• Sonuç bulunamadı

2. YAŞADIĞI DÖNEMİN TASAVVUFÎ DURUMU

3.3 BAZI USÛL, ÂDÂB VE ZİKİRLER

3.3.3 Sulûk ve Halvet Âdâbı

Arapça bir kelime olarak sulûk yola girmek, yol almak,1174

davranış, tavır ve hareket1175 anlamlarına gelmektedir. Tasavvufî bir kavram olarak ise, Hakk yolcusunun

1171 Nûreddin Birîfkânî, s. 327. Ayrıca bkz. Geylânî, s. 1042; Gürer, s. 240

1172 Nûreddin Birîfkânî, s. 331. Ayrıca bkz. Geylânî, s. 1049-1050; Gürer, s. 239-240 1173 Nûreddin Birîfkânî, s. 325-326. Ayrıca bkz. Geylânî, s. 1050-1052; Gürer, s. 244-247

164

bir şeyhe bağlanarak ve belli bir metodla Hakk Teâlâ’ya doğru, yani kemalâta doğru iç (manevî) planda yaptığı yolculuğa denir. Bu, sonu olmayan bir yolculuktur. Hacı Bayram Veli Eşrefoğlu Rumî resmî sulûkunu bitirince, ona bu yolun sonunun olmadığını ifâde sadedinde "Bir velinin, bin yıl ömrü olsa ve bu süre içinde sulûka devam etse, peygamberlerin topuğuna bile varması imkânsızdır." der. 1176

Halvet Arapça bir kelime olarak kişinin kendi başına veya bir başkasıyla tek başına kaldığı mekân1177, yanlızlık, tek başına olma, uzlet, kendini tecrit etme, halvet

yeri, yanlızlık yeri, inzivâ köşesi, zâviye ve kulübe gibi anlamlara gelir. Tasavvufta ise tasavvufî hayata yeni başlayan kimsenin insanlardan ayrılmasıdır. Bundan gaye Allah düşüncesi üzerine zihnî yoğunlaşmayı kolaylaştırmaktır. Halvetin birtakım şartları bulunmaktadır.1178

Daha önce de belirttiğimiz gibi Birîfkânî sulûk ve halvet âdâbını konu alan bir mektubunda1179 uzun bir müddet Kādiriyye tarîkatını uyguladığını ve bunun sonucunda tarîkatın erkânına, şartlarına ve sulûk esnasında uygulanan âdâba muttalî olduğunu ifade eder.1180

Birîfkânî’ye göre, Abdulkadir Geylânî’nin uyguladığı nitelikte bir sulûk için bir takım şartlar gerekmektedir:

Öncelikle mürîdin el aldığı şeyhinin tam bir velî ve mürşîd olduğuna inanması gerekmektedir. Çünkü bu itikatta olmayan bir mürîdin şeyhinden faydalanması mümkün değildir.

İkinci olarak, mürîdin şeyhine gidip, ona uyması ve telkin ettiği âdâb ve şartlar konusunda rızâ göstermesi gerekmektedir.

1174 Cebecioğlu, s. 587 1175 Mutçalı, s. 402 1176 Cebecioğlu, a.y. 1177 Mustafa, s. 293 1178 Altıntaş, s. 125 1179 Keznî, s. 72-78 1180 Keznî, s. 72

165

Üçüncü olarak, şeyh mürîdi halvete soktuğu zaman, mürîdin şeyhinin âdâb ve şartlar hususundaki emirleri karşısında gassâlın elindeki meyyit gibi olması gerekmektedir.1181

Birîfkânî söz konusu mektubunda halvet esnasında yapılması gerekenleri de anlatmaktadır:

