde edilir. Yağ dokusu, hızlı SE ile elde edilmiş T2 ağırlıklı görüntülerde belirgin yüksek sinyal

43 intesitesinde (hiperintens) görülür. Bu nedenle kemik iliğinin rutin incelemesinde duyarlılığı arttırmak ve su içeriği yüksek patolojilerin yüksek sinyalli yağdan ayırt edilebilmesini sağlamak için, hızlı SE sekansına yağ dokusu baskılama tekniklerinin eklenmesi gerekmektedir. Bu suretle yüksek su/protein içeriğine sahip lezyonlar baskılanan yağdan daha yüksek sinyalli olarak görülür. Yağ baskılı hızlı SE T2 ağırlıklı serilerin görüntü kalitesi ve sinyal/gürültü oranları T1 ağırlıklı seriler ile karşılaştırıldığında düşük olmakla birlikte zor ayırt edilebilen lezyonların saptanmasında SE T1 ağırlıklı serilere göre daha üstündür. Kontrastsız T1 ağırlıklı sekanslarda tanımlanamayan yaygın ilik patolojilerinde kontrastlı sekanslar faydalı olabilir. Ancak kontrast tutulumu gösteren lezyonların sinyalinin artması, lezyonların ayırt edilememesine de yol açabilmektedir. Bu nedenle normal olmayan kontrastlanmaları ortaya çıkarabilmek için, kontrast sonrası yağ baskılı T1 ağırlıklı sekanslar uygulanmalıdır STIR yüksek yağ sinyalini baskılayarak, altta yatan patolojik doku sinyallerinin kolay ayırt edilmesini sağlar. STIR görüntülere eklenmiş T1 ve T2 özellikleri, uzun T1 ve T2 değerleri olan dokuların T2 ağırlıklı SE görüntülere göre yüksek sinyalli görünmesine neden olur. Yağlı ilik T1 zamanı kısa iken kemik iliğini tutan bir çok patolojik durumda T1 değerleri uzundur. Bundan dolayı STIR görüntülerde, SE görüntülerden daha iyi kontrast sağlanır. Çoğu kemik tümörü ve lezyonlar yüksek sinyalli iken kırmızı-sarı ilik karışımı orta, yağ doku düşük sinyal intesitesindedir. Kırmızı ilik STIR görüntülerde yüksek sinyal intensitesi göstermekle birlikte infiltrasyon gösteren durumlarda kemik iliğinde daha yüksek sinyal intensitesi oluşmaktadır. Hızlı STIR tekniği geleneksel STIR sekanslarına göre inceleme zamanını azaltmaktadır (115, 116, 72).

Kimyasal şift MRG yönteminin temeli yağ ve suyun MR sinyallerini zamana bağlı ayırarak kemik iliğinin su ve yağ komponentlerini belirginleştirmeye dayanmaktadır. RF puls uyarımından sonra yağ ve su protonlarının salınım frekanslarındaki farklılık, dokuların faz içi (in-phase) ya da faz dışı (out-of-phase) özelliklerini vurgulayarak, yağ ya da su sinyalinin baskılanmasında kullanılır. Düşük alan gücünde düşük salınım frekansı ve yağ ile su arasındaki frekans şiftinin daha küçük olması nedeni ile bu yöntem sadece yüksek Tesla gücündeki sistemlerde kullanılabilmektedir. Sonuç olarak, vertebral kemik iliği incelemelerinde kullanılan standart MR protokollerinde, T1 ağırlıklı ve yağ baskılı T2 ağırlıklı hızlı SE ya da

