• Sonuç bulunamadı

2.6. Bulgular

2.6.2. Sosyo-Kültürel Faktörlere Bağlı Sessiz Kalma Davranışı

Araştırma verilerinin belirgin bir biçimde akademik yapı içinde yer alan biçimsel gruplardaki sessizlik üzerinde sosyo-kültürel faktörlerin önemli etkilere sahip olduğuna işaret ettiği görülmektedir. Bu kapsamda araştırmaya katılan akademisyenler, sessizliği “toplumsal ve kültürel değerlerden etkilenen” ve “sosyalizasyon sürecinde öğrenilen ve öğretilen” bir

davranış biçimi olarak betimlemektedirler. Söz konusu ana temayı oluşturan sosyal öğrenme ve toplum kültürü alt temaları aşağıda ayrı ayrı ele alınmış ve bunlara yönelik katılımcı ifadesi örneklerine Tablo 2.5’de yer verilmiştir.

2.6.2.1. Sosyal Öğrenmeye Bağlı Sessiz Kalma Davranışı

Katılımcılar, akademik örgütlerdeki biçimsel gruplarda sessizliğe yönelik tutumların sosyal etkileşim süreçleri aracılığıyla öğrenildiğini ve öğretildiğini belirtmişlerdir. Söz konusu sosyal öğrenmenin; görüşlerin açıkça ifade edilmesinin “durumu değiştirmeyeceği” ve üstelik söylenenlerin hoş karşılanmayarak “tepki alınacağı” yönündeki algı, inanç, deneyim ve gözlemler ile tüm bunların paylaşılması sonucunda gerçekleştiği görülmektedir. Diğer bir ifadeyle akademisyenler sessizliği “daha önce edindikleri tecrübeler”, “başlarından geçenler”, “gördükleri” ve “duydukları” aracılığıyla “öğrenmekte” ve de “öğretmekte”dirler. Bu kapsamda bazı katılımcılar sosyal öğrenmeye dayalı sessizliğin, açıkça konuşmanın maliyetleri karşısındaki “çaresizliği” ve “kabullenmeyi” yansıttığını dile getirirken; bazıları ise söz konusu sessizliği “politik bir mücadele aracı” ve “kuşanılan bir zırh” olarak değerlendirmişlerdir (Tablo 2.5).

2.6.2.2. Toplum Kültürüne Bağlı Sessiz Kalma Davranışı

Araştırmaya katılan akademisyenler, akademik örgütlerdeki biçimsel gruplarda Türk toplumunun kültürel özelliklerinin bir yansıması olarak “güce” ve “hiyerarşiye” büyük önem atfedildiğini vurgulayarak bu durumun yarattığı “biat anlayışına” dikkat çekmişlerdir. Bu çerçevede gücü elinde bulunduranların itaat beklentisi içinde olmalarının ve hiyerarşik olarak daha alt kademelerde yer alanların ise biat etme kaygısı taşımalarının sessizliğe yol açtığı görülmektedir. Ayrıca toplumda “farklı düşüncelere açık olunmaması” ve “bunların dışlanması” temelinde yaratılan “korku kültürünün” de akademik yapı içinde yer alan biçimsel gruplardaki sessizliği derinleştirdiği belirlenmiştir. Bu durumu örneklendiren özet alıntılar Tablo 2.5’de sunulmuştur.

Tablo 2.5. Akademik Örgütlerdeki Biçimsel Gruplarda Sessizliğin Gelişimini Etkileyen Sosyo-Kültürel Faktörler

Sosyo- Kültürel Faktörler

Anlamı Özet Alıntılar

Sosyal öğrenme Öğrenilmiş- öğretilmiş çaresizliğe bağlı sessiz kalma davranışı

…Daha önce konuşmuştum, bana zarar geldi. Şimdi yine aynısı olacak, ben susayım algılaması var. Tabii bu öğrenilen bir süreç… (k.n.4)

…hakikaten çok önemsedikleri ve kafaya taktıkları konuları, her yerde ve bütün dürüstlüğüyle söyleyenlerin de sonu iyi olmadı bizim fakültede. ...öğreniliyor bir şekilde bu da... (k.n.6)

...Güçten korkan insanlar, sessizliği politik bir mücadele aracı olarak kullanmayı öğreniyorlar ve de öğretiyorlar… (k.n.7)

...bir şekilde sessiz kalmayı öğreniyoruz ve bunu da bizden sonraki kuşağa öğretiyoruz... (k.n.9)

...Bu, kendi kendimize yarattığımız bir durum değil bence... Yani bir şekilde o

konuşanlar cezalandırıldı, gördük yani bunu. İnsanlar cezalandırılınca, hâliyle tabii ki susmayı öğreniyorlar!.. (k.n.12)

