• Sonuç bulunamadı

2.4. SPOR PROGRAMLARININ ANLAM YARATMA SÜRECİ

2.4.1. Spor Programlarında Anlatıcı ve Yorumcu

1990’lı yıllardan itibaren özel televizyonların açılması ile beraber futbol hakemleri spor programlarında yorumculuk yaptığı vurgulanmaktadır. Özellikle spor programlarında futbol hakemleri olduğu görülmektedir. Televizyonlar maliyeti yüzünden yayınlanmadığı maç görüntülerin eksikliğini yorumcuların sıra dışı söylemlerle kapatmaya çalışıp, izleyicilerin spor programlarını izlenmesi sağlanmaktadır. Türkiye’de hakem yorumculuğunun en bilinen isimleri üç eski hakem olan Erman Toroğlu, Ahmet Çakar ve Türk futbolunun yayıncı kuruluşu olan Beinsport’ta hakem yorumculuğunu yapan eski hakem Bünyamin Gezer olduğu bilinmektedir. Hakemlerin televizyonda yaptığı yorumların sert olduğu düşünülmektedir. Bu üç önemli isim spor programları dışında başka program türlerinde yer aldığı görülmektedir.183 Bu bağlamda, spor programlarında özellikle

eski hakemler konuk alınmaktadır. Çünkü eski hakemlerin futbolun içinden gelmesi ve bu kişilerin konuya hâkim olmalarından dolayı futboldaki adaleti yorumculukta da sürdüreceği düşüncesi spor programlarında hakemlerin fazlaca yer bulmasını sağladığı söylenebilir. Bir anlamda eski hakemler yorumlarını tarafsız bakış açısıyla oluşturduğu düşünülmektedir. Ancak yorumcular farklı üsluplarıyla popüler kişiler olup, hatta gündemi belirleyen ve değiştiren kişiler olmuştur. Bu durum eski hakem olan futbol yorumcularına şöhretin kapılarını açıp, deneyimleri olmadıkları işlerde yer almasını sağlamıştır.

Mete Kazaz, spor haberlerinin sunumu ile ilgili olarak şunları söylemektedir: “Habercilik açısından bakıldığında, muhabirin karşılaşmaya ilişkin yorumlarıyla da desteklenmiş, maçın zamansal bir dizim içinde sunulmasına dayanmaktadır.”184 O

halde, muhabir maçın heyecanına kendi kelimeyle izah etmektedir. Muhabirin karşılaşmaya yorumunu katması tarafsız habercilik anlayışına ters düşebilmektedir. Muhabirin maçı zamansal bir düzlem içinde sunması, televizyonculuk anlayışı ile örtüşmektedir. İnsanlar maç önü ve maç sonu yayınlarla ayrı ayrı olayların şekillleniş durumuna göre bilgilendirilip, “ne olmuş, ne bitmiş” sorularıyla merak duygusu canlı tutulmaya çalışılmaktadır.

Sena Çoşkun, spor programları ticari kaygıyı göz önünde bulundurarak, izlenililirliği artıracak yorumcuların seçildiğinden bahsetmektedir. Sena Çoşkun’ a göre, “ticari kaygılarla dolu fazla izlenme oranı elde etmek isteyen medya hizmet sağlayıcıların yorumcu seçimlerinde nitelikten ziyade medyatikliğe öncelik verdikleri görülmektedir.” Ayrıca, Çoşkun’ un spor programlarındaki yorumcular ilgi olarak değerlendirmesinin devamında, “bazı eski hakemler, izler - kitle üzerinde kurdukları

183 Özsoy, a.g.e., s. 290 - 292 184 Kazaz, a.g.e., s. 160

66

tahakkümle adalet timsaliymişçesine yorumlarda bulunarak zaman zaman meslektaşlarının itibarlarını dahi zedeleyebilmektedir.”185 Görüldüğü üzere,

medyanın yorumcularda aradığı özelliklerden bir tanesi medyatik kişilik olması gerekmektedir. Bu da bize spor programlarının yorumcuların üzerinden döndüğü ve gündemin yorumcuların söylem ve davranışlarıyla belirlendiğini göstermektedir. O halde yorumcular, futbolculardan yeri geldiğinde daha fazla öne çıkarılmaktadır.

