• Sonuç bulunamadı

2. KURAMSAL AÇIKLAMALAR VE ĐLGĐLĐ ARAŞTIRMALAR

2.2. Tükenmişlik Düzeyi

2.2.1. Tükenmişlik Kavramına Genel Bir Bakış

“Tükenmişlik” (burnout), duygu yaratma ve hissetme becerisinin engellenmesi, içsel duygusal tepkilerin uyuşması anlamına gelmektedir (Maslach ve Jackson, 1984; akt.: Uysal, 2007, s.21).

Tükenmişlik terimi orjinal olarak fazla çalışma ile ortaya çıkan bir aşırı duygusal yorgunluk ve bunun sonucunda iş sorumluluklarını yerine getirememe durumudur (Orley ve Kuyken,1993; Bowling, 1993; Dünya Sağlık Raporu 1998; akt.: Gümüş, 2006, s.58).

Kendilerini işine adayan, çeşitli sebeplerle yoğun iş yükü altında yaşayan kişiler "tükenme" durumuyla karşı karşıya kalırlar. Bu insanlar bazen yoğun olarak "hayat çekilmez" duygusunu yaşarlar. Bu duygu, ilk olarak 1974 yılında klinik psikolog (psikoterapist) Dr. Herbeit Freudenberger tarafından, "Journal of Social Issues" de yayınlanan makale ile psikoloji literatünde "tükenme" belirtisi olarak tanımlanmıştır. Tükenme belirtisi, genellikle "çok başarılı" olmak için yoğun ve dolu bir programla çalışan, her çalışmada, kendi üzerine düşenden fazlasını yapan ve sınırlarını tanımayan kişilerde görülür. Yani tükenmişlik genel olarak aşırı idealize olup, reelde bunları elde edemeyen, hayal kırıklığı yaşayan bunu çok büyük bir egosal sorun haline getirerek

yoğun stresi başlatan ve bununla mücadele etmede yenik düşen kişilerde görülmektedir.

Maslach ve Jackson (1981, s.106) tarafından yapılan araştırmada çalışanların ilgilenmeleri gereken insan sayısı arttıkça tükenmişlik düzeylerinin de arttığı gözlemlenmiştir. Bu kişilerde tükenmişliğin boyutlarından duygusal tükenme ve duyarsızlaşmanın arttığı, kişisel başarının azaldığı ortaya çıkmıştır.

Literatürde tükenmişlik ile stres birbiriyle ilişkilendirilmiştir. Đkisi aynı şey olmamakla birlikte tükenmişlik bir tür stres olarak kabul edilebilir. Strese girmek her zaman olabilecek anlık bir olaydır, ancak tükenmişlik bir süreç sonucunda oluşur. Ancak tükenmişlik, strese benzer belirti ve etkilere sahiptir.

Buna göre; tükenmişlik bedenin stresli durumlarda verdiği üç aşamalı tepkinin sonuncusudur. Hans Selye bu aşamalı tepkiyi Şekil 2‘de görüldüğü gibi “Genel Uyum Sendromu” olarak adlandırmıştır (Cotrell,1982; Aydın, 2002).

Direncin Normal Düzeyi

ALARM DĐRENME TÜKENME

Şekil 2: Genel Uyum Sürecinin Üç Dönemi (Baltaş ve Baltaş, 2002, s.26) Strese

Direnme Düzeyi

Lamberton ve Minor’a göre (1995) birinci aşamada stres kaynağıyla yüzleşme yada stres kaynağından kaçma tepkisi meydana gelir; “alarm aşaması” olarak adlandırılır (Aydın, 2002). Đkinci aşama ‘uyum aşaması’dır ve stres kaynağıyla uyum sağlanırsa her şey normale döner. Bu aşamada kaybedilen enerji, yeniden kazanılmaya ve bedendeki tahribat giderilmeye çalışılır. Eğer stres kaynağıyla başa çıkılamaz ve uyum sağlanamazsa fiziksel kaynaklar kullanılamaz ve üçüncü aşamaya geçilir. Buna ‘tükenmişlik aşaması’ denir (Yücel, 2006, s.14).

