2. TÜKETİM VE TÜKETİCİ
2.2. Neden Tüketiyoruz?
Bu aşamada sorulması gereken en temel sorulardan birisi “İnsan neden tüketir?”
sorusudur. İnsanın doğuştan bir tüketici olarak ihtiyaçlarının var olduğu bilinmektedir. Bu
ihtiyaçlarını karşılamak için insan gereksinim duyduğu şeyleri bulur, yapar ya da hizmet satın
alır ve nihai olarak o şeyleri tüketir.
Burada insan neden tüketir sorusu yerine, “İnsanın tüketime dâhil olmasının altında
yatan sebepler ne olabilir?” sorusuna cevap aramak yahut anlamlı bir yanıt bulabilmek, daha
önemli olabilir (Albayrak ve Duyku, 2014:52). Burada bakılması gereken temel zemin
bireyin gereksinimleri ve bu gereksinimlerini karşılayış şeklidir. Tüketim kültürüne dâhil
olmuş olan kişinin isteklerinin şekillenişi, markaların gösterge değeriyle doğrudan ilgilidir
(Uztuğ, 2005:129). Tüketime dâhil olan birey, özellikle çağımızda sembollerle ve
göstergelerle meşguldür.
Semboller nesne ya da fikir gibi başka bir şeyin yerine geçen işaretlerdir. Ürünlerin
sahip oldukları semboller, belli sosyal sınıflarla, yaşam tarzlarına atıf yaptığından ek anlamlar
kazanır. Elbette ürünler bu sembolik anlamları nedeniyle tüketilirler. Tüketiciler toplumda
edindikleri rollerini tanımlamak için bu ürünleri satın alabilmektedirler. Birey, ürünün sahip
olduğunu düşündüğü etkileyici, hayranlık uyandırıcı, çağdaş, rahat, pahalı gibi anlamları
kendine aktararak benliğini zenginleştirme yoluna başvurabilmektedir (Odabaşı, 1999:58).
Markaların yoğun bir şekilde sembolleri kullanmaları işte tam da bu sebepten ileri
gelmektedir.
Ürünlerin sembolik anlamları çoğunlukla reklamcılar, marka yöneticileri ya da
tasarımcılar tarafından oluşturulmaktadır. Örneğin reklamlar bir kültürel anlam oluşturmakta
ve bu anlamlar markalara aktarılmaktadır. Markalar ise kimliğin sürdürülebilmesi için
sembolik kaynaklar olarak kullanılırlar. Bu yüzden çoğu bilinen markanın sembolik anlamları
ön plandadır. Birbirini tamamlayan ürünler ise bu anlamlardan yararlanmaktadırlar. Bu
durum tüketicileri de gruplandırmaktadır. Örneğin, Fransız şarabı içip BMW arabaya üst
düzey yöneticiler binerken, orta sınıf Mc Donald’s da yemek yemektedir (Odabaşı,1999: 59-
68). Tüm bunlar ürün ve hizmetlerin sembolik olarak tüketilmeleriyle ilgilidir.
Bireyin günlük hayatında yaşadığı değişimler, geliştirdiği insan ilişkileri tüketime
verilen değeri etkilemiş ve zamanla farklılaştırmıştır. Günlük hayatımızdaki bu değişimlerle
birlikte, tüketim eylemine yön veren şeylerde de değişim olmuştur. Hayat tarzının
farklılaşmasıyla tüketime yüklenen anlam başkalaşmış ve göze çarpar hale gelmiştir. Örneğin
evde hazırlanan yiyecekler yerini dışarıdan satın alınan hazır gıdalara bırakmıştır. Çok yiyen
insan, obeziteye yakalanmış ve obezitenin çözümünü de yine bir beslenme uzmanına
gitmekte -ve elbette maddi karşılığını ödeyerek- bulmuştur (Torlak, 2010: 49). Görülmektedir
ki gündelik hayattaki hızlı değişimler tüketim eylemlerini doğrudan etkilemektedir. Bu
değişimlerin temelinde ise popüler kültürün bireyi yönlendirmesi gerçeği yatmaktadır.
Popüler kültür, modern olana vurgu yapan ya da insanı özgürleştiren bir alanmış gibi
gösterilmektedir. Popüler kültür ürünleri, maalesef insanlara kalıcılığı değil geçiciliği
aşılamaktadır. Tüketiciye geçici mutluluklar, geçici hazlar sunmaktadır. Popüler kültür,
reklamlardan, pazarlama stratejilerinden, kampanyalardan faydalanarak kendini topluma
kabul ettirmiştir. Hatta bu kültür, tüketmeyen insanı kötü hissettirebilmeyi de sağlamaktadır.
