• Sonuç bulunamadı

KURT İLE AT

Belgede Tarsus masalları (sayfa 106-109)

B. Çıplak Bitiş

8. KURT İLE AT

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken. pireler berber iken, cinler cirit oynar iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, bir keçi ile bir koyun arkadaş olmuşlar. Günlerden bir gün, karınlarını doyurmak için biraz, otlamaya çıkmışlar. Başlamışlar tepsi yaprağı, kuzukulağı, çalı çırpı yemeye. Bu sırada yavaş yavaş birbirlerinden uzaklaşmışlar. Koyun bir başına otlarken yanına bir kurt gelmiş. Koyun kurdu görür görmez başlamışlar korkudan tir tir titremeye. Kurt da ne kurtmuş? Semiz mi semiz, güçlü kuvvetli, tuttuğunu koparır cinsten. Keçi ile koyuna da öyle bir iştahla bakıyormuş ki, ağzının sulan akmaya başlamış. İler halinden onları yemek niyetinde olduğu belli olan kurt:

"Sevgili koyun kardeş, ne kadar da güzel beslenmişsin. Kim bilir tazecik etin ne kadar da lezzetlidir. Bu yüzden ben seni yiyeceğim." demiş.

Koyun boynunu bükmüş ve şu karşılığı vermiş:

"Eline düşmüşüm bir kere. İstersen tabi ki beni yiyebilirsin. Yalnız senden son bir şey isleyeceğim. Ne olur beni yemeden Önce birazcık oynamama izin ver. Hana sana pehlivanlık yapayım. Bu son isteğimdir, kırma beni- Ondan sonra islediğin gibi, islediğin zaman beni yersin."

Aç kurt, zavallı koyunun son işleğini kabul etmiş ve:

"Haydi, o zaman şu gösteriye başla da marifetini görelim." demiş.

Kuman istediği izni alan koyun, başlamış hoplayıp zıplamaya; bir sağa bir sola koşmaya, yerlerde yuvarlanmaya.

Kurt ise yorgunluğunu biraz almak için, çayırın kenarındaki çam ağacının dibine uzanmış, büyük bir keyifle tombul koyunun oyunlarım seyrediyormuş. Bu sırada göz kapakları yavaş yavaş kapanmaya başlamış. Bir vakit sonra başlamış uyuklamaya. Bunu fırsat bilen koyun durur mu? Hemen kaçıp gitmiş, gözden kaybolmuş.

Aptal kurt, bir vakit sonra gözlerini açtığında, ortalıkta ne koyun varmış, ne de kuzu. Kurt beklemiş beklemiş ama koyun bir türlü gelmemiş. Bu kez kurt başlamış koyunu aramaya. Aramış taramış ama bulamamış. Yaptığı bu aptallığa pek fena canı

sıkılmış. Söylene söylene tekrar çayırda dolaşmaya başlamış. Bir de ne görsün? Az ilerde bir başına otlayan bir keçi varmış. Hemen koşmuş, varmış keçinin yanına:

"Bana bak keçi kardeş, ben açlıktan Ölüyorum. Arkadaşın elimden kaçıp gitti. Ben de şimdi seni yiyeceğim." demiş.

Zavallı keçi, koca kurdun karşısında ne yapacağını şaşırmış. Son bir çare başlamış kurda yalvarmaya:

"Aman kurt kardeş, etme eyleme. Benim etim ne, bulum ne? Beni yesen eline ne geçecek? Hem benim küçük bir yavrum var. Her gün akşam benden süt bekler. Ben olmazsam onun karnım kim doyurur?"

Keçinin söyledikleri bir kulağından girip diğerinden çıkan kurt, oralı bile olmamış:

"Orası beni hiç ilgilendirmez. Ben seni yemesem benim karnımı kim doyuracak? Şimdi şuracıkta yiyeceğim seni." demiş.