hızlı STIR sekanslar mutlaka bulunmalıdır. Lezyona yönelik en az iki ortagonal düzeyde görüntü alınmalıdır. Gerektiğinde kontrastlı inceleme de eklenmelidir ( 109, 117, 118, 72). Kemik iliğinde ilik bileşeninin yanı sıra trabeküler kemik de MR teknolojisindeki gelişmeler nedeniyle yüksek çözünürlüklü MRG ile görüntülenebilmektedir. Modern yüksek güçlü MR cihazlarında hızlı gradient ve uygun sargı tasarımı, kesitte uzaysal çözünürlüğü 150 μm’ye, kesit kalınlığını da 250 μm’ye kadar düşürmektedir. Bu da kemik iliğinin trabeküler bileşeninin incelenmesini sağlar. Trabeküler kemik görüntülenmesinde temel GE sekans varyantı olan spoiled GE (SPGR, spoiled GRASS) ve spin eko esaslı fast large angle spin- echo (FLASE) puls sekansları kullanılmaktadır. Yüksek çözünürlüklü MRG trabeküler kemiğin incelenmesinde, günümüzün önemli sağlık problemi olan osteoporozun değerlendirmesinde geleneksel incelemelerin büyük çoğunluğunun temel prensibi olan radyasyon içermemesi nedeniyle alternatif bir inceleme tekniği olmuştur (119, 120). Kemik iliği, farklı temellere dayanan çeşitli düfüzyon ağırlıklı görüntüleme (DAG) sekasları ile değerlendirilebilir. Normal kemik iliği yaklaşık %20-70 oranında yağ içermekte ve bu yağ miktarı her dekatta %7 oranında artmaktadır. Yağın difüzyon kapasitesinin düşük miktarlarda olduğu ve bunun sonucu olarak normal vertebralarda azalmış ADC değerleri ile karşılaşıldığı bildirilmektedir. Normal vertebralardaki ADC değerleri 0.15-0.59x10-3sn/mm2 değerleri arasında belirtilmektedir. Bu değerler karaciğer kas gibi diğer normal dokulardan elde edilen ADC değerleri (1.2-1.87x10-3sn/mm2) ile karşılaştırıldığında düşük düzeylerdedir. Bu durum sarı kemik iliğinin esas olarak, kısıtlanmış harekete neden olan lipid bağlı su protonlarından oluşmasına bağlanmaktadır. Ayrıca büyük yapıda olan, yavaş difüzyon gösteren trigliserid molekülleri düşük difüzyon kapasitesine sahiptir. Kullanılan sekans tipine, ‘b’ değerine ve yağ baskılama uygulanıp uygulanmamasına göre normal kemik iliğinin difüzyon ağırlıklı görüntüleme özellikleri ve ADC değerlerinin değişebileceği bildirilmektedir (118).

45

3.

GEREÇ VE YÖNTEM

3.1. Olgu Popülasyonu

Temmuz 2011 - Mayıs 2012 tarihleri arasında Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine tedavi, takip ve tetkik nedeniyle başvuran 34 hasta üzerinde retrospektif ve prospektif inceleme yapılmıştır. Khi-kare testi ve kapa katsayılarının kullanıldığı değerlendirmelerde, tüm vücut MR görüntüleme ile kemik sintigrafisinin kemik metastazlarını saptamadaki duyarlılık, özgüllük ve uyumları incelendi. Değerlendirmelerde khi-kare testi ve kapa katsayıları kullanıldı. 34 hastanın 2’si kadın 32’si erkekti. Hastaların yaşları 43-81 arasında değişmekte olup yaş ortalaması 69.8 idi.

İncelenme kapsamındaki tüm hastaların klinik ve patolojik olarak tanı konmuş primer maligniteleri mevcut olup; bunların 2’si akciğer , 2’si meme , 2’si beyin , 28’i de prostat kanseri idi. Hastaların tamamına önce tüm vücut kemik sintigrafisi daha sonra tüm vücut MRG yapılmıştır.

3.2. MR Görüntüleme

MR görüntüleme 1,5 Tesla Hitachi Echelon görüntüleme sisteminde aynı araştırma görevlisi ve radyoloji teknisyeni tarafından gerçekleştirildi. Hareketli masa tekniği ile baştan ayak uçlarına kadar tüm vücudun görüntüleri Tr body coil kullanılarak 7 ardışık bölgenin taranması ile elde olundu. Hasta sargı ile cihazın masa kısmı arasında magnetin içine doğru hareket ederek her seferinde farklı bölgeden sinyal toplandı. Supin pozisyonda baş içeride magnete giren hastada sırasıyla baş ve boyun, toraks, abdomen, pelvis ve 3 bölümde alt ekstremiteler tarandı. Üst ekstremiteler vücudun yanında yer alarak, toraks, abdomen ve pelvis kesitleri ile birlikte görüntülendi. Görüntüleme boyunca aynı FOV kullanıldı ve tüm görüntüler aynı planda ve aynı boyutta elde olundu. Her bir sekansta tüm görüntülerin elde edilmesi 15 dakikadan daha kısa sürede gerçekleşti ve olguların hazırlanması da dahil olmak üzere inceleme süresi ortalama 35-40 dakika idi. Hastaların hepsinde koronal STIR (TR/TE 5852/81.2, TI 150 msec, Nex 2, FOV 50x50 mm, matrix

256x224, kesit kalınlığı/kesit aralığı 8/3mm), koronal T1 ağırlıklı (TR/TE 71/1.4, Nex 1, FOV 50x50 mm, matrix180x180, kesit kalınlığı/kesit aralığı 9/2 mm), koronal T2 ağırlıklı (TR/TE 2200/120, Nex 1, FOV 50x50 mm, matrix 288x224, kesit kalınlığı/kesit aralığı 9/3 mm) sekanslar alındı (Tablo 7).