Ona göre halvete giren mürîd, halvete girdiği yeri kabri olarak bilir ve tüm günahlarından dolayı bir daha dönmemek üzere tevbe eder. Mürîd halvet yerine gelip oturduğu zaman, sayısızca “Lâ ilâhe illallâh” sözünü tekrar eder. Sabah namazı vakti girince, mürîd sabah namazının ilk sünnetini, ilk rekâtında Fâtihâ sûresinden sonra Kâfirûn sûresini, ikinci rekâtında ise İhlâs sûresini okumak sûretiyle edâ eder. Sünneti edâ ettikten sonra cemaatle namaz kılmak için mescide gider. Mescide giderken adımlarına bakar ve kelime-i tevhîdi dilinden düşürmez. Sabah namazını cemaatle edâ ettikten sonra hemen halvete geri döner. Halvet yerine gelen mürîd işrâk vaktine kadar yine kelime-i tevhîdi tekrar eder. Zikrettiğimiz iki sure ile namaz kıldıktan sonra kıble yönelerek oturur ve yine kalbinin tüm kuvvetiyle kelime-i tevhîdi tekrar eder. Ardından eğer kimse duhâ vaktine kadar kimse olmazsa, sekiz rekât olmak üzere duhâ namazını edâ eder. Sonra sünnet olan öğlen uykusuna yatar. Uyanınca öğle vaktine kadar bekler. Öğle namazı vaktinde yine cemaate yetişir. Namazı edâ ettikten sonra ise bahsettiğimiz gibi halvete geri döner. Ondan sonra halvet yerinde yirmi defa Fâtihâ sûresi ile Âyetu’l- Kürsî’yi ve kırk defa İhlâs sûresini okuyarak, yüz defa istiğfârda bulunur. Daha sonra okuduğu bu ayet ve duaları tarîkatın evliyâ ve meşâyihinin ruhlarına hibe eder. Daha sonra ikindi namazına kadar ister Kur’ân tilâvetinde bulunur veya isterse kelime-i tevhîdi tekrarlamaya devam eder. İkindi vakti gelince tekrar dört rekât ilk sünneti kıldıktan sonra, cemaate katılır. Yine kelime-i tevhîd ile akşam namazına gelir. Namazı kılıp geri döner ve akşam namazının son iki rekâtlık sünnetini kılar. Ardından altı rekâtlık evvâbîn namazını kılar. Hz. Peygamber’e yüz defa salavât getirir. Yatsı namazı vakti gelince cemaatle namaz kılmak için mescitte hazır bulunur. Ardından halvethâneye geri dönerek sünnet namazlarını edâ eder. Ardından kıbleye teveccüh ederek kelime-i tevhîdi tekrar eder. Mürîd oruçlu olduğu durumda iken, yatsı vakti gelince yemeye başlar. Yemeğin her lokmasına besmeleyle başlar. Yemekten çok az

166

yer. Sonra yine kıbleye müteveccihen gecenin yarısına veya buna yakın bir kısmına kadar kelime-i tevhîde devam eder. Ardından tam bir huşû’ içerisinde iki rekâtlık bir namaz kılar. Sonra yanında Kur’ân varsa Yâsîn, Secde, Duhân, Mülk ve İnsân sûreleri bir defa; İnşirâh sûresini ise yirmi defa okuyarak, Kur’ân’ın bu bölümlerini Hz. Peygamber’e, diğer peygamberlere, sahabelere, meleklere, imamlara, tarîkatın şeylerine ve diğer Müslümanlara hibe eder. Ardından mürîdin uykusu bastırırsa uyur. Uykudan uyanınca inkisâr ve hudû’ içinde yüz defa istiğfârda bulunur. Sonra sabah namazına kadar dünya ve ahireti, anne ve babası ve istediği herkes için için uzun bir duaya başlar. Daha sonra en başta anlattığımız şekilde sabah namazını edâ eder. Birîfkânî’ye göre anlattığı bu halvet deneyimi mürîdin bir âdeti haline gelmelidir.1182

Birîfkânî’ye göre mürîdin kelime-i tevhîdin mânâsına ermesi için ciddi gayret göstermesi gerekmektedir. Mürîd sulûku süresince gücü yettiği kadar konuşmadan uzak durmalıdır. Çünkü konuşmanın, sulûkun sıhhati üzerinde ciddi zararları bulunmaktadır. Ayrıca mürîdin mümkün olduğu kadarıyla şeyhiyle olan bağlantısından gafil olmaması ve şeyhinin şeklini hatırından çıkarmaması gerekmektedir. Birîfkânî, bu bağlamda mürîdin her gün ve her gece Abdulkadir Geylânî’den istimdâdda bulunması gerektiğini ifade eder. Bu istimdâdda bulunma durumu daha önce de belirtildiği gibi Kur’ân’dan bir bölüm okunduktan sonra yapılır. Mürîd Abdulkadir Geylânî’ye “Ey bu yolun şeyhi olan Gâvs Gâvs! Ey âriflerin kutbu! Bu tarîkatta bana yardım et. Sen benim Âlemlerin Rabbi’ne olan vesîlemsin.” diye seslenir. Mürîd ikinci gün Ma’ruf-i Kerhî’den istimdâdda bulunur ve ona da “Ey âriflerin imâmı! Ey efendim! Ey Rabb’ime olan vesîlem! Ey şeyhim! Ey (mânevî) babam! Ey yardım edenim! Sen yakın olan gavs ve uzak olan dayanağımsın. Bu tarîkatta Âlemlerin Rabbi katında bana yardım et.” şeklinde seslenir. Üçüncü gün bu sefer Cüneyd-i Bağdâdî’den istimdâdda bulunur ve ona da “Ey âriflerin imâmı! Ey tarîkatlerin efendisi! Ey hazretin nâzırı! Ey yüce derece sahibi Gâvs Gâvs! Bu tarîkatta bana yardım et. Sen benim Âlemlerin Rabbi’ne olan vesîlemsin.” diye seslenir. Dördüncü gün ise Seriyy-i Sakatî’den istimdâdda bulunur ve ona da “Ey şeyhim! Ey mürşîdim! Ey imâmım! Ey hâdiru’l-mürîdîn! Ey dinin ziyâsı! Ben senin tarîkatının fakirlerinden ve sana tâbi olanların zayıflarındanım. Şefkat nazarıyla bak. Sen benim babam ve bu tarîkatta Âlemlerin Rabbi’ne olan vesîlemsin.”