Zavallı keçi, bakmış ki, acımasız kurttan kurtuluş yok. Keçi:

"O zaman bana azıcık izin ver de gidip yavrumu son bir kez göreyim. Karnı güzelce doyurayım. Malla onu da getireyim ve ikimizi birlikle ye. Yavrum bensiz yaşayamaz" demiş.

Bu teklif kurdun pek hoşuna gitmiş ve büyük bir iştahla son sözünü söylemiş: "Haydi, o zaman bir an önce git de yavrunun karnını doyur. Sonra onu da gelir, ikinizi birlikle yiyeceğim."

Keçi kurdun izin vermesiyle ormana doğru yürümeye başlamış. Az sonra ormanın içlerinde gözden kaybolmuş. Gidiş o gidiş. Hiç gidenden dönen olmuş mu ki, bizim keçi dönsün."

Kurt, beklemiş beklemiş ama ne gelen var ne giden. Hemen keçinin peşine düşmüş. Bu seferde onu aramış taramış ama bulamamış. Sağa bakmış yok, sola bakmış yok. Bir kez daha aldatıldığını anlayan kurdun canı fena halde sıkılmış.

Ormanın içinde öfkeli öfkeli dolaşırken, bir ala rastlamış. Alın boyu poşu yerinde, oldukça da semiz görünüyormuş. İyice acıkmaya başlayan kurt, atı gözüne kestirmiş. Doğruca atın yanma varmış:

"Al kardeş, al kardeş, ben seni yamak isliyorum."" demiş. Sakin sakin otlayan al:

Hadi oradan sende! Sen kim oluyorsun da beni yemeye kalkışıyorsun? Bir kendi boyuna poşuna bak bir de benim. Sen küçük bir kurtsun ben ise kocaman bir alım." diyerek kurdu başından savmak istemiş.

Kurt, atın söylediklerine aldırmamış ve:

Ben kararımı verdim. Boşuna söylenme seni yiyeceğim." demiş. At, bakmış ki, kurt ısrar ediyor:

"Madem bu kadar çok istiyorsun, o zaman beni yiyebilirsin. Ancak, ben padişaha ait bir alım ve beni yersen ona göre de cezana katlanırsın." diyerek izin vermiş.

Kurt İse, atın padişaha ait olduğuna inanmamış ve:

"Hadi oradan uyuz al, sen kim, padişah kim?" diyerek onunla alay etmiş. At:

"İnanmazsan gel de nalıma bak. Nalımda padişaha ait olduğuma dair bir yazı vardır. Eğer okuman yazman varsa görebilirsin." demiş.

Kurt:

"Hadi o zaman nalını göster de göreyim şu yazıyı." demiş.

At da kurdun yazıyı görebilmesi için arka sağ ayağını hafifçe kaldırmış. Kurt yazıyı görebilmek için, gözlerini iyice atın ayağına yaklaştırmış. İşte, tam bu sırada olanlar olmuş.

At, kendisini yemek isteyen aç gözlü kurdun kafasına öyle bir tekme vurmuş ki, aç kurt nereden geldiğini şaşırmış. Ağzı, burnu dağılmış bir şekilde yere yığılmış. Can çekişen kurdun ağzından son olarak şu sözler dökülmüş: "Be akılsız kurt.

Gittin buldun bir koyun Ye, kalsın kuru boyun. Neyine gerek senin oyun. Pehlivan mı olacaksın? Gittin buldun bir keçi. Ye, kalsın kemikler. Ne yapacaksın oğlağını. Çoban mı olacaksın? Geldin buldun bir at, Ye de yanında yal

Neyine gerek naldaki yazı. Padişaha vezir mi olacaksın?

Aç kurt, sözlerini tamamlar tamamlamaz, can verip güzlerini kapatmış.

Böylece koyun, keçi ve at sırayla kurda iyi bir ders vermiş, aç gözlülüğünün cezasını bulmuş.

Üç hayvan da o günden sonra çayırda, ormanda mutluluk içinde otlayıp, korkmadan karınlarım doyurmuş.

Masal da burada bitmiş.

Hayriye PINAR

Belgede Tarsus masalları (sayfa 106-109)

Benzer Belgeler