• Sonuç bulunamadı

2.3. Tükenmişliğin Nedenleri

2.3.1. Tükenmişliğin Bireysel Nedenleri

Bireysel özellikler, bireyin sahip olduğu, bazı durumlarda tükenmişliğine etkilerini azaltıcı bir rol oynayan özellikleri ifade etmektedir. Tükenmişliği etkileyen bireysel ve sosyal özellikler arasında cinsiyet, yaş, eğitim, medeni durum, iste kişilik yapısı sayılabilir (Arı ve Bal,2008, s.136-137). Çalışma hayatında; pasif, gergin, kontrolsüz, güçsüz, sabırsız, hoşgörüsüz, kendine güvensiz, amaçları belli olmayan, kararsız vb. kişilik özelliklerine sahip bireylerin, bu özellikleri barındırmayan diğer işgörenlere nazaran daha fazla tükenmişlik yaşama ihtimallerinin yüksek olduğunu veya bu işgörenlerin tükenmişlikle basa çıkma hususunda daha başarısız olabildikleri belirtilmektedir. Tüm bireylerin tükenmişlik yasama olasılığının var olduğu kabul edilmekle birlikte belirli özellikteki bireylerin bu ihtimallerinin daha yüksek olduğu söylenmektedir. Bu özellikler arasında; A tipi kişilik yapısında olma, dış kontrol odaklı olma, kendine yeterlilik, empati yeteneği ve duygusal kontrol özelliklerinden yoksun olma, gerçekçi olmayan beklentilere sahip olma ve farklı demografik özellikler sayılabilmektedir. Bazı demografik özellikler bireylerin tükenmişlikten etkilenmesine sebep olmaktadır (Cordes ve Dougherty, 1993, s. 632).

Kişilik Yapısı

Bireyin sahip olduğu biyolojik ve psikolojik özellikleri ifade eden kişilik kavramı

tükenmişlik düzeyini belirleyen bir diğer unsur olarak karsımıza çıkmaktadır. Kişilerin diğer insanlarla ilişkileri, sorunları karşılama biçimleri, olaylara, durumlara, çevresine yaklaşımları,

kendilerini kontrol edebilme yetileri tükenmişlik düzeyinde belirleyici olmaktadır (Arı ve Bal, 2008, s. 137-138).

Birçok araştırmaya göre kişilik, bireyin hem işle ilgili algılarını, hem de duygusal tepkilerini etkilemektedir. A tipi ve B tipi olmak üzere iki temel kişilik vardır (Gezer, 2008, s. 32).

A-Tipi kişiliğe sahip insanların, çok çalışan, zaman, nicelik ve sayılarla ilgili olarak kaygılar duyan, bir yandan kendilerinden emin görünürken; diğer yandan kendilerini önemli derecede eleştiren kişiler olduğu ifade edilmektedir A-Tipi kişilerin, sabırsızlık, rekabetçilik gibi özelliklerinin ve kişilerarası ilişkilerinde düşmanca yaklaşımlarının yanı sıra, kendileri hakkında yüksek beklentilere sahip oldukları, ben-merkezci davrandıkları ve sosyal açıdan sorunlu oldukları ifade edilmektedir. Kontrol ve başarı yönelimli olarak mükemmeliyetçilikleri, kendilerine dayattıkları aşırı iş yükü ile de işkolikliklerin dikkatini çekmektedir. Ayrıca, uzun saatler çalışmaya ve fazla mesai yapmaya eğilimli oldukları da kaydedilmiştir (Şahin, Basım ve Akkoyun, 2011, s. 32).

B tipi kişilik özelliğindeki kişiler işleriyle ilgili olarak oldukça rahat davranırlar. Zaman ve başarı ile ilgilenmemek, işte kalite aramak, başkalarıyla yarışmamak, kendisinden emin, sağlığına düşkün ve boş vakti bol olmak, her şeyi olduğu gibi kabul etmek, herkesle dostluk içinde olmak, çevreye açık ve sosyal yaşamı seven bir özellik taşımak temel özelliklerdendir. B tipi kişilik özelliği gösteren kişilerin bazı zararlı alışkanlıkları (sigara, alkol vb.), ya da kalıtsal kalp problemleri olsa bile daha sağlıklı kişiler olarak da adlandırılabilir. Bu kişiler stresin etkisinden de kolayca kurtulabilirler (Aktaş, 2001, s. 31).

Ayrıca, ulaşılması olanaksız hedeflere sahip olmak, zihni yorgunluk, bireyin kendisini aşırı güdülemeye çalışması katı kurallar, her şeyi mükemmel yapma isteği, insanlarla sık sık karşı karşıya gelme ve zamanı gelmeden üst makamlara terfi etmek gibi faktörler de tükenmişliğe yol açmaktadır (Çiper, 2006, s. 21).