Tükenmişlikle ilgili günümüzde en yaygın kabul gören tanım, konuyla ilgili çalışan araştırmacılar arasında kavramı gündeme getiren ilk araştırmacı olmamakla birlikte, tüm araştırmalarını bu konuya vakfeden, neticede tüm araştırmalarını 1982'de, "Burnout: The Cost of Caring" adlı bir eserde toplayarak bu çalışma ile daha sonraki tükenmişlik inceleme ve araştırmalarına kaynak teşkil eden temel bir eser sunan Christina Maslach’a aittir. Yine Maslach, 1986'da Jackson'la birlikte evrensel olarak tükenmişliği ölçmede kabul gören Maslach Tükenmişlik Ölçeği'ni (Maslach Burnout Scale) geliştiren isimdir. Maslach’a göre (1982); tükenmişlik işi gereği sürekli olarak diğer insanlarla yüzyüze çalışan kişilerde sıklıkla ortaya çıkan üç boyutlu bir sendrom (syndrom) olarak kabul edilmektedir. Bu üç boyut (compenents); duygusal tükenme (emotional exhaustion), duyarsızlaşma (depersonalization), ve kişisel başarıda düşme hissi (personel accomplishment) olarak belirtilmiştir.

Duygusal tükenme; tükenmişliğin bireysel stres boyutunu belirtmekte ve “bireyin duygusal ve fiziksel kaynaklarında azalmayı” ifade etmektedir (Maslach, Schaufeli, Leiter, 2001, s.402; Wright ve Douglas, 1997, s.492). Duyarsızlaşma; tükenmişliğin kişiler arası boyutunu temsil etmekte ve müşterilere yönelik negatif, katı tutumları ve işe karşı tepkisizleşmeyi belirtmektedir (Maslach, Schaufeli, Leiter, 2001, s.403; Wright ve Douglas, 1997, s.492). Düşük kişisel başarı duygusu ise; “kişinin kendisini olumsuz değerlendirme eğiliminde olması”nı ifade etmektedir (Maslach, Schaufeli, Leiter, 2001, s.403; Maslach ve Zimbardo, 1982, s.5;

Wright ve Douglas, 1997, s.492; akt.: Budak vd., 2005, s.96-97). Tükenmişliğin üç boyutlu yapısı pek çok araştırma ile desteklenmekle birlikte, tükenmişliğin temelinde duygusal tükenme boyutununu bulunduğu, duyarsızlaşma ve kişisel başarı hissi boyutlarının buna eşlik ettiği ileri sürülmektedir (Çokluk, 2003).

Storlie’ye (1979) göre tükenmişlik, bireyin ters giden bir şeyin olduğunu ve buna inanmayı reddeder olduğunda gelişir. Bu durum sürekli ümitsizlik ve olumsuzluğun olduğu bir enerji tükenişidir. Bu görüşe göre tükenmişlik, değişimi imkansız görünen durumların insan ruhuna çizdiklerinin birikimi ile oluşan bir durumdur. Bu bir "Mesleksel Otizm"dir. Duruma engel olma çabası görülmez, hatta bazen uyum gibi görülebilir. Yaratıcılık yok olur. Daha iyisi için uğraş verilmez (Akt: Tümkaya, 1996, s.11).

