• Sonuç bulunamadı

1. GİRİŞ

1.1. Problem Durumu

Meslek ve iş hayatında çalışanların çoğunun en az bir kez yaşadığı ancak tanımını tam olarak bilmediğinden adlandıramadığı bir kavram olan tükenmişlik, günümüzde literatürde yerini almış ve bir sendrom olarak tanımlanmıştır.

Tükenmişlik (Burnout) kavramı ilk kez 1974 yılında Freudenberger tarafından ortaya atılmış (Maslach & Jackson,1981:99) ve “başarısız olma, yıpranma, enerji ve gücün azalması veya tatmin edilemeyen istekler sonucunda bireyin iç kaynaklarında meydana gelen tükenme durumu” şeklinde tanımlanmıştır (Freudenberger, 1974:159).

Tükenmişlik, iş ve meslek hayatına bağlı stresin uzun dönemli bir sonucu olarak değerlendirilmektedir ve özellikle doktorlar, hemşireler, psikologlar, öğretmenler, avukatlar, çocuk bakıcıları, danışmanlar ve güvenlik görevlileri gibi insanlarla ilişkileri fazla olan iş ve mesleklerde görülmektedir (Gorter, Eijkman ve Hoogstraten, 2000:262;

Özdemir ve Diğ., 2003:14; Pines ve Keinan,2005:632).

Tükenmişlik ciddi bireysel ve örgütsel sorunlara yol açmaktadır. Tükenmenin yalnızca iş koşullarına bağlı gelişmediği mükemmeliyetçilik, ayrıntıcılık gibi obsesif kişilik özelliklerini taşıyanlarda amaçlarına, beklentilerine erişememenin sonucunda da görüldüğüne ilişkin çalışmalar vardır. Bu çalışmalar, kişiler arası ilişkiler, motivasyon, fazla iş yükü ve kişinin stresle başa çıkma becerisinin tükenmişlikle ilişkili olduğunu göstermektedir (Koç ve Topaloğlu, 2010:240).

Örgütsel açıdan ise, bireyin işe geç gelmesi, erken ayrılması, işi bırakması, dinlenme raporları alması, işte yeniliklerin, yapıcı eleştirilerin, üretkenliğin ve aşırı girişimlerin kısırlığı gibi sorunlarla kendini göstermektedir ( Aktuğ, İ.Y. ve Diğ., 2006:93).

Tükenmişlik beraberinde bir dizi problemi de getirerek meslekte, başa çıkılamayan sorunları ortaya koyar. Tükenmişlik birçok meslekte bir sorun olmakla birlikte, yardımcı mesleklerde daha yaygındır. Öğretmenlerin yanı sıra, yöneticiler, danışmalar, doktorlar, hemşireler ve polisler başkalarının refahını sağlamak için çalışırlarken, rutin işlerinde bile aşırı sorumluluk ve ek yük üstlenmek zorunda kalırlar. Sınırlı kaynaklarla

birleşen bu ağır sorumluluk uzun çalışma saatleri, marjinal çalışma koşulları, hizmet anlamında mantıksız taleplerle birleştiğinde sonuç kronik stres ve tükenmişliğe yol açar (Dworkin, 1987:1).

Türkiye’de de tükenmişlik ile ilgili birçok araştırma yapılmıştır. Bu araştırmaların çoğunluğu insanlarla yoğun iletişim halinde olan, hekimler, hemşireler, sağlık çalışanları, öğretmenler ve akademisyenler üzerinde yapılmıştır ( Topaloğlu ve Diğ., 2007:32).

Ancak yapılan çalışmaların genelinde ya mesleki tükenmişlik, ya da iş ’teki tükenmişlik konuları ayrı ayrı araştırılmış, meslek elemanlarının tükenmişlik durumları araştırılmış ancak meslek ve iş arasındaki bağlantıdan doğan tükenmişliğe çok fazla değinilmemiştir.

Bu bilgiler ışığında, iş ve meslek kavramları birbirine karıştırılmaktadır. Tanım ve içerik açısından benzeşse de iş (Job) ve meslek (Profession) birbirinden farklı kavramlardır. Meslek (Profession); genellikle ileri düzey bir eğitim ve öğretim gerektiren (Oxford,1993:993) bilgi birikimi ve beceri düzeyine bağlı olarak bireyin kazandığı unvanın adıdır. İş ( Job); düzenli para ödenen pozisyon (Oxford,1993:673), bir sonuç elde etmek, her hangi bir şeyi ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik ve çalışma (TDK,2012) veya bireylerin genellikle herhangi bir maddi karşılık için yerine getirdikleri fiziksel ve zihinsel çaba olarak ifade edilebilir (Koç ve Topaloğlu, 2010:34).