Yaş

Tükenmişliğin gençlerde ve ileri yaştaki çalışanlarda görülme düzeyi farklılık

göstermektedir. Tükenmişliğe ilişkin yapılan araştırmalarda genç çalışanların, mesleğin ilk yıllarında beklentilerinin de yüksek olması nedeniyle daha fazla tükenmişlik hissettikleri ortaya konulmuştur (Arı ve Bal, 2008, s. 137). Bunu sebebi, ileri yaştaki kişilerin geçmiş hayatlarında tükenmişlikle mücadelede başarı ve direnç kazanmalarıdır (Sarıkaya, 2007, s. 18- 19). Çalışanların yıllar geçtikçe çalışma ortamına uyum sağlaması, alışkanlıklar edinmesi, uyum sağlayanlar örgütlerinde kalırken, uyum sağlayamayanların örgütlerinden ayrılması yaslıların neden daha az tükenmişlik yasadıklarına bir açıklama olarak getirilmektedir (Aydoğan, 2008, s. 46- 47).

Cinsiyet

Cinsiyet ve tükenmişlik ilişkisine bakıldığında, kadınların tükenmişliğe daha yatkın

oldukları görülmektedir, Çünkü çalışan kadınlar işleri bitip eve döndüklerinde bir başka role bürünüp ağır bir yükün altına girebilmektedirler. İşyerinden çıktıktan sonra alışveriş, çocuk yetiştirme, ev temizliği gibi işlerin genelde kadınların üzerine kalması kadınların tükenmişlik sendromu yaşamalarına neden olabilmektedir. Erkeklerde ise tükenmişlik sendromu aşırı çalışan, ev ve iş arasında sıkışmış 40- 45 yaşlarındaki bireylerde görülmektedir. Bir başka bakış açısıyla bakıldığında, kadınlar fiziklerine daha çok önem verdiklerinden sık sık diyet yapmaktadırlar. Bazı durumlarda hatalı veya yetersiz beslenme fiziksel yorgunluğa sebep olduğundan tükenmişlik sendromu da görülebilmektedir (Sabuncuoğlu, 2009, s.195- 196).

Bazı araştırmaların sonuçlarında kadınların daha fazla tükenmişlik sendromu yaşadıkları bulgularına ulaşılırken, bazı araştırmaların sonuçlarında ise erkeklerin daha fazla tükenmişlik sendromu yaşadıkları bulgularına ulaşılmıştır. Yine cinsiyet değişkeninin tükenmişlik üzerine etkisinin olup olmadığını tespit etmek amacıyla yapılan bazı araştırmalarda ise cinsiyet farklılığından kaynaklanan bir tükenmişlik olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu araştırmaların sonuçlarının birbirinden farklı olmasının nedeni kültür, çalışanın mevkisi, çalışma koşulları, iş-aile çatışması gibi birçok değişkenin tükenmişlik üzerinde etkisi olmasıdır (Ronen ve Pines, 2008, s. 678- 679).

Medeni Durum

Tükenmişlikle ilişkili olduğu düşünülen diğer bir demografik değişken medeni durumdur. Bununla birlikte, yapılan araştırmalarda farklı sonuçlar elde edildiği dikkat çekmektedir. Bekârların evlilere nazaran daha fazla tükenmişlik yaşadıklarını belirtmektedirler (Maslach ve Jackson, 1981, s. 111). Diğer taraftan, Basım ve Şeşen(2006) tarafından hemşireler üzerinde yapılan araştırma sonunda medeni durumun tükenmişlik üzerinde bir etkisinin olmadığını destekleyen bulgular elde edilmiştir. Evlilerin duygusal tükenme puanları bekârlardan fazladır ancak bu fark anlamlı çıkmamıştır.

Eğitim

Bireylerin almış oldukları eğitim tükenmişlik düzeyinde etkili olan bir diğer etmendir.

Eğitim alanında yapılan çalışmalar farklı sonuçlar ortaya koymaktadır. Ancak, çalışmaların büyük çoğunluğu eğitim arttıkça tükenmişlikle mücadelede başarının artacağı ve eğitim düzeyi ile tükenmişlik arasında ters bir ilişki olacağı varsayımında bulunmalarına rağmen, sonuçlara bakıldığında eğitim arttıkça tükenmişliğin de arttığı gözlenmektedir. Bu sonuç eğitim arttıkça stres yaratan durum ve sorumluluklarla karşılaşma olasılığının artması ile de açıklanabilir. Eğitim arttıkça bireylerin geleceğe yönelik kariyer beklentilerinin artması da bir

stres kaynağı olarak görülebilir (Arı ve Bal, 2008, s.137). Ayrıca eğitimli bireyler bu durumu fark ettiklerinde mücadele etme eğiliminde olabilmektedirler.

Dolayısıyla yüksek eğitim tükenmişlik sendromuna yakalanma riskini arttırır Fakat duygusal tükenmişliğin sorunlarını daha çok yaşayan bu kişiler tükenmişliğin alt boyutlarıyla daha kolay mücadele edebilmektedirler (Alp, 2007, s. 32). Bazı araştırmalarda ise eğitim düzeyi yüksek olanların tükenmişlik düzeylerinin daha düşük olduğu belirtilmektedir (Günüşen ve Üstün, 2010, s. 41).