• Sonuç bulunamadı

SU GÜZELİ

Belgede Tarsus masalları (sayfa 166-169)

B. Çıplak Bitiş

26. SU GÜZELİ

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, cinler cirit oynarken, eski hamam içinde, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, ev aldım çatısı yok, uzun ok, kısa ok, masalı dinleyen pek çok.

Devrin birinde hanımı ile birlikle yaşayan mutlu bir adam varmış.

Adam işçilik, hanımı ise aşçılık yaparak geçimlerini sağlıyorlarmış. Bu çittin tek dertleri bir çocuklarının olmamasıymış. Hacıya gitmişler, hocaya gitmişler bir de hekime varmışlar ama ne yapsalar da bir türlü bir evlatları olmamış. Vermeyen Allah vermezmiş.

Neyse, aradan günler geçmiş, haftalar geçmiş, yıllar su gibi akmış. Bizim karı koca artık ümidi kesmiş. Allah'ın işine karışılır mı? Tam onlar artık çocuğumuz olmaz dedikleri vakit, işçi koca ile aşçı karının minik bir kız çocukları olmuş.

Yıllar sonra gelen bu bebek karı kocayı çok mutlu etmiş. Biricik yavrularına gözleri gibi bakmışlar ve çok sevmişler. Vık dediğinde su, gık dediğinde süt içilmişler.

Günler geçmiş, haftalar geçmiş, minik ki/ büyümeye başlamış. Öyle ki, artık arkadaşlarıyla bahçelerde oynamaya başlamış. Başlamış başlamasına ama arkadaşları ona hiç yüz vermiyorlarmış. Anlayacağınız, kimse onunla oyun oynamak istemiyormuş. Her seferinde onunla alay ediyorlarmış:

"Sen bir işçi kızısın, sen bir aşçı kızısın, bizimle oynayamazsın." diyorlarmış. Bir gün, iki gün derken minik kız artık arkadaşlarının yaptıklarına dayanamayıp bir akşam bütün olup biteni babasına anlatmış:

"Babacığım, günlerdir dışarıya çıkarıyorum ama hiç kimse benimle oynamak istemiyor. Bu yüzden hiç arkadaşım yok. Benini canım çok sıkılıyor, arkadaş bulabileceğim bir yere çekip gidelim."

Kızlarının mutluluğu için her şeyi yapmaya hazır olan anne baba, yatmadan Önce düşünüp taşınmışlar ve başka bir yere göçmeye karar vermişler.

Filesi sabah erkenden kalkıp göç için hazırlığa başlamışlar. Piliyi pırtıyı toplayıp üçü birlikle yola düşmüşler. Az gitmişler uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler. Üç gün sonra ulu bir dağın eteğine varmışlar.

Burası o kadar güzelmiş ki, kendilerinden geçmişler. Az ilerde pırıl pırıl bir dere, derenin kenarlarında söğütler, kavaklar, derenin içinde oynayıp duran balıklar, her yer yemyeşil ve tertemizmiş.

Bu güzelliklere hayran kalan aile, buraya yerleşmeye karar vermişler. Hemen işe koyulup kendilerine küçük bir ev yapmışlar. Getirdikleri eşyalarını yerleştirip bayatlarına kaldıkları yerden devam etmeye başlamışlar.

Küçük kız çiçeklerle, böceklerle oynuyor, derede yüzüyor, kuzuları otlatıyor, arada sırada da babasına yardım ediyormuş.

Aradan günler geçmiş, aylar geçmiş, yıllar derenin suyu gibi akıp gitmiş. Minik kız büyümüş, güzelleşmiş, dünya güzeli bir genç kız oluvermiş.

Anne babası ve komşuları onu, "Su Güzeli" diye çağırırlarmış. Çünkü tıpkı bir balık gibi gece gündüz derede yüzer dururmuş.

Hal böyle olunca, günlerden bir gün, ava çıkan padişahın oğlunun yolu bu derenin kıyısına düşüvermesin mi? Derede yüzen Su Güzeliyle göz göze gelivermesin mi?

Ne dediyse ne yaptıysa Su Güzelini sarayına götürmeye ikna edememiş.