Tablo 7. Tüm vücut manyetik rezonans görüntülemede kullanılan sekans ve parametreler.

T1 T2 STIR

TR (msn) 71 2220 5852

TI (msn) 150

TE (msn) 1.4 120 81.2

NEX (Number of excitations) 1 1 2

FOV (cm) 50x50 50x50 50x50

Matrix 180 x180 288x224 256x224

Kesit kalınlığı/kesit aralığı 9/2 9/3 8/3

Kesit sayısı 18 18 18

İnterval 11.0 11.0 11.0

Thicness 8.0 9.0 8.0

Geniş FOV kullanılarak mümkün olduğunca geniş vücut alanı incelemeye dahil edildi; buna rağmen bazı olgularda bacak alt yarısı ve ayak inceleme alanına girmedi. Bu bölgelere yönelik ilave çekim yaplmadı. Kilolu hastalarda üst ekstremitenin omuz dışındaki bölümleri inceleme alanı dışında kaldığından kollar baş üzerine alınarak çekim yapıldı. Zayıf hastalarda ise üst ekstremiteler vücut yanına birleştirilerek görüntülenmesinde zorluk yaşanmadı. Toraks ve abdomen adımlarında hastalara ekspiryumda nefes tutturuldu. Elde olunan görüntüler bir işlemci (Workstation) tarafından otomatik olarak koronal düzlemde tüm vücut şeklinde oluşturuldu. İmajlar iki radyolog tarafından değerlendirildi. Değerlendirme sıra ile baş-boyun, servikal-torakal-lomber vertebralar, toraks, abdomen, pelvis,

47 extremiteler ve yumuşak doku planları şeklinde yapıldı. 34 olguda toplam 168 kemik alanı incelendi.

T1 ağırlıklı incelemelerde hipointens, T2 ağırlıklı incelemelerde hiperintens ve STIR’de hiperintens olarak izlenen alanlar potansiyel metastatik odaklar olarak yorumlandı. MR görüntülemede metastatik odak olarak saptanan lezyonların; sinyal özelliği, hangi kemikte yerleştiği, boyutu, fokal yada diffüz oluşu, komşu yumuşak dokulara yayılıp yayılmadığı değerlendi. MR görüntülerinin değerlendirilme süresi ortalama 20 dakika idi. Elde olunan bulgular hastalara ait yakın zamanlı sintigrafi tetkikleri ile karşılaştırıldı. Her iki inceleme birbirinden bağımsız olarak değerlendirilmiş olup iki yöntemin karşılaştırılması değerlendirmeler tamamlandıktan sonra yapılmıştır. Ayrıca sintigrafide potansiyel metastaz olarak düşünülen odağın T1, T2 ağırlıklı, STIR sekanslarda görünebilirliği kaydedildi ve yeni odak varlığı tesbit edildi.

4. BULGULAR

Saptanan tüm kemik lezyonları malign olma olasılığına göre kesin negatif, kesin pozitif, olasılıklı pozitif ve olasılıklı negatif olarak sınıflandırıldı. Tüm vücut MRG ile kemik sintigrafisinin kemik metastazlarını saptamadaki duyarlılık, özgüllük ve uyumları incelendi. Değerlendirmelerde khi-kare testi ve kapa katsayıları kullanıldı.

MRG ile 34 hastanın 20’si kesin negatif, 8 hasta kesin pozitif, 3 hasta olasılıklı pozitif ve 3 hasta olasılıklı negatif olarak değerlendirildi. Olasılıklı pozitif olarak kabul edilen lezyonlardan 2’si extremite yerleşimli 1’i vertebra yerleşimli fokal lezyonlar olarak izlendi. Olasılıklı negatif olarak değerlendirilen lezyonlardan 2’si kemiklerin eklem yüzlerine bakan alanlarda diffüz heterojen sinyal özelliğinde alanlar ve 1’i vertebra korpusunda fokal lezyon olarak izlendi. Metastatik lezyonların 13’ü vertebralarda, 10’u pelvik kemiklerde, 3’ü kostalarda, 6’sı extremitelerde,9’u sakrumda izlendi.

İki hastada kemik metastazına yumuşak doku kitlesi eşlik etmekteydi. 1 hastada mevcut metastazları dışında ek yeni bir odak saptandı. 1 hastada kemik

Benzer Belgeler