167

diye seslenir. Birîfkânî’ye göre mürîdin bu zatları unutmaması gerekmektedir. Çünkü bu kimseler mürîde yakın ve ona bakmaktadırlar. Mürîd bu zatların dualarının bereketiyle Allah’a yaklaşır.1183

Birîfkânî, sulûk günleri bittikten sonra da uyulması gereken kuralları sayar. Örneğin ona göre;

- Mürîdin her farzdan sonra tevhîd zikrini yüz altmışaltı defadan daha az okumaması;

- Her gün ve her gece yüz defa Fâtihâ sûresini okuması; - Devamlı abdestli olması ve abdestli olarak uyuması;

- Uyuyana kadar Âyetu’l-Kürsî, İhlâs sûresi, Felâk ve Nâs sûreleri okuması ve “Allah” zikrini yapması;

- Her vakit murâkabe içinde olması; - Az konuşması;

- İnsanlarla iyi muâmelede bulunması; - İnsanlardan gelen eziyetlere katlanması;

- Kimsenin zemmini, methini veya gıybeti yapmaması;

- Fakirliğe sabretmesi, yumuşak olması ve kendisi için takdîr olunana rızâ göstermesi;

- Belalara karşı sabretmesi; - Allah’a tevekkül etmesi;

- Müslümanları sevmesi ve onlara hakka çağırması;

- Zalimlerden nefret etmemesi ve onların hidâyete ermesi için dua etmesi;

168 - Günahkârlara şefkat göstermesi;

- Merhametli olması; - Fakirlere yakın olması;

- Zenginlerden ve ehl-i dünyadan uzak dururken, onların da hidâyete ermesi için dua etmesi;

- Gerekmedikçe kimseden bir şey istememesi ve kimseyle konuşmaması gerekmektedir.1184

Birîfkânî yukarıda saydıklarımız dışında mürîdin belli vakitlerde ve belli sayıda okuyacağı Allah’ın isimleri, âyetler ve duaları da saymaktadır. Söz konusu mektubunda saydığı isim, âyet ve dualar ile okunma vakti ve sayıları şöyledir:

- Sabah namazından sonra bin defa “Yâ Halîm”

- Duha (kuşluk) namazından sonra bin defa “Yâ Rahîm” - Öğle namazından sonra bin defa “Yâ Raûf”

- İkindi namazından sonra bin defa “Yâ Ğaffâr” - Akşam namazından sonra bin defa “Yâ Settâr” - Yatsı namazından sonra bin defa “Yâ Allâh”

- Teheccüd namazından sonra bin defa tevbe ve istiğfâr (belli bir şekli vardır) - Cuma günleri yüz defa Hz. Peygamber’e salavât (salavâtın belli bir şekli vardır)

- Her gün sabah namazından sonra Fâtihâ sûresi, Bakara sûresi ilk beş ayeti, Âyetu’l-Kürsî, Bakara sûresinin son iki ayeti, Âl-i İmrân sûresinin 18-27. ayetleri, A’râf sûresinin 54-56. ayetleri, yedi defa Tevbe sûresinin son iki ayeti, İsrâ sûresinin son iki ayeti, Kehf sûresinin ilk on ve son on ayetleri, Rûm sûresinin 17-20. ayetleri, Sâffât

169

sûresinin ilk onbir ve son altı ayeti, “Hâ-mîm” ile başlayan sûrelerden bir tanesinin (hangisi olduğunu tam olarak tespit edemedik) ilk üç ayeti, Rahmân sûresinin 33-35. ayetleri, Hadîd sûresinin ilk altı ayeti, Haşr sûresinin son beş ayeti, Vâkıa, Mülk, Amme, İnşirâh, Nasr, Kâfirûn, İhlâs, Felâk ve Nâs sûreleri okunur.1185

Birîfkânî, Abdulkadir Geylânî’nin mürîdi olacak bir kimsenin bu görev ve edeplere uyması gerektiğini söylemektedir. Ona göre, dünyanın şarkında ve garbında sevapça bu görev ve âdâbın bir benzeri yoktur. Birîfkânî bunlara uyan bir kimsenin Kādiriyye tarîkatı büyüklerinden sayılacağını ifade eder.1186