Kısacası popüler kültür, kişileri tüketime teşvik ederken bir yandan da çoğu değerin içini
boşaltmaktadır (Coşgun, 2012:841). Son günlerde makyaj videoları çeken youtuber’ların
çoğalması örneği üzerinden gidecek olursak, makyaj artık popüler kültür tarafından belirli bir
davranış biçimi olarak sunulmakta ve herkesin makyaj yapmasını teşvik etmektedir. Bunun
yeni bir tüketim seyri ve genç kesimin bu kültür içerisinde önemli bir konumda olduğunun da
altı çizilmelidir.
Reklamlar, popüler kitaplar, dergiler, filmler, her gün bir yenisi çıkan televizyon
dizileri bireye şunu söylemektedir: “Sahip olduğun şeyler kadar değerlisin.” Bireye sürekli
bunu vurgulayarak, başarı kavramını daha çok sahip olmaya, mutluluk kavramını da
metalardan alınan hazlara bağlayıp amaç tüketimi daha da özendirmektir (Kırcı, 2014:89).
Reklamlar yoluyla sık sık karşılaştığımız, “farklı olun”, “farklılığınızı keşfedin”, “siz de
farklı olmayı hak ediyorsunuz” gibi ifadeler bizi daha fazla tüketmeye iten kuvvetler arasında
yer almaktadır (Odabaşı, 1999:46).
Bu halde, yukarıda sayılan özelliklerle birlikte çoğunlukla gençlerde fazlaca görülen
ve adına tüketim çılgınlığı, gösteriş meraklılığı yahut her ne dersek bu oluşum meydana
gelmektedir.
Birey sahip olduğu mal veya hizmetle kendisini diğerlerinden ayırmak, farklılaştırmak
yani gösteriş yapmayı tercih etmektedir. Aslında bu durum yeni değil, eskiden beri insanın
içinde var olan ve pek çok çalışmaya da konu olmuş bir durum olarak değerlendirilebilir
(Demirezen, 2010:103). Senemoğlu, tüketim toplumu üzerine yazdığı makalesinde, “gösteri
toplumu” vurgusu yapmaktadır. Gösteri toplumunu herkesin kendi görüntüsüne âşık olduğu
bir toplum olarak nitelemektedir. Kişinin öteki gösteri öznelerini gizliden gizliye gözetleme
durumu vardır. Bu bir başkasının yapıp ettiklerini gözetleme durumu aynı zamanda
kendisinin de gözetlendiği bilincinde olduğu gerçeğidir. Bir başkasının kendisini
gözetlediğinin farkında olan gösteri toplumunun bireyi, sürekli iyi veya güzel görünmek için
çaba sarf edecektir. Hal böyle olunca da birey kendi kendineyken göstermediği özeni,
topluluk içine, kalabalığa çıkarken üst düzeye çıkarmaktadır. Örneğin evde otururken topuklu
ayakkabılarımı giyinip şöyle bir gezineyim demezken, tam dışarı çıkacağı esnada acaba
saçım güzel mi görünüyor kaygısını yaşamaktadır (Senemoğlu, 2017:81).
Dini, kültürel birikimler, cinsiyet, yaş, medeni durum gibi faktörlerin de insanın
tüketimine farklı açılardan etkileri olmaktadır. Örneğin genç yaşta birisi ile orta yaş bir
kişinin satın alma eğilimleri, kullandıkları ürünler, ihtiyaçları birbirinden farklı olduğundan
farklı yaş aralığında, satın alma ile ilgili davranışlar da farklılık göstermektedir. Yine medeni
durum burada altı çizilmesi gereken başlıklardan biri olarak değerlendirilmektedir. Evli olan
bireylerin talepleriyle, yeni evlenenlerin yahut uzun süredir evli olanların tüketim şekilleri
farklılık gösterecektir. Özellikle gençler moda denilen şeye daha bağlıdırlar ve satın alma ile
ilgili tutumları da o yönde şekillenmektedir. Bununla birlikte çocuk sahibi olan ailelerin daha
çok çocuklarının ihtiyaçlarına göre harcama yaptıkları da vurgulanmalıdır (Coşgun,
2012:846).
Şimdilerde insanların kendilerini ifade etme ihtiyaçları, başkaları tarafından
beğenilme hissi, diğer insanların kişiyi onaylamalarını arzulaması gibi faktörler tüketim
ürünlerini bireyin kendisini sunmak için bir araç haline getirmektedir. İnsan tüketir çünkü
tüketmek, tüketicinin iç dünyasındaki belli eğilimleri tatmin etmektedir (Uztuğ, 2005:93).
Sonuç olarak farklı tüketicilerin neyi, neden tükettikleri konusu çok kapsamlıdır. Bununla
birlikte bu durum kişisel farklılıkların doğal sonucu olarak da görülebilmektedir. Tüketici
davranışlarını tam olarak anlayabilmek için, insanla ilgilenen bilim dallarının yanı sıra
teknolojik, ekonomik gelişmelerin takibi ile ilgili okumalar yapmak da önemli görülmektedir.
Belgede
Muhafazakâr kadınların online alışveriş yapma davranışları üzerine bir alan araştırması
(sayfa 34-37)