• Sonuç bulunamadı

Suça Sürüklenen Çocukların Kategorize Edilmes

ADLİ İSTATİSTİKLER IŞIĞINDA SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUK

2.2. Suça Sürüklenen Çocukların Kategorize Edilmes

Suç ve suçluluğun istatistik olarak değerlendirilmesi; coğrafi dağılım, eğitim, gelir ve aile durumu gibi çapraz karşılaştırmalar, problemin kaynağına ışık tutması açısından önemsenen çalışmalardır.

Hükümlüler çoğunlukla doğal özellikleri; kadın-erkek, yetişkin-çocuk oluşları cezanın ağırlığı, sağlık durumları göz önünde bulundurulmak suretiyle tasnif edilirler. Bu durum infaz doktrininde ‘ayrılma’ ilkesi olarak izah edilmiştir. 1950 Tarihli 12. Uluslararası Ceza Hukuku ve Cezaevi Kongresi, gruplandırma kavramını; hükümlülerin öncelikle yaş, cinsiyet, mükerrerlik, akli duruma göre sınıflandırılması biçiminde ifade etmiştir.123 Bu sınıflandırma hem infaz kurumlarının yönetimi açısından, hem de hükümlülere yönelik program ve iyileştirme faaliyetlerinin icrası bakımından önem taşır.

Elbette ilk ayrılmanın; tutukluların, hükümlülerden ayrılması olduğu ifade edilmelidir. Başta masumiyet ilkesi gereğince tutuklu ve hükümlülerin aynı yerde bulundurulamayacağı üzerinde durulmalıdır. Ancak uygulamamızda zaman zaman hükümlü ve tutukluların aynı kurumlarda tutuldukları görülmektedir.124 Bu eleştirilmesi gereken bir durumdur. Fiziki koşulların yetersizliği nedeniyle, tutuklular, infaz kurumlarının tutuklulara ayrılan bölümlerinde tutulmaktadır.

Suç oluşturan eylemlerin niceliğini ve dağılımını belirlemek çoğu zaman mümkün olmamıştır. Zira kullanılan ölçme tekniğine bağlı olarak bir takım gri alanlar oluşur. Bu nedenle, suçun miktarını, demografik, sosyal ve coğrafi dağılımını doğru bir şekilde belirleyebilmek için birden fazla istatistik metodun aynı anda kullanılarak, bir metotla elde edilen verinin diğer bir metotla sağlamasının yapılması zorunludur. Özellikle ülkemizde suça ilişkin tutulan resmi istatistikler söz konusu olduğunda; polis kayıtları, mahkeme ve hapishane kayıtlarının en temel veri kaynakları olduğunu söyleyebiliriz.125 Son yıllarda ulusal yargı ağı projesi ile de desteklenen bilgisayar kaynaklı veri depolama ve işleme teknikleri sayesinde, kolluk kayıtları ile de entegre olan ciddi istatistik çalışmalar ortaya çıkmaktadır.

123 ÖZBEK, Veli Özer, “İnfaz Hukuku”, s.121. 124 ÖZBEK, age, s.122.

Polis kayıtları evrensel olarak suç dağılımının genel görünümünü resmetme açısından kullanılan temel referans kaynağıdır. Zira polis kayıtları hem vatandaşlardan gelen şikâyetleri hem de savcılıklardan gelen soruşturma dosyalarındaki suç vakalarını ihtiva etmektedir. Kolluk birimlerine intikal eden vakaların yaklaşık yarısı mahkemeye taşınmakta, kalan yarısı için ise takipsizlik kararı verilmektedir. Mahkemelerce yargılaması yapılan olayların tamamı sanığın ceza alması ile sonuçlanmaz. Bu sebeple her yıl açılan ceza dava sayısına bakarak suçun miktarını anlamak mümkün olmaz.126 Bu kayıtlar yıllara göre ve vakalara göre sınıflandırmada önemli olsa da toplam suç miktarı açısından yanıltıcı olabilir.

Hapishane kayıtları resmi suç istatistikleri içinde son sırada

değerlendirilmektedir. Ancak, konumuz açısından, kayda değer veriler mevcuttur. Hapishane kayıtları içinde çocuk hapishaneleri ve eğitim evleri ile yetişkin hapishaneleri için ayrı ayrı istatistikler tutulmaktadır.