Tükenmişlik üzerine yapılan araştırmalar, 1940’lara dayanmaktadır. Selye ve Heuser psikiyatrik gözlemler ve stres üzerine araştırmalar yapıyorlardı. Fakat, esas olarak sindirim sistemi, kalp-solunum ve cinsellik konuları üzerinde uzmanlaşmışlardır (Selye ve Heuser, 1956, s.3). Selye’ye göre stres; istekler topluluğuna insan vücudunun verdiği fiziksel tepkilerdir (Rassieur, 1982, s.19; Selye, 1957, s.423; Selye, 1993, s.11). Ampirik stres çalışmalarının geliştirilmesi ile birlikte tükenmişliği inceleyen erken dönem araştırmacıları Selye’nin stres modelini, iş doyumunun sosyal boyutuna uygulamışlardır (Cherniss, 1980, s.11; Freudenberger ve Richelson, 1980, s.9-15; Maslach Vd., 2001, s.397). Kısaca, Selye gözlenebilir bilginin fizyolojik analizini incelemiş ve bunu da stres diye adlandırmıştır. Tükenmişlik; stresin bir psiko-sosyal fenomen olarak daha sonraları başka bir isimle atfedilmiş halidir (Canter ve Freudenberger, 2001, s.117; akt.: Güllüce, 2006, s.7).

Tükenme terminolojisi, 1960’lar ve 70’lerde, değerlerdeki ani değişmeden kaynaklanan sosyal eylemsizliği ve hizmet sektöründe çalışanların durumlarını meşrulaştırmak için kullanılmıştır (Canter ve Freudenberger, 2001, s.120; Freudenberger

ve Richelson, 1980, s.26; akt.: Güllüce, 2006, s.7-8).

Tükenmişlik literatürüne Cherniss'in de önemli katkıları olmustur. Cherniss, ilk dalga tükenme araştırmacılarından olan önemli bir şahsiyettir. Cherniss, 1980'de örgütsel, kişisel ve kültürel faktörleri içeren bir teori sunup, konunun kompleksliğine dikkat çekmiştir. Cherniss, günlük çalışma hayatında hergün karşılaşılan sorunlar, iş hayatının gerçekleri ile romantik-mistik düşünce arasındaki uçuruma dikkat çekmiştir. Başka bir deyişle, tükenmişliğin çalışanın beklentileri ile iş hayatının gerçekleri arasındaki uçurumdan kaynaklandığını ilk ortaya koyan Cherniss olmuştur. Cherniss; çalışma ortamındaki, bireysel farklılıklardan kaynaklanan örgütsel unsurlara odaklanmıştır. Halbuki; Freudenberger (1974), Jackson ve diğerleri (1986) tükenmeyi, bireyin perspektiften tanımlamışlardır. Sağlık sektöründe çalışanların kişisel durumları ve karşılarındakilerin talepleri ve durumu arasındaki transaksiyonel dengesizliği ele alan açık seçik bir tükenme modeli sunmuştur. Şimdiye dek, bu kavramsal çalışmaya cevap verecek bir araştırma yapılmamıştır. Stalker ve Harvey bu zamanlarda yapılan araştırmalarda eksik olan şeyin akademik ve profesyonel tanımının yapılmadığında görmüş ve bu yüzden de tartışmalarda ilerleme sağlanamadığını ileri sürmüşlerdir (2002, s.56; akt.; Güllüce, 2006, s.8).

Sosyal psikolog olan Maslach, işte bu zamanda tükenme ile ilgili araştırmalarıyla adından söz edilen kişi olmuştur. Araştırmalarda 2.dalgayı başlatmak için gereken kavramsal tanım, Maslach tarafından yapılmıştır. Diğer bir katkısı da, tükenmenin sebepleri üzerine yaptığı teorik etkidir (Leiter ve Maslach, 1988, s.297; Maslach ve Leiter,1997, s.15). Maslach’ı izleyen araştırmalar, onun tanımından hareket ederek, fenomenin sosyal boyutuna atıfta bulunmuşlardır (Güllüce, 2006, s. s.9).

Şekil 3’te kavramsal şema halinde tükenmişliğin sebepleri, belirtileri, sonuçları sunulmuştur.

Şekil 3: Tükenmişliğin Sebepleri, Belirtileri ve Sonuçları (Maslach, 1982)