...Etraflarındaki insan davranışlarını da çok iyi okuyorlar. Yapılanların sonucunun ne olacağını çok iyi biliyorlar... Bunu hem çok çabuk öğreniyoruz, hem de öğretiyoruz... Derhal zırhımızı kuşanıyoruz, çok çabuk o kılıklara giriyoruz. Bunlar da bazen işte sessiz kalmak, bazen yağcılık yapmak, bazen aşırı tedbirli olmak vs. gibi göze alınan bedellere göre değişen şeyler… (k.n.15)

...Örgütsel sessizliğin bir diğer sebebi de insanların daha önce edindikleri tecrübeler, yaşayarak öğrendikleri şeyler. Yani görüyorlar/bakıyorlar etrafında insanlar problemler yaşamış. Olan şeyleri görüyorlar ve sessiz kalıyorlar... (k.n.19)

...Biraz da öğretilmiş çaresizlik var galiba. Hani ‘nasıl olsa bir sonuç olmayacak; ne diye canını sıktın; boşu boşuna başını derde soktun; tut şu çeneni’ dendiği de oluyor yani. Öğreniliyor tabii öğrenilmez olunur mu?.. ...çok iyi bir gözlemlemen lazım ortalığı. Konuşana-konuşmayana şöyle bir bakıp değerlendirme yapacaksın. ...ona göre nerede ne yapacağını çok iyi bileceksin... (k.n.20)

...Bunun bir öğrenme süreci de oluyor tabii... Kişiyi gözlemleyerek, aynı sıkıntılı durumları yaşamamak için de sessiz kalabiliyorsunuz... (k.n.23)

...diğer kıdemli hocalar, bana ‘doçentlik aşamasına geldiğim ve eğer böyle bir şey yaparsam yönetimin hoşnut olmayacağı ve benim kara listeye alınabileceğim’ uyarısında bulundular... Çünkü yönetsel güce karşı gelirsen, atama-yükseltmelerin yavaşlıyor. Bunun örneklerini görüp duyuyoruz bir şekilde. Dolayısıyla her ne kadar içimdeki ses ‘konuş’ deyip neden konuşmadığımı sorgulasa da bir şekilde sessiz kalıyorum... (k.n.27)

...başkalarına ‘sen de hiç uğraşma, konuşup kendini boşuna yorma’ diyoruz ve kabullenip oturuyoruz... (k.n.28)

...Elde emsaller mevut ve de hatırı sayılır çoklukta... Sen de bu sistemin içinden biri olarak tüm bunları görüyorsun ve zarar görmemek için sessiz kalıyorsun... Sana da mecburen öğrenilmiş çaresizlik yaşamak düşüyor... (k.n.29)

...Öğrenilmiş bir şey bu. Çünkü benim başıma bir şey geliyor, yönetim gereğini yapmıyor ve üstüne mobbinge maruz kalıyorum. Tabii yan komşum da tüm bunları izliyor ve kendine otosansür uyguluyor. Böylelikle dayak yemeden öğrenmiş oluyor başına gelebilecekleri... (k.n.30)

Toplum kültürü

Biat anlayışına dayalı sessiz kalma davranışı

...o biraz bizim kültürel de bir sorunumuz sanırım. ...söylememeniz, mümkün olduğu kadar az konuşmanız, az soru sormanız ve hiyerarşik yapılanmaya (tırnak içinde söyleyeceğim) “saygı” göstermeniz bekleniyor... (k.n.11)

...biat kültürü! Bu da Osmanlı’dan kalma bir şey... O koltuğu, biat edilmesi gereken bir şey olarak görüyorlar... ...‘rektöre, dekana, bölüm başkanına bu söylenmez!’... ‘Onun söyledikleri doğru, tamam sorgulanmaz’... Yani koltuğa saygı olayımız var eskiden beri... (k.n.12)

…Bu da herhâlde bizim Osmanlı’dan bu yana gelen ‘söz var başı götüre, söz var başa getire’ anlamındaki anlayışın/geleneğin bir ürünü olsa gerek. Farklı olana/muhalif olana ya da düşünce özgürlüğüne saygının, toplumsal kültürde henüz sindirilmemiş

Sosyo- Kültürel Faktörler

Anlamı Özet Alıntılar

olmasına ilişkin bir şey olsa gerek... Sessizlik hususunda oradaki kişinin kim olduğundan çok, kişinin orada olmasıdır belirleyici olan. Yani dekan olması, orada konuşulanları rektöre aktardığını ima etmesi... (k.n.14)

...bizim ülkenin genelinde görüş bildirme özgürlüğü yok... Bizde bir biat kültürü/şark kültürü hâkim. Birilerine tabi olmayı sevme durumu var. ...bizde muhalefet demek, düşmanca tavır demek... (k.n.24)

...Türkiye’de... ...yüksek güç mesafesi boyutunun karakteristik bir özelliği olarak durum böyle... Durum böyle olunca da ... kabullenip oturuyoruz... (k.n.28)