Selami Özsoy’a göre, “futbolculuk geçmişi veya taraftarlık bağı ile büyük kulüplere aleni bir aidiyet içinde bulunan futbol yorumcuları, adeta temsilcisi gibi davrandıkları kulüplerin taraftarları adına masanın diğer tarafındaki temsilcilerle sözlü mücadeleye girmekte olduğu belirterek, atışmaların ekran başındaki kişilere sözel bir şiddet olarak yansıdığını ifade etmektedir.”186 Dolayısıyla, futbol yorumcuları tuttuğu

ve yakın olduğu kulüpleri spor programlarında savunmaktadır. Bir anlamda futbol yorumcuları kulüplerin ve kişilerin avukatı rolüne soyunarak, haklı eleştirileri görmezden gelebilmektedir. Bu durum da futbol yorumcularının doğru yorum yapmasını engellemektedir.

Şekil 10: Katılımcıların Spor Medyasındaki Yazarlar Hakkındaki Düşünceleri187

Şekil 10’te görüldüğü gibi, spor yazarlarını “olumlu” ve “olumsuz” bulanlar da erkekler için %6.4 olumlu, %52,3 olumsuz kadınlarda ise,%4 olumlu, %377,3 olumsuz şekilde sonuç çıkmıştır. O halde, erkek ve kadınlar spor yazarlarına inanmamaktadır. Kadınlar, erkeklere oranla spor yazarlarına daha negatif bir yönelim içinde olmaktadır.

185 Çoşkun, a.g.e., s.64 186 Özsoy, a.g.e., s. 285

67

Yılmaz Kaplan ve Cihan Akkaya’nın vurguladığı gibi, “futbol medyasında yazanlar da artık spor yazarı değil; Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor yazarlarıdır. Spor programları da artık sadece bu takımlarımızın son durumlarının konuşulduğu futbol programlarıdır.”188 Dolayısıyla, spor yazarları da sporun tüm bu

branşlarını ele almaktan çekinip, sadece futbol üzerinde yazılar yazmaktadır. Spor programları futbol programlarının esiri haline gelmektedir. Spor programlarının sadece futbola yer vermesi spordaki diğer branşlara olan ilgiyi azaltmaktadır.

Sena Çoşkun, spor medyasında futbolu bilen, sağduyulu ve aklıselim kişilerden seçilmesi gerektiğini söyleyerek, kitlelere doğruyu ve olması gereken farklı bakış açılarıyla sunan yorumcuların seçilmesinin daha doğru olabileceğini ifade etmektedir.189 Bu bağlamda, spor programlarında ünlü ve popüler kişilerinin

seçilmesi yerine nitelikli ve futbolu anlayan kişilerin futbol hakkında konuşturulması insanların futbol konusunda bilinçlenmesini ve maçların daha doğru analiz edilmesine katkı sağlayabilir.

Ayrıca, önceki araştırmalar gösterdi ki, televizyonda erkek sporlarında yer alan yorumcuların, farklı ırklara karşı ön yargılı davrandığı ortaya çıkmıştır. Özellikle yorumcuların siyah ve beyaz oyuncuların başarısında kullandığı dil bize bu ayrımı göstermektedir. Sözgelimi, yorumcular yıldız beyaz oyuncuların doğal yeteneklere sahip olduğunu vurgularken, siyah yıldız sporcuların başarısında oyun zekasının ön planda olduğunu belirtmekte bu da televizyon yorumcuların bilinçli şekilde anlatımda ırksal ayrımlara başvurduğunu göstermektedir.190 Dolayısıyla, televizyonda yer alan

yorumcular maçı tarafsız bir şekilde aktarmak yerine ırksal ayrımlara başvurmaktadır. Yorumcular için belirleyici olan başarıdan daha çok ten rengi ve cinsiyet özellikleri olmakta ve izleyiciye beyaz olmak ayrıcalıkmış gibi lanse edilmektedir.