O günden sonra, padişahın oğlunun gözüne uyku girmemiş. Günlerden bir gün, dayanamayıp alını yine o derenin kıyısına sürmüş. Bir de ne görsün? Su Güzeli derenin kenarına oturmuş, saçlarını tarıyor-muş.

Yine güzel kızın yanma yaklaşmış ama ne söylediyse ne yaptıysa güzel kızı ikna edememiş. Su Güzeli padişahın oğluna cevap bile vermeden evinin yolunu tutmuş.

Eli boş saraya dönen padişahın oğlu yemeden içmeden kesilmiş. Artık, rüyalarında, hayallerinde hep Su Güzeli varmış. Bir gün dayanamamış ve derdini annesine açmış ve Su Güzelini kendisine istemelerini söylemiş. Padişahın annesi yanma

aldığı birkaç kadınla beraber Su Güzelinin evine varmışlar. Allah'ın emri. Peygamber'in kavli ile Su Güzelini oğluna istemiş.

İstemiş istemesine ya, bakalım kızın babası verecek mi?

"Aman nasıl olur sultanımı/.? Biz fakir bir aileyiz. Siz ise koskoca padişah soyusunuz. Bir padişahın oğlu ile fakir bir işçi kızının evlenmesi hiç uygun düşer mi? Davul bile dengi dengine çalar. Bu çocuklar mutlu olamaz. Bunun için teklifinizi kabul edemeyiz." demiş Su Güzelinin babası.

Demiş ama Su Güzelinin içi "cız" etmiş. Çünkü onun da padişahın oğlunda gönlü varmış. Ama artık iş işten geçmiş.

Padişahın annesi geldiği gibi gitmiş. Varmış oğluna olan bileni anlatmış ve: "Üzülme sen evladım. Bizim biricik oğlumuza memlekette kız mı kalmamış? Su Güzelini vermezler-se biz de Ay Güzelini alırız." diye oğlunu teselli etmiş.

Padişah ve hanımı, Su Güzeline gözlerinin rengi hariç her yeri benzeyen Ay Güzelini almışlar. Üç vakitte düğün, dernek kurulmuş. Zurnalar çalınmış, davullar vurulmuş..

Bu arada. Su Güzeli de padişahın oğlunun Ay Güzeli ile evleneceğini duymuş ve üzüntüsünden yataklara düşmüş.

Kendini dünyanın en güzel kızı sanan Ay Güzeli de lam düğün günü, padişahın oğlunun kendinden önce Su güzelini sevdiğini duyunca ağlamış, sızlamış, herkese bağırıp çağırmış. Nişan yüzüğünü attığı gibi gelinliğini çıkarmış ve bir hışımla düğün evini terk etmiş.

Padişah, Ay Güzelinin bu küstahlığı karşısında, onun ülkeden çıkarılmasını emretmiş.

Bu kötü olaydan birkaç gün sonra oğlan padişah babasından izin alarak Su Güzelinin evine gitmiş. Eve yaklaştığında Su Güzelinin bir cereden bal kattığını görmüş ve yanına yaklaşıp ona olan sevgisinin ne kadar büyük olduğunu anlatıp kendisiyle evlenmesini islemiş.

Padişahın oğlunu hiç ummadığı bir anda yine karşısında gören Su Güzeli, bu defa gülümsemiş ve ona bir parça bal vermiş.

Balı ağzına katan delikanlı, üzerindeki sırmalı elbiseleri çıkarıp fakir bir delikanlı gibi giyinmiş.

Su Güzeli padişahın oğluyla birlikte eve varmış. Delikanlının bu halini gören yaşlı karı koca:

"Bak delikanlı, işte şimdi bizim biricik kızımız Su Güzeliyle evlenmen için izin verebiliriz. Çünkü artık aranızdaki fark yok oldu." demişler.

Bu cevabın üzerine delikanlının mutluluğu kelamla anlatılamaz olmuş. Hemen düğün hazırlıklarına başlanmış. Kazanlar kurulmuş, aşlar dağıtılmış. Çalmış sazlar oynamış kızlar, kırk gün kırk gece dillere destan bir düğün yapılmış.

Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine...

Gökten ı\ü^n üç elmanın biri bana, biri onlara, biri dinleyenlere...

Ayşe DEMİR

Belgede Tarsus masalları (sayfa 166-169)

Benzer Belgeler