Hapishanelere ilişkin tutulan istatistikler ancak mahkeme tarafından suçlu olduğuna kanaat getirilen kimseler arasından, cezaevine gönderilmesine karar verilenleri göstermektedir. Yani, adli para cezasına çarptırılanlar, haklarındaki hüküm ertelenenler, verilen hapis cezası hükmün açıklanmasının geri bırakılması kapsamına girenler ve diğer bazı gerekçelerle cezaevine gönderilmeyen kişiler mahkemelerce suçlu bulunarak cezalandırıldıkları halde cezaevine girmezler. Bu nedenle de hapishane istatistiklerine bu sayılar yansımaz.127 Ancak mahkemelerin verdiği kararların dağılımını gösteren istatistiklerde görünebilir.

Her ne kadar suçun toplumsal boyutuna ilişkin olarak polis ve jandarma kayıtları -ki bunlar aynı havuzda toplanmaktadır- daha muteber gibi görünse de ceza evi ve eğitim evleri koşullarının değerlendirilebilmesi için, infaz kayıtlarının dikkate alınması kanaatimizce zorunludur.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki dönemde, çocuk ve gençlik suçluluğunda belirgin bir artış olmuş ve bu durum sosyolojik bir problem haline gelmiştir. Başta büyük şehirlerde yaşayan gençler olmak üzere; soygun, yaralama, hırsızlık, adam öldürme, içki ve uyuşturucu kullanımı ve evden kaçma davranışları çoğalmıştır.

126 DOLU, Osman vd., “Kriminoloji”, Anadolu Üniversitesi, AÖF Yayınları, s.5. 127 DOLU, age, s.6.

Amerika’da tutuklanmaların %43’ünü on sekiz yaşının altında çocuklar olduğu rapor edilmiştir. Adam öldürmelerin %10’u, silahlı soygunların %34’ü ve araba hırsızlıklarının %55’i yine on sekiz yaşını doldurmamış çocuklar tarafından gerçekleştirilmiştir. Almanya, Fransa, İsveç ve İsviçre gibi ülkelerde de 60 ve 70’li yıllarda çocuk suçluluğuna ilişkin oranlarda çeşitli artışlar olduğu bildirilmiştir.128 Dikkat edilecek olursa işlenen toplam suçun neredeyse yarısı çocuklar tarafından işlenmiştir.

Aynı şekilde son dönemlerde çocuk ve gençler arasında şiddet içeren, haksızlık muhtevası yüksek eylemlerin sayısında artış olduğu sosyal bilimler alanında çalışanların dikkati çekmiştir. İngiltere, Almanya, Fransa ve İtalya gibi ülkelerde şiddet içeren ve genellikle kamu düzenini bozma ve cinsel özgürlüğe karşı işlenen suçların üçte ikisinin faili yirmi beş yaş altı genç veya çocuklardır. Çocukların faili oldukları suçların türü ile yaş aralıkları arasında farklılaşma istatistiklere yansımaktadır. Mesela Fransa’da yirmi bir yaşının altındaki gençlerde ve çocuklarda basit hırsızlık ve özellikle de motorlu araç çalma suçları belirgin olarak gözlenmektedir. Buna mukabil yirmi bir yaş üstündeki gençler hırsızlığın nitelikli ve ağır biçimlerini, cinsel saldırı suçlarını ve mala yönelik suçları daha fazla işlemektedirler. Aynı şekilde Almanya’da 14–18 yaş grubu çocuklar basit hırsızlık ve tehdit gibi suçlara karışırken 18–21 yaş grubu çocuklar benzer suçları şiddet içeriği daha yüksek olacak şekilde işlemektedir.129 Bu dağılımlar ülkelere hatta illere göre değişiklik göstermektedir.

Ülkemizde bu çalışmalar Adalet Bakanlığı, Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü tarafından başarıyla tutulmaktadır. İstatistik tutma verileri işleme konusunda önemli bir başarı elde edildiği gözlemlenmektedir.

Ancak yapılması gereken bundan daha fazlasıdır. Zira sonuçların güvenilir şekilde resmedilmesi, verilerin işlenmesi ve çıkacak sonuçlara göre adım atılması gerekmektedir.

128 ÖZKAN, Aslı, “Ceza İnfaz Kurumlarında Bulunan Çocuk ve Gençlerin Fârik Ve

Mümeyyizliklerinin Değerlendirilmesi”, s.10-11.

Suç ve suç oranlarında bu istatistiklerle belirlenen artışların sebepleri ve çözüm önerileri konusunda fonksiyonel müesseselere ihtiyaç vardır.