Bir kişinin mesleği ile işi aynı olabilir. Örneğin; lisans düzeyinde bir eğitim ve öğretim sonucunda inşaat mühendisi meslek unvanına sahip olan kişi aynı zamanda inşaat mühendisliği işini de yapıyor olabilir. Bu kişinin meslek unvanı da iş unvanı da inşaat mühendisidir. Diğer yandan kişinin mesleği ve işi farklı olabilir. Örneğin, inşaat mühendisi meslek unvanına sahip olan kişi herhangi bir işletmede üst düzey yöneticilik işi yapıyor olabilir.

Meslek ileri düzey bir eğitimin ve öğretimin sonucu olarak alınan bir unvan olduğuna göre, birey bir mesleğe sahip olmamasına karşın bir işi olabilir. Ya da bireyin işi yoktur. Ancak bir meslek unvanına sahiptir. Çünkü meslek unvanı kazanıldığı andan itibaren ömür boyu devam eden bir kavramdır (Koç ve Topaloğlu, 2010:35).

Bu araştırmada işgörenlerin mesleklerinde yaşadıkları tükenmişlik durumu ile işlerinde yaşadıkları tükenmişlik durumları ayrı ayrı ele alınmaya çalışılmaktadır. Diğer bir ifade ile tükenmişlik sendromu iki boyutlu olarak ele alınmaktadır.

Stres ve tükenmişlik arasındaki frekans öğretmenler başta olmak üzere insana hizmet eden uzmanlar açısından genellikle yüksek çıkmaktadır. Tükenmişlik, kronik iş stresine bağlı olumsuz sonuçları ifade eder. Tükenmişlik, bireyde duyarsızlaşma ve kişisel başarıda azalma duygusu gibi bileşenleri içerir ( Huebner, Gilligan ve Cobb, 2002:3). Tükenme yaşayan bir öğretmenin duygularını öğrencilerine yansıtmasının çok büyük bir toplumsal karmaşaya yol açacağı da bir gerçektir.

Yapılan araştırmalar öğretmenlerin dörtte birinin mesleklerini son derece stresli olarak tanımladığını ortaya koymuştur. Bunun sonucu olarak da öğretmenliğin “yüksek stres” kategorisinde bir meslek olduğu varsayımına ulaşılabilir (Kyriacou, 2001:27).

Her dört öğretmenden birinin stres nedeniyle tükenmişlik yaşaması ve bunun yansımaları eğitim öğretim sisteminde ciddi anlamda problemlerin yaşamasına sebebiyet verecektir.

Öğretmenlerin, mesleklerinin onlara yüklediği sorumluluklar ve özel uygulamalar nedeniyle bu sendroma yakın oldukları düşünülerek mesleki tükenmişlik düzeyleri birçok araştırmaya konu olmuştur. Bu konuda literatür incelendiğinde, yurt dışında tükenmişlik ve öğretmen tükenmişliği konusunda yapılmış çok sayıda araştırma olmasına karşın, Türkiye’de konuyla ilgili çalışmaların özellikle son yıllarda arttığı görülmektedir (Kayabaşı, 2008:6).

Öğretmenlerin stresli bir meslek sahibi olmaları sadece bu nedenlerle sınırlı değildir.

Bunların yanı sıra öğretmenlerden gerçekleştirmeleri istenen çeşitli beklentiler vardır.

Günümüzde öğretmenlerden beklenen, bireyleri sürekli ve hızlı bir şekilde değişim gösteren teknolojik bir topluma hazırlamaları ve toplumun çeşitli problemleriyle uğraşmalarıdır (Akçamete, Kaner ve Sucuoğlu 2001: 1).

Öğretmenlik mesleğinde yaşanan tükenmişliğin ölçülmesi, değerlendirilmesi ve bunun sosyal, psikolojik ve mesleki nedenlerinin ortaya konulması oldukça önemidir.

Bu araştırmanın konusu; Öğretmenlerin mesleki tükenmişlik düzeyleri ile işlerindeki

Diğer yandan, araştırmada öğretmenlerin meslekleri ile iş yaşantıları arasındaki farklılaşmanın tükenmişliklerini hangi düzeyde etkilediği sorusuna cevap aranmaktadır.