• Sonuç bulunamadı

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Tükenmişlik

Tükenmişlik kavramına ilişkin ilk kabul gören ve literatüre girmesini sağlayan tanımı 1974 yılında Herbert Freudenberger, “başarısız olma, yıpranma, enerji ve gücün azalması veya tatmin edilemeyen istekler sonucunda bireyin iç kaynaklarında meydana gelen tükenme durumu” şeklinde yapmıştır (Freudenberger, 1974:159).

Tükenmişlik, 1970’li yıllardan beri birçok bilim adamı tarafından farklı şekillerde yorumlanmıştır. Freudenberger ’den on üç yıl önce 1961 yılında Graham Greene batı toplumunun doğasında tükenmişlik problemleri olduğunun işaretlerini vermiştir. Bir doktorun kendisine koyduğu teşhis sonrasında; “ Bu tükenmişlik durumlarından birisidir, tedavi edilmezse cüzamlılar gibi kendi kendini yiyip bitirirsin” benzetmesini kullanmıştır (Rodgerson, 1994:1).

Tükenmişlik kavramı ile ilgili yapılmış olan ilk tanımlamadan bu yana kavram üzerine pek çok araştırma yapılmış ve tanımlar geliştirilmiştir. Cherniss’e göre iş stresine cevap olarak güdüsel, duygusal, tutumsal ve davranışsal değişiklikleri oluşturan tüm olguların bileşkesine eşdeğer bir baskı olan tükenmişlik, geçici bir yorgunluk veya zorlanma değil, bireyin işinden soğuması ile sonuçlanan kalıcı bir durumdur (Avşaroğlu, Deniz ve Kahraman, 2005:473). Cherniss tükenmişliği profesyonel anlamda öz etkinliğin bir fonksiyonu olarak algılamıştır. “Profesyonel öz etkinlik iş görevlerini gerçekleştirmek için yeteneği bir inanç olarak tanımlar. Bir kuruluştaki sosyal ve politik ortamın çalışanlar arasındaki iş uyumunu etkilemesi ve kişisel öz yeterlilikte eksilme olduğunda tükenmişlik oluşur” şeklinde ifade etmiştir ( Sheffield, Baker, 2005:179 ).

Tükenmişlik, başkalarına yardım sağlayan mesleklerde çalışan iş görenlerde, çalışma koşullarının bir sonucu olarak görülen; idealizm, enerji ve amaçta sürekli olarak artan bir kayıptır (Özgen, 2007: 117).

Farber (2000) tükenmişlik tanımını günümüzün çalışma koşullarını açıklayıcı bir şekilde yapmıştır. Ona göre tükenmişlik; denetçilerin ve müşterilerin isteklerini karşılama konusunda baskı, iş ortamında yoğun rekabet, para kazanma hırsı ve hak edilen kariyere ulaşamama hissinden oluşmaktadır (Scott, 2001:2).

Shirom ise tükenmişliği, bireysel düzeyde olumsuz duygusal bir yaşantıyı kapsayan, gelişmiş ve endüstriyel anlamda üst düzey ülkelerde kronikleşerek maliyetleri de arttıran ve sürekli yaşanan bir duyguya dayanan, bir olgu olarak kabul etmektedir (Rodgerson, 1994:18).

Cumming ve Nall tükenmişliği, “psikolojik danışmanlık yetersizliği” (Cumming ve Nall, 1983:229) olarak tanımlamışlardır.

Cardinell’in tanımına göre ise tükenmişlik, “insanın hayatında ortaya çıkan ciddi bir rahatsızlık belirtisi; orta yaş krizidir”. Bu bağlamda çalışma alanında yapılan çok sayıda araştırmanın, birçok insanın otuz beş ve elli yaşları arasında yaşamak zorunda olduğu, kariyer ve statü kazanma isteği başta olmak üzere, sosyal içerikli bazı problemler nedeniyle bunalıma girdiğini ortaya koyduğunu ifade etmiştir ( Izgar, 2001:147).

Türk Dil Kurumu’nun Güncel Türkçe Sözlüğünde tükenmişlik; “gücünü yitirmiş olma, çaba göstermeme durumu” olarak tanımlanmaktadır (http://www.tdk.gov.tr).

Veninga ve Spradley ise tükenmişliği; iş stresinin getirdiği, giderilemeyen ve psikolojinin giderek zayıflaması ile sonuçlanan durum, tükenen enerji ve duygusal tükenme, hastalıklara karşı direncin düşmesi, kişiler arası ilişkilerde artan duyarsızlaşma, artan tatminsizlik ve karamsarlık, artan devamsızlık ve iş verimsizliği sendromu olarak tanımlamaktadırlar ( Veninga ve Spradley, 1981:86)

Ancak günümüzde tükenmişliğin en yaygın ve kabul gören tanımı, aynı zamanda kendi adıyla anılan Maslach Tükenmişlik Ölçeğini de geliştirmiş olan Christina Maslach tarafından yapılmıştır. Maslach’a göre tükenmişlik “işi gereği yoğun duygusal taleplere maruz kalan ve sürekli diğer insanlarla yüz yüze çalışmak durumunda olan

kişilerde görülen fiziksel bitkinlik, uzun süreli yorgunluk, çaresizlik ve umutsuzluk duygularının, yapılan işe, hayata ve diğer insanlara karşı olumsuz tutumlarla yansıması ile oluşan bir sendromdur (Ardıç ve Polatcı, 2009:2).

Daha başka bir ifadeyle; tükenmişlik, çalışan bireylerin duygusal tükenmişlik (emotional exhaustion), kişiliğini kaybetme (depersonalization ) ve kişisel başarının azalması ( diminished personal accomplishment ) sendromudur (Maslach ve Jackson, 1986:164).

Duygusal Tükenmişlik (Emotional Exhaustion): Duygusal kaynaklardaki enerji boşalması ve tükenmesidir. Bu boyut tükenmişliğin temel taşı olarak değerlendirilebilir(Maslach, ve Leiter, 2005; Maslach, ve Jackson, 1981; Pines, ve Maslach, 1981). Bu aşamada tükenmişliğin stres boyutunu yaşayan birey kendisini fiziksel ve duygusal açıdan aşırı yıpranmış hissetmekte, işe odaklanamamakta ve müşterilerle iş arkadaşlarına karşı kendisini eskisi kadar sorumlu hissetmemektedir ( Maslach ve Zimbardo, 2001:2 ).

Duyarsızlaşma ( Depersonalization): Bireyin işi gereği karşılaştığı diğer insanlara ve işine karşı karamsarlığa kapılmasıdır. Bu boyut işlerini düzenli yapmaları için diğer insanlarla iletişim kuran çalışanlar arasında yaygındır.(Maslach, ve Leiter, 2005;

Maslach, ve Jackson, 1981; Pines, ve Maslach, 1981).Dozu gittikçe artan bu negatif reaksiyon çeşitli şekillerde ortaya çıkar. Kişi karşısındakine aşağılayıcı ve kaba davranır, onların rica ve taleplerini göz ardı eder. Çalışanların hizmet verdikleri kişilere insan yerine nesne gibi davranmaları ile kendisini gösterir. Bu durumdaki çalışanlar, etkileşimde bulundukları kişilere ve çalıştıkları örgüte karşı mesafeli, umursamaz ve alaycı bir tavır takınırlar. Davranışlarının altında yabancılaşma duygusu ve savunma mekanizmasının devreye girmesi yatmaktadır (Sürgevil, 2006:138)

Düşük Kişisel Başarı Hissi (Diminished personal accomplishment) : Kişisel başarı, kişinin işindeki yeterlilik ve başarı duygularını tanımlar. Bireyin başkaları hakkındaki olumsuz düşünceleri kendisi hakkında da olumsuz düşünmesine yol açar.

Kişi bu düşünce ve yanlış davranışları ile kendisini suçlu hisseder. Kendisini kimsenin sevmediğine dair bir duygu geliştirir. Kendisi hakkında başarısızlık hükmünü verir. İşte bu noktada tükenmişliğin üçüncü aşaması olan düşük kişisel başarı hissi ortaya çıkar.

Bireylerin kendileri ile ilgili değerlendirmelerinin olumsuz bir nitelik kazanmasının sonucu olarak, işinde ve işi gereği karşılaştığı kişilerle ilişkilerinde başarısızlık ve yeterlik duygularında azalma görülür. İşinde ilerleme kaydedemediğini, hatta gerilediğini düşünen bu kişiler kendilerini suçlu hisseder (Maslach, ve Goldberg, 1998, Sürgevil, 